Gökan Zeybek Sazlıdere deki 180 milyar dolarlık rantı anlattı! İşte Kanal İstanbul un perde arkası
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, dün Halk TV'de Parantez programında açıklamalarda bulundu.
Zeybek, 2007 ile 2015 yılları arasında Kanal İstanbul diye bilinen Yenişehir bölge planlarının geçtiği bu yerde 130 milyon metrekarelik araziyi satın almış olan kişilerin açıklanması ifade etti.

"Kim var bunun içinde hangi siyasetçi var, hangi siyasetçiye yakın insanlar var, hangi Ak Partili var" diyen Zeybek, Kanal İstanbul bölgesinde oluşacak rantın büyüklüğünün 180 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Zeybek açıklamasında şunları kaydetti:
Ranttan elde edecek gelir elde edecek olan insanlar var. Bir de onlar gelir elde etsin diye kamunun üzerine yüklenecek maliyetleri karşılayacak olan kamu kurumları var. İski var. Şimdi burada İski Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu bir fizibilite çalışmasının örneği. Diyor ki siz bu bölgeye bu nüfusu getirirseniz benim toplamda 239-240 milyar TL'lik ilave bir yatırım yapmam gerekiyor. Şimdi 240 milyar lira dediğiniz İski bu yatırımları nereden yapacak? Ya su faturalarına yansıtacak ya da kamu bankalarından kredi alamadığı için bankalardan kredi yoluyla borçlanarak yapacak. Şimdi bir yerde eee 90 milyon metrekarelik bir yapı stok oluşacak. Yani 3. şahısların bu bölgede tarla vasfında arsayı alıp imar planı geçtikten sonra yapılacak olan inşaatlarda 90 milyon metrekarelik yapı inşaat hakkına sahip olan insanlar buradan gelir elde etsinler diye ki ben burada çok düşük tuttum. Yani 2.000 dolar metrekareye bir gelir rant elde etseler 180 milyar dolarlık bir kaynağı kamu eliyle özel kesime aktarıyorsun. Ama dönüyorsunuz bunun karşılığında da kamunun sırtına da milyarlarca liralık yük yüklüyorsunuz. Bu İski'nin maliyeti. Bir de var. İyi daş var. Büyükşehir Belediyesi var, Fen İşleri Daire Başkanlığı var.
E altyapı hizmetleri var, kanalizasyon hizmetleri var. Yine şöyle bir şey söylemek istiyorum. Bir sonrakini de alayım arkadaşlar. Şunu unutmamak gerekir. Yani burada var olan altyapıyı siz tümüyle ortadan kaldırdığınızda bu kez buradaki yeni yerleşim için su, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz, telekom yani bütün altyapıları da buraya getirmek zorundasınız. Peki var olan altyapılar ne olacak? Onları da büyük bir oranda deprese edeceksiniz.
Şimdi burada da evet işte Terkos Havzasının Aslında çok özür diliyorum Gökhan Bey bölüyorum. Bundan bir önceki vardı arkadaşlar. Etap etap yazan proje alanı maliyet diye üçüncü olması lazım hazırlananda. Bu bu ekrandakini söyleyeyim isterseniz. Yani bu bölgedeki İski bu bölgedeki Sazlıdere barajı ortadan kalktığında yeni 4 tane baraj yapma ihtiyacını duyuyor. Bu barajların yapılabilmesi için de yapım maliyetiyle kamulaştırmanın maliyeti biraz önceydi. 202 milyar TL'lik yeni bir yükü de İstanbulluların sırtına yüklüyorlar. Yani altyapı çalışmalarının bir yükü var. İski şimdi İdaşı konuşacağız. Aynı zamanda kamulaştırma maliyetleri var. Sadece baraj yapımı 202 milyarı geçecek. Yani aslında kamunun ve dolayısıyla da vatandaşın sırtına yük binmeye devam ediyor. Öyle olacak. Çünkü siz burada Sazlıdere Barajını tümüyle ortadan kaldırıyorsunuz. Zaten Bakanlar Kurulu kararıyla buranın içme suyu havzası olmadığına ilişkin bir karar alınmış. İski Genel Müdürlüğü bu karardan 3 yıl sonra haberdar oluyor.
