İmamoğlu vakasından bürokrasinin çıkarması gereken dersler (2) Ahmet Ünlü
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu “yolsuzluk” soruşturması kapsamında 19 Mart 2025 tarihinde gözaltına alındı sonrasında da birçok kişiyle birlikte tutuklandı. Lehte ve aleyhte çok şey yazılıp çiziliyor. Devam eden yargılama süreci de dikkate alınarak biz kendi alanımızla ilgili olarak yaşananlardan kamu görevlilerinin çıkarması gereken derslerin ikincisini maddeler halinde açıklamaya çalışacağız.
1
- İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında gelen itiraflara bakıldığında Gök Kubbenin altında hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ortaya çıktı. Gördüğümüz şeyler göreceklerimizin habercisidir.
2
- Siyasetin tabiatı kısa sürede çok fazla iş yapmaya odaklanacağı için siyasetçiler belirlenen kuralları çok sevmezler. Bu nedenle kamu görevlileri siyasilerle iş yaparken mevzuatın dışına çıkmaya sıklıkla zorlanırlar. Bu durum her zaman kötü niyetle olmaz. Bazen iyi niyetle de kurallar aşılmaya çalışılır. Tecrübe ve bilgi bürokratın hem kendini hem de siyasileri korumak için en büyük kalkanıdır. Tecrübesiz ve bilgisiz bürokrat hem kendi başını hem de birlikte iş yaptığı siyasilerin başını belaya sokar. İmamoğlu olayı bunu açıkça göstermiştir.
3
- Üst düzey bürokratlar makamın sihrine kapılarak zaman zaman yanlış güzergaha girebilmektedir. Kamu gücünü kullananların her zaman şeref vermeyeceği bazen de hesap vereceği ortaya çıkmıştır.
4
- Kritik görevlerde bulunan kamu görevlilerinin memur suçlarını ve karşılığı cezaları defalarca okuması gerekirken pekte oralı olmadığı ortaya çıkmıştır.
5
- Düşenlerin kendilerini kurtarmak için bildiklerini anlatacağı unutulmamalıdır. Kardeşin kardeşe küçük menfaatler için neler yaptığı bir ortamda başkalarının sizi koruyacağını düşünmek hayaldir. Nitekim işin nereye gideceğini fark edenler hemen satışa başladılar.
6
- Filler tepişirken arada ezilme riski olduğunu bilerek mevzuatın belirlediği kuralların dışına çıkmamak gerektiğini acı bir şekilde öğretti.
7
- Düne kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapısında bekleyenlerin şimdi ona nasıl küfrettiğini görünce vefanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmiş olduk.
8
- Belediye Başkanı’nın nitelikli imar müdürünü elinde tutmak için elden yıllık 100 bin dolar ilave ücret verdiğine ve bu parayı alan kişinin iyi de bu parayı bana niçin veriyorsun diye sormadığına şahit olduk. Halbuki devlet memurlarının mal beyanında bulunma zorunluluğu vardır ve verilmediğinde de ciddi idari ve cezai yaptırımı vardır. Bürokratın elden para alırken cesaretine ve rahatlığına şahit olduk.
9
- Hakim, savcı ve cezaevi sürecinin katlanılamaz zorluklarının olabileceğini kamu gücü kullanılırken çok fazla dikkate almayanların anladığını gördük.
10
- İBB Başkanının babacan bir tavırla bürokratlarına parasal konularda nasıl destek olduğuna şahit olduk. İfadelere yansıdığı kadarıyla lüks yaşam süren bürokratların kiralarının ödenmesinde sağlanan destekle hiç zorlanmadıklarına ve bu konuda belediye başkanından sürekli yardım aldıklarına şahit olduk. Demek ki dostluk böyle bir şeymiş. Böyle siyasetçilerle çalışmaya can kurban. Bir de işin hesap boyutu olmasa.
11
- Siyasette olduğu gibi bürokraside de ciddi bir rekabet olduğunu ve taşın nereden geldiğini yada geleceğinin bilinemeyeceğini gördük. Dün sizin gücünüzden korktuğu için size eyvallah diyenlerin düştüğünüzde nasıl da çemkirdiğine şahit olduk.
12
- Kamu yönetiminde hesap verilebilirlik kavramını fazla umursamayanların gün gelip hesap verme zorunda kalınca keşke keşke feryatlarına şahit olduk. Kamu kaynağı kullanan her bürokrat veya siyasetçiden yaptığı yanlışların hesabı bir gün mutlaka sorulmaktadır. Bu nedenle kamu kaynağı kullanan herkesin hesap verecek şekilde iş ve işlemlerini yapması gerektiğini bilmelidir. Yani hesaba çekilmeden önce bürokratların kendilerini hesaba çekmesi gerekir. Kamu görevi, kamu gücü ile kamu kaynağının kullanmasına imkan sağladığı gibi sonucunda da hesap vermeyi gerektirmektedir. Yani nimet külfet dengesi vardır. Bu nedenle kamu gücü kullananlar, buna göre davranmak zorunda olduklarını unutmamalıdır.
