İklim değişikliği tarımsal kültür mirasını tehdit ediyor
T24 sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
İklim değişikliğiyle birlikte şiddeti ve sıklığı artan aşırı hava olayları, bazıları uluslararası kültürel miras listelerinde yer alan üzüm bağları ve teras sistemleri gibi geleneksel tarım arazilerinin yok olması riskini beraberinde getiriyor.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden akademisyenlerin katılımıyla hazırlanan, "İklim Kaynaklı Gıda Güvenliği Tehditlerinin Peyzajlar Üzerindeki Gizli Kültürel Etkisi" isimli araştırmada, dünyanın farklı bölgelerinde kültürel miras olarak görülen tarım alanları incelendi.
Araştırmada, binlerce yıl boyunca insanlar tarafından şekillendirilmiş, kendine özgü bu tarım alanlarının biyolojik çeşitliliği koruduğu, aynı zamanda toplumların kültürel kimliklerini yansıttığı vurgulandı.
Ancak iklim değişikliğinin yağış düzenlerini ve sıcaklıkları değiştirerek verimi düşürmesi, çiftçilerin ekim ve hasat zamanları, toprak ve su yönetimi, ürün türleri ve ekim desenleri konusundaki kararlarını etkilemesi, dünyanın dört bir yanında tarımsal geleneklerin değişmesine yol açıyor.
Tarımsal teraslamaTarımsal teras sistemleri, insan etkisinin peyzaj üzerindeki en belirgin izlerinden biri olarak öne çıkarken bu teraslar genellikle daha fazla su ve toprağın tutulmasını sağlayarak hidrolojik bağlantıyı ve erozyonu azaltmak, ayrıca makinelerin ve pullukların daha elverişli koşullarda çalışmasına olanak tanımak amacıyla inşa ediliyor.
Çok yönlü ekolojik işlevleri ve kültürel değerleri nedeniyle dünya genelindeki birçok teraslı tarım alanı BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Kültürel Mirası ve BM Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) Küresel Öneme Sahip Tarımsal Miras Sistemleri listesinde yer alıyor.
Bunun en önemli örneklerinden birini Çin’in Yunnan eyaletinde yer alan, 1300 yıllık Hani teras sistemleri oluşturuyor. Geleneksel olarak sürdürülebilir tarım faaliyetleri yürütülen bölgede yaşayanların, teraslarla güçlü kültürel bağları bulunuyor.
Gerek Hani teras sistemleri gerek Asya’dan Akdeniz'e kadar dünyanın farklı bölgelerindeki birçok teraslı tarım arazisi, yoğun yağışların artan sıklığı nedeniyle yıkıcı heyelan ve toprak kaymalarıyla mücadele ediyor.
Üzüm bağlarıÜzüm bağları da önemli bir kültür peyzajı olarak nitelendiriliyor ve makine kullanılmadan tamamen elle tarım yapılan bu alanlar sürdürülebilir tarım için ayrı bir önem taşıyor.
İtalya’da Colline del Prosecco di Conegliano e Valdobbiadene, Portekiz’de Alto Duero ve İspanya'da Kanarya Adaları'nda bulunan birçok üzüm bağındaki tarımsal faaliyetler turizm, sanat ve inançları da çeşitli şekilde besleyerek bu bölgelere özgü kültürün oluşmasında önemli bir faktör olarak gösteriliyor.
Bu tür bağcılık faaliyetleri yürütülen birçok alan, iklim değişikliğinin hem doğrudan hem de dolaylı etkileriyle karşı karşıya bulunuyor. Artan sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve aşırı yağışlar ürün kayıplarına yol açarken bu zorluklarla karşılaşan yerel topluluklar, çareyi kentlere göç etmekte buluyor. Bunun sonucu olarak da gelenekleri yaşatmak ve kültürel mirası korumak zorlaşıyor.
Vietnam Mekong DeltasıAraştırmada tehdit altındaki tarımsal alanlara bir diğer örnek olarak da Vietnam'daki Mekong Deltası gösteriliyor. Ülkenin "pirinç kasesi" olarak anılan ve bölgede pirinç tarımıyla derin bağlara sahip canlı bir tarım kültürü oluşmasını sağlayan bu delta, UNESCO tarafından biyosfer rezervi olarak da kabul ediliyor.
Ülkenin pirinç ihracatının yüzde 90’ına katkıda bulunan bölgede nesiller boyu süregelen pirinç tarımı sonucu üretim döngüsüne özgü gelenekler, ritüeller ve festivaller bulunuyor.
