Herkes onu Titanic i arıyor sanıyordu ama gerçek bambaşkaydı! Suyun 3.900 metre altında neler yaşandı?
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bundan tam 40 yıl önce araştırma gemisi Knorr, Atlas Okyanusu'nun derinlerinde dünyanın en ünlü gemi batığı Titanic'i arıyordu. 1 Eylül günü sabah erken saatlerde geminin komuta merkezindeki siyah beyaz karlı ekranlarda metal bir silindir görüldü.
Dört kişilik izleme ekibinin üyeleri bu nesnenin batığın kazanı olabileceğini düşündü. Devamının da geleceği umuduyla heyecana kapılan ve bu tarihi anı kaçırmamak için ekran başından ayrılmak istemeyen ekip, geminin aşçısını yanlarına çağırdı ve ondan seferin baş bilim insanı olan Bob Ballard'a haber vermesini istedi.
1970'lerden beri Titanic'i aramakta olan Ballard, çoktan uyanmıştı; yatağında kitap okuyordu. Aşçının kamarasına geldiği anları dün gibi hatırlayan Ballard, "Aşçı daha cümlesini bile bitiremeden yerimden fırladım. Pijamalarımı bile çıkarmadan tulumumu üzerime geçirdim ve sonraki birkaç gün o şekilde dolaştım" diye konuştu.
"O ANDA KIZILCA KIYAMET KOPTU"
Bugün Massachusetts'te bulunan Woods Hole Oşinografi Kurumu'nda uygulamalı okyanus fiziği ve mühendislik alanında üst düzey bilim insanı olarak görev yapan Ballard ve ekibin üyelerinden Dana Yoerger, Titanic'in keşfinin 40'ıncı yıldönümünde CNN International'a konuştu. Ballard ve Woods Hole'a deniz robotiği alanında üst düzey bilim insanı olarak çalışan Yoerger, kendilerini o inanılmaz ana götüren olaylar zincirini ve keşfin ardından maceranın nasıl devam ettiğini anlattı.
Ballard, "Duvarımızda kazanın bir resmi vardı. İçeri girdim ve hemen o resme baktık. Gördüğümüz nesnenin kesinlikle Titanic'in bir parçası olduğunu anladığımız anda kızılca kıyamet koptu" diye konuştu.
Ballard ve ekibi batığı 1912'de meydana gelen kazadan 73 yıl sonra keşfetmeden önce bile Titanic meraklılarını büyülüyordu. "Batması mümkün olmayan" gemi, Amerika'nın o zamanki en zenginlerini taşıdığı ilk yolculuğunda sulara gömülmüştü. Yaşananlar insanın budalalığının, sınıf önyargısının ve teknolojik hataların bir araya geldiği bir hikaye olarak tarihe geçti.
BALLARD'IN KEŞFİ HER ŞEYİN BAŞLANGICI OLDU
1985 yılında yapılan bu keşif, Titanic'in halkın gözündeki çekiciliğini artırmakla kalmadı, 1997 yılında izleyicilerle buluşan ve sinema tarihinin en fazla gişe hasılatına ulaşan işlerinden biri olan Titanic filminin çekilmesi için ilk adım oldu. Bu sayede konuyla ilgili pek çok belgesel çekildi, müzelerde koleksiyonlar hazırlandı. Birçok zengin, suyun 3.900 metre altındaki bu tarihi eseri görebilmek için seyahatler yaptı. Bunların en sonuncusu 2023 yılında trajediyle sonuçlandı.
Ballard ve ekip arkadaşları gibi okyanus kâşifleri için Titanic'in keşfi, ilk kez Everest'e tırmanmak gibi bir şeydi. Bu başarıyı getiren prototip teknoloji, o günden bu yana derin deniz keşiflerinde büyük adımlar atılmasını sağladı ve insanların okyanuslara dair bilgi haznesini genişletti. Ancak elde doğru araçlar olsa bile, bu ikonik batığı keşfedebilmek için önemli bir strateji değişikliğine ihtiyaç vardı.
ABD DONANMASI DENİZALTILARIN PEŞİNDEYDİ
Aslına bakılırsa, 1985 tarihli misyon, Ballard'ın Titanic'i aramak için attığı ilk adım değildi. Ballard'ın 2021'de yayımlanan hatıratı 'Into the Deep'te anlattığı üzere, 1977'deki keşif gezisi, üzerine sonarlar ve kameralar monte edilmiş 900 metrelik delici borunun ikiye ayrılması nedeniyle hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı. Yaşadığı bu tecrübe ve canlı görüntü alma ihtiyacı, Ballard'ı gemiye anlık görüntü gönderebilecek uzaktan kumandalı su altı cihazları kullanma konusunda ikna etti.
