‘İnternete çok şey borçluyum, hayatımı kökten değiştirdi’
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Pandemi dönemi pek çok genç müzisyenin sosyal medya sayesinde dünya çapında tanınmasına kapı araladı. Ülkesinin sınırlarını aşan bu yeteneklerden biri de Polonyalı gitarist Marcin Patrzałek. 24 yaşındaki Patrzałek, komşularını rahatsız etmemek için pandemi günlerinde garajında çektiği videolarla tanındı. Led Zeppelin’in ‘Kashmir’ düzenlemesi gibi viral olan performansları, dünya çapında pek çok ünlü ismin paylaşımlarıyla milyonlara ulaştı. Gitarı adeta bir vurmalı çalgı gibi kullanmasıyla da fark yaratan genç müzisyen, klasik teknikleri sıradışı yorumlarla birleştirerek kendi stilini oluşturdu. @marcin.music hesabından paylaştığı içeriklerle sosyal medyada büyük ilgi görmeye devam ediyor. Bu hafta Ankara, İzmir ve İstanbul’da sahneye çıkacak olan Patrzałek, Türkiye turnesi öncesinde sorularımızı yanıtladı.
Gitara olan ilginiz nasıl başladı?
Tamamen tesadüftü! 10 yaşındayken babam yaz tatilinde oyalanmam için gitar öğretmeni olan eski bir arkadaşından bana ders vermesini istedi. Ama adam “Çocuklardan nefret ederim” deyince başka bir öğretmene yöneldik. Kısa sürede gitar çalmak benim için çok doğal bir şeye dönüştü. İlk kez bir konuda gerçekten iyi olduğumu hissettim. Gitar bana adeta kimlik kazandırdı ve hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu.
Sizi diğer gitaristlerden ayıran en belirgin fark nedir?
Çalma tarzım oldukça benzersiz. Akustik gitarın gövdesini bir davul gibi kullanarak ritmik sesler çıkarıyor, enstrümana adeta vurmalı bir karakter kazandırıyorum. Bu da gitarı daha dinamik ve geniş kapsamlı bir hale getiriyor. Tekniğimin kökeninde flamenko ve İspanyol müziği var; bu tarzların Arap ve Ortadoğu esintileri, özellikle Türk udunun flamenko üzerindeki etkisi beni çok çarpıyor. Tapping gibi elektrogitara özgü teknikleri de harmanlıyorum. Beni farklı kılan, tek bir tarzla sınırlı kalmamam. Tüm öğrendiklerimi bir araya getirerek sahnede kendime özgü bir dil yaratıyorum.
Klasik, rock ve pop müziği ustalıkla harmanlıyorsunuz. Bu türler arasında denge kurarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Benim asıl tutkum kendi müziğimi yaratmak. Gerçekten yapmak istediğim şey bu ve son albümüm ‘Dragon in Harmony’ ile sosyal medya hesaplarımda bu tutkumun izlerini çok daha net görebilirsiniz. Farklı türler arasında bir denge kurarken belirli bir stratejim yok; sadece kulağıma hoş gelen, havalı bulduğum şeyleri çalıyorum. Sadece içimden geldiği gibi çalmayı seviyorum.
Türkiye’de sahneye çıkmak sizin için ne ifade ediyor?
Türkiye’ye ilk kez turneye geleceğim için çok heyecanlıyım. Çünkü Türk halkı uzun zamandır sosyal medyada sesini çok duyuruyor. Henüz Avrupa ve Asya’da tanınmadan önce Türk halkı her zaman sosyal medyada performanslarımı takip etti, yorum yazdı, beni destekledi ve davet etti. Çok uzun zamandır ziyaret etmek istiyordum. Türkiye’deki konser salonları gerçekten çok güzel. Benim için gerçekten heyecanlı konserler olacak.
Türk müziği hakkında ne kadar bilginiz var?
Türk müzik kültürünün ne kadar zengin olduğunu biliyorum. Ut benim için son derece ilham verici bir enstrüman. Kendime bir ut aldım ve en azından biraz öğrenmeyi umuyorum. Çok zor bir enstrüman. Türkiye’den de sevdiğim bir şarkı var; Neşet Ertaş’tan, ‘Fani Dünya’. Bazı büyük ut sanatçılarını defalarca dinledim. Türkiye’den bazı gitaristlerin Batı müziği dışındaki ses aralıklarını kullandıklarını biliyorum. Bu benim için büyüleyici. Olağanüstü bir kültür.
Turne için nasıl bir repertuvar ve sahne şovu hazırladınız?
Bu tek kişilik bir performans ama bir resital değil. Klasik bir konserden çok daha farklı, heyecanlı ve dinamik bir konser olacak. Temel amacı gitarın vurmalı stilini maksimum düzeyde gösterebilmek. Avrupa turnesinde 23 konser verdim. Kendimi mütevazı bir sanatçı olarak görüyorum ve umarım Türkiye’deki seyirci de konserlerimden keyif alır.
‘Müzisyenler için değil, herkes için müzik yapmak istiyorum’
Sosyal medyadaki viral videolarınızla dünya çapında tanındınız. Bu sizin için neleri değiştirdi?
İnternete çok şey borçluyum. Hem kariyerimi
hem de hayatımı kökten değiştirdi. Pandemi döneminde, apartmanımın garajına inip orada video kaydetmeye başladım. Böylece komşuları rahatsız etmeden müzik yapabiliyordum. O videolar beklediğimden çok daha büyük ilgi gördü. İlk olarak ‘Kashmir’ düzenlememi paylaşmıştım. Jack Black, Rage Against the Machine’den Tom Morello, Paul Stanley gibi isimler tarafından paylaşıldı. Gerçekten inanılmaz bir dönemdi. Pandemi sonrasındaysa daha sanatsal bir yol izlemek istedim. ‘Carmen’ ya da Bach’ın ‘Toccata’sı gibi daha karmaşık eserler düzenlemeye başladım, kendi bestelerime ağırlık verdim. O süreçte gitarımla anaakım dinleyiciye ulaşma hayaline odaklandım. Sadece müzisyenler için değil, herkes için müzik yapmak istiyordum. Ve bunu biraz da sosyal medya sayesinde başardım.
‘Önemli olan kaliteli çalışmak’
Gitarı sizin kadar ustaca çalmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
Beceri ve teknik bir amaç değil, bir zorunluluktur. Profesyonel bir müzisyen olmak istiyorsanız teknik olarak harika olmanız gerekiyor çünkü artık rekabet çok zor. Ama sadece uzun saatler pratik yapmak yetmez; önemli olan, ne yaptığınızı düşünerek kaliteli çalışmak. Asıl tavsiyemse özgünlüğe odaklanmak. İnsanlar sizi gerçekten siz olduğunuz için severse, yeriniz kolayca doldurulamaz. Ama sadece ne kadar hızlı çaldığınızla ilgilenirlerse, her zaman sizden daha hızlı biri çıkacaktır. Tabii ben henüz 24 yaşındayım, bu yüzden tavsiye vermek için en iyi kişi ben miyim bilmiyorum.