Vietnam Mekong Deltası'nda deniz seviyesinin yükselmesi, bölgedeki baraj inşaatları, değişen yağış rejimleri nedeniyle artan tuzlu su girişi ve uzun süreli kuraklıklar nedeniyle son 20 yılda pirinç verimi ortalama yüzde 12 ila 15 düştü. Bu da ülke genelindeki üretim ve ihracat miktarlarını olumsuz etkiledi. Ayrıca, tuzlu su girişindeki artış, sulama sistemlerinde tuz stresine yol açarak her yıl yaklaşık 240 bin tonluk pirinç kaybına neden oldu.
KuttanadHindistan'ın pirinç üretiminin önemli bir bölümünün gerçekleştiği Kuttanad da tehdit altındaki bölgelerden biri olarak görülüyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bölgede deniz seviyesinin 1 ila 3 metre altında bulunan geniş pirinç tarlaları, benzersiz yapısıyla tarımsal miras alanı niteliğine sahip.
Ancak Kuttanad’da yağışların şiddetinin artmasıyla birlikte nehirlerin debisinin yükselmesi, alçakta bulunan pirinç tarlalarının su altında kalmasına neden oluyor. Ortaya çıkan tablo, birbirini tetikleyen zorluklarla birlikte, yerel çiftçileri geleneksel tarımdan uzaklaştırarak hem bölgenin sosyo-ekonomik yapısını değiştiriyor hem de Kuttanad’ın tarımsal mirasının gelecek nesillere aktarılmasının önünde tehdit oluşturuyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan araştırma makalesinin başyazarı ve İtalya Padova Üniversitesi Tarımsal Sulama Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Paolo Tarolli, tarım ve kültürün birbiriyle güçlü bağları olduğunu söyledi.
"Devlet desteği gelmezse topraklarını terk ediyorlar"Tarolli, "Tarımsal arazilere baktığınızda, binlerce yıldır buralarda gelişmiş geleneksel bilgi sistemlerini, din ve sanatla ilgili kutlamaları yönetmiş bir alan görüyor, kültürel mirasın ve uygarlığın derin köklerine iniyorsunuz. Bu nedenle gıda, tarım ve peyzaj arasında bir bağlantı var." dedi.
Dünyada tarım, peyzaj ve geleneklerin iç içe geçtiği birçok kültürel miras örneği bulunduğunu, bu tür örneklerin sadece belirli bölgelerle sınırlı kalmadığını, Güney Amerika ve Afrika gibi farklı kıtalarda da benzer durumların görüldüğünü belirten Tarolli, iklim değişikliğinin bu bölgeleri hidrojeomorfik açıdan etkilemesinin, kültürel mirasın korunması üzerinde zincirleme bir etki oluşturarak geleneklerin kaybolmasına yol açabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Bölge halklarının bozulan peyzajı düzeltmeye çalıştığını ancak artan aşırı hava olayları karşısında bir noktadan sonra mücadeleyi bıraktığını anlatan Tarolli, "İklim değişikliği bu sistemlere büyük zarar veriyor. Ani ve yoğun yağışların artması nedeniyle oluşan hasarlar ilk birkaç sefer onarılabiliyor ancak sürekli artan bir sıklıkta yaşandığında çiftçiler maddi ve fiziksel olarak yetersiz kalıyor. Bu durumda devlet desteği gelmezse bu bölgelerde yaşayanlar topraklarını terk etmeye başlıyor. Halihazırda kuraklık ve diğer çevresel sorunlar nedeniyle terk edilen araziler mevcut." diye konuştu.
İzleme sistemleri kurulmasının, söz konusu tehdide karşı atılması gereken adımların başında geldiğini vurgulayan Tarolli, sözlerini şöyle tamamladı:
"Günümüzde teknoloji sayesinde gelişmiş uydu görüntüleri, insansız hava araçları ve yer sensörleri kullanılarak fiziksel süreçler detaylı şekilde takip edilebiliyor. Bu sayede, toprak erozyonu, toprak kaymaları ve diğer çevresel değişimler gibi süreçlerin etkileri ölçülebiliyor ve kritik durumlar önceden tespit edilerek zamanında müdahale edilebiliyor. Tüm bu peyzajların korunmasında önemli olan ortak nokta, politika ve toplum desteğinin gerekliliği." (AA)