Ne var ki Ballard bu vizyonu destekleyecek bir finansör bulmakta zorlanıyordu. Nihayetinde ABD Donanması Ballard'ın 'Argo' diye anılan derin deniz görüntüleme teknolojisini destekleme kararı aldı. Donanmanın asıl amacı 1960'larda Atlas Okyanusu'nda batan nükleer denizaltılar Thresher ile Scorpion'un başına ne geldiğini anlamak ve Soğuk Savaş koşullarında düşmanlar hakkında daha fazla istihbarat toplamaktı.
Ballard, Donanma yetkililerini denizaltıların aranması sürecinde Titanic'in de aranması için zaman ayrılması konusunda ikna etti. Üstelik bu sayede ellerinde Donanma'nın gizli misyonunu perdeleyecek bir hikaye de olacaktı.
Ballard, "O yıllarda insanların, en azından çok sayıda insanın bilmediği şey, Titanic'i arama çalışmalarının aslında benim bir donanma istihbarat subayı olarak yürüttüğüm çok gizli bir askeri operasyonun görünen yüzü olmasıydı. Sovyetlerin denizaltıların yerini bilmesini istemiyorduk" ifadelerini kullandı.
ASLINDA BALLARD PEK UMUTLU DEĞİLDİ
Yıllar süren planlama faaliyetlerine karşın Ballard, iki sebepten ötürü Titanic'i bulma konusunda karamsardı. Birincisi, arama çalışmalarına ayrılmış olan zaman oldukça kısıtlıydı. İkincisi de Fransız oşinografi enstitüsü IFREMER'en mühendis Jean-Louis Michel'i liderliğindeki bir Fransız ekip, Titanic'i çok daha yeni ve gelişmiş bir sonar sistemini kullanarak arıyordu. (Ballard aynı zamanda Michel'le de iş birliği içindeydi.) Ballard, "Gemiyi Fransızların bulacağı konusunda hemfikirdik. Ardından benim de video çekimlerini yapmak için bolca vaktim olacaktı. Bana bir hafta yeterdi" dedi.
Fransızlar oldukça yaklaşsalar da batığı bulamadılar. Batığı bulmak Ballard'ın "ipe bağlanmış kamera" olarak nitelendirdiği basit cihaza kaldı. Tabii Fransızların sonar taramasıyla arama alanını ciddi anlamda daraltmış olmasının da bunda etkisi büyüktü.
Ballard'ın "rust" (pas) ve "icicle" (sarkıt) kelimelerini birleştirerek "rusticle" adını verdiği oluşumlar bunlardı
BİR FİKİR VE SONRASI ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELDİ
Ballard, Scorpion denizaltısının enkazının haritasını çıkarırken aklına önemli bir fikir gelmişti. Bu fikir, misyonun başarısında kritik bir rol oynayacaktı. Denizaltının enkazı, tahmin edildiği üzere yuvarlak şekilli küçük bir alanda toplanmamış aksine yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğunda bir hat üzerinde yayılmıştı. Çünkü ağır nesneler ilk anda dibe çöküyor, daha hafif nesneler ise suda süzülüyor ve okyanus akıntıları ile daha uzak noktalara taşınıyordu.
Ballard, Scorpion denizaltısıyla benzer bir derinliğe batan Titanic'in de benzer hatta daha büyük bir enkaz alanı olacağını idrak etti. Bu hattı aramak, geminin dibe çökmüş olan iskeletini ve diğer ağır parçalarını bulmaktan daha kolay olacaktı.
Yoerger, "Teknolojimiz ve o teknolojinin nasıl kullanılacağına dair bilgimiz vardı. Ama bizi başarıya götüren asıl büyük şey Ballard'ın stratejisi oldu. Gemiyi bulmaya çalışmıyordu, enkaz alanını bulmaya çalışıyordu. Bu çok daha büyük ve görülmesi çok daha kolay bir hedefti" ifadelerini kullandı.
ENKAZA İNEN İLK KİŞİ OLDU
Argo, 1985 yılında Titanic'in videosunu çekerken daha büyük bir sistem olan ANGUS da 35 milimetrelik kameralarıyla, batığın varlığını kanıtlayan mavi tonlu fotoğrafları çekti. Ekip bir yıl sonra daha gelişmiş kameralarla geri dönüp batığın her bir santimetrekaresini kayıt altına aldı. Geminin yüzme havuzu ve büyük merdivenleri ile pruvasının fotoğrafları ikonlaşıp günümüze kadar ulaştı.
Ballard, o yıl Alvin adlı mürettebatlı denizaltıyla enkazı ziyaret eden ilk kişi oldu. Daha önce pilotluğunu yaptığı bu denizaltıyla iki saatte deniz tabanına ulaşan Ballard, hedefine vardığında, bir oyuncak bebek, açılmış şampanya şişeleri ve gümüş çatal bıçak takımları gibi dokunaklı parçalarla karşılaşsa da insan kalıntıları görmedi.
