SonTurkHaber.com
close
up
İsrail i durduracak tek güç: Türkiye ile karşı karşıya gelmekten endişeliler Gündem Haberleri

İsrail i durduracak tek güç: Türkiye ile karşı karşıya gelmekten endişeliler Gündem Haberleri

SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.

Ersin Çelik ve İbrahim Ufuk Kaynak, Hafıza “Büyük Resim” programının 94. bölümünde Gazze'de yaşananları, İsrail’in saldırganlığı ve küresel güçlerin bölge üzerindeki derin hesaplarını masaya yatırdı. İbrahim Ufuk Kaynak, “Biz bu oyunu 14 yıldır izliyoruz. Suriye’de, Gazze’de aynı senaryonun farklı perdesi sahneleniyor” diyerek batılı ülkelerin sessizliğini ve ikiyüzlülüğünü örneklerle ortaya koydu. “Bugün sahada sadece Türk bayrağı var” sözleri ise Türkiye’nin bölgedeki tek samimi aktör olduğuna dikkat çekti.

Yeni Şafak İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik ile AK Parti Ordu Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak, Hafıza’nın 94. bölümünde Gazze’de yaşanan son gelişmeleri ve İsrail’in artan saldırganlığını mercek altına aldı. Yeni Şafak’ın YouTube kanalında canlı yayımlanan programda, İsrail’in uluslararası desteğe yaslanan şiddet politikası, bölgede değişen dengeler ve Türkiye’nin duruşu kapsamlı biçimde ele alındı. Çelik ve Kaynak, “Hafıza: Büyük Resim” adıyla devam eden serinin bu bölümünde şu başlıklara değindiler:

Ersin Çelik:

Bugün coğrafyamızda bir İsrail problemi yaşıyoruz. Aslında bu sorun yeni değil. 1908’den beri fiilen var. İsrail’in işgal ettiği sınırların öncesi var. 1946, 1944, Altı Gün Savaşları var. Ama daha öncesinde İngiliz işgali var. İsrail orayı aşan bir gücün desteğiyle ele geçirdi. Bugün ise Gazze’deki soykırımla birlikte bu durum, durdurulamaz bir psikopatlığa dönüşmüş durumda. İsrail artık sınır tanımayan, tüm değerleri ayaklar altına alan bir yapıya büründü. Devletleri, bürokrasiyi, siyaseti, uluslararası kurumları, insanlığı, vicdanı, tüm dinleri ve değerleri yok sayarak bir yıkım gerçekleştiriyor. İsrail’in bütün bu değerleri nasıl yok ettiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Ancak diğer taraftan coğrafyamızda başka kritik gelişmeler de yaşanıyor. Şu anda odak noktası Suriye. Suriye’yi konuşmamız ve savunmamız gerekiyor. Bunu sadece sözlü olarak değil, fiilen, sosyolojik olarak ve tarihin bize yüklediği sorumluluklar açısından da yapmamız gerekiyor. Ne yapacağız? Bu vahşi devleti nasıl durduracağız?

İsrail’in kaderi 80 yıla mı mahkûm?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Biz en başından beri olaylara "Ne oldu?" diye bakmadık. "Niye oldu?", "Ne için oldu?" ve "Bu işten kim fayda sağlıyor?" sorularını sorduk. Böyle bakınca ister istemez tarihsel bir perspektife yöneliyorsunuz. Çünkü her olayın bir arka planı, bir zemin hazırlığı vardır. Karşımızdaki tabloyu bütüncül olarak anlamamız gerekiyor. İsrail, tarih boyunca yedi defa devlet kurmuş. En uzun ömürlü olanı sadece 79 yıl sürmüş. Bu yüzden İsrail tarihinde "80 yıl sendromu" diye bir kavram vardır. Aslında İsraillilerin kendilerine şu soruyu sorması gerekir: "Biz ne yapıyoruz da kurduğumuz devletler 80 yılı aşamıyor?"

Ersin Çelik:

80’i görecekler mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, 80 yılı görecekler gibi görünüyor. Ama yaşanan gelişmeler, sanki bunu başaramayacaklarına dair işaretler veriyor. Neden mi böyle söylüyorum? Çünkü biz henüz hiçbir şey yapmadan, büyük ihtimalle Trump’la birlikte kendi içlerinde çatışmaya başlayacaklar. Hem de çok kısa bir zamanda.

Ersin Çelik:

Trump’ın, Netanyahu’dan ve İsrail’in Amerikan siyaseti ve devleti üzerindeki baskısından kurtulmak istediğine dair işaretler var. Zaten Avrupa da artık bıkkınlık içinde. Siyonizmin nasıl büyük bir tehdit olduğunu fark etmeye başladılar. Özellikle İtalya’daki gelişmelere dikkatle bakmak gerekiyor. Vatikan’ı, Roma’yı yeniden ayağa kaldırmaları şart. Hristiyanlığın ve kilisenin yeniden bir otorite haline gelmesi gerekiyor. Çünkü Siyonizm, hepsini tarih sahnesinden tamamen silecek.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Kültürel olarak da yaptıkları fiiller, insanlık tarihi açısından son derece vahim. Tarihte hep anlatılır; şu kişi şöyle bir vahşet yaptı, bu kişi böyle bir zulüm yaptı diye. En sonunda konu Hitler’e kadar gelir. Ama hiçbirisi, bugün yaşananlarla kıyaslanamaz. Düşünün, sadece birkaç balık tutmak ümidiyle kıyıdan 30 metre açılan insanları bile öldürdüler.

Ersin Çelik:

Peki, bu son nasıl gelecek? Siz dediniz ki Amerika, İsrail’den kurtulmak istiyor. Trump bunu başarabilir. Avrupa’nın tavrı da ortada; artık İsrail’den uzaklaşıyorlar. O biat etme psikolojisinden, o baskıdan bir nebze olsun kurtulmuş gibiler.

