Gelenleri Karşılama Kılavuzu
SonTurkHaber.com, T24 kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Dilan Cudi Saruhan
Ben bir masal kahramanıyım, gidenlerin ve kalanların arasındaki sınır tozunda kendime yer buldum. Şimdi size iki ayrı ruh halinden bahsedeceğim. Gidenler ve kalanlar...Tabiatımızdandır hem gitmek hem kalmak. Ne de olsa bitmedi hala kavmimin göçü. Göçün sessiz tanıklarıysa kalanlar... Öyleyse hareketin ihtimalini yitirenler ve sürüklenerek savrulunanlara da bir yer bulmalı. Bir kitabın iki adının arasına sıkışmadan 'hodri meydan' diyorum bir şaire...
Bir ironidir aslında gitmeyi seçememek, kalmayı reddetmek ama yine de “kalakalmak.” İtaat etmeyen bir bedenin disiplin altına alınması diyorum buna.
Ben ise ne gidendim ne de kalan... Köprünün tam ortasında arafta bir yerdeydim. Gitme ya da kalma hakkı tanınmayanların bir arada yaşadığı bir oyukta... Bir uzunca yaşadım sınır hattında... Kalmak bir direnişti, aynı zamanda bir gidişti iç dünyaya. Arada kalmanın yükünü taşımak, eksikliğin ve yabancılığın arasında bir yer bulmak... Ayak seslerini duymak ama adım atamamak... En büyük kazancımsa okumak ve yazmak. '
'"Kitap sayfalarında hışırdayın, defterlere yazılın. Bırakın harfler ayaklansın.''
Bunu söyleyen şair belki de bizim payımızı da düşünmüştür. O vakit 'gitmenin ve kalmanın avlusu'nda gidemeyenler ve kalamayanlar için yani zorla kapatılanlar adına bir hak talebinde bulunuyorum. 'Adı; 'Gelenleri Karşılama Kılavuzu olsun' diyorum. Onlar ki yerinden edilmiş, kapatılmış, sürülmüşlerdir.
Sen karşıla, kapını aç, kulağını aç, dinle.
Karşılamak, geçmişi sormamak; nefesin şimdiye karışmasına izin vermektir.
Onları karşıla...
Hatırla bir suyun berraklığında tüm anıları ve geçmişi...
Bırak dökülsün onların dudaklarından içeride kalmış yıllar yılı biriken sözcükleri.
Karşıla sınırın ötesinden gelenleri, duvarların ardından çıkanları...
Onlar, hafızalarını yanında taşır; toprağı yanında taşır.
Sen karşıla, bir oda değil, bir gökyüzü ver onlara...
Bana bütün bunları yazdıran yazar Lal Laleş'in kitabı “Gidenleri Rahat Bırakma Kılavuzu" ve "Kalanları Rahat Bırakma Kılavuzu” oldu. İkili gibi görünen aslında “gidenler için” ve “kalanlar için” bölümlerden oluşan tek bir yapı olarak inşa ettiği bu kitapta öyle çok şey anlatmış ki... Beni de "Gelenleri Karşılama" adında bir yazı yazmaya teşvik etti. Çünkü bu kitap, aynı zamanda kendi içinde bir koşulu daha barındırıyordu. Gelebilme ihtimali olanların dönüş yolunu gözlemek gibi... Her ne kadar gitmek ve kalmak hattında bir gerilim yaşansada bu hatta bir gün geri dönebilme ihtimali kendi içinde bir umudu da saklıyordu. Yazar bunu bilinçli mi yapmış orasını bilemem ama kitap bize bir yerden umut edebilme ihtimalini de salık veriyor.
-“unutmayı becerememek”-
Kitaba geri dönersek eğer yazar, bir çağrıda bulunmakta gidenlere ve kalanlara bir şeyleri öğütlemekte. Bir şeyleri hatırlatmakta... Çünkü insan noksandır. Gitmek de kalmak da eksik bir hâldir. Giden, ardında boşluk bırakır; kalan, o boşluğu dolduramadan yaşamaya devam eder. Kitap, işte bu eksiklik duygusunu şiirsel bir kılavuza dönüştürüyor. Hafıza ile unutma arasında hep ciddi bir çatışma yaşanmıştır. Lal Laleş, hafızayı bir direniş alanı gibi kurgulayarak bize başka bir yöntem sunmuş. Bu hafıza, kişisel olduğu kadar toplumsaldır da; yas, göç, sürgün vekayıp… Dolayısıyla bu kitabı, kolektif bir hafıza manifestosu olarakta okuyabiliriz.
Ve sonunda, kitabı kapattığınızda sessizlik uzayıp gider. Belki de yapılacak tek şey, şapkanızı önünüze koyup düşünmektir.
Not: Bu yazı, Lal Laleş'in kitabı "Gidenleri Rahat Bırakma Kılavuzu" ve "Kalanları Rahat Bırakma Kılavuzu"na ithafen "Gelenleri Karşılama Kılavuzu" kurgusu olarak bir denemedir.