Geminin üstündeki pas izleri metali yiyen bakteriler tarafından oluşturulmuştu. Bakteriler yüzeyde uzun, kırmızımsı sivri uçlar oluşturmuştu. Ballard bu olguyu "rusticles" olarak adlandırdı ve bu kelime daha sonra Oxford İngilizce Sözlüğü'ne girdi.
Ballard, geminin inşa edildiği sırada koruyucu pembe boya ile kaplanan bazı alanların bozulmamış olduğunu belirterek, "çok kutsal olan bu alanı" korumak için benzer bir yaklaşım ortaya attı. Enkazın daha fazla aşınmasını önlemek isteyen Ballard, su altı robotları ile koruyucu boya uygulamaları önerdi.
Ballard, 1988 yılında "yeni" su altı robotlarından birini tanıtırken...
BİRÇOK BAŞKA KEŞİF YAPTI
Titanic'in ebedi istirahatgahı, Ballard'ın bilim insanı ve kaşif olarak inşa ettiği uzun ve seçkin kariyerinde yaptığı tek keşif değildi. Orta Atlantik Sırtı'na yaptığı keşif gezileri, levha tektoniği için önemli kanıtlar sağlarken, Galapagos Çatlağı boyunca deniz tabanına yaptığı yolculuk, hidrotermal bacaların ve üzerinde yaşayan fantastik yaşam formlarının varlığını ortaya çıkardı. Bu sayede, yaşamın güneş ışığı olmadan da gelişebileceği anlaşıldı ve Dünya'daki canlıların kökeni hakkında yeni teorilerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Ballard, sonraki yıllarda Nazi savaş gemisi Bismarck, ABD uçak gemisi Yorktown ve İkinci Dünya Savaşı sırasında 20'li yaşlarının ortalarında olan Başkan John F. Kennedy'nin komuta ettiği donanma gemisi PT-109 dahil birçok başka tarihi batığı da keşfetti.
Ancak 2019 yılında Amelia Earhart'ın düşen uçağını bulmak için düzenlediği keşif gezisinin sonuçsuz kalması, Ballard için bir hayal kırıklığı oldu. Ballard, yeni teknolojilerin yardımıyla uçağı bulmanın mümkün olacağını düşündüğünü belirterek, "Hala kontrol listemizde yer alıyor" diye konuştu.
DEVİR İNSANSIZ ARAÇLARIN DEVRİ
Ballard, insanların idare ettiği denizaltıların hâlâ kullanılabileceğini ancak okyanus keşiflerinin geleceğinin uzaktan kumandalı ve robotik olacağını ve nihayetinde insansız gemilerin dünya okyanuslarında seyredeceğini öngördüğünü vurguladı.
Bugüne kadar deniz tabanının yaklaşık yüzde 27'si haritalandırıldı. Ballard, "Artık birden fazla otonom su altı aracını, bir köpek sürüsü gibi suya indirebileceğimiz bir noktaya geliyoruz. Tüm bu araçları aynı anda suya indirebiliriz. Demek istediğim şey, bütün mesele dipte geçen zaman. Yapmanız gereken asıl hesap suyun altında ne kadar süre kaldığınız..." ifadelerini kullandı.
Odağını okyanus tabanından başka alanlara kaydıran Yoerger ise alacakaranlık kuşağını keşfedebilen bir sualtı robotu geliştiriyor. Alacakaranlık kuşağı, okyanus yüzeyinin 200 ila 1.000 metre altında kalan, güneş ışığının ulaşamadığı ve atmosferdeki karbondioksit artışını azaltarak küresel iklimi düzenlemede önemli bir rol oynayan bölgeye deniyor.
Ballard'ın keşfettiği batıklardan Yorktown
83 YAŞINDA ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR
83 yaşındaki Ballard, hâlâ aktif olarak keşif çalışmaları yürütüyor. Temmuz ayında, kâr amacı gütmeyen kuruluşu Okyanus Keşif Vakfı tarafından işletilen Nautilus gemisiyle 21 günlük bir keşif gezisi gerçekleştiren Ballard, Pasifik'teki Solomon Adaları'nın bir parçası olan Guadalcanal'a gitti. Çalışmanın amacı, Ağustos-Aralık 1942 arasında İkinci Dünya Savaşı'nın beş büyük deniz savaşında kaybolan gemilerin ve uçakların haritalarının çıkarılmasıydı.
"Çocukların bana 'Keşif yapmayı bırak da biz de keşfedilecek bir şeyler kalsın' demelerini çok seviyorum" diyen Ballard, okyanuslarda gelecek nesillerdeki kaşifler için hâlâ pek çok bilinmeyen kaldığından emin olduğunu söyledi.