İlginç olan Sazlıdere barajı için İski Devlet Su İşleri'ne de her ay 1 küsur milyon dolar da aylık ödeme yapmaya da devam ediyor. Yani garip bir ikilem içinde Türkiye yönetiliyor. E burada bizim tüm yurttaşlarımızın bilmesi gereken nokta şu. İktidar bir karar alıyor. Yandaşlarını zengin etmek için, Körfez sermayesini zengin etmek için yurt dışından ya da yurt içi yerleşiklerden kendisine yakın olup bu bölgede imar planı yapılacağı için çok ucuz fiyatlarla tıpkı biraz önce söylediğim gibi Yunanistan'dan, Bulgaristan'dan, Makedonya'dan, Arnavutluk'tan bu bölgeye gelmiş ve burada aşağı yukarı 100 yıldır yaşayan mübadele ile bu bölgeye gelmiş insanların arsalarını dönümünü 1.000 liraya aldılar. Şimdi dönümünü bırakın 1 metrekaresinden 2.000 dolarlık bir rant elde edecek hale geldi. Ama peki o zaman şunu sormak gerekir. İktidar İski'ye diyor ki bir sürü tebligat var. Elimizde bir sürü yazı var. Diyor ki ben bu bölgede diyor inşaata başladım.
Sen buranın altyapılarını yap. Kanalizasyonu getir, su şebekesini getir, doğalgazını getir, yollarını yap, köprülerini yap, viyadüklerini yap. Bütün bunlarla ilgili de Büyükşehir Belediyesinin üzerine de bir maliyet yüklüyor. Neden? İşte biz bunu aylardır söylüyoruz. İktidar şunu açıklamak zorunda. 2007 ile 2015 yılları arasında yani bu Kanal İstanbul diye bilinen Yenişehir bölge planlarının geçtiği bu yerde 130 milyon metrekarelik araziyi satın almış olan insanları açıklasınlar. Kim var bunun içinde? Hangi siyasetçi var? Hangi siyasetçiye yakın insanlar var? Hangi AK Partili var? Hangi AK Partili'nin danışmanlığını, yönetim kurulu üyeliğini yaptığı ya da hangi AK Partili'nin geçmişte milletvekili olmuş insanların bu bölgede araziler var? Bunlar bir açıklansa Türkiye'nin yağma haritası ortaya çıkacak. Yani biz burada bakın tek tek bütün madde madde maliyetleri açıklıyoruz.
Geçmişte İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Belediyeleri Tapu kayıtlarına ulaşabiliyorlardı. Yani bir arazi üzerindeki malikleri görme vardı. Fakat Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 2019 yılının Haziran ayından sonra hemen bir talimatla tapu kayıtları belediyelerin bilgi hazinesinden çıkarıldı. Artık onlara ulaşamıyorlar. Biz de bu manada bu bilgiye ulaşamıyoruz. Şimdi şu şeyi de bir görebilir miyim arkadaşlar? 5ciydi sanırım. Hem evet. Şimdi burada aslında toplam sadece şey maliyetini görüyoruz. Hani oldu da bu çalışmalar tamamlandı. Belediyenin yapması gereken diğer iş. Bu sadece yapı çalışmaları sadece. Orada da bile rakam 400 milyar liraya ulaşıyor.
Tabii. Burada. Yani biz kamulaştırma dedik, altyapı dedik, İdaş dedik. Bir de belediye burada bazı binalar yapacak. Şimdi buradan da 7 milyar 344 milyon liralık Yani bir maliyet geliyor. Şimdi bütün bu maliyetlerin yani temel hedefi şu. Yani bizi izleyen herkes şunu görmek zorunda. Bu maliyetlere eğer bu biçimiyle İski Genel Müdürü bizi izliyordur mutlaka. Şafak Paşa buradan selamlarımı iletiyorum. Geçtiğimiz gün Üsküdar Meydanı'nda yaptığı çalışmalar dolayısıyla kendisine bir kez daha teşekkür etmiştim. İstanbul'un içme suyu meselesinin çözülmesi konusunda, altyapının yenilenmesi konusunda müthiş yatırımlar yaptılar. Ama şu anda Ya Şafak Paşa ev hapsinde. İski Genel Müdürlüğü görevini yerine getiremediği için vekaleten başka bir arkadaşımız bakıyor. Peki İski bu maliyetleri nereden karşılayacak? Çevre Şehircilik Bakanlığı sürekli olarak benim yatırımlarım devam ediyor. Binaları bitirmek üzereyim. Sen bu binaların suyunu, kanalizasyonunu tamamla diye üstten yazılar yazıyor, baskılar yapıyor. Peki o zaman açıklamak gerekir. Yani siz burada bir yatırım yapıyorsunuz. Toki eliyle her hafta bu bölgede araziler satıyorsunuz. Araziler sattığınız için belediyelerin buradan normalde hazine arazilerinin satışından belediyelerin pay alması gerekirken Toki eliyle sattığınız için Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi burada da belediyelere bir kuruş satıştan gelir elde edilemiyor. Normalde %30'un üzerinde bir payın belediyelere gitmesi gerekiyordu.