İsrail bir kurt gibidir

İbrahim Ufuk Kaynak:

İsrail dediğimiz yapı, aslında oldukça ilginç bir psikolojinin içinde. Bu da inanç sistemlerinden kaynaklanıyor. Olayları değerlendirirken sadece politik ya da ekonomik açıdan değil, dini bir boyutunun da olduğunu görmek lazım. Ekonomi Amerika için önemli olabilir, ama İsrail için asıl mesele ezoterik, dini ve kabalist boyut. İsrail’in kendi gündemi var ve bu gündemi hem Avrupa’ya hem Amerika’ya dayatıyor. Diğer ülkeler ise maddi kayıplar yaşamamak için sessiz kalıyor. Çünkü küresel sistemi ellerinde tutan Yahudi elit aileler ve bankerler var. Aslında bu yapı bir iki aileye dayanıyor ama dünyadaki pek çok büyük firma onlara bağlı. Hangi sektörde olursa olsun, devletler sırf bu ailelerle ters düşmemek için ses çıkarmıyor. Ama halklar düzeyinde bir uyanış var. Örneğin İtalyan halkı çok dikkat çekici tepkiler gösteriyor. İngiltere’deki bir kraliyet balosunda, bir kişi sahnede Filistin bayrağı açtı. Güvenlik görevlileri engellemeye çalıştı ama kişi tekrar bayrağı açmaya devam etti. Bu tepkiler kademe kademe büyüyor. İsrail bir kurt gibidir. Herhangi bir devletin ya da büyümekte olan bir imparatorluğun içine sızar, o yapıyı içeriden kemirerek çökertir. Yanlış yaptıklarını anlasalar bile para hırsı nedeniyle durmazlar. Şimdi bu yapıya bir de ezoterik örgütler eklendi. Bu da süreci iyice kontrolsüz hale getirdi. Artık vahşetin sınırı kalmadı. Tevrat’ta Hazreti Musa’ya Hira Dağı’nda verilen 10 Emir’in tamamını ihlal ettiler. Bugün yaptıkları her şey, bu 10 emre tamamen aykırı. Onların inancı, Hz. Musa’nın getirdiği dine değil, bambaşka bir kabalist anlayışa dayanıyor. Bu yüzden ezoterik örgütlerden söz ediyorum. Ve ipi her zaman sonuna kadar geriyorlar. Ne olacaksa olsun anlayışıyla hareket ediyorlar. Bu durumu daha önce İngilizler için de söylemiştim; Yahudi yapılar da aynı şekilde davranıyor. Bir olayda son dakikaya kadar gerilim yaratırlar. Olay nereye varacaksa varsın diye düşünürler. Bu noktada en fazla sabreden ve stratejik davrananlar kazanır. Türkiye olaylar başladığında neden hemen müdahale etmiyor diye soruluyor. Oysa burada mesele anlık tepki değil, akılcı davranabilmek. Ve Türk devleti bu konuda gerçekten son derece akılcı adımlar atıyor. Ancak sınırlarını da açıkça belirledi. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Hakan Fidan’ın açıklamaları bu çerçeveyi çizdi. Suriye konusunda, "Hiçbir koşulda Suriye’yi yalnız bırakmayacağız" dediler. Sınır güvenliği meselesinde çok net bir tavır ortaya kondu. Türkiye’ye yönelik ufak tefek çıkışlar da dikkatle not ediliyor. İsrail, bugüne kadar karşısında gerçekten organize bir silahlı güçle, savaşmayı bilen bir toplumla karşılaşmadı. Belki İran’la karada karşı karşıya gelseydi bu farklı olabilirdi. Ama hava üstünlüğü nedeniyle buna gerek bile kalmadı ki o hava üstünlüğü de artık İsrail’in değil. Kara gücü olarak İsrail savaşmaz; bir krallık gibi davranmazlar ama çok konuşurlar. Bu kadar çok konuştukları için Babil Kralı’nı da, Roma İmparatorluğu’nu da çok kızdırdılar. Ve sonunda Roma İmparatoru Titus onları inanılmaz bir şekilde ezdi. Aldığı önlemler ise çok sertti. Her yerden sürdü. Örneğin, o dönemde Kıbrıs Adası’na giren herhangi bir Yahudi tüccar ya da sivil, yakılarak öldürülüyordu.

Ersin Çelik:

Yahudileri İspanyolların elinden biz aldık. Her ne kadar bugün tüm suç Hitler’e ve Almanlara yükleniyor olsa da, o dönemde neredeyse tüm Avrupa devletleri Yahudileri ülkelerinden kovuyordu. Amerika bile onları kabul etmiyordu.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tarih boyunca, 2000 hatta 2500 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Mısır’da zulüm görüyorlardı. Ama bu zulmün nedeni de çoğu zaman kendi yaptıklarıydı. İsyankâr tutumları ve maddi hırsları nedeniyle girdikleri yapıyı bozuyor, toplumun dengesini alt üst ediyorlardı.

Ersin Çelik:

Şu anda bozdukları iki yapı Amerika ve İngiltere mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, bütün Avrupa’yı bozdular.

Ersin Çelik:

Avrupa'yı zaten bozdular ama neticede Avrupa'yı da yöneten bir yerde Amerika.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Şu anda Amerika’yı özellikle içten yiyorlar. Amerika, Evanjelistler ve Yahudi’ye tapan Hristiyanlardan oluşuyor ama bunu asla unutmamalıyız: Hâlâ Hristiyanlar ve Hristiyan değerlerine özellikle vurgu yapıyorlar.

Ersin Çelik:

Trump'ın paylaşımıyla bir Amerikalı'nın papa seçilmesi dini mesajın ötesi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

İsrail çok baskı yapıyor ama buna karşılık inanılmaz bir öfke birikti. Romalılar döneminden sonra da benzer bir öfke birikmişti. Bugün de aynı durum söz konusu. Bu yüzden “80 yıl sendromu” dedim; çünkü bu devletler genellikle 80 yılı aşamıyor. Devletler, çoğunlukla yolsuzluklar yüzünden çöker. Şu anda Netanyahu da yolsuzluk davasıyla yargılanıyor. Aynı zamanda farklı mahfillerden her gün yeni yasaklar ve kısıtlamalar geliyor. Ancak artık halklar, devletler düzeyinde ses çıkarmaya başlamış durumda.

