İsrail ve SDG için yolun sonu! Büyük İsrail Projesi derin dondurucuya
SonTurkHaber.com, Haber7 kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
GİRİŞ 10.10.2025 21:51 GÜNCELLEME 10.10.2025 21:51
İlk Yorum Yapan Sen Ol
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze planının İsrail ve Hamas tarafından kabul edilmesiyle Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde müzakereler başlamıştı. Şarm'daki ateşkes müzakereleri sonucunda Hamas ve İsrail, Gazze Şeridi'nde kalıcı bir ateşkes ve rehine takasını içeren anlaşmayı resmen imzaladı.
Yenişafak Yazarı ve Gazeteci Yahya Bostan, "ABD Başkanı Trump, Şarm El-Şeyh’te MİT Başkanı Kalın’ın da katıldığı görüşmelerde ateşkes antlaşmasına varıldığını duyurduğunda yaptığım ilk şey detayları öğrenmeye çalışmak oldu" diyerek Gazze'de kalıcı ateşkese giden yolda Türkiye'nin rolü ve etkilerini yazdı.
Yahya Bostan'ın yazısının tamamı şu şekilde:
ABD Başkanı Trump, Şarm El-Şeyh’te MİT Başkanı Kalın’ın da katıldığı görüşmelerde ateşkes antlaşmasına varıldığını duyurduğunda yaptığım ilk şey detayları öğrenmeye çalışmak oldu. Henüz sıcak saatlerdi, bilgi edinmekte güçlük çektim. Ancak -rehine takası ve ateşkesten oluşan ilk aşamayı temsil etse de- ortada bir anlaşma vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere liderlerin yaptığı açıklamalara bakılırsa herkes memnundu. Açıklamalarda Türkiye, ABD, Katar ve Mısır’a özellikle teşekkür ediliyordu.

Ateşkes olmuştu ama rehineler serbest kaldıktan sonra ya İsrail saldırılara yeniden başlarsa? Filistinlileri İsrail’in gadrinden kim koruyacaktı? Detay öğrenememiş ama şunu duymuştum: “Türkiye, Mısır, Katar ve ABD bu anlaşmanın garantör ülkeleri. Türkiye bölgede görev alacak.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan da gün içerisinde detayları açıkladı. “Anlaşmanın sahadaki uygulamalarını takip edecek görev gücünde biz de yer alacağız” dedi. Büyük bir gelişmedir. Bu görev gücü kayıpların bulunmasına, insani yardımın koordinasyonuna destek olacak, ateşkesi denetleyecek. Görev gücünün, daha önce tartışılan, nihai barışı denetleyecek uluslararası askeri barış gücüyle aynı şey olmadığını düşünüyorum. Muhtemelen o daha sonraki aşamalarda, tarafların kabul etmesi durumunda, gündeme gelecek.
SORU İŞARETLERİ YOK MU? VAR!Bu ateşkes ve rehine takası anlaşması… İkinci aşamada, Gazze’nin nasıl yönetileceği, Filistin Yönetimi’ne bağlanıp bağlanmayacağı, İsrail’in tüm hatlardan çekilip çekilmeyeceği gibi konular nasıl müzakere edilecek? Pürüz çıkacak mı? Netanyahu, ultra-ırkçı, soykırımcı kabine üyelerinin baskısından kaçmak, koltuğunu korumak için saldırılara yeniden başlayacak mı? Ateşkesi bozacak provokasyonlara imza atanlar çıkmaz mı? Hepsi mümkündür. Ancak şu da açık: Tel Aviv, Hamas’la masaya oturarak kendisini bağladı. Tarihinin en derin izolasyonu içindedir. Tüm dünya başkentlerinde soykırımcı olarak tel’in edilmektedir. Süleyman Seyfi Öğün’ün deyimiyle “Yahudiliğin dünya hakimiyetinin kültürel sütunu yıkılmaktadır.” İsrail bunu görüyor. Sumud filosu ve diğerlerine müdahale ederken elini korkak alıştırması da bununla ilgilidir.

İsrail, 7 Ekim’i bir fırsata çevirmek istedi. Kafasındaki kademeli plan şuydu: Bir. Gazze ve (uzun vadede) Batı Şeria tamamen işgal/ilhak… Hamas ortadan kaldırılacak… Trump’ın Riveria planıyla Gazze “Arapsızlaştırılacak”, böylece iki devletli çözüm ihtimali sonsuza kadar gündemden kalkacak. Bu, planın Filistin kısmıydı. İki. Daha ötesinde İran’ın bölgede geriletilmesi ve zayıflatılması vardı. Üç. Lübnan’ın güneyinde tampon bölge kurulması, Hizbullah’ın silahsızlandırılması… Dört. Suriye’nin zayıflatılması, dört parçalı federasyon oluşturulması, ülkenin güneyinin silahsızlandırılması, tampon bölge kurulması, güneyde Dürzilerin, kuzeyde SDG’nin otonomi kazanması, İran-Irak’a ulaşacak bir hava ve kara koridorunun (Davut Koridoru) elde tutulması, Beş. Bölgede hegemon güç temerküzü elde edilmesi, Körfez ülkelerinin bunu kabul etmesinin sağlanması, İbrahim anlaşmalarının bu dengesiz jeo-politik düzlemde bağlanması, Ankara’nın Suriye ve bölgede nüfuz kazanmasının önüne geçilmesi.. Buraya kadar olan kısım kağıt üzerindeki stratejidir. Ultra ırkçı İsrailli karar alıcılar bu stratejiyi arka planda Büyük İsrail hayalleriyle yoğuruyorlardı.