Şimdi siz bir gelir elde ediyorsunuz. Kamu olarak, Toki olarak geliriniz var. E burada dediğim gibi 130 milyon metrekarelik bir arazi sizin yakın çevrenizdeki yandaşlarınız tarafından köylülerin elinden satın alındı ve rant projelerine dönüştürüldü. Şimdi diyorsunuz ki ben aslında sadece bu bölgede sosyal konut yapmayacağım. Şimdi Havaalanı ile Terkos Gölü arasındaki bölgede 500.000 konutluk projeyi başlatıyorum diyorsunuz. O zaman imar planlarının da görsellerine geçelim. İsterseniz üzerinden de anlatalım. Sazlıdere havzasıyla başlayalım arkadaşlar mümkünse ilk haritayla birlikte. Çünkü zaten şu an galiba ilk yükselen konutlar ve proje bu alanda değil mi? Sazlı Sazlı Hacımaşlı ve Sazlıbosna Köyünün yakın çevresinde zaten bu bölgedekiler yapılıyor. Şimdi burası eee şöyle söyleyeyim. Tabii Sazlıdere barajı eee Küçükçekmece Gölünden geliyor. Kuzeyde Terkos Gölüne kadar gidiyor. Aslında bu bölgenin tamamı planlandı. Bu bölgenin tamamı planlandı. Burada Toki eliyle yapılan projeler gösteriliyor ama yakın gelecekte diğer bölgelerde de biz birtakım projelerin nedir o? Eskiden burası barajdı.
Şimdi baraj manzaralı orta üst ölçekte segmentte konut projelerinin, başka projelerin yapıldığını göreceğiz. Çünkü hazırlıkların tümünün bu yönde olduğunu görüyoruz. Yani etap etap ilerliyor benim anladığım kadarıyla. Çünkü bakıyorum işte bir 3. etap, 5. etap, 15. etap toplamda aslında 250.000 sosyal konut diye yola çıkılmıştı Sayın Zeybek. Bir sonrakine de geçelim. Aslında adım adım bu haritalarda da görüyoruz neye geldiğimizi. Belki de böyle başlayacaktı ama sonrasında tamamen Evet. İşte gördüğümüz gibi yukarıdaki eee Terkos Gölü, aşağıda Küçükçekmece Gölü. Bu gölün arasında yapılması düşünülen kanal ki yapılmayacak ama bu kanalın eee yapılmayan bu kanalın etrafında görülen yerleşim yerleri sarı olarak gördüğümüz, kırmızı olarak gördüğümüz yerlerin tamamı imara açıldı. Bu konularla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İski'nin Şehir Plancıları Odası'nın, Mimarlar Odası'nın açmış olduğu muhtelif çok sayıda dava vardı. Bu davaların önemli bir kısmı mahkemeler tarafından yürütmenin durdurulması ve planların iptali ile sonuçlandı. Fakat şöyle bir hukuk sisteminin içinden geçiyoruz. Diyelim bir mahkeme açılan davayı, bunun İstanbul halkının aleyhine bir plan olduğunu, bunun şehircilik ilkelerine aykırı, kamu yararını gözetmeyen bir plan olduğunu, kentin tarım topraklarını, su havzalarını tahrip eden bir plan olduğuna karar veriyor ve planı iptal ediyor.