Ersin Çelik:

Sokakta gezemez hâle geliyorlar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Yahudi turistleri, İspanya’da kovuyorlar.

Ersin Çelik:

Askerlik yaptıkları belli olan İsrailler, soykırım şuçuna karıştıkları için dünyada rahat dolaşamıyorlar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu durum daha da artacak gibi görünüyor. Ancak herkesin aklında şöyle bir soru var: “Bu zulüm hâlâ neden devam ediyor?” Son 2000 yıla, Hz. İsa’nın doğumundan itibaren bölgedeki gelişmelere baktığımızda, bu azgınlık hep artıp azaldı. Bu sadece Yahudilerle sınırlı değil. Hristiyanlar, Haçlı Seferleri’nde benzer vahşetlere imza attılar. Alman Cumhurbaşkanı da “İsrail pis işlerimizi yapıyor” dedi. Peki, “pis iş” ne demek? Bugünkü anlamda insan öldürmek, aç bırakmak, yardım için toplananları toplu halde bombalamak; vicdandan yoksun olmak, ahlaksızlığın zirvesine ulaşmak; cesetlerin üzerinde tepinmek; hırsızlık yaptığını gururla anlatmak ve karşı tarafın en kötü mallarını bile çalmak. İlginçtir ki, böyle bir psikolojik yapıya dönüşmek, bunu bir devlet olarak kurmak ve “Ben devletim” demek mümkün olabiliyor. Üstelik dünyadaki, hatta ülkemizdeki bazı kişiler, İsrail’i bölgedeki tek demokratik devlet olarak tanımlıyor. Demek ki, algı bazen bilginin kendisinden daha güçlü olabiliyor. Doğruyu, yani “beyazı” gördüğün halde “Hayır, o siyahtır” demek zorunda kalıyorsun.

Bölgesel güç Türkiye

Ersin Çelik:

Asla değişmez. Meselenin Suriye'ye de sıkışacağına dair öngörü var.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Suriye, Türkiye’nin güvencesi altındadır. Bunu açıkça söyleyelim. Mevcut sabrımız sınırlıdır. Cumhurbaşkanımızın ve Dışişleri Bakanımızın konuşmalarından çıkardığım sonuç, sınırların zorlandığıdır. Sanırım bu durum Amerika Birleşik Devletleri’ne iletildi ve oradan kaynaklı gelişmeler yaşandı. Ancak yakında olaylar bu şekliyle devam etmeyecek. Her zaman söylerim, bu yüzyılın ilk çeyreğinde bu kriz buraya kadar geldi. Ama tam anlamıyla bitmezse, ikinci aşamaya kayması, 10-15 yıl daha sürmesi anlamına gelir. O zaman çok daha kanlı gelişmeler olur ve işin içine farklı aktörler girer. 20 yıl öncesine kadar kimse Türkiye’nin böyle bir olayın içine aktif olarak girebileceğine inanmazdı. Hatta 15 yıl önce bile, Türkiye’nin Libya, Somali, Karabağ, Suriye ve Irak gibi sahalarda böyle dik durabileceğine kimse ihtimal vermezdi. Çünkü “Ne işimiz var oralarda?” diyenler vardı. Ve o kişiler seçime girdi, şaşırtıcı bir şekilde %48 oy aldı. Bu, dünya üzerinde nadir görülen bir şey. Yahudilerin güveni de bu algı üzerine kurulu; her ülkede bu algı onları koruyor.

Ersin Çelik:

Öyle ya da böyle 23 yıldır bu iktidar değişmedi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Biz yine değişmeyeceğiz. Neden biliyor musunuz? Çünkü seçeneksiziz. Türkiye’nin karşısındaki yapı, zaten bu durumu desteklediğini açıkça gösterdi. Mecliste “İsrail’in yaptığı soykırımı ben de lanetliyorum” demek tek başına bir anlam taşımıyor. Çünkü esas olan bunu uygulamaya dökmek. Her şeyin temeli uygulamadır. Siz “Suriye’ye girer miyiz, girmez miyiz?”, “Onlar gelirse biz çıkarız” diyorsunuz. Şimdi bir düşünün, Suriye’den çıktığımızı varsayın. Bu arada, İsrail çevresinde Amerikan planı gereği böyle hareket ediliyor. Hatta Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, son açıklamasında “İsrail etrafında güçlü bir ulus devlet görmek istemiyor” dedi.

Ersin Çelik:

Bu 1850'lerden kalma bir plan.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bölgede tek güçlü devlet yapısı Türkiye. Esas rahatsızlık da bu. Denemeler yapıyorlar. Türkiye’yi iyi bir sınav olarak görüyorlar. Reflekslere karşı sonuçları test ediyorlar. İpi sonuna kadar geriyorlar. Bu onların genel karakteridir; karakterler değişmez. Bunu Rusya için de yapıyorlar. İpi sonuna kadar zorluyorlar. Geçen gün Putin’den çok şaşırtıcı bir açıklama geldi. Dedi ki: “Batı’nın aslında ideolojik bir savaşı olduğunu sanıyorduk.” Ama Batı’nın savaşı tektir, küresel sömürü sistemi. İsrail ise o sistemin bölgedeki ayağıdır. Görevi tamamlandığında, kendisini kuranlar tarafından yok edilecektir. O zamana kadar bizim gibi birine saldırırsa, yazık olur. Ama aslında yazık olmayacak. Çünkü yaptıklarından dolayı cezalandırılmış olacaklar. Tarihi bir hata yapıyorlar, aynı hataya her seferinde düşüyorlar ve tarihten hiç ibret almıyorlar.

Ersin Çelik:

80 yıl teorisi onlar için çok can sıkıcı bir dönemi işaret ediyor.

İbrahim Ufuk Kaynak

Şu an bütün atraksiyonların sebebi de o.