13
- Kamu gücü elinden gidenlerin içine düştükleri acziyeti ve suçlamalara nasıl da muhatap olduklarına şahit olduk. Hele hele tutuklanan belediye başkanlarının yerlerine gelen vekillerinin kısa bir süre sonra eski ekibi tasfiye edip yeni ekip kurmaya çalıştıklarına şahit olduk. Onlar yerlerine gelenlerin emaneten burada durduklarını ve kendi ekiplerine dokunulmayacağını zannediyorlardı. Halbuki en az vefanın karşılık bulduğu yerler siyasi alanlardır. Yeter ki düşmeye görün. Kerameti kendinden görenlerin kendinden önce bu makamlarda oturanların akıbetine bakmalarını öneririz.
14
- Siyasette olduğu gibi bürokraside de vefa çok zayıftır. Atalar düşenin dostu olmaz diye boşuna söylememiştir. Bürokraside düşenin ise hiç dostu olmaz. İsterseniz eski anılarını anlatan üst düzey bürokratları dinleyin. Aradıkları telefonların biranda aradığınız numaraya ulaşılamıyor sinyali ile yankılandığını anlatıp dururlar. Bu nedenle hısımların hasım olması bürokraside ve siyasette çok sıradandır ve bunda da şaşılacak bir durum yoktur. Yeter ki bulunulan görevlerin emanet olduğu bilinsin.
15
- Makamların milletin emaneti olduğunu unutanların önünde duran rantın kendilerine ait olduğunu düşünmeye başladıklarına ve sonrasında da başlarına gelenlere şahit olduk.
16
- Kamu gücü kullananların bağış adı altında iş adamlarını nasıl haraca bağladığına şahit olduk. Halbuki iş adamlarını bağış yapmaya zorlamanın irtikap suçu oluşturduğundan dahi haberdar olunmadığına şahit olduk. Bağışlar yıllardan beridir kamunun kanayan bir yarasıdır. Ancak belediyelerde işlerin rahat yürüyebilmesi için bağış adı altında iş adamlarının milyonlarca TL tutarında bağış yapmak zorunda kaldıklarına şahit olduk. Bu nedenle belediyelerdeki bağışların acilen masaya yatırılması gerekmektedir.
Bu günler Ekrem İmamoğlu’nun ve ekibinin iyi günleridir. Tutuklananların ümitleri azaldıkça herkes paçayı kurtarmanın derdine düşecektir. Nitekim her geçen gün etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyenlerin sayısı artıyor. Anlayacağınız satışlar başladı ve giderek hızlanacaktır. Meydanlardaki kalabalıklar ve muhalif sesler sizleri yanıltmasın. Meydanlardakilerin her birinin farklı bir derdinin olduğu bilinmelidir. Kimileri ah derken kimileri de oh der. Zannedilmesin ki herkes İmamoğlu için vah tüh diyor. Anlayacağınız herkes kendi derdine ağlıyor.
Cenaze evine gidenler çok iyi bilirler ki bazıları diğerlerinden çok fazla ağlar ve feryat ederler. Biraz araştırınca bakarsınız ki bu kişinin geçmişte çok sevdiği birisi ölmüştür veya başına ağır bir bela gelmiştir. Kalabalıklar da böyledir. Kalabalıkları en iyi analiz eden rahmetli Osman Bölükbaşıdır. İsteyen anılarını okuyabilir.
Olaya sadece İmamoğlu olayı olarak bakılırsa çok büyük bir yanlış yapılmış olur. Olaya kamu gücü ve kamu kaynağı kullanan herkesin farklı boyutlardan bakması gerekiyor. Kamu kaynağını sahiplenen ve kendi malı gibi kullananların günün birinde kapısının çalınacağının bilinmesi gerekiyor.
Anlayacağınız kamu kaynağı kullanan her bürokrat veya siyasetçiden yaptığı yanlışların hesabı bir gün sorulur. Sadece siz hesap zamanını kestiremezsiniz. Bu nedenle kamu kaynağı kullanan herkesin hesap verecek şekilde iş ve işlemlerini yapması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Bu konuda
“Kamu yönetiminde ihsan, şeffaflık ve hesap verebilirlik ya da tefekkür vakti”
başlıklı yazımı okumalarını öneririm. Yani bürokratların hesaba çekilmeden önce kendilerini hesaba çekmesi gerekiyor.