Yürütmeyi de durduruyor. Ama ne nasıl oluyorsa bu kararı veren hakimler kendilerini Ankara'nın doğusunda bir mahkemeye alt düzeyde tenzili rütbe, düşük rütbeyle tayin oluyorlar. Sonra buradaki verilen iptal kararını geçersiz sayan, o kararları tümüyle yok sayan hakimler geliyor ve onun üzerinden işlemler yürüyor. Yani bizim artık güvenebileceğimiz bir yargı sistemimiz yok. Şehirlerimizin, kentlerimizin imar planlarıyla yağmalanması konusunda geçmişte yargı bir eee önleyici unsurdu. Yargı en azından eee kamu adına eee verilmiş olan kararlar, Çet raporları ya da o kentin genişleme ve büyüme planlarına uygunluk açısından bir karar veriyordu. Ama şimdi tek bir karar var. İktidarın istediği kararı veriyorsanız hakim ve mahkemeniz İstanbul'da olabilir. Ama siz bunun aleyhine bir karar veriyorsanız artık İstanbul'da görev yapmanız mümkün değil. Peki gidiyor. Eğer siz buna direnıyorsanız belediye başkanıysanız, Büyükşehir Belediye Başkanıysanız o zaman da sizi rehin alıyoruz ya da tutsak tutuyoruz. Sizin toplumsal harekete önderlik etmenizi ve halk adına bu projeyi engellemenize karşı çıkıyoruz. E 157 gündür iddianameyi yazamıyoruz ama şu gösterdiğiniz alanın %20'sini başlatmış. Hatta bayağı da ilerletmiş durumdayız inşaat anlamında söylüyorum. Ve 180 milyar dolarlık rant dediğimiz bunun tamamlanmasıyla mı oluşacak olan rakam? Tabii bu bölgede eee kamunun değil 90 130 milyon metrekare özel şahısların, 3. şahısların bu bölgede çok ucuza aldıkları tarlaların imara geçmesiyle birlikte oluşan imarlı arsaların toplam metrekaresi. Şimdi bunlar tabii 1,5 emsalle çarpıldığı zaman burada milyonlarca metrekare, 100 milyonlarca metrekarelik bir yeni kent doğuyor. Bu kentin yeni nüfusu da 2 milyon. Yani düşünün 2 milyonluk bir kent oluşturuyorsunuz. Sazlıdere Barajı şu anki haliyle su topladığı haliyle İstanbul'da yıllık 800.000 insanın su ihtiyacını karşılıyordu. Bu barajı kaldırıyorsunuz.
Buraya yeni 2 milyonluk yeni bir nüfus getiriyorsunuz. Yani -800 + 2 milyon 2.800.000 insanın ihtiyacı olan suyu yani ya Bulgaristan'dan getireceğiz biz ya da eee Boun'un ilerisinde bir yerden bulup getirmek durumundayız. Ama bütün bunlar yapılırken de oluşacak olan maliyetleri suyun getirilmesi, suyun transfer edilmesi, boğazdan geçirilmesi, bütün bunların maliyetini kim karşılayacak? İstanbul halkı karşılayacak. Ya zaten şöyle bir şey var. Sayın Zeybek anlatırken şimdi İstanbullu olarak da düşünüyorum. Neden? Yani asıl soru şu. Neden? Neden böyle bir şey yapalım? Zaten İstanbul'un kalabalığından şikayet ediyoruz. İstanbul'un trafiğinden şikayet ediyoruz. Hatta hani biraz daha insanlar köylerine, kendi memleketlerine geri dönse, tekrar mesela tarımsal üretim canlansa bunları konuşurken zaten kalabalık olan İstanbul nüfusuna 2 milyon daha neden ekliyoruz? Eee bu soru önemli. Bir başka ayrıntıyı da dikkatinize sunmak istiyorum. Peki burada inşaatlar çok hızlı gidiyor. Evet. Görüyoruz böyle kule vinçlerle gece gündüz 24 saat esasına göre çalışılıyor. Hatta bu İski'nin barajından kaçak su alarak inşaatlarda kullanıyorlar. Onu da tespit edildik ve onlarca tutanak var.