Ersin Çelik:

Bir yandan şöyle bir durum var: İsrail, Birleşmiş Milletler'i yok sayıyor. Zaman zaman Amerika’yı bile yok sayıyor. Avrupa Birliği’ni, Avrupa devletlerini hiçe sayıyor. Bölgedeki ülkeleri karıştırıyor. Gazze’de insanlar açlıktan ölüyor. Her gün çocuklar, bebekler, kadınlar sokaklarda birer birer, açlıktan yere yığılarak can veriyor. Ve hâlâ İsrail durdurulamıyor. Peki, İsrail’i kim durduracak? Ona haddini kim bildirecek?

İbrahim Ufuk Kaynak:

En sonunda yine bize kalacak iş. Tarihi inceledim hep sonuç böyle oluyor. Son bin yıldır bize kaldı.

Ersin Çelik:

İpi germe meselesi bize yönelik mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

O zaman da gerdiler. O dönemde de çok büyük destekleri vardı. Bütün Haçlı ordusu aynı bölgedeydi. Yine aynı şeyleri yaptılar. 170 yıl boyunca Kudüs merkezli kurulan Haçlı Krallığı, bu bölgede aynı zulümleri yaşattı. Olayın merkezinde hep Kudüs vardı. Selahaddin Eyyubi şehri aldığında, bütün bunlara adeta ders verircesine, kan dökmeden teslim aldı Kudüs'ü. Bugün yaşananları düşünün; o dönemde de benzer olaylar vardı. Peki bugün Filistinliler galip gelse, Yahudileri ele geçirseler, ne yaparlardı? Bu sorunun cevabı aslında Selahaddin Eyyubi’nin o zamanki tavrında gizli. Ama ilginçtir ki Yahudiler, tarihte kendilerini yok edenlere daha yakın duruyorlar. Kimdi onlar? İlk olarak Roma İmparatorluğu. Ardından Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, İspanya, Portekiz, Almanya. Onları kurtaran ise bizdik. Acaba hata mı yaptık diye düşünmeye başladılar artık. Ama olan oldu, geri dönüş yok. Şunu da sormalıyız kendimize: Eğer biz, ellerinde bir lokma ekmek kalmamış kadın ve çocuk Yahudileri ele geçirmiş olsaydık, ne yapardık? İşte temel fark burada yatıyor.

Ersin Çelik:

Türkiye'nin Suriye'deki rolüne karşı çıkanlar, dolaylı olarak İsrail'i desteklemiş olmadılar mı?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aslında elinden gelse, ağzıyla açık açık söyleyecek ki bir kısmı zaten söyledi. Mesela Türk askerine "katil" diyen kişi hâlâ Meclis’te. Biz böylesine zorlu bir mücadelenin içindeyken, iç cepheyi sağlam tutmak zorundayız. Sayın Cumhurbaşkanımız, “Türk, Kürt, Arap” dedi, ortalık karıştı. “Ümmet” mi dedi, ne var bunda? Elbette ümmet. Ümmet, aynı inanca sahip insanların bir araya gelmesidir. Bunda şaşılacak, karşı çıkılacak ne var?

Ersin Çelik:

Güç böyle ortaya çıkmaz mı?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu bir stratejik akıldır. Hiçbir devlet, kendi içinde birliği ve bütünlüğü sağlamadan küresel ölçekte etki yaratamaz. George Friedman, Gelecek Yüzyıl adlı kitabında çok ilginç bir şey söylüyor. Türkiye’nin bu sorunu da çözeceğini belirtiyor. Diyor ki: “Türkiye, iç birliğini sağladıktan sonra, 2035 yılında dünyanın en büyük küresel güçlerinden biri olacak.” Bahsettiği dönem 2035. Friedman, 2035 yılında Türkiye'nin kara, deniz ve havada robotlarla savaşacağı bir döneme gireceğini söylüyor. Teknolojisinin öyle bir seviyeye ulaşacağını ifade ediyor ki, bu durum Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek diyor. Üstelik bu tespitler, 2006 yılında yazılmış bir kitapta yer alıyor.

Ersin Çelik:

Bütün teorileri gerçekleşmiş durumda.

Ezoterik kodlarla yazılmış işgal senaryosu

İbrahim Ufuk Kaynak:

İsrail’in bir başka yönü daha var. Ezoterik ve dini motivasyonlarla hareket ediyor. Bu konular son zamanlarda çokça tartışılıyor. "İbrahim Anlaşmaları şöyle olacak, şu ülke katılırsa şu kadar tehdit oluşur" gibi değerlendirmeler yapılıyor. Benim adım da İbrahim ama kimse bana böyle bir yetki vermedi. Bu anlaşmayı ben yapmadım. Türkiye’deki diğer İbrahim'ler de yapmadı. Bu insanlar kendi kendilerine gelin güvey oluyor. Bir de tutturdular, "Davut Koridoru, Davut Koridoru" diye. Artık şunu net bir şekilde anlayın: Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir koridor, hiçbir proje bundan sonra yürümez. Rusya’nın elini çekmesi, Avrupa’nın gücünün sıfırlanması, Rusya’nın kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalmasıyla eş zamanlı olarak Türkiye, teknolojik anlamda şaha kalktı. Bu gelişme, tüm denklemleri bir anda değiştirdi. Çünkü devletler arası motivasyonun temeli korkudur, güçtür. İsrail’e doğrudan cevap verilememesinin sebebi de elindeki nükleer güçtür.

Ersin Çelik:

Ona mukabele etmek gerekiyor.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bugün sergilenen tüm bu azgınlıkların, saldırganlıkların arkasında yatan korku bu. Nükleer gücü ele geçirirken de aynı korku vardı. 35-40 yıl önce bu konuya çok yoğun şekilde eğildiler. Nükleer silah denemelerini Güney Afrika açıklarında gerçekleştirdiler. O zamanlar “Yeroham” adlı füzeleri vardı. Yeroham 4 füzesi Avrupa’ya kadar ulaşabiliyordu. Ama bu kendi akıllarıyla, kendi teknolojileriyle yapılmış bir şey değildi. Siz düşünün; yeni kurulmuş bir devletin ilk işi nükleer silah sahibi olmak. Bu nasıl mümkün olabilir? Çünkü mesele teknoloji ya da ekonomi değil; mesele güç. Devletlerin temel motivasyonu tarih boyunca hep aynı olmuştur: Güç sahibi olmak. Ve bu güç, ekonomik değil; stratejik güçtür. Ekonomik gücün küresel denklemde fazla bir karşılığı yoktur. Paranız olsa bile, size onu kullanma imkânı tanımazlar. Bugün Rusya kendi doğal kaynaklarını tam anlamıyla kullanamıyor. Suudi Arabistan da öyle.