Ancak İsrail için deniz bitmiştir. Tel Aviv, bu planın ilk aşamasında (Filistin’de) tökezlemiştir. Hedeflerinin önemli bir kısmına ulaşamamıştır. Gelinen süreçte genel tablo şudur: Bir. Gazze’nin işgal/ilhakı engellenmiştir. İki. ABD, Batı Şeria’nın ilhak edilmesine izin vermeyeceği yönünde garanti vermiştir. Üç. Gazze’nin “Arapsızlaştırılma” projesi başarısız olmuştur. Sürgün engellenmiştir. Dört. Bu süreçte İngiltere ve Fransa dahi Filistin devletini tanımıştır. Beş. En önemlisi… Garantörlük mekanizmasıdır. Yapılacak devam görüşmelerde… Eğer Gazze’ye uluslararası güç konuşlanırsa… Bu İsrail’in bir daha Gazze’ye saldıramayacağı anlamına gelir. Ve Türkiye Gazze’de garantör olarak konuşlanırsa… SDG üzerinden Türk sınırına gelmeye çalışan Tel Aviv için kaderin -ya da diplomasinin- cilvesi olacaktır.
SURİYE SAHASI BU STATÜKOYU TAŞIYAMIYORBu tablo İsrail’in bölgesel planının sonraki kademeleri için de yol gösterici olabilir (Irak’taki Haşdi Şabi varlığı ve İran’a yönelik yeni hazırlıkları bunun dışında tutuyorum.) Hatırlıyorsunuz… İsrail, Şam’a saldırdığında Suriye yönetimi Türkiye’den askeri destek talebinde bulunmuştu. Bunu “Ankara masaya silah koydu” diye yorumlamıştık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinin ardından bu konuda gelişmelerin olacağını da yazmıştık. Her ne kadar Şam yönetimi 10 Mart anlaşmasının öngördüğü yıl sonunu beklemek istese de Suriye sahası bu statükoyu artık taşıyamıyor. Halep’te geçtiğimiz günlerde çıkan çatışma bunun göstergesidir.
İsrail’in alanının daralması SDG’nin de elini zayıflatıyor. SDG, Şam üzerinde üçüncü taraf baskısı arayışındaydı. Suriye ile yapılan görüşmeleri Paris’e taşımak istemişti. Şam, Ankara’nın telkiniyle kabul etmedi. Saha hareketlenince ABD’li Barrack ve CENTCOM Komutanı Cooper, Mazlum Abdi’yi Şam’a getirdi. Görüşme sağlandı.
SDG’YE SON ÇAĞRI FIRSATIABD, tam olarak SDG çizgisinde durmuyor. SDG bu yüzden müzakerelere ABD, Fransa ve -artık- Körfez ülkelerinin de katılmasını istiyor. SDG’nin tüm planı ademi merkeziyetçilik ve silah bırakmamak üzerine. Şam’dan, Mazlum Abdi için Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay Başkanlığı istemişler. Bu da kabul görmemiş. Bir SDG yetkilisinin (İlham Ahmed), ”Türkiye’yi Şam’la yapılan müzakerelerde tarafsız arabulucu olmaya” davet ettiğini de haberlerde okudum. Bunlar şu anlama geliyor: SDG için de deniz bitmiştir. Üzerindeki zaman baskısı ağırlaşmaktadır.
Bu yüzden… MHP lideri Bahçeli’nin “İmralı SDG’ye yeni bir çağrı yapsın” teklifi -Komisyonun İmralı’ya gidip gitmemesi başka bahistir- zamanlama açısından doğrudur. SDG’ye silah bırakma, eşit yurttaşlar olarak Suriye’ye entegre olma konusunda alan açar. Bu fırsat değerlendirilmeli.

KAYNAK: YENİŞAFAK / YAHYA BOSTAN
Muhammet Arif Güreli Haber7.com - Editör

Editör Hakkında 1999 yılında İstanbul'un Ümraniye ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul'da tamamladı. 2022 yılında Üsküdar Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümünden dereceyle mezun oldu. İnternet Haberciliğine ilk olarak üniversite sıralarındayken kurduğu internet haber sitesiyle başladı. Kurduğu sitede, 1 yıl kadar sağlık, spor ve kültür kategorilerinde röportaj, özel haber ve analiz yazıları yazdı. Staj eğitimini ise Haber7.com'da tamamladı. Mezun olduğu 2022 yılından bugüne dek Haber7.com ailesinde başlıca gündem, siyaset, dünya, ekonomi kategorileri olmak üzere birçok özel haber, grafik ve video hazırladı. Haber7.com’da mesleki hayatına devam etmektedir.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
GÖNDER


