İmamoğlu, The Guardian a yazdı! Erdoğan a ağır suçlamalar
Haber7 sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

GİRİŞ 25.09.2025 07:49 GÜNCELLEME 25.09.2025 07:49
İlk Yorum Yapan Sen Ol
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, The Guardian'a yazdı.
"İstanbul Belediye Başkanı seçildim ama bunu cezaevinden yazıyorum: Türk demokrasisi ciddi tehdit altında" başlıklı yazısında İmamoğlu, 2024 Yerel Seçimleri'nde yüzde 51 oy aldığını hatırlatarak, "Bu, hükümet destekli adayı ikinci kez mağlup edişim oldu. İlki 2019'daydı: o zaman belediye seçimleri uydurma gerekçelerle iptal edilmişti; seçmenler yeniden sandığa gitmiş ve bize daha büyük bir farkla zafer kazandırmıştı." dedi.
İmamoğlu'nun The Guardian'daki yazısının çevirisinin tamamı şöyle:
"Geçen yıl, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na oyların yüzde 51'ini alarak yeniden seçildim. Bu, hükümet destekli adayı ikinci kez mağlup edişim oldu. İlki 2019'daydı: o zaman belediye seçimleri uydurma gerekçelerle iptal edilmişti; seçmenler yeniden sandığa gitmiş ve bize daha büyük bir farkla zafer kazandırmıştı.
Ama bu yıl, Türkiye'de demokrasi en tehlikeli evresine girdi. Süreç, mart ayında Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı olarak ismimin açıklanmasının hemen öncesinde başladı. İşte o sırada üniversite diplomam aniden iptal edildi. Bu neden önemliydi? Çünkü Türk Anayasası'na göre, cumhurbaşkanı adayı olabilmek için üniversite diploması şart. Ardından bana yolsuzluk ve 'terör örgütüne yardım' suçlamaları yöneltildi. 6 aydır, 'anonim' tanıklara dayalı, siyasi saiklerle hazırlanmış yolsuzluk iddiaları yüzünden hapisteyim. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülkede bu durum tam bir skandaldır.
Ve yalnız değilim. Türkiye genelinde muhalefetten bir düzineden fazla belediye başkanı şu anda hapiste. Ne yazık ki bu sayı sürekli artıyor; İstanbul'un ilçelerinin dörtte birinde seçilmiş başkanlar tutuklanmış durumda, dünyanın en büyük şehirlerinden birinde milyonlarca seçmenin sesi susturuluyor.
Adana ve Antalya'daki belediye başkanlarından İstanbul'daki belediye çalışanlarına kadar baskı her seviyeye ulaştı. Gazeteciler, akademisyenler, iş insanları ve öğrenciler dahil yüzlerce kişi hapiste. Avrupa Konseyi gençlik delegesi Enes Hocaoğulları, sadece konuştuğu için 'yanıltıcı bilgi' yasaları gerekçe gösterilerek tutuklandı. Bu baskının geldiği noktayı gösteriyor. Onun, ülkedeki ve dışarıdaki protestoların ardından serbest bırakılması, demokratik direniş adına küçük ama anlamlı bir zaferdir.
Ne olduğunu açıkça söylemeliyim: Sınırsız gücün kibri içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha mahkemeleri demokratik muhalefete karşı silah olarak kullanıyor. Bu defa muhalifler hapse atılıyor ve yerlerine sadık isimler getiriliyor. CHP'yi kapatamayan iktidar, 2023'teki ulusal kongrenin sonuçlarını yok sayarak CHP'nin yükselen liderliğini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu ayın başında bir mahkeme, CHP'nin İstanbul il kongresini iptal etti, il başkanını görevden aldı ve yerine kayyum atadı.
İktidarın CHP'ye açtığı dava, sürekli uzatılarak muhalefeti istikrarsızlaştırmayı ve meşru liderliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Bu, siyasal çoğulculuğun fiilen ortadan kaldırılmasında bir dönüm noktasıdır. Hakimlerin seçilmiş liderlerin yerine atama yaptığı bir sistem demokrasi değildir.
Cumhuriyetin kurumlarını boşaltarak otoriter bir rejim inşa eden Erdoğan, şimdi de boyun eğen sahte bir muhalefet yaratmaya çalışıyor. Gerçek bir rakibin var olamayacağı şekilde kuralları yeniden yazmak istiyor; Mısır'daki Hüsnü Mübarek ya da Suriye'deki Esad'ların yöntemlerini uyguluyor. Bu yöntemler yarın başka yerlerde de kopyalanabilir, eğer demokratlar birleşip buna karşı durmazlarsa.
Erdoğan'ın giderek artan baskıcı taktikleri, halk desteğinin eridiğini ve iktidarı korumak için içine düştüğü çaresizliği açığa çıkarıyor. Sandıkta yeni bir yenilgiden kaçınmak için kuralları değiştiriyor. Karalama kampanyalarına, yolsuzluk iddialarına, muhalefeti bölme çabalarına ve her daim hazır tuttuğu 'terörist' damgasına başvuruyor. Ancak bu güç gösterisi meşruiyetini daha da aşındırıyor ve onu giderek daha dar bir azınlığa ve devletin baskı araçlarına bağımlı hale getiriyor.
Artık Türkiye halkı kandırılmıyor. Sokaklar protestolarla dolu ve anketler CHP'yi ülkenin birinci partisi olarak gösteriyor. 19 Mart'ta, yani gözaltına alınıp hapse atıldığım günden bu yana milyonlarca yurttaş, Erdoğan'ın güçlü olduğu kabul edilen bölgelerde bile, adalet ve değişim için barışçıl protestolara katılıyor; gözaltı ve polis şiddeti riskine rağmen. Bu direniş, Türkiye'nin 150 yıllık parlamenter demokrasi geleneğini yansıtıyor. Ama sadece direnmek yetmez.
İşte bu yüzden CHP, demokratik geçiş için kapsamlı bir yol haritası hazırlıyor: Seçimleri kazanmak; ekonomiyi istikrara kavuşturmak; yargı bağımsızlığını yeniden tesis etmek; yolsuzluk ve organize suçla mücadele etmek; sosyal hakları genişletmek; kurumlara güveni yeniden inşa etmek; ve Türkiye'nin değişen jeopolitik konumunu yeniden tanımlamak.
Türkiye'nin demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesi sadece Türkiye'ye ait değil. Deneyimi demokrasinin evrensel bir proje olduğunu kanıtlayan bir ülke eğer otoriterliğe kayarsa, bunun sonuçları sınırlarımızı çok aşar.
Ama ben hâlâ eminim: Halkın iradesi galip gelecek. Bu adaletsizlikler karşısındaki öfkemizi bir stratejiye dönüştürmemiz gerek. O strateji, Türkiye'nin demokratik mirasına saygı duyan yeni bir siyasi kültür ve kurumlar inşa etmeyi içermeli. Eğer bunu başarabilirsek, sadece kendi demokrasimizi geri kazanmakla kalmayacağız, aynı zamanda dünyada demokrasinin yeniden yükselmesine de katkı sağlayacağız."
Erkan Talu Haber7.com - Editör

Editör Hakkında Elazığ'da doğdu; ilk, orta ve lise öğrenimini Ayvalık'ta tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi "Sanat Tarihi" bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında gazetecilik üzerine eğitimler aldı. Haberciliğe "muhabir" olarak Kanal 7'de başladı; daha sonra Haber 7'ye geçti. Kariyerine, Haber7'de "editör" olarak devam ediyor.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
GÖNDER