Ersin Çelik:

O kadar parası var, süper devlet olabildi mi? Hayır. Trump bir tur atıyor, milyar milyar dolarları alıp gidiyor.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bunun temeli korkudur. Eğer biri senin sözünü dinleyecekse, senden korkması gerekir. Sevgiyle, demokrasiyle, özgürlükle olacak bir iş değil bu. Bu adamların içinde, en üst düzeydekiler dahil olmak üzere, inanılmaz bir acımasızlık var. Ve bu anlayış, Musa’nın Allah tarafından getirdiği din olamaz. Hiçbir boyutuyla olamaz. Hiçbir anlayış, fikir ya da inanış tarzı bu kadar gaddarlığı meşrulaştıramaz. Komünistler bu konuda başta bir hata yaptılar. Karl Marx’tan kaynaklanan bir hata bu. Marx da olayların gelişimini gördü. Kendisi de bir Yahudi’ydi. Ve kendi içindeki vahşeti de fark etti. Aklı sıra bir çözüm yolu sundu. O çözüm Rusya’da denendi. Sonuç ne oldu? Sovyetler Birliği döneminde merkez ülke olan Slav ırkı, şimdi nefret edilen bir hale geldi. Yanından ayrılan bütün cumhuriyetler, bugün hem nefret hem de korku içerisindeler.

Ersin Çelik:

Ve şu anda sosyolojik olarak da kopuşun yollarını arıyorlar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tekrar bir kutup olmaları da artık imkânsız. Önümüzdeki “20 yıl, 50 yıl, 100 yıl boyunca yeryüzünü kim şekillendirecek?” Sorusuna ne cevap verebiliriz? Saksonlar mı? Almanlar mı? Almanların artık hiçbir fonksiyonu kalmadı. Şu anda esir konumundalar. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri de öyleler. Japonlar da öyle. Onlar da esir. Japonya’da da ilginç şeyler oluyor. 1945’ten bu yana İngiltere’yi ya da Amerika’yı eleştiren tek bir film, kitap, dergi, televizyon programı yayınlanmamış. Her şey sadece “iç hesaplaşma” üzerine kurulu. Japonya bir Amerikan projesini harfiyen uygular.

Ersin Çelik:

PKK’ya bile ev sahipliği yaptılar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, PKK’yı bile savunuyorlar. Bizzat yaşadım bunu. Tokyo’dan Osaka’ya hızlı trenle gidiyordum. Eşim, yanında oturan bir hanımefendiyle sohbet etmiş. Daha sonra yanıma gelip, “Hanımefendi Osaka Üniversitesi’nde İngilizce öğretmeniymiş” dedi. “Kadın bana çok ilginç bir soru sordu. Cevabını sen ver dedi eşim.” Soru şu: “Erdoğan ne yapmak istiyor?”

Ben de kadına dedim ki: “Siz Danimarka Başbakanı’nın kim olduğunu biliyor musunuz?”

“Hayır,” dedi.

“İngiltere Başbakanı kim?” dedim.

“Bilmiyorum,” dedi.

“Çin’in başbakanı kim?” dedim.

“Onu da bilmiyorum,” dedi.

Peki dedim, “Sen Türkiye’yi bu kadar nereden biliyorsun?” Seni bu hale getiren sistem. Amerika hakkında tek bir kelime etmiyorsun. Japonya’yı da bu bağlamda bir kenara ayırıyoruz. Geriye kim kaldı? Slavlar. Ama onlar da artık nefret edilen bir grup. Tekrar kutup merkezi olabilmeleri imkânsız. Şu anda dünyada iki potansiyel kutup kaldı: Biri Anglo-Sakson bloğu – İngiltere ve Amerika. Diğeri de Türkler. Başka bir milletin etrafında yeni bir güç merkezi oluşma ihtimali yok. Çin’e bakalım. Uzak Doğu’da hiçbir ülke Çin’i sevmez. Aynı şekilde Japonları da kimse sevmez. Çok ilginçtir; Çinliler Japonlardan, Japonlar da Çinlilerden nefret eder. Ama mesele sadece bu değil. 2. Dünya Savaşı’nda Japonlar, Vietnam’dan Papua Yeni Gine’ye, Filipinler’den Güney Kore’ye kadar tüm bölgede görülmemiş vahşetler yaptılar. Herkesin hafızasında bu var. Özetle, Çin kutup olamıyor çünkü sevilmiyor. Ruslar da aynı şekilde. Saksonlar zaten fiilen esir. Dünya sahnesinde bir varlık gösteremiyorlar. Amerika ise hâlâ dans ediyor, artık etkisini kaybediyor. Biz ise sahip olduğumuz gücü sağlam bir şekilde konsolide ettiğimiz sürece, hiç kimseyle boş yere uğraşmamıza gerek kalmaz.

Ersin Çelik:

Önce güçlü olmamız gerek.

Küresel güç olma yolunda Türkiye

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bunun iki aşaması var ve birincisi tamamlandı. Gönlümüz ferah olsun; tarihin en iyi dış ilişkiler ve diplomasi dönemindeyiz. Birinci aşama bu. İkinci aşama ise askeri aşama ve bunun da son birkaç yılı kaldı. Dünyanın en gelişmiş teknolojilerini ortaya çıkarabilmek için sadece zamana ihtiyacımız var. Hiç kimsenin başka bir teknolojik bilgiye ihtiyacı yok. Türkiye’nin en başarılı olduğu alanlar arasında sağlık ve savunma, yani dış savunma yer alıyor. Bu deprem bize ayrıca şunu gösterdi: Kentsel dönüşüm konusunda, Çevre Bakanlığı’nın çalışmaları çok etkili. Dışişleri Bakanlığı’nın çalışmaları da son derece önemli. Bu iki alan, ülkemizin en kritik ayaklarından biri. Daha önce de söyledik, biz çok büyük Türk’ün kubbesini açtık. Mimar Sinan döneminden, hatta Peygamber Efendimiz zamanından başlayan mescitler vardır. Başlangıçta çok direkli, üzeri kapatılmış mescit yapıları vardı. Sonrasında ise çok direkli camiler ortaya çıktı.