Peki Türkiye'de 6 Şubat 2023 yılında deprem oldu. Depremden bu yana 2,5 yıl geçti. Vaat edilen 650.000 konutun yüzde kaçı gerçekleşti? %38 hali yapıldı. Bir yıl içinde %100'ü gerçekleşecekti, yapılacaktı. 2,5 yıl geçti %38'i yapıldı. Geriye kalanların ne zaman yapılacağı konusunda ise bir yol haritamız yok. Peki siz eee 11 ili kapsayan deprem bölgesindeki ihtiyaç olan konutlarda henüz %38 seviyesindesiniz. İstanbul'da Tuzla başta olmak üzere Türkiye'nin pek çok yerinde Toki eliyle yaptığınız projeler hala yarım yamalak giderken kaynak ve finansman sıkıntısı nedeniyle inşaatlar yavaş giderken soru şu. Burada mağdur olmuş tek bir kişi yokken evini kentsel dönüşüme vermiş tek bir yurttaş yokken bu hızın sebebi ne? Nedir? Bunu açıklamak zorundalar. Yani bu bölgedeki öyle ya bakın etrafında yerleşim yeri yok. Burası tamamen tarım toprakları ve su havzası. Bunun etrafındaki yani ev bekleyen bir nüfus da olmadığına göre siz bu projeyi bu kadar hızlı kimin için yapıyorsunuz? Çünkü iktidarın temel hedeflerinden bir tanesi rant projelerini geliştirmek ve bu rant projelerinden elde edilen gelirin yandaşlara aktarılmasıyla bunun siyasetin finansmanında başka eee konuların giderilmesinde bir araç olarak kullandıkları gün gibi ortaya çıkıyor. Peki Sayın Zeybek şimdi Toki konutları diye yola çıkıldı burası için ve sosyal konut projesi diye çıkıldı. Anladığımız kadarıyla belki hani yapılacak sosyal konut da ama çok kısıtlı bir miktarda olacak.
if (!$ISMOBILE) : ?>include(__DIR__.'/320x100.php');?>Geri kalanlar için artık belediyeler hani kimin üzerine kayıtlı bunu göremiyoruz. Ekrem İmamoğlu'nun başkan olmasıyla beraber dediniz ama en azından iştirak olan firmaları, şu an inşaatları sürdüren firmaları, onları biliyor muyuz? Orada durum nedir? Yani bu 180 milyar dolar kimlere kimlere doğru gidiyor? E şimdi eee burada tabii görülen şu anda başlamış olan Toki'nin yapmış olduğu projeler. 24.000 konutla ihale yapılmıştı. 36.000 seviyesine kadar çıkıyor. Ama şimdi bu projeyle birlikte bu bölgeye yollar gelecek. Şimdi hatırlayınız eee Evet. Başakşehir'den başlayıp Tekirdağ'a doğru giden yeni bir otoyol. Rönesans'ın yapmış olduğu otoyolla birlikte buranın Nakkaş eee Başakşehir arasındaki otoyol yapılıyor. Yap İşlet Devret. Yani eee bir modeli ile yapılıyor. Gene oradan kamunun üzerine milyarlarca dolarlık yeni bir ilave yük gelecek. Bu yollar bittikten sonra dediğim gibi Çevre Şehircilik Bakanlığı diyor ki yolları yapıyorum ben. Belediye sen de eee şehir içi yolları yap, kanalları yap, altyapıları yap. Sonrasında bu özel parsel sahipleri 18 uygulamasıyla da imarlı parsele dönüştürdükleri arsaların üzerinde de inşaatlarına başlayacaklar. Yakın gelecekte onu göreceğiz.
