İtibarın cellatları ve teşhirin töreni
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Sıra hâlinde yürütülen insanlar…
Henüz mahkeme görmemişler. Henüz savunma yapmamışlar. Henüz suçlu değiller.
Ama çoktan yargılanmış gibiler.
Bir sabah kameralara “gösterildiler”
Belediye başkanıydı onlar. Sandıktan çıkmış, halkın rızasını almış seçilmişlerdi.
Ama şimdi, devletin kameraları önünde sıraya dizilmişlerdi.
Bunun adı hukuki bir süreç değil, itibarın infazıdır.
Ve bu, yeni bir şey değil aslında.
Tarihin hafızasında yankılanan eski bir ayin bu.
Antik Roma'da gladyatör oyunlarından önce zincire vurulan iktidar karşıtları ve isyancılar, şehir meydanında yürütülürdü. Kalabalık, alkışlarla eşlik ederdi bu törene. Bir gösteriydi bu. Bir mesaj.
İmparator sessizce haykırırdı:
“Karşımda duranları böyle dize getiririm.”
Ortaçağ’da suçun adı çoğu kez önemli değildi. Yeter ki suçlu görüntüsü verilsin.
İnsanlar şehir meydanında direklere bağlanır, taşlanır, alaya alınırdı.
Yargı değil, seyirlik cezaydı bu.
Yargılanmadan önce aşağılanmak, cezalandırılmadan önce lekelenmekti.
Çünkü mesele sadece bedeni cezalandırmak değil, bir düşünceyi halkın gözünde mahkûm etmekti.
Fransa’da devrim karşıtları sokaklarda suçları haykırılarak dolaştırılırdı.
Son durak: Giyotin.
Amaç bir kafa değil, bir fikri düşürmekti.
Çin'de ise Kültür Devrimi sırasında "karşı devrimciler" meydanlarda teşhir edildi. Boyunlarında suçlarını taşıyan pankartlarla yürütüldüler.
Özür dilemeleri isteniyordu.
Bu özürler, adaletin değil, iktidarın zafer şarkılarıydı.
Bugün Türkiye'de yaşanan bunların bir benzeridir.
Emniyetin çektiği, emniyetin servis ettiği görüntüler yayınlanıyor.
Devletin ajansı, devletin yargısından önce kararı veriyor.
Halkın seçtiği başkanlar, suçlu ilan ediliyor.
Henüz şüpheli oldukları bile unutulmuş.
Çünkü teşhir bir niyettir.
“Bakın” deniliyor, “biz istersek sizi böyle yürütürüz.”
Bu artık adli değil, sinematografik bir süreç.
Bir film sahnesi.
Senaryosu iktidar merkezinde yazılmış, figüranları polisler, başrolleri halkın temsilcileri olan bir politik kurgu.
Bu görüntülerde yalnızca insanlar yok.
Sandık yürütülüyor.
Seçme hakkı yürütülüyor.
Ve halka şu mesaj veriliyor:
“Senin seçtiklerin değil, bizim gösterdiklerimiz kalır ayakta.”
Bu çağda mahkemeler salonlarda değil, manşetlerde kuruluyor.
Kararlar hâkimlerden önce kameralarla veriliyor.
Ve teşhirin biçimi değişse de özü hep aynı kalıyor.
Korkutmak. Sindirmek. Diz çöktürmek.
Ama tarih, her teşhiri not eder.
Her itibar suikastının izini taşır.
Ve sonunda bir hakikat belirir o arşiv tozlarının arasından.
Adı bazen Spartaküs olur, bazen Danton, bazen Liu Xiaobo, bazen de Mustafa Kemal.
Ve her defasında bir sözle tamamlanır bu tarih.
"Zulümle abad olanın, ahiri berbad olur."