Ersin Çelik:

Selçuklu mimarisinde özellikle.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Selçuklu dönemine kadar bu anlayış devam etti, ancak esas olarak Emevi ve Abbasi dönemlerinde de böyleydi. Çok direkli yapılar olduğu için, mekânda oturanlar imamı rahatça göremezdi çünkü sürekli önlerinde direkler olurdu. Bu, rahatsız edici bir durumdu. Mekânda bütünlüğü sağlamak, toplumların rahatını artırmaktır. Bu işi en son Osmanlı’da, 16. yüzyılda Mimar Sinan başarıyla gerçekleştirdi; Selimiye’de ve Sultanahmet’te. Sultanahmet veya Selimiye’ye gidenler görürler ki, dört büyük fil ayağı olmasına rağmen mekânda nereye oturursanız oturun, ortadaki imamı rahatlıkla görebilirsiniz. Bu, muhteşem bir ferahlık ve açıklık sağlar. İşte ben bu anlayışa “Türk Kubbesi” diyorum. Bu anlayışla civarımızda yaşayan herkes ne yaptığımızı görebilecek. Ancak bunu yapabilecek tek akıl Türkiye’de var. Bu yüzden biz, akıllı, sabırlı, stratejik düşünen, bir şeyi istediğinde sonuca odaklanan, stratejisini önceden hazırlamış, karşılaşılabilecek tüm senaryolara karşı planları hazır olan bir milletiz.

Ersin Çelik

Bu durumda mihrapta duran kubbenin altındaki herkesi görebilir.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bütün olayın özü de aslında bu. Liderlik dediğimiz şey tam da bu. Mekânı yaptınız, içinde insanlar toplandı. Ama o insanların hepsine, birisinin "Allahu Ekber" demesi gerekiyor. Yoksa o mekânda durmanın hiçbir anlamı olmaz. Ayrıca herkes farklı yöne sapar. Bu yüzden dezenformasyon ve bilgi kirliliği had safhada. Çok üzülüyorum; ülkemde yayılan haberlerin neredeyse yarısı yalan.

Ersin Çelik:

Türkiye en fazla yalan habere maruz kalan ülke. İsrail'i dünyada durdurabilecek yegane güç Türkiye diyoruz. Ama bizim bu gücü pekiştirmemiz gerekiyor değil mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Yalnızca silah biriktirmek değil. Diğer devletleri buna ikna edebilmek gerekiyor. Bizim o yüzden zamana ihtiyacımız var.

Ersin Çelik:

Selahattin Eyyubi'nin fetih öncesi yürüttüğü strateji.

İbrahim Ufuk Kaynak:

O dönemde civardaki bütün beylikleri ikna etmek zorundaydı. Aksi halde kimse oraya gitmiyordu. Bugün Türkiye de aynı durumda. Bu yüzden tarih kendini tekrar ediyor. Aynı olaylar, benzer biçimde yeniden karşımıza çıkıyor.

Ersin Çelik:

Öncesinde de Şam ve Halep var. Şam ve Halep alınmadan Kudüs'ü alamıyorsun.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Hama da var. Üçü de arka arkaya yaşandı. Neden? Çünkü biz Suriye'deki tüm gelişmeleri 14 yıl boyunca bekledik. Bu süreçte olayların içinde Rusya’dan Avrupa Birliği ülkelerine kadar herkes vardı. Fransız, İngiliz bayrakları dalgalandı. Hatta Alman bayrağı çekenler bile oldu. Amerikan ve Rus bayrakları da bölgedeydi. Ama şu anda bölgede sadece Türk bayrağı var. Bu inkâr edilemez bir gerçek. Biz oradayız, olmak zorundayız. Çünkü başka türlü bölgede huzur sağlanamıyor.

Ersin Çelik:

İsrail bugüne kadar Suriye’yi hiç vurmadı. En azından Esed döneminde böyle bir şey olmadı. Ama şimdi vuruyor.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Vursa bile Esed’in sesi çıkmadı, çünkü o zaten istekliydi. Bu saldırılar bir tür anlaşma dahilinde yapılıyordu.

Ersin Çelik:

O dönemde Esed’i ayakta tutmak için yapılan hamlelerdi bunlar. Peki, İsrail’in şu anda Suriye’yi vurması dolaylı olarak Türkiye’ye de bir mesaj anlamı taşır mı? Türkiye’ye gözdağı mı veriyor?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Kesinlikle. Zaten daha önce de söyledim, ipi sonuna kadar çekiyorlar. Keşke biraz bilgi sahibi olsalar. Bu kadar bilgisizlik gerçekten inanılır gibi değil. Eminim Amerikalılar ya da İngilizler kendisine uyarıda bulunuyordur: "Tarihi bir hata yapıyorsun." Zaten Amerikan Büyükelçisi de buna benzer ifadeler kullandı. Amerikan stratejistlerinin çoğu da aynı fikirde. Bugünkü gelişmeleri ve Dürzileri de kapsayan analizlerinde şunu söylüyorlar: İsrail büyük ihtimalle Dürzileri hedef alacak ama bu bölgede huzur sağlanabilmesi için Araplar ve Dürziler üzerindeki denetimi de elinde tutmak istiyor.

