Hatay’da ilk kez bir bürokrat, deprem şüphelisi oldu
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
6 Şubat’ın üzerinden 27 ay geçti.
Hatay’da ilk kez bir yüksek bürokrata depremde meydan gelen ölümlerden ötürü soruşturma başlatıldı. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binasının yıkılıp sekizi hemşire 80 insanın can vermesinden sorumlu tutulan dönemin İl Sağlık Müdürü Mustafa Hambolat, şüpheli sıfatıyla ifade verdi.
Hambolat, ifadesinde, ödenek ayrılmadığı için binanın güçlendirilemediğini iddia ederek, Sağlık Bakanlığı’nı suçladı.
6 Şubat’tan 27 ay sonra başlatılan bu soruşturma, tahmin edersiniz ki, savcılığın çabasıyla açılmadı. Milli kahraman olarak gördüğüm hemşire Abdullah Gül’ün mücadelesi sayesinde bugüne gelindi.
Okuyanlar bilecektir.
Gül’den defalarca söz ettim.
Gül’ün, kendisi de hemşire olan eşi Asiye o gece Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek binasında mesaideydi. ‘A’ blok yıkıldı ve 80 insan hayatını kaybetti. İki çocuk annesi Asiye Gül, can veren sekiz hemşireden biriydi.
Eşi Abdullah Gül, binanın yıkılması gerekirken açık tutulduğunu savunarak, şikayetçi oldu.
9997.690.000 TL için
Birlik-Sağlık Sendikası temsilcisi Gül’ün iddiasını araştırırken gördüm ki…
Başhekimlik, İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı arasında 2011-2022 yıllarında defalarca yazışma yapılmış.
Üç kurum blokların yetersiz çıktığını, binanın ya yıkılması ya da güçlendirilmesi gerektiğini biliyormuş. Faklat bakanlık, güçlendirme raporu için 997.690.000 TL’yi vermemiş. Depremden 10 ay önce hastaneye “Başınızın çaresine bakın” denilmiş.
Esnaftan korktular
Eski Başhekim Yunus Doğramacı, bana yaptığı açıklamada, bu yıkımın göz göre geldiğini itiraf ederek, şöyle demişti:
“Duvarların eğildiğini gördüm. Dedim ki: ‘Depreme dayanıksız. Benim görüşüm, depreme dayanıklı hastane yapmak.’ Hambolat, ‘Bu göreviniz değil. Tepki çeker. Esnaf var. Siyasetçiler var. Kapatırsak sıkıntı olur’ dedi.”
Doğramacı, “Hastane kapatılsa ve depreme dayanıklı yapılsaydı bu insanlar ölmezdi” demişti.
AK Parti’den aday oldu
Hambolat, 6 Şubat’tan sonra AK Parti Hatay Milletvekili aday adayı oldu.
Kamuoyu baskısından ötürü milletvekili sıralarına konmadı.
Halen Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Başhekim Yardımcısı…
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı, depremin yıldönümünden bir gün sonra, 7 Şubat 2024’te, Hambolat’la ve diğer kamu görevlileri hakkında görevi kötüye kullanmaktan soruşturma yürütülmesi için valiliğe başvurarak, izin istedi.
Valilik izin vermedi.
Adana Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, bu kararı kaldırdı.
Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı Deprem Suçları Bürosu, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmaktan 14 Mayıs’ta Hambolat’ın ifadesini aldı.
Bakanlığı suçladı: Ödenek vermediler
Hambolat, ifadesinde, ek binaya ilişkin 2012 yılında hazırlanan güçlendirme raporunun bakanlıkça kabul edilmediğini kaydediyor. 2021’de bakanlığa başvurarak, güçlendirme tahkiki için talepte bulunduğunu, bakanlığın “Önceki çalışmalarda bloklar yetersiz çıktı. Yeni tahkike gerek yoktur” diye karşılık verdiğini söylüyor.
Bu yanıt üzerine güçlendirme projesine başladıklarını, ödenek için bakanlığa başvurduğunu anlatıyor. Bakanlığın ödenek vermediğini öne süren Hambolat, şöyle diyor:
“Bakanlık tarafından, ödenek bulunmadığı ve ihtiyacın döner sermaye bütçe imkanları doğrultusunda değerlendirilmesi şeklinde yazı gönderilmiştir. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne çalışma yapılması ve müdürlüğümüze bilgi verilmesi hususu talimatlandırılmıştır. Daha sonra ödenek aktarılması bakanlık tarafından reddedilmiştir.”
Hambolat’a neden bu binayla ilgili tahliye ve yıkım talebinde bulunmadığı soruldu.
