İnci Türkay: Atilla nın yaptığı herkesin harcı değil
Hurriyet sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
. ◊ 22 yıl sonra “Sihirli Annem: Hepimiz Biriz” filmiyle yeniden Betüş rolüne büründünüz. Ne hissediyorsunuz?
- Çok büyük bir sevinç, mutluluk var. Zaten hayalperest biri olduğum için tekrar kendimi bu fantastik işin içinde bulmak beni çok mutlu etti. Betüş’ü hem bir kadın, hem bir anne hem de bir peri olarak çok sevdim. Bu iki dünyayı birleştirmesini, sevgiyi, ailenin önemini, mutluluğu beslemesini çok sevdim. Onun için Betüş’le tekrar karşılaşmak çok iyi geldi bana.
Fotoğraflar: Deniz BOY
◊ Dizi kadrosundan vefat eden isimler var. Bu durum burukluk yarattı mı?
- Defne Joy Foster, Mümtaz Sevinç, Ayla Arslancan, Oğuz Oktay, Lale Oraloğlu ve Metin Serezli’yi kaybettik. 2 sene evvel de senaristimiz Gamze Özer vefat etti. Çok gençti. Bu film onun vasiyetiydi. Senaryo onun zaten ama güncellemeler olması gerekiyordu. Arzu Yurtseven’in çok büyük katkıları ve desteği oldu.
◊ Aradaki 22 yılda ekipteki oyuncularla görüşüyor muydunuz?
- Evet, görüşüyorduk. Hiç kopmadık.
◊ Film çekimleri nasıldı?
- Bu çok sahiplendiğim, çok “ben” olduğum bir iş. Mustafa Kotan yönetmenliğini yaptı. Mustafa, “Sihirli Annem” dizisinde 8’inci asistandı. Bugün ise yönetmen koltuğunda. Geçmişin dostluğu, sevgisi; bugünün gururu oldu Mustafa bizim için.
RİSK ALMAYI SEVERİM ANİ KARARLAR ALIRIM
◊ Uzun zamandır Londra’da yaşıyorsunuz. Ekrandan uzak 22 yıl nasıldı sizin için?
- Konfor alanının dışına çıkmayı, risk almayı çok seven biriyim. Zamanında Devlet Tiyatroları’ndan istifa etmem bir riskti, Londra’ya taşınmam bir riskti. Her şey aynı gitmeye başlayınca ben rahatsız oluyorum, sıkılıyorum. Onun için de risk almayı ve ani kararlar vermeyi çok seviyorum.
◊ Ekranlarda sevilen bir isimken, belki de en verimli döneminizde sektörden uzaklaştınız...
- Genelde onu yapmayı seviyorum. Devlet Tiyatrosu’nda da dünyanın sıkıntısını çekip, gelebileceğim en iyi nokta olan Ankara Devlet Tiyatrosu’na geçtikten 1 ay sonra istifa ettim. İstanbul’a geldim ve her şeye sil baştan başladım. Seviyorum bunu yapmayı. Ama Londra’da yine çocuklarla çalıştım. İnci’s Drama Club’ı kurduk. Orada çok kıymetli eğitmenlerim var. Daha güzel bir haber vereyim; İnci’s Drama Club’ı İstanbul’a getiriyoruz. Eylül ayında dört noktada Türkiye’de de hizmet vermeye başlıyoruz.
◊ Bu durumda bir ayağınız Türkiye’de olacak...
- Evet, bir ayağım burada olacak. Oğlum Ali üniversite 2’nci sınıfta, 20 yaşına geldi. Kendi kanatlarıyla uçuyor. Orayı tamamen bırakamam ama daha çok git-gel yapacağız.
ÇOK ÇILGIN BİR YANIM VAR İÇİMDE FIRTINALAR KOPUYOR
◊ Dışarıdan çok sakin duruyorsunuz ama bu anlattıklarınıza bakılırsa çılgın bir yanınız da var, öyle değil mi?
- İçimde fırtınalar kopuyor! Çok çılgın bir yanım var. Kimseyi incitmeden, kırmadan kendi içimdeki fırtınaları ortaya dökmeyi, değiştirmeyi, geliştirmeyi seviyorum. Yarışım hep kendimle. Kimseye bakıp da kendimle mukayese etmem, hep kendimle mücadelem.
◊ Artık Türkiye’de daha fazla zaman geçireceksiniz, peki ekranlarda da görebilecek miyiz sizi?
- Evet, olabilir. Bir sürü şey var. En güzelini, en pozitif olanını tercih edeceğim.
◊ Yer aldığınız işlerin pozitif mesaj vermesi olmazsa olmazınız mı?
- Evet tabii ki, çünkü hep pozitife ihtiyacımız var ülkece, dünyaca. Mutluluğa, değerlerimizi hatırlamaya ihtiyacımız var. Farkındalık çok azaldı. Onun için de bence bu önemli.
◊ Oğlunuz Londra’da hangi bölümde okuyor?
- Ekonomi ve finans okuyor. Hiç benimle alakası yok. Benim matematikle, sayılarla aram ne kadar kötüyse, onun o kadar muhteşem. Çok da başarılı bir çocuk.
ALİ’DEN ÇOK ŞEY ÖĞRENİYORUM
◊ Betüş’le anneliğiniz ne kadar benziyor?
- Bence çok benziyoruz. Yıllar içinde iyice iki karakter kaynaştı. Geçen bir ortamda “Siz gerçekmişsiniz, biz Betüş’ü öyle zannediyorduk ama siz de öyleymişsiniz” dediler. Aynı güler yüz, aynı samimiyet, aynı pozitiflik... Hakikaten çok gülmekten gözlerim çizgi şeklinde geziyorum. Bence hepimiz çok gülmeliyiz.