Ersin Çelik:

Dürziler şu anda bölgede kullanılabilecek tek topluluk mu?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tarih boyunca da öyleydiler. Bugün de aynı konumdalar. Ne yazık ki hep aynı hataların içinde kalıyorlar. Milletlerin karakteri değişmiyor. Dürziler Haçlı Seferleri döneminde de aynı roldeydiler. Dürzilik 11. yüzyılın ortalarında ortaya çıktı. En son Fatımi Halifesi El-Hakim’in gizemli ölümüyle Dürzilik şekillendi. El-Hakim bir anda ortadan kayboldu. Ne olduğu bilinmiyor, biri ortadan kaldırmış da olabilir, başka bir şey de. Ama Dürziler şuna inanıyor: El-Hakim göğe çekildi ve Mesih olarak dünyanın sonunda geri dönecek. Bütün insanlığı o kurtaracak. İnanç sistemleri bu şekilde, kısaca.

Ersin Çelik:

Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın hatıratında okumuştum. Türkiye’de din eğitimi yasaklanınca, baskılar artınca 1930’lu, 40’lı yıllarda Halep ve Şam’a gidiyor. Orada Sultan Abdülhamid’in sır katibiyle karşılaşıyor. Osmanlı yıkılmış, o da oraya sığınmış. Hicaz Demiryolu’nun inşa sürecinden bahsediyor. Diyor ki: “Sultan bu iş için halktan para topladı. Aslında demiryolu yarı maliyetle yapılabilirdi. Ama Dürziler sürekli saldırıyor, yapılan rayları söküp atıyorlardı. Bunun üzerine Sultan inşaatı durdurdu ve önce karakollar inşa ettirdi. Güvenliği sağlamak için iki kat para harcadı. Bu da doğrudan Dürziler yüzündendi.”

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynı şey bugün Türkiye’nin PKK ile yaşadığı durum gibi.

Ersin Çelik:

1948 Arap-İsrail Savaşı’nda da, Altı Gün Savaşları’nda da Dürziler İsrail’in yanında yer aldı.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Hep aynı karakterler sahnede. O dönemde de yardımı yapan İngilizlerdi. İngilizlere yardım yapılmasını isteyenler ise içerdeki Yahudilerdi, yani aynı aileydi. Kralın ya da kraliçenin tüm birinci derece danışmanları, hep o ailenin üyeleri.

Ersin Çelik:

Peki Türkiye'nin iç kamuoyu nasıl şekillenecek? Nasıl bir duruş sergilemek gerekiyor?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bilgi manipüle ediliyor, insanlar da inandırılıyor. Gençlerin özellikle bu konuya çok dikkat etmeleri gerekiyor. Elbette bizim de yapabileceklerimiz var ama bunlar sınırlı. Her şeyin temeli insanın kendisidir. Bazen dünyaya bakış açımızı sorgulamak zorundayız. Eğer bir yerde sana gelen iki haberden biri yalan ise, orada sağlıklı bir şekilde hareket etmen mümkün değil.

Ersin Çelik:

Sosyal medyada da öyle. Hep diyorduk, "Bizim neden yerli bir sosyal medyamız yok?" Artık var. Uzun bir aradan sonra bu konuda gerçek bir adım atıldı. Baykar ve T3 Vakfı, bir sosyal medya platformu geliştirdi: Next Sosyal. Şu anda beta sürümü yayında. Apple ve Android marketlerden indirilebiliyor. Ben Twitter’ı 16 ay önce kapattım. O zamandan beri kullanmıyorum. Ama bu platforma girdim, Twitter’dan geri kalır hiçbir yanı yok. Üstelik büyük bir ilgi var. Asıl dalga ise yapay zekâ. Sosyal medya bir aşama geride kalacak. Sosyal medya üzerinden toplanan verilerle toplum mühendisliği yapılacak. Bu yüzden bu platform çok önemli. Baykar bu işe kafa yordu. İHA’yı, SİHA’yı yapan akıl, sosyal medyayı da yapar. Ben bunu yıllardır söylüyordum. Allah’a hamdolsun ki bu adım atıldı. Hatta Wikipedia’sından WhatsApp’ına kadar alternatiflerini de oluşturuyorlar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Fakat yapay zekaya o bilgiyi bizim yüklememiz gerekiyor. Eğer sen referans kitap olarak sadece Batı'nın külliyatını yüklersen, yapay zeka İbni Haldun’u bilmez, Farabi’yi bilmez.

Örneğin devlet sistemleri konusunda bilgi kaynağı olarak sadece pozitivist felsefeyi, realist ve liberal düşünceyi koyarsan, yapay zeka da yalnızca onların çerçevesinde düşünür.

Ersin Çelik:

Eğer biz İsrail’i durduracak bir güce erişmek istiyorsak, önce içerideki kamuoyunu güçlendirmemiz gerekiyor. Kamuoyunu güçlü tutabilmek için de sağlam platformlara ve doğru bilgiye ihtiyacımız var.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Yapay zeka hata yaptığında küfür etmeye başlamış. Ama onu denetleyecek olan da yapay zeka. Biz o denetleyici yapay zekayı üretmeliyiz. Çünkü yarın bir gün, mevcut yapay zekalara da yalan söylettirecekler.

Ersin Çelik:

Zaten şu an bile söylettiriyorlar. Benim Yeni Şafak’ta yaptığım bir program vardı, Bir Başka Mesele. O programı yapay zeka ile deşifre ettiriyorduk. Ama İsrail’in eleştirildiği bölümleri atlamış. Her şey kontrol altında. İşte bu yüzden bizim yerli ve millî olan her şeye ihtiyacımız var. Çünkü bu çok boyutlu bir savaş.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynı sorun, devletler ve devlet yapılanmaları konusunda da geçerli. Bu işin bir filozof kadrosu, bir düşünce ekibi olur. Bu insanlar araştırma yapar ama araştırmalarını sadece Batı kaynaklarına dayandırmazlar. Kendi kaynaklarını da ortaya koyarlar; geçmişi bilirler, bugünü analiz ederler ve geleceği kurgularlar. Geçenlerde bir olay beni çok üzdü. Bir kızcağız konuşuyor; diyor ki, "Türkiye de İran gibi bir duruma düşerse, bombalar yağarsa ne yaparsınız?" Öbürü de cevap veriyor: "En yakın sığınağa giderim, ilk fırsatta da yurt dışına kaçarım." Neden? "Çünkü bu ülke bana hiçbir şey vermedi," diyor. Benim oğlum ve iki kızım Avustralya'da üniversiteye giderken borçlanmak zorunda kaldılar.