Önce eee yani kılçıksız bir arsa hazırlanıyor. eee proje yapanların eee dairelerini ya da konutlarını ya da iş yerlerini çok ucuza çok iyi fiyata satmaları için de bir altlık yapıldığını görüyoruz. Peki bir de benim dikkatimi çeken bir şey daha not almıştım. Eee Toki'den alınan bilgiye göre 35 ayrı proje içinde ihale zaten halihazırda gündemde. Meclise verilen önergelerere göre de ihalelerin bedeli en az 65 milyar lira. Yani bu şekilde genişlemeye devam edecek. Hani işte camiler, okullar, o projelerde çizilmeye başlandı. Bayağı bir yaşam alanı kuruluyor. E bu 65 milyar lira ortalama zaten 2,5 milyar milyon TL üzerinden bir bağımsız bölümü düşünürseniz biraz önce söylediğimiz gibi 32.000 konutun eee toplam maliyetinin 65 milyar artı KDV olması öngörülüyor. Ama Yenişehir bölge planlarında Durusu Terkos Gölünden Küçükçekmeceye kadar olan bölgede öngörülen eee nüfus 2 milyon ve yapılması düşünülen konut sayısı 500.000 artı bunun yanında ticaretti diğer fonksiyonları hastanesinden camisinden sosyal donatılara kadar hepsinin geleceğini düşündüğümüzde buradan da eee şöyle bir eee çıkarım yapabiliriz. İstanbul zaten yoğun nüfusla birlikte hani hem ulaştırmadan kaynaklanan sorunlar hem su fakiri bir kent olması, hem bu kentte yeşil alan miktarının Büyükşehir Belediyesinin Sayın İmamoğlu ve ekibinin üstün gayretlerine rağmen artmakta çok zorlanılması, hem kentin içinde riskli yapı stokunu dönüştürülmesi için bu ve benzeri yerlerdeki arazilerin depo arazisi, rezerv arazi olarak kullanılıp kentin içindeki riskli yapı stoklarının bir kısmının buralara aktarılması öngörülürken şimdi buralar birer rant projesine dönüştürüldü ve buradan elde edilecek olan gelir de nereye aktarılacak dediğimizde de orada da bir karşılık göremiyoruz. Benim bir fikrim var. Şimdi siz de konuşurken açıkçası böyle oluştu bu fikir. Size sormak istedim. Şimdi dediğimiz gibi şu ana kadar %20'si tamamlandı projenin. Eee 2027'de %30'unun tamamlanması. 2028'de de %45'in tamamlanması hedeflenmektedir. Yani tam seçimler öncesinde tamamlanıp aslında o meblanın da toplandığı bir zaman böyle seçimler öncesinde mi denk getirilmek isteniyor. Ne dersiniz? Şu an aklıma geldi gerçekten. Yani eee şöyle söyleyeyim yani iktidar ya bunları bir seçim eee ya her parti iktidardayken seçimleri hedef alır ama iktidarın rant projelerindeki temel beklentisi seçimim olsa halktan yana bir proje olur. Halktan yana bir proje olsa oradan bir oy devşirebilir ama burada halk yok ki. Halkın olmadığı bir projeden nasıl eee seçmen davranışını etkileyecekler. Ama şu var tabii. Yani siyasetin finansmanında buradan elde edecek olan gelirlerin bir kısmını aktarabilirler. Bu önemli bir ayrıntı olarak sizin de dikkatinizi çekmiş gözüküyor. Şimdi bir diğer konuya da geçmek istiyorum hemen hızlıca Sayın Zeybek 9 dakikam var. Gayrimenkul sertifikası son dönemde konuşuluyor. Açıkçası böyle yeni yeni biraz da böyle zihni sinir şeyler ortaya atılınca hepimiz başta bir korkuyoruz. Hani yalan değil. He şöyle de bir gerçek var. Artık ev almak hayal oldu. O yüzden hani vatandaşlar evi alamayacak ama en azından bir kolonunu alsın gibi düşünülen bir sistem diye düşündük. 4-8 Ağustos'ta satışa çıktı sertifikalar. 7.59 liradan sonra hemen bir düşüş yaşandı ve yani aslında yatırımcılar zararla başladı. Şimdi de tabii ki siz de yazmışsınız. Hani biraz da uyarmışsınız. Gayrimenkul sertifikasıyla milletimizi silkeleyebilirler diye. Sizden detayları dinleyim. bir veri de var. onu da alalım. Bir de bunu konuşalım biraz. Ben 15 Temmuz'da bu konu ilk gündeme geldiğinde Çevre Şehircilik Bakanı açıklama yaptığında dedim ki bu iktidar gerçekten hani belediyeleri silkeliyor. Orada Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri iş görmez hale getirmek için operasyon üzerine operasyon, mali anlamda, idari anlamda engelleme yapıyor. Ama bunun amacı bu doğrudan doğruya yani bütün yaşamı boyunca bir ev sahibi olabilme hayalini kuran, bunun içinde kıyıda, kenarda, köşede 3-5 kuruş biriktirmiş olan küçük tüketiciyi silkeleme operasyonu dedim. Bir açıklama yaptım. Tabii sonrasında eleştiri de aldım. Kimi borsacılar beni aradı. Ya bu doğru bir projedir dedi. Buna karşı çıkmamak gerekir. Size gelelim brief yapalım dediler ama ben başından beri bu iktidarın hiçbir uygulamasında halktan yana bir şey yapmadığı için burada da yapmayacağını çok açık gördük.