Hambolat, 2012’deki tahkik raporunun bakanlık tarafından yok hükmünde sayıldığını ifade ederek, “Bu itibarla tahliye ve yıkım talebinde bulunulamamıştır” diyor.
Menzil mi korudu?
Hambolat, yurt dışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı.
Kararda, “Depreme dayanıksız olan binanın tahliyesi hususunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğine ilişkin beyanların bulunduğu, 80 kişinin vefat ettiği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin mevcut olduğu” ifade edildi.
Hambolat’un tutuklanmaması, Menzilci olmasıyla açıklanıyor.
Bu arada, eski sağlık müdürleri ve eski başhekimler için de soruşturma izni istenecek.
Depreme dayanıksız hastaneyi hizmete sokan bürokratlar yargılanacak
Hemşire Abdullah Gül, 6 Şubat’tan sonra yerleştiği Muğla’da deprem suçlularına karşı ikinci zaferini elde etti.
Halk Sağlığı Laboratuarı’na atanan Gül, aynı bahçeyi paylaştıkları Menteşe Devlet Hastanesi için 2018’de “Depreme dayanıksız” raporu verildiğini ve yıkım kararı alındığını öğrendi. Hastane bir süre kapatılıp tekrar açılmıştı.
Gül, dilekçe verdi.
Ardından şikayetçi oldu.
Hastanenin kapatılmasını istedi.
Dönemin İl Sağlık Müdürü İskender Gencer, eski Destek Hizmetleri Başkanı Özden İşler ve Başkan Yardımcısı İsmail Rüştü Baş’a soruşturma açıldı.
Savcılık izni için valiliğe başvurdu.
Ön incelemeye göre:
Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2017 yılında yeni binasına taşınınca eski hastane atıl hale geldi.
Gençer, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’na yazı yazarak, “yeni binanın yerleşim alanının dışında olması; eczane, medikal, restoran ve taksi durağı gibi destekleyici birimlerin hastane etrafında yapılmasının şu anki şartlarda mümkün olmaması, il merkezine uzaklığı, artan hasta talebi gibi nedenler” dikkate alınarak, eski binanın açılmasını istedi.
Rapor sümenaltı
Eski binanın depreme dayanıklı olup olmadığı yönünde tahkik raporu alınması kararlaştırıldı. Ve Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden rapor istendi. Ancak rapor beklenmeden, hastane açılması için 12 Şubat 2018’de Sağlık Bakanlığı’ndan talepte bulunuldu.
Bakanlık 10 Mayıs 2018’de geçici ruhsat verdi.
Tahkik raporu 13 Eylül 2018’de müdürlüğe sunuldu. Raporda, iki binanın depreme dayanıksız olduğu ve acilen yıkılması, üçüncüsünün güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyordu.
Ancak herhangi bir işlem yapılmadı.
Çünkü…
Eski AK Parti Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan, hastanenin açılma gerekçesini “Esnaflarımız, eczacılarımız ve vatandaşlarımızın beklediği bir talepti” diye anlatıyor.
Yani, hastane çevresindeki eczacıları memnun etmek için insan hayatını hiçe saymışlar. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ek binası da aynı gerekçeyle kapatılmamıştı.
Menteşe Devlet Hastanesi, 15 Mayıs 2020’de hizmete başladı.
Beş yıldır sümenaltı edilen rapordan 14 Temmuz 2023’te Sağlık Bakanlığı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne söz edildi.
Gencer, İşler ve Baş, ifadelerinde “Tahkik raporunun içeriğinden haberimiz yok” dedi. Ancak geçmişte katıldıkları bir toplantıda raporu hazırlayan üniversite hocaları ile bulgular üzerine konuştukları tespit edildi.
Üç yetkili hastanenin bakanlık tarafından açıldığını, müdürlüğün buna istinaden işlem yaptığını savundu. Ancak kararda “Hastane açılması talebinin sağlık müdürlüğünce yapıldığı, talebe istinaden bakanlıkça geçici ruhsat verildiği, tahkik raporu sonucunun bakanlık birimleriyle paylaşılmadığı” ifade edildi.
Valilik şu an emekli olan Gencer, Muğla İl Sosyal Etüd ve Proje Müdürü İşler ve Marmaris İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde çalışan Baş hakkında soruşturma izni verdi.
Bakanlık inceleme yapmadan ruhsat verdi
Gençer, 7 Nisan’da verdiği ifadede bakanlığı suçlayarak, şöyle dedi:
“Bakanlıktan gelen ruhsat iznine dair hastaneyi aktif hale getirmeye çalıştık. Ruhsat verilmeseydi bir işlem yapılmazdı. Hatta bakanlık tarafından yerinde inceleme yapılmadan hastane için ruhsat verildi. Hastane açılması mecbur kılındı.”