Ersin Çelik:

Ne borcu hocam?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Eğitim borcu. Çünkü oradaki bütün üniversiteler paralı. Dünyada sadece birkaç ülkede üniversite ücretsizdir; onlardan biri de biziz. Devlet tarafından eğitimi boyunca desteklenen bir insan, doktor oluyor, mühendis oluyor ama hâlâ ülkesine karşı aidiyet hissi taşımıyor. Biz bu çocuğa bunu nasıl öğretemedik? İnsanda az da olsa bir minnet duygusu olur. Birisi size ömrünüz boyunca eğitiminizi, yemeğinizi, barınmanızı karşılıyor, siz yine de “Bu ülke bana bir şey vermedi,” diyorsunuz. Ben Hacettepe mezunuyum. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite boyunca eğitim parası ödemedim. Nasıl olur da bütün bunları hiç geri ödemeden aldığım hâlde “Bu ülke bana bir şey vermedi,” diyebilirim? Ben tam tersine, “Acaba ben bu ülkeye ne veremedim?” diye üzülüyorum. İşte en büyük sorun bu. Bir insanın kendini bu ülkeye ait hissetmesi gerekir. Bir insan bu kadar nankör olabilir mi? Çünkü o, kendisine sunulan her şeyin zaten hakkı olduğuna inanıyor. Ama hak, çalışarak kazanılır. Çalışmadan hak elde edilmez.

Ersin Çelik:

Oturarak hak alınmaz. Maalesef bu sosyolojik algıyı da değiştirmemiz gerekiyor.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Türkiye'de yaklaşık 7,5 milyon üniversite öğrencisi var. Bunların 3 milyonu ön lisans (iki yıllık), 4 milyon 200 bini lisans öğrencisi. Bunlara ek olarak yüksek lisans yapanlar var, yaklaşık 2 milyon kişi. Doktora öğrencileri ise yüz binin üzerinde. Ve bakın, bu öğrencilerin çoğu eğitim parası ödemiyor. Üstelik devlet burs veriyor, destek sağlıyor. Peki bir insan nasıl olur da "Bu ülke bana hiçbir şey vermedi," diyebilir? Bunları öğretmek, hatırlatmak zorundayız. Bu ülkede çalışan çiftçi, köylü, sokaktaki esnaf, beğenilmeyen insanların alın terleriyle bu ülkeyi ayakta tutuyorlar. Bu gençleri onlar okutuyorlar. Biz öğrenciyi doktor yapıyoruz, diş hekimi yapıyoruz, mühendis yapıyoruz. Sonra diyor ki: “Ben yurt dışına gideceğim, emeğimi orada harcayacağım.” Üstelik orada ikinci sınıf insan olarak yaşamayı kabul ediyor. Ama buradaki imkanların kıymetini bilmiyor. Oradakilerin düşünce yapısını da bilmediği için sanıyor ki her şey çok güzel. İlk birkaç yıl anlamaz zaten. Zihinsel sorgulama becerisi gelişmemiş biri, orada dönen düzeni de anlayamaz. Sadece gezer, eğlenir, döner ve "Of be, ne hayat vardı," der.

Önemli haberleri ve güncellemeleri kaçırmamak için SonTurkHaber.com'ı takip edin.
seeGörüntülenme:73
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 23 Temmuz 2025 13:59 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Bu işte hala para var! Ustası: Getirsinler yetiştireyim

23 Temmuz 2025 03:49see184

Asgari ücret net 44 bin 546 TL oldu: Çalışma Bakanı açıkladı

22 Temmuz 2025 00:07see183

Leavitt: Trump Orta Doğu da daha fazla ölüm görmek istemiyor Dış Haberler

22 Temmuz 2025 03:05see167

Türk kim? Kürt ve Alevi temsili zararlı deyip Bahçeli’ye çemkirenler kim? Mehmet Metiner

22 Temmuz 2025 04:06see166

Yılda 12 bin ton üretim yapıyordu! 30 yıllık sanayi devi iflasın eşiğinde

22 Temmuz 2025 17:54see166

Ankara’da bir şeyler oluyor

22 Temmuz 2025 05:13see165

Gizli pandemi: Lyme Sözcü Gazetesi

22 Temmuz 2025 05:43see158

Yazın kilo vermek daha kolay! Mevsimsel avantajları iyi değerlendirin

22 Temmuz 2025 16:13see154

Psikolojik savrulmaya karşı çıkmak Ömer Lekesiz

22 Temmuz 2025 04:02see145

Fatma Şahin, Maraş ı Kerbela ya çevirdi Sözcü Gazetesi

22 Temmuz 2025 14:44see132

Gram altında yeni rekor!

23 Temmuz 2025 02:10see132

Giresun’da bir iş yeri çıkan yangında kullanılmaz hale geldi

22 Temmuz 2025 01:15see129

Yasemin Minguzzi: Bu aileye bir can borcu var, adalet borcu var...

22 Temmuz 2025 00:26see127

Kurultay krizi AYM’ye taşındı Yerel Gündem Haberleri

22 Temmuz 2025 04:04see124

Cinayet gibi kaza! Ters yöne girip kafa kafaya çarpıştı

22 Temmuz 2025 04:24see122

Meteoroloji den çöl sıcakları uyarısı! 22 Temmuz Salı bugün hava nasıl? İzmir, Ankara, İstanbul hava durumu ile il il hava tahmini

22 Temmuz 2025 01:24see121

Altan Öymen’e Meclis’te son görev

22 Temmuz 2025 07:11see121

UEFA’dan Kadir Sağlam’a görev

23 Temmuz 2025 00:12see120

AJet kampanya 22 23 Temmuz 2025: AJet yurt içi indirimli bilet kampanyası tarihleri, seyahat tarihi ve ucuz bilet fiyatları

23 Temmuz 2025 01:20see119

Elektrikli scooterdan düşen 2 çocuk yaralandı Samsun Haberleri

23 Temmuz 2025 01:00see118
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları