Gerçeklerin Katili: Sanal Medya
Haber7 kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bağımsız danışmanlık şirketi Deloitte tarafından hazırlanan Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu’na göre 2024 yılında medya ve reklam yatırımları 253 milyar 600 milyon TL oldu.
2024 yılında medya yatırımlarından en büyük pay yüzde 74,2 ile dijitale yani çok bilinen ismiyle ‘sosyal medyaya’ yani ‘sanal medyaya’ yönlendirildi.
Bu mecralara yatırımlar 158 milyar TL’yi aştı.
Bir önceki yıla göre yüzde 83 oranında büyüyen dijital yatırımların büyük bölümü gösterim ya da tıklama bazlı reklamlar ile video formatlara ayrılırken sosyal medya reklamları toplam dijital reklam yatırımlarının yüzde 47,08’ini oluşturdu.
Şimdi bu bilgileri neden paylaştığımı merak ediyor olabilirsiniz.
“Medya yatırımlarında bu yıl da aslan payı dijitalin” şeklinde paylaşılan bu bilgiler belki de en çok sorduğunuz soruların cevaplarını da içinde barındırıyor.
O zaman cevapları verelim…
Dezenformasyon, çağımızın en büyük sorunlarının başında geliyor.
Dezenformasyonların ağırlıklı olarak kaynağı da sanal medya…
Sanal medya kullanımının artışı, algoritmaların etkisi ve dijital platformların yaygınlaşmasıyla dezenformasyonun yayılım hızı ve hacminin son yıllarda önemli ölçüde arttığı bilimsel olarak da ortaya konuyor.
Türkiye'de internet kullanıcılarının yaklaşık yüzde 80'i sanal medya platformlarını kullanıyor ve bu oran, dezenformasyonun yayılma potansiyelini artırıyor.
Sanal medya platformlarının algoritmaları, etkileşim odaklı çalıştığından, çarpıcı veya yanıltıcı içerikler daha hızlı yayılıyor ve bu durum da dezenformasyonun artışını tetikliyor.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) 2018’de yaptığı bir araştırma, yalan haberlerin gerçek haberlere kıyasla 6 kat daha hızlı yayıldığını ortaya koydu.
Bu, dezenformasyon içeriklerinin dijital ortamda hızla çoğaldığını gösteriyor.
Özellikle görsel ve video içeriklerin yani montajlanmış görüntülerin yazılı metinlere göre daha inandırıcı bulunması, dezenformasyonun etkisini ve yayılım hızını artırıyor.
Kriz dönemleri (COVID-19 salgını, seçim süreçleri, doğal afetler) dezenformasyonun artış gösterdiği zamanlar.
2021’de Türkiye’deki orman yangınları sırasında sosyal medyada yanıltıcı paylaşımlar küresel bir yardım çağrısına dönüştürülmek istenmişti.
2022 ve 2023’te seçime yaklaşılan dönem ve yaşanan depremler sırasında dezenformasyon içeriklerinin hacminde belirgin bir artış yaşandı.
Bu dönemlerde, montajlanmış görseller ve manipülatif propaganda içerikleri sıkça görüldü.
Yerel seçim dönemlerinde ve şimdilerde de Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ile ilgili soruşturma dosyasında benzer durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Ayrıca Gazze mezaliminin de kitlelere ulaşmasında istediğinde şarteli çok kolay biçimde indirebildiklerine de şahit oluyoruz.
Trump’ın ilk yaptığı işlerin başında sanal medya patronlarını yanına almaktaki amacı sadece Amerikan kamuoyunu yanına çekmek değildi, dünyada istediği yerde istediği algıyı da verebileceğinin mesajını dünya liderlerine duyurmaktı.
Biz kendi paramızla, kendi vatandaşlarımız tarafından verilen reklamlarla o kurumları devleştirip hem onların algı oluşturmasına imkân tanıyor hem de dezenformasyon ateşinin altına odun atmaya devam ediyoruz.
Medya kuruluşlarının giderlerini karşılaması için tek yolu olan reklam gelirleridir.
