Hürriyet’te de yazmıştı... Rafine bir yaşam kültürünün temsilcisiydi: Figen Batur’un ardından
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Tasarımdan gastronomiye kadar geniş bir alanda hâkimiyeti vardı. Yazılarındaki zarif üslubu alametifarikasıydı. Onu tanıyanlara göre sadece gazete yazarı değil yazılarıyla adeta hayat terbiyesi veren bir hoca gibiydi. Nitekim yazdıkları aynı zamanda kendi yaşam biçimi ve kültür çevresinin de bir yansımasıydı. Bazı televizyon dizileri ve sinema filmleri için sanat danışmanlığı da yaptı. Ankara’da doğup büyümüş ama Ankara’nın siyaset odaklı, kuru ve donuk iklimine teslim olmamıştı. 1980’li yıllarda Ankara’daki evi sanat ve edebiyat çevresinin çok renkli bir buluşma noktasıydı. Gazeteciler, sanatçılar ve çok çeşitli çevrelerden isimler o evin müdavimlerdendi.
‘NEŞELİ VE ZEKİYDİ’
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da�Figen Batur’un Ankara’daki dostlarından biriydi. Prof. Dr. Ortaylı “Çok severdim, güzel bir arkadaşımızdı” dediği Figen Batur’u şöyle anlattı:
“Bizim kuşağın bir Ankara zamanı vardı. O zamanlar Ankara’da güzel bir arkadaş çevremiz vardı. O arkadaş çevresi adeta bir müessese gibiydi. Figen de o müessesedendi. Gönlü genişti. Neşeli, her havaya uyabilen, zeki biriydi. Hem yaşadıklarını hem hissettiklerini yazardı ama her bakımdan seçiciydi, rafine bir yaşam kültürünü temsil ederdi. Ankara’daki yabancı diplomatlarla, kültür ataşeleriyle de kültür - sanat eksenli çok rahat ilişkiler kurabiliyordu. O çevrelerde de aranan bir isimdi yani. Türk entelektüellerini dünyaya tanıtan bir kimliği vardı. 1980’lerden sonra İstanbul’a geldi. Çok sık görüşmesek de irtibatımız hiç kopmamıştı. Hayat böyle bir şey işte, bütün güzellikler gelip geçiyor...”