Baş, Gül’ü suçlayarak “Şov peşindeki sendikacının iddialarıyla yargılanmaktayız” dedi.
Baş, Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin teknik altyapısının olmadığını, deprem tahkik raporu gibi ileri teknolojik tahlil gerektiren bir rapor ortaya koyamayacağını, dolayısıyla raporun doğru ve objektif olmadığını iddia etti.
Binayı Diş Hekimliği Fakültesi olarak kullanmak isteyen Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin devir gerçekleşmeyince raporu masaya sürdüğünü iddia etti.
808.542 TL harcamışlar
Gençer, İşler ve Baş’a Muğla 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, görevini kötüye kullanma suçundan dava açıldı.
İddianamede şöyle deniliyor:
“Muğla’nın birinci derece deprem bölgesinde olması nedeniyle Menteşe Devlet Hastanesi’nin hizmete devam etmesinin hem çalışan hem de hasta sağlığı açısından risk teşkil ettiği…”
Bina depreme dayanaksız olduğu halde yenileme ve bakım için 808.542.86 TL harcandığı vurgulanıyor.
Davada iki şikayetçi var:
İl Sağlık Müdürlüğü ve Abdullah Gül!
Gül’ün çabaları ve benim ısrarlı yazılarım Sağlık Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Menteşe Devlet Hastanesi, geçen şubat ayından itibaren adım adım boşaltıldı.
PKK kurucularını anmak serbest, cenaze kaldırmak suç
Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinde ağlarken görüntülenince, bu göz yaşları milli coşkuya bağlandı.
Sonradan ortaya çıktı ki, Tekbıyıkoğlu ile İçişleri Bakanlığı arasındaki ipler bir gün önce kopmuştu.
Tunceli Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Tekbıyıkoğlu, 18 Mayıs’ta Ankara’dan sıradışı bir telefon aldı.
Yıllar önce öldükleri açıklanan PKK yöneticileri Rıza Altun ve Ali Haydar Kaytan için memleketleri Tunceli’de yapılacak anmaya izin vermesi istendi. Tekbıyıkoğlu, bu isteği reddederek, merkeze çekilmek için dilekçe verdi.
Tekbıyıkoğlu’nun itiraz ettiği anma töreninde, şehit ilan edilen iki PKK’lı için deyişler okunup lokmalar dağıtıldı.
İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve Van’da da anmalar düzenlendi.
Öcalan ve PKK lehine slogan atıldı.
Hiç kimse gözaltına alınmadı.
Herhangi bir soruşturma açılmadı.
Olan…
Tekbıyıkoğlu’na oldu.
Tek suçu, dini töreni yönetmek
İki PKK yöneticisi için vali harcanırken İsviçre Alevi Birlikleri Başkanı Binali Sağlam, bir PKK’lının cenaze törenini gerçekleştirdiği için, Türkiye’ye adım atar atmaz terör örgütü üyeliğinden gözaltına alındı. Sağlam, yurt dışına çıkış yasağından ötürü İsviçre’ye dönemiyor.
Olay şöyle:
PKK’lı Hasan Sınar, 2023 yılında ölünce Zürih’teki cemevinde cenaze töreni yapıldı. Töreni Binali Sağlam yönetti. Törende PKK flaması ve Öcalan’ın fotoğrafı asıldı.
Cenaze İsviçre’den Kahramanmaraş’a gönderildi.
Sınar’ın cenazesi PKK’nın haber ajansı tarafından yayınlanınca Sağlam hakkında terör örgütü üyeliğinden soruşturma açıldı ve yakalama kararı çıkarıldı.
Sağlam, 18 Mart 2025’te İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nda gözaltına alındı. Ertesi gün savcılığa çıkarılan Sağlam, “İsviçre’de bir Alevi olarak kimin ihtiyacı olsa yardımcı olmaya çalışırım. Siyasi görüşünü, dini inanışını sormam, cenaze hizmeti için giderim. Ölenin yıkanıp paklanmasını yaparım. İnsanlık için yapıyorum. Hiçbir örgütle bağım yoktur” dedi.
Sağlam, yurt dışına çıkış yasağı konarak, serbest bırakıldı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, terör örgütü propagandasından iddianame düzenledi.
İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi, cenaze töreninin cebir, şiddet ve tehdit unsurlarından hangisini içerdiğinin, bu eylemle ne şekilde propaganda yapıldığının tartışılmadığını kaydetti. Aksi takdirde lekelenmeme hakkının ihlal edileceğini belirterek, iddianameyi iade etti.
Sağlam, 19 Mart’tan beri İstanbul’da yaşıyor.
İsviçre’ye, ailesini yanına dönemiyor.


