İşçi kanına batırılan makarna
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
İtfaiye ve AFAD ekipleri, Oba Makarna fabrikasındaki yangına müdahale için içeri girdiğinde, işçilerin sağ salim çıkarıldığını düşünüyordu. Yangın söndürülürken, beşinci kattan altıncı kata çıkan merdivenlerin üzerinde yanmış bir ceset bulundu.
Bu ceset 27 yaşındaki Mesut Şimay’a aitti.
Mesut, yıkamacı olarak çalışıyordu.
Sakarya’nın Hendek ilçesindeki makarna fabrikasında 15 Eylül 2024’te meydana gelen patlamada can veren ilk işçi olarak kayda girdi.
Mesut’u, yaralı işçilerden gelen kara haberler izledi.
4 ve 14 Ekim arasında Eray Kızıldağ, Güven Albayrak, Merve Menteş ve Naim Karagüzel hayatını kaybetti.
Uyarmışlar: Bu toz patlayabilir
İddianameye göre patlama, fabrikanın değirmen bölümündeki zemin katta meydana geldi. Zemindeki Elektrik Kontrol Odası’nda kısa devreyle oluşan kıvılcımla başlayan yangın, değirmen bölümünde bulunan un tozunu tutuşarak, patlamaya yol açtı.
Facia “Geliyorum” diyordu.
Çünkü…
Değirmen bölümünün ekip amiri Önder Kalabas’a göre işe ilk başladığında kendisine “Burası tozlanmamalı, bu tozlar patlamaya sebebiyet verebilir, hijyenik olalım” uyarısında bulunuldu. Ancak eğitim verilmedi.
Değirmende her katın bir temizlik görevlisi vardı. Temizlikçiler kendi katlarını günde bir kez temizliyordu. Patlamanın gerçekleştiği pazar günü sadece altıncı katın temizlikçisi mesaideydi. O da kendi katını temizleyip gitti.
11 yaşındaki çocuk yaralı
Faciadan sonra yapılan incelemede, elektrik bandı ile birbirine eklenmiş kabloların bulunduğu, elektrik panolarının temizliğinin altı ayda bir yapıldığı, pano kapaklarının açık olduğu ve toz birikimine ortam oluşturduğu saptandı.
Değirmenin zemin katındaki iki pano odasının kapısının kilitli olmadığı, personellerin panoya temizlik malzemelerini sakladığı gözlemlendi.
Sonuç olarak, bu bir toz patlamasıydı.
Başlangıç noktası, zemin kattaki enerji odasıydı.
Elektrik kabloları yürüyüş yolunda gelişigüzel bırakılmıştı.
Ucu açık elektrik kabloları sarkıyordu.
Odadaki pano kapaklarının açık bırakılması sonucunda panoda biriken tozdan kaynaklı kısa devre ile oluşan kıvılcım patlamayı tetikledi.
Öyle bir başı bozukluk vardı ki…
Kepek yüklemesi yapan bir başka şirketin işçisi Naim Karagüzel patlamada can verdi. İki çocuk babası Karagüzel’in sahaya girmemesi gerekirdi.
11 yaşındaki U.C.D. adlı çocuk da fabrikada yaralandı.
Bankada borcu varmış!
Patronlar sorumluluğu üstlenmek yerine suçu, ölen işçiye yıktı.
Oba Makarnacılık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Musa Özgüçlü ile Genel Müdür olan oğlu Alparslan Özgüçlü, 8 Kasım 2024’te Hendek Cumhuriyet Başsavcılığına sundukları dilekçede, yanarak ölen Mesut Şimay’ı suçladı.
Şimay’ın yakınlarından helallik istediğini, iş arkadaşına “Bu elektrik; su ve tiner atsak patlar mı? Patlasa da çalışmasak” dediğini iddia ettiler. Bankalara borcunun olduğunu, yakınlarına “Yanarak ölsem şehit olur muyum” dediğini ileri sürdüler. Patlamadan önce WD 40 adlı kimyasalın kaybolmasını, iftiraya kanıt diye gösterdiler.
Neyse ki bu vicdansızlık itibar görmedi.
Patlamanın meydana geldiği nokta, zemin kattaki elektrik pano odasıydı. Şimay’ın cesedi beşinci kattan altıncı kata çıkılan merdivenlerde bulunmuştu.
İddianameden:
“Bir kişinin elektrik odasına patlaması için sıvıyı attıktan sonra beşinci kata çıkmasının hayatın olağan akışına aykırı olması, kriminal raporda petrol türevi yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde kalıntısına rastlanılmaması dikkate alındığında bu beyana itibar edilmediği…”
Patronlara takipsizlik
İşçilerini suçlayan baba-oğul Özgüçlü, fabrikadaki bütün yetki ve sorumluluğun müdür Volkan Uğur’a ait olduğunu ileri sürdü.
Savcılık ifadeyi yeterli buldu.
Halbuki Mehmet Musa Özgüçlü, Oba Makarnacılık’ın Hendek Şube Müdürüydü.
Kaldı ki faciadan 40 gün kadar önce müdürlüğe atanan Uğur’un iş sağlığı ve güvenliği hususunda yetkilendirildiğine ilişkin kayıt yoktu.
Buna rağmen savcılık, Özgüçlüler için soruşturmaya yer olmadığına karar verdi. Kararda, “Bu şirkete bir çok fabrikanın bağlı bulunduğu” iddia edildi. Oysa ki üç fabrikaları vardı. Savcılık, Özgüçlülerin avukatı gibi hareket ederek, şöyle dedi:
“Çalışma hayatında iş hacminin genişlemesi ve uzmanlaşma ihtiyacının işverenin işyerini tek başına sevk ve idare etmesini, yükümlülükleri yerine getirmesini imkansız kıldığı, sürekli işin başında durup yürütümüne katılmasının gerçekçi bir beklenti olmadığı, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak bakımından yönetim ve denetim yetkisine sahip, yeterli ve gerekli vasıfları sahip işveren vekili atayan işverenin, iş kazaları sebebiyle sorumluluklarının söz konusu olmayacağı…”
Kan parası affetirdi
Altı kişi hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak iddiasıyla dava açıldı.
Müdür Uğur, tek tutuklu sanık.
Fakat Uğur’a sorarsanız, asıl suçlu, bir altındakiler…
Yani, patlamada yaralanan değirmenin ekip amiri ve elektrikçi.
Bu faciada, bir tek Özgüçlüler ‘masum’ görünüyor.
Öyle ki…
İftira attıkları Mesut Şimay ve ölümüne yol açtıkları diğer dört işçinin aileleri savcılığa başvurarak, Özgüçlülerden şikayetçi olmadıklarını bildirdi. ‘Kan parası’ bütün suçlarını affettirmişti.
İlk duruma 17 Temmuz’da.