Yani siz asgari ücretin 22.000 lira olduğu bir ülkede 6 ile 8 milyon lira arasındaki bir bedelle insanları başlamamış ve nerede yapılacağı belli olmayan konutlarla ilgili buradan sertifika alın. 7.59 her birinin birim fiyatı 7.59'dan alacaksınız. Bunları biriktirecekseniz sonra bunlara göre işte 1 + 1, 2 + 1, 3 + 1 6 ile 10 milyon lira arasında bir biriktirdiğiniz sertifika kadar bedelle de ev alacaksınız. Hatta döndü. Bakan dedi Bakan. Ya dedi aldın. Bunlar prim yapacak dedi. Satarsın dedi. Böylelikle de satarsın en azından kar etmiş olursun. Şimdi 23 milyar liralık sertifika şey sattılar. Sertifika sattılar. 23 milyar lira. Kimisi gitti bir tane aldı, kimisi 1.000 tane aldı ama 10 binlerce insan satın aldı. Sayın Zeybek orada bir de önemli bir ayrıntı var. Kamunun kendisi de alım yapabiliyor. Merkez Bankası dahil olmak üzere. Hani kamunun kaynağı da aslında bizim vergilerimiz ya. Hani bizim vergilerimizle yatırım yapabilme için mesela yasal mevzuat buna uygun mu? Ben de bunu merak ediyorum vatandaş olarak. Yani burada tabii şöyle açıklama yaptılar. Dediler ki talep fazla geldi. Fazla gelen talebi de karşıladık. E peki ne oldu? 7.59'dan sattınız. Bu 6.87 dedi. Buraya gelirken şimdi 6.87'nin altına düştü. Ya silkeliyorlar yani. Şimdi düşünün siz bir hafta içinde değil mi KMH'lar kur korumalı mevduatlar kapandığı için borsa yukarıya gitti. Şimdi ey benim güzel vatandaşım. Yani sen borsada herhangi bir hisse senedi alsaydın %5 ile 10 arasında prim yapacaktı. Paran %10 artacaktı. Gittin hükümete inandın. Bakana inandın. Propagandaya ve reklama inandın gittin %12'nin üzerinde bir kayıpla şu anda karşı karşıyasın. Yani normal bir şirketin hisse senedini alsaydı %5 prim yapacaktı. 5 ile 10 arasında gittin Bakanlığın sertifikasından aldın. 10 gün içinde %10'dan fazla 11'in üzerinde kayıp yaşadın. İşte bu milleti silkelemek tam bu. Yani 23 milyar liraya sattınız hisse senedinin bugün değeri 20 milyar liranın altına düşmüş durumda. Şimdi çıksanız zarardasınız. Bekleseniz ne zaman artacağını bilmiyorsunuz. Çünkü genel olarak hisse senedi ya da sertifika neyse borsada işlem gören bir kağıdın genel ekonomik parametrelerden bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. 2 bu hisse senedine esas olan gayrimenkul sertifikasına esas olan konutlar ortada yok. Yani insanlar bir şey yapacaksınız o prim yapacak. Olmayan bir şeyi millete sundular ve 10 gün içinde Adalet ve Kalkınma Partisi 10 binlerce, 100 binlerce yurttaşımızı bu sertifika vasıtasıyla da silkelemiş oldu. Peki bir yandan da buna sosyal konut diyorlar ama mesela rakamlara da baktığınız zaman 88 metrekare bir ev 863.000 sertifikayla alabiliyorsunuz. Her bir sertifika dediğiniz gibi 7.6 TL'ydi. Yani aslında evin fiyatı 6,5 milyona geliyor. 6,5 milyona sosyal konut mu olur? Yani alamazsınız ki. Bir asgari ücretli olarak hatta bırakın asgari ücretliyi bir memur olarak dahi. Şimdi gene şöyle söyleyeyim. Biraz önce söyledik Toki Sazlıdere Sazlıbosna ya da deprem bölgelerinde ihale yapıyoruz. 2,5 milyon lirayla 3 milyon lira arasında 3 + 1 konutları tünel kalıp sistemiyle ihale ediyorsunuz. Peki siz Toki sosyal konut dediğiniz hayatı boyunca hiç evi olmamış gençler, yeni evlenmiş çiftler ya da ailelere bunu vermeyi düşünüyorsunuz. E siz zaten müteahhit gibi buradan %100'ün üzerinde yani 2,5 3 milyon liraya ihale ettiğiniz bir konutu 6,5'la orada da 2 + 1 konutlar bunlar. Yani 8 milyon liraya satarak bir ticari faaliyet yapıyorsunuz. E arsa senin devletin. Devletin arsası üzerinde müteahhiti yaptırdığın konutun altyapılarda belediyeye baskıyla yaptırmaya çalışıyorsun. Dönüyorsun sonra buradan gelir elde edeceksin. Bu projenin hiçbir noktasında yoksullar yok. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin zaten kente ilişkin, şehirciliğe ilişkin bütün projelerin altında bir rant varsa bir müteahhitlere bakın. Hep aynı müteahhitler. Maraş'taki müteahhitle İstanbul'daki müteahhit, Malatya'daki müteahhitle Hatay'daki müteahhitlerin her birisi mutlaka bir milletvekilinin yakını ya da Adalet ve Kalkınma Partisi'nde siyaset yapmış bir geçmişleri var. Bir müteahhitlere kazandıracaksınız.
