Günümüzün vebası: Uyuşturucu
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Her ne kadar CNN Türk’ten ayrılsam da, televizyonlarından gazetelerine, Demirören Medyası’nda hâlâ çok dostum, kardeşim var.
Arada dertleşirler. “Sizin zamanınız yine çok iyiymiş” diye, o eski tuhaf günleri bile özlemle yâd ederler.
Haklılar! Gerçekten, meslektaşlarımın anlattıkları/gördüklerim/fark ettiklerimle, bugünler o korkunç günlere rahmet okutuyor.
Zira artık iş bambaşka bir boyuta varmış durumda. Geçmişte, iktidar (yanı sıra Gülen Cemaati) genel bir çerçeve ile yetinirdi. Uludere gibi, 17-25 Aralık gibi, örneğin Hanefi Avcı’nın iddiaları gibi ‘uç vakalar’ yasak kapsamına girerdi.
Oysa şimdi, neredeyse medyanın dili yeniden yazılıyor. Bazı kelimeler ve kavramlar, AKP SÖZLÜĞÜ’nde yer almıyor.
Mesela “YOKSUL” kelimesi, yeni sözlükte yok. Zam, protesto, hak, ihlal... Ve daha nicesi... Yasak ve tehlikeli!
İyi de, saray medyasının başındakiler hangi kelime yasak, hangisi ne kadar tehlikeli nasıl karar veriyor?
İşte! Gelinen NOKTA bu. Otosansür konusunda muazzam bir mesafe alan gazeteler, televizyonlar, radyolarda sıra ‘ayrıntılara’ gelmiş. Üstelik artık sadece Saray’dan değil, bakanlardan, bakanların basın danışmanlarından, hatta AKP yöneticilerinden de
Saray’dan ya da Saray adına arayan bir zat açık açık söylemiş. “YOKSUL KELİMESİNDEN HOŞLANMIYORUZ” demiş. Yerine ne verelim abime? Diye sormamışlar elbette. Öyle ya! Fakir deseniz, o da olmaz… Dar gelirli deseniz, adama/yani gazeteciye “kime neye göre dar” diye soracaklar… Ne yapılabilir peki? Habere ‘TAKLA’ attırılabilir!
Zaten bir TÜİK MUCİZESİ olarak işsizliği azalttık. Enflasyon düşüş eğiliminde.. Sağlıkta dünya bize hayran. Kimin marifetiyse, ‘ithalat cenneti’ haline getirilen memleketi iç kaynaklarına döndürdük! Falan yani!
Nitekim, bakınız Saray medyasına, iktidar her gün (Müge Anlı ve Esra Erol’la yarışarak) bir MUCİZE’ye imza atıyor! Türkiye her gün bir DESTAN’a tanık oluyor.
Destan demişken..
Ergenekon günlerini yaşamayanlar için iktidar yenisini pişiriyor. FETÖ’ye taş çıkartacak projelerle yüzlerce liyakat sahibi insanı tutsak alıyor.
Gerçi nasıl bir heybeyse, turbun büyüğüne bir türlü ulaşılamıyor.
Her iddia, ortaya atanın yedi sülalesine rahmet okutarak kafalarında paralanıyor.
Bu arada gerçek suçlular ellerini kollarını sallayarak ortada dolanıyor.
Bu arada.. Farkında mısınız bilmem, memleket çürüyor.
Sahtekarlık diz boyu. Saray yalakalığı, dizi değil boyları geçmiş durumda. Üç kişiden biri ne çalışıyor ne okuyor. Sınavlarda derece yapmış gençler evde oturuyor.
Peki bu feci tabloda hayatlar nereye evriliyor?
Genç ve güzel kızlar için zengin bir adam bulmaya..
Pek çok diplomalı genç için vale ya da kurye olmaya..
Herhangi bir çeteye katılmaya..
Ya da uyuşturucu işine atılmaya..
Uyuşturucu işi tehlikeli belki ama en çok para herhalde oralarda. Arada sırada iki üç torbacı yakalayıp “uyuşturucu operasyonu” diye pozlar verilirken, baronlar anında yeni malları ve yeni torbacıları piyasaya sürüyor.
Resmi kaynaklar birbiriyle çelişen sayılar veriyor, ancak uyuşturucu bağımlıların genel olarak milyonlarla ifade edildiğini biliyoruz.
Kullanım yaşının 11-12 yaşlarına indiğini de..
Dahası, çocukları ağlarına düşürmek için geliştirdikleri yeni yöntemleri.
Suriyeli ya da Afganistan göçmenleri de katın, onca işsiz ve umutsuz genç ne yapacak!
Ya bir çetede ya da uyuşturucu dünyasında kariyer yaparken ölüp gidecek!
Yoksullara YOKSUL diyemediğimiz.. Ekmek alabilene “karnı doyuyor ya” diye arkamızı dönebildiğimiz bir ülke burası.
Uyuşturucu batağına düşen gençlerin önündeki tek seçeneğin tarikat / cemaat örgütlenmeleri olduğu bir ülke!
Umut Akyürek ve eşi aylardır kızlarının halini paylaşıp feryat ediyor. Ama sanki duyan yok.
Hele Saray.. Erdoğan’ın yeniden seçime gidebilmesi dışında hiçbir şey umurlarında değil gibi.
Gençler, çocuklar nasıl harcanıyor.. Farkında değiller sanki.
Oysa..
Evet yoksulluk açlık sınırında..
Evet işsizlik fiziki ve psikolojik bir tümör..
Şiddet korkutucu boyutta..
Ve evet, uyuşturucu bugünün vebası!