Ancak Türkiye’deki reklam gelirlerinin, Türkiye’deki büyük medya kuruluşlarının sadece biri kadar personel çalıştıran (onların da ağırlıklı olarak yazılımcı olduğunu belirtelim) sanal medya mecralarına aktarılmasına olanak sağlanıyor.
Türkiye’deki reklam harcamalarının toplamının yüzde 74’ünü ancak Türkiye’de bir medya kadar personel çalıştıran ancak tüm dünyadan reklam geliri elde eden şirketlere akıtılması ciddi manada bir ‘millî güvenlik’ sorunudur.
Sanal medya mecralarının takipçilerini sistemin içinde tutmak adına da haber içeriklerinin (doğru haber) önemli bir bölümünü de medya kuruluşları ve gazeteciler aracılığıyla elde ettiğini de hatırlatmak istiyorum.
Medya kuruluşları ve gerçek gazeteciler; hukuka uymak, medya etik kurallarını uygulamak konusunda hassasiyet göstermek zorundadır.
Ayrıca haberin doğruluğunu tamamen teyit etmeden paylaşmamak için azami gayret gösterir.
Çünkü ‘gerçek gazeteciler’ için haber namustur.
Haberi namusu gören gazeteciler de altını çizdiğim medya kuruluşlarında çalışır ve ekmeğini buradan kazanır.
Ancak doğru haberlerin içeriğini medya kuruluşlarından alıp, hukuka uyma konusunda ciddi direnç gösteren, dezenformasyonların yayılmasına imkân sağlayan, kendi ülkelerinin ya da yapılarının stratejik planları doğrultusunda istediği içerikleri öne çıkarıp, istediğini karartan sanal medya reklam payının dörtte üçünü alır, gerçekleri ortaya çıkaranlara ancak ‘o da şimdilik biri’ kalır.
Eline mikrofonu alan sokakta insanları aşağılar, yalan yanlış algı oluşturmaya çalışır.
Yani istediği ülkede istediği operasyonları çekebilir.
Trump, Çin menşeli dünyada milyonlarca kullanıcısı bulunan sanal medya platformu TikTok’a ABD’de faaliyetlerine devam edebilmesi için ABD’li bir şirkete satılması şartını boşa koymamıştır öyle değil mi?
İsrail 7 Ekim 2023’ten bu yana uyguladığı zulmü 2035 ya da 2040’ta yapmaya başlamış olsaydı yaptıkları bugünkü seviyede bilinebilir miydi?
Türk medyası Filistin’e ışık tutmasaydı, İsrail dünyanın gözünde hala ‘mağdur’ görülebilirdi.
Peki ne yapmak lazım?
Her geçen yıl ‘ajansların’ daha fazla komisyon almak için reklamverenleri teşvik ettiği sanal medyaya akıttığı reklam bütçeleri bu ivme ile devam ederse; Türkiye’de koca koca medya kuruluşları ya küçülecek ya da üzülerek söylüyorum ki kapılarına kilit vuracak.
Bu da bugün bile ciddi bir boyutta olan dezenformasyon haberlerin önünü daha da fazla açacak.
Gerçek haberin altı kat hızında yayılan haberlerin yayılma kat sayısı daha da artacak.
Çünkü yalan haberin 6’da biri hızında dahi olsa ulaşılabilecek doğru habere erişme imkânı kalmayacak.
Gazetecilik bitecek ve ‘gazetecilik’ FETÖ’den ihraç edilen eski savcıların elindeki sokak mikrofonlarına, terör örgütlerinin propaganda elemanlarına, tetikçilere ve yasa dışı bahis fonları ile finanse edilen gazeteci olma gerekliliklerine sahip olamayan YouTuberlara kalacak.
Ve sanırım o günlerde; “Yalan dünyayı dolanırken doğru emeklermiş” bile diyemeyeceğiz.
Gerçekleri ‘sanal medyanın insafına bırakarak’ aslında hep birlikte katletmiş olacağız.
Bu konunun ‘milli güvenlik’ ekseninde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin ve çalışmaların acilen yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü yarın çok geç olabilir.
Ferhat Murat / Haber7