2 bu bölgede Toki eliyle yaptığınız projelerin yan tarafındaki arsa sahipleri o şehrin genişlemesiyle birlikte elde edilecek ranttan prim yapacaklar. E bir de vatandaşı böyle silkeleyeceksiniz. Sertifikaları satacaksınız. Şimdi benim zavallı milletim 3 kuruş parasıyla gitti sertifika aldı. Bugün satsa %10'dan fazla zararla da çıkmış olacak ve zaten İstanbul menkul kıymetler borsası yani İstanbul borsasına hep silkelemek dolayısıyla bir güven problemi varken şimdi biz devlet eliyle de vatandaşları bir kez daha mağdur ettik. Bir kez daha dolandırdık, bir kez daha silkeledik. İnsanların bu manada bu projeye olan inançlarının da çok ciddi biçimiyle sarsıldığını düşünüyorum. Şimdi Kanal İstanbul'a da geri döneceğim kısaca. Şunları da aktarmak istiyorum. Çünkü çok önemliyiz. Ya susuzluk kriziyle artık karşı karşıyayız. Hani kapıda değil artık geldi ve İski'nin yaptığı son açıklamayı ben tekrar dillendirmek istiyorum. Baraj devre dışı kalırsa bölgede 500.000 kişi susuz kalır. Bu inşaatlar bizim mevzuata göre yapılmaması gereken inşaatlar. Bu bölgedeki inşaatları bizim su ve kanal hizmeti vermemizde mümkün değil. İki den gelen son açıklama. Tema deseniz yine benzer açıklamalar geliyor. Yani hem bir doğa katliamı hem mesela şu an İstanbul'un 3-4 ay suyu kaldı. Ankara'nın öyle. İzmir'de su kesintileri yaşandı. Uşak deseniz orada ayrı bir facia yaşanıyor. Hani altın madeni sebebiyle mi? İşte susuzluk kapıda. Yani bunu artık yaşıyoruz. O yüzden çok teşekkür ederim katıldığınız için. Ekleyeceğiniz bir şey varsa hemen onu da. Bir kez daha tabii yani su su fakirliği meselesini tekrar hatırlatmak istiyorum. Yani Türkiye hani böyle büyük nehirlerimiz var, barajlarımız var falan ama Türkiye su fakiri bir ülke. Türkiye nüfusunun çok önemli bir kısmı büyükşehirlerde yaşayan insanlarımızın içme suyu ve kullanma suyu konusunda ciddi problemleri var. Burada İski Boğazda alttan 1.200.000 metreküp suyu iki tüp tünelle geçirerek Avrupa yakasına getiriyor. Bu yeni projeyle birlikte bizim Trakya'da suyumuz yok. Trakya zaten su fakiri. Tekirdağ'da su yok. Kırklareli'nde su yok. O zaman yeniden Asya'dan, Bolu'dan, Düzce'den, Sakarya'dan suyun gelmesi gerekiyor. Şimdi bunun hem yatırım maliyeti bir de su bir yerden başka bir yere enerjiyle transfer ediliyor. Bu yüksek maliyetler de her birimizin saatinden geçen suyun maliyetinin biraz daha artmasına ve ödeyeceğimiz faturaların daha da yükselmesine yol açacaktır.



