Hürriyet İran sınırında... Sınırda en hareketli gün
Hurriyet sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Türkiye’den İran’a açılan sınır kapısının bulunduğu Van’dayız. Yüksekova’daki Esendere ve Doğu Beyazıt’taki Gürbulak sınır kapısına oranla, Kapıköy sınır kapısı Amerikan saldırılarının ardından hareketli bir gün geçirdi. Bir tarafta İran’a tatile gelen ailelerini almak için gelen İranlılar ile, İran’daki savaştan özellikle başkent Tahran ve Tebriz ile İsfahan’dan kaçan İranlılar sınıra akın etti.
Uçak’la Van’a giderken yanımda oturan İsveç’ten gelen İranlı bir çevirmen, daha ben sormadan başlıyor konuşmaya. “Bir haftadır aklımız hep Tahran’da. Aklımız orada olacağına, kendimiz olalım. Halkımızın yaşadıklarına ortak olalım” diye geldik...”
Uçakta arkamı dönüp baktığımda, uçağın neredeyse yüzde 80’inin İranlı olduğunu fark ediyorum. Çocuklu aileler, genç çiftler, anneli kızlı, babalı oğullu gruplar, İran’a adeta akın ediyor. Hemen yan koltukta, 41 yıldır Belçika’da doktorluk yapan bir İranlı ile konuşmaya başlıyoruz. Gerçek bir entelektüel olan doktor Mahmud (takma isim), “Annem ve babam İran’da. Babam hasta tekerlekli sandalyede. Onları İran’dan almaya gidiyorum” diyor.
İSRAİL ANNEMDEN GENÇ
Sohbet koyulaştıkça, İran rejimini desteklemeyen ancak ülkesine saldırılmasını sert eleştiren doktorun öfkesine tanık oluyoruz. “İsrail annemden daha genç bir devlet. Geçmişi birkaç on yıl... Ama İran, tarihi binlerce yıla uzanan bir imparatorluk. İran halkı içeride ne olursa olsun, dışarıdan gelen tehditlere karşı kenetlenir. Asla ülkesinin işgal edilmesine, saldırılmasına izin vermez. Şimdi de öyle olacak” dedi.
Van’da bizi bekleyen meslektaşlarımızla hızla Kapıköy’e hareket ediyoruz. İki saate yakın yol aldıktan sonra, nihayet İran’a açılan en yoğun gümrük kapısına ulaşıyoruz. Burada, Suriye iç savaşında yaşanan gibi bir göç akını yok. Ancak hem giriş, hem çıkış koridorları gün boyunca aktif. Her gün 2 bine yakın İranlı’nın giriş yaptığını öğreniyoruz. ABD’nin bombardımanının ardından artışa tanık oluyoruz.
Sınırı geçen mültecilerin yüzlerinin yorgun olduğu görülüyor; bazıları sınıra ulaşmak için İran’ı günlerce katetmiş. Uçakta bizimle gelen İranlı doktor Mahmud, Tahran’da bombardıman altında mahsur kalan yaşlı ve hasta ebeveynlerini almak için saatlerce bekliyor sınırda.
Beş saate yakın beklemenin ardından kavuşup sarılıyorlar. Van’da bir gece kalıp ertesi gün Avrupa’ya doğru yola çıkacaklar.
DEV VALİZLERLE İRAN’A DÖNÜŞ
Pek çok İranlının aileleriyle birlikte, ellerinde dev valizlerle İran’a giriş yaptığına tanık olmak bizi şaşırtıyor. “Korkmuyor musunuz” sorumuza kararlı bir ifadeyle, “Ailemizin ve halkımızın yanında olmak istiyoruz. Ne pahasına olursa olsun” yanıtını veriyorlar.
İran’a ailesini görmeye gelen pek çok kişi de savaşı görünce dönmek için Kapıköy sınır kapısına geliyor. Hollanda’dan, İsviçre’den eşlerini ve çocuklarını almaya gelen kaygılı İranlılarla karşılaşıyoruz. Kavuşma anları buruk, çünkü geride anne baba ve kardeşlerini bırakıyorlar.
Biraz ötede, yaşadıkları olayların izlerini yüzlerinden rahatça okuyabildiğiniz iki genç İranlı kadın duruyor. İran rejiminin olası çöküşüyle ilgili sorulan soruya kadınlardan biri başını sertçe sallayarak yanıt veriyor: “İran halkı her zamankinden daha fazla kenetlenmiş durumda. Yabancı hiçbir saldırıyı kabul etmiyoruz” diyor.
Halk ABD’nin saldırısını beklemediğini ve bu saldırı karşısında şaşkınlıklarını gizlemiyor. Bugün İran’a giriş yapan her yaştan İranlı’nın ağzında aynı sözler dökülüyor: “İran halkı kimseyle savaş istemiyor, barış istiyoruz. Ama savaşı onlar başlattı, biz bitireceğiz. İran halkı bir olacak. İran özgür kalacak...”