◊ Bir röportajınızda “En çok anneliği sevdim” demişsiniz. Nasıl bir anne-oğul ilişkiniz var?
- Çok muhteşem bir ilişkimiz var. Ali çok küçüktü babasından ayrıldığımda, 3 yaşındaydı. Ali’yle zaman zaman arkadaşız, zaman zaman anne-oğuluz. Şekil değiştiren, evrilen, kendi içinde organik bütünlüğü olan bir ilişkimiz var. Sırdaşı oluyorum, bazen karşı kutupta oluyorum, annesi oluyorum, yaşıtı oluyorum, ben de bir sürü şey öğreniyorum. Çocuklarla çalışmayı en çok sevme sebebim onların enerjileriyle beslenmek. Onların dünyaya filtresiz, yalansız, pırıl pırıl bakan gözlerinden bir şeyler öğreniyorum. Ali’den de keza çok şey öğreniyorum. Çok desteğiz birbirimize.
ESTETİK İDDİALARININ SEBEBİ KAMERA FİLTRESİ
◊ Estetik yaptırdığınız haberleriyle gündeme geldiniz. Yüzünüzde bir işlem yok gibi duruyor ama hiç değişmemenizin sırrını sorabilir miyiz?
- Kameralara filtre takıyorlar, fotoğraflarla oynuyorlar. Bu durumda yanaklarına dolgu yaptırmış gibi konuşmalar çıkıyor. Ama gerçekten hiçbir şey yok yüzümde. Bu biraz genetik.
◊ Bakım ritüeliniz var mı?
- Hiçbir bakım ritüelim yok. Sadece nemlendirici sürerim. Bir tek gözaltı torbalarımı aldırdım 2012 yılında. Onun dışında çok iyi besleniyorum, çok iyi uyuyorum. Hiç gece insanı değilim ben. Erken yatar, erken kalkarım. Her işimi kendim yaparım. Her şeyi yerim ama dozunda. Salmadım kendimi, zıpkın gibi duruyorum. Buz gibi sulara girip çıkıyorum. Bence hepsinin etkisi var.
GERÇEK SANATÇILARIN DEĞERİ BİLİNMİYOR
◊ Bir röportajınızda televizyonda ahde vefa olmadığını söylemişsiniz. Bu anlamda kırgınlıklarınız mı var?
- “Sihirli Annem” zamanında olmuştu. Başka birisi “Sihirli Annem”i özel bir kanala çekti. Bu kadar bizimle özdeşleşmiş bir işi tabii ki çeksinler. Ama bize söylenmedi bile. Bu bir vefadır. Zaten “Bizi oynatın” demiyoruz ama “Keşke basından öğrenmeseydik” demiştik ekipçe o zaman. Sektörde genel anlamda da bence liyakat ve vefa yok. Çok hızlı tüketen bir sektör. Kıymet bilmek yok. Gerçek sanatçıların, emekçilerin değeri çok bilinmiyor maalesef.
ATİLLA’NIN YAPTIĞI HERKESİN HARCI DEĞİL
◊ Atilla Saral ile gözlerden uzak tuttuğunuz bir ilişkiniz var. Londra’da sizinle düzenli yaşamıyor, gidip geliyor. Bu durum ilişkinize nasıl yansıyor?
- Herkesin kendi özgür alanları olmalı. Sürekli beraberlikler bana sağlıklı gelmiyor. Bu git-geller, insanların kendi özgür alanlarında kendi yaratıcılıklarını devam ettirmeleri çok güzel. Hep aynı yolda, el ele yürümeye çalışmak yaratıcılığı öldürüyor. Ben başka türlü bir ilişki bilmiyorum. Sürekli bir arada olduğun bir ilişki yaşayabilecek biri değilim. Ben kendimden sıkılıyorum bazen.
◊ Atilla Bey’le projelerinizde birbirinize danışır mısınız?
- Tabii fikrini alırım, o da benim alır. Atilla dış görünüşüyle içi çok başka, çok komik biri aslında. Dışarıdan sert görünüyor. Çok yumuşak kalpli, duygusal ve komik. Tam bir doğa insanı. Panik atak hastası zaten, ambulans seslerine falan gelemiyor. Assos’ta hayvanlarıyla kendine kurduğu muhteşem bir dünyası var. Herkesin de harcı değil bunu yapmak. 15 yıldan fazladır öyle yaşıyor. Elektrik olmadan yaşadığını biliyorum ben. Londra’ya geldiğinde arkasına bakmadan kaçıyor.
TİYATRODA KÖTÜYÜ DE OYNADIM
◊ Sizi “Betüş peri” olarak benimsedik. “Keşke başka bir iş de yapsaydım da bu karakterle yıllarca anılmasaydım” diyor musunuz?
- Beni o kadar mutlu ediyor ki bu durum. Ayrıca ben tiyatroda kötü kadın rolleri de oynadım. Tiyatroda o kadar değişik karaktere büründüm ki, bir oda ödülüm var benim. Bu çok kült bir iş. Saflığın, temizliğin, doğruluğun simgesi olarak duruyor Betüş. O yüzden hiç rahatsız değilim.
BU MASAL SEVGİYİ VE İYİLİĞİ ANLATIYOR
◊ “Sihirli Annem: Hepimiz Biriz” izleyicisine neler söylemek istersiniz?
- Mesajım şu: Biz bir masal anlatıyoruz. Aileyi, sevgiyi, güzelliği, iyiliği, birlikteliği, dostluğu anlatıyoruz. Bunlara çok ihtiyacımız var. Özellikle birliğe ve beraberliğe. En çok birlik beraberlik mesajı veriyor “Sihirli Annem”.


