SonTurkHaber.com
close
up
İttihatçılar Siyonist amaçları hoş karşılamazdı Sözcü Gazetesi

İttihatçılar Siyonist amaçları hoş karşılamazdı Sözcü Gazetesi

Sozcu sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.

Berat Karaaslan / Sözcü.com.tr ÖZEL

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya İttihat ve Terakki Cemiyeti için 'Türk siyasetinin laboratuvarıdır' ifadesini kullanmıştı. Siyaset tarihinin en temel süreçlerinden olan yıkılış ve kuruluş süreci, Cumhuriyet tarihimizde bugünleri de etkileyen derin izler bıraktı.

İttihat Terakki Siyonizm ile beraber mi hareket etti?

İttihatçılar Masonların Osmanlı'yı ele geçirmek için kullandığı bir örgüt müydü?

İttihat Terakki batılı emperyalistler tarafından mı desteklenmişti?

Belirli aralıklarla güncel siyasetin de tartışma konusu haline gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilgili bazı hususlara dair soruları 'İttihatçı Bir Fedai: Mülazım Atıf' ve 'İttihatçıların Kara Kutusu: Hürriyet Kahramanı' Ohrili Eyüp Sabri' kitaplarının yazarı Tarihçi, Yazar Talha Burak Ünlü yanıtladı.

"GÜNCEL SİYASETE ALET EDİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM"

1-) İttihat Terakki Cemiyeti hala siyasetin gündeminde. Siz bunu normal buluyor musunuz? Tarihe karışalı 100 yılı geçmiş bir hareketin bu denli güncel olması tarih yazıcılığını nasıl etkiliyor?

"Son dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne olan ilgiden dolayı kendi adıma mutluyum. İnsanlar bu cemiyeti merak ediyor, araştırıyor. Geçmişe göre gerek akademik gerek popüler yayınlarda bu konu daha sık işleniyor; “İttihatçılar, altı senede altı yüz yıllık imparatorluğu yıktılar”, “İttihatçılar vatanperver değillerdi, hainlerdi”, “İttihat ve Terakki, Osmanlı’yı yıkmak için kuruldu” gibi saçma ve temelsiz tabuların yıkıldığını görüyoruz. Sosyal medyada ve video paylaşım sitelerinde İttihat ve Terakki ile ilgili belgeseller ve “edit” olarak adlandırılan kısa video kesitleri konuya cazibe katan diğer unsurlar. Fakat tüm bunlar İttihat ve Terakki’nin tarihsel bağlamda ele alınması gerekliliğini ortadan kaldırmıyor. Sizin de söylediğiniz gibi İttihat ve Terakki Cemiyeti, son kongresini toplayarak kendini feshedeli 107 sene geçti. İttihat ve Terakki’nin izleri Millî Mücadele döneminde Karakol Cemiyeti, Yeşilordu Cemiyeti, Resmi Türkiye Komünist Fırkası gibi oluşumlarla devam etti, hatta Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal’e [Atatürk] planlanan İzmir Suikastı yargılamalarına kadar sürdü diyebiliriz. Güncel siyasi parti sözcüleri ya da genel başkanları da partilerinin günümüzdeki İttihatçılardan mürekkep olduğunu söylüyor. Bazı siyasiler de Sultan II. Abdülhamid’in günümüzdeki yansıması olarak zikrediliyor. Ben tarihe mal olmuş kişi ya da teşkillerin sorunuz özelinde ise İttihat ve Terakki’nin güncel siyasete alet edilmesini doğru bulmuyorum."

"ÖN YARGILARDAN DOLAYI İTTİHATÇILARI ÇALIŞMAYA BAŞLADIM"

"Tarih metodolojisinde “her olay kendi döneminin şartları göz önünde bulundurularak değerlendirilir” şiarı vardır, tarih bölümüne adım atan birinci sınıf öğrencisinin ilk öğrendiği şey budur. Tarihte hiçbir olay kendini tekrarlanamaz ya da başka bir deyişle tarih tekerrür etmez, tarihte zuhur eden olaylar biriciktir. İttihat ve Terakki’nin “öcü” olarak görülmesi, belli kalıplar içine sıkıştırılması, seveninin az olması, karmaşık yapısının anlamaya çalışılması bugün hala tarihçilerin ve araştırmacıların bu cemiyete teveccüh göstermesine vesile oluyor. Ben de bu ön yargılardan dolayı İttihatçıları çalışmaya başladım ve hem İttihat ve Terakki’de hem de Teşkilat-ı Mahsusa’da çalışan iki önemli İttihatçının biyografisini yazdım, üçüncüsü de yolda."

"JURNALDEN KORUNMAK İÇİN GİZLİLİK ZORUNLUYDU"

2-) Özellikle yemin ve cemiyete katılma ritüellerinin masonik örgütlerden taklit edildiğine dair çokça şey yazıldı. Sizce İttihatçıların masonlarla ilişkisi sadece biçimsel mi olmuştur yoksa bu ilişki İttihat Terakki Cemiyeti tarihe karışana kadar süregelmiş midir?

"- İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olunurken mistik ve sinematografik ögeleri barındıran tahlif/yemin törenleri yapılırdı. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan II. Abdülhamid’in istihbarat ve jurnal ağından etkilenmemek için üye alımını son derece gizlilik içerisinde yapmak zorundaydı. Bu yüzden cemiyete dâhil olmak için mutlaka bir referans/kefil gerekmekteydi."

"GÖZLER BAĞLANIR BİLMEDİĞİ YOLLARDAN DOLAŞTIRILIRDI..."

"Celal Bayar, Enver Paşa, Kazım Karabekir gibi İttihatçıların hatıratlarına bakıldığında yemin töreni hakkında malumat sahibi olunabilir. Cemiyete girecek kişi öncelikle gözleri bağlı bir şekilde bir at arabasına alınır, bilmediği yollardan birkaç defa dolaştırılır ve yemin töreninin yapılacağı eve getirilirdi. Tören için seçilecek ev herhangi bir İttihatçının evi olabilirdi. Üye olacak zat, eve geldiğinde ayrı bir odaya alınır ve kendisine son kez cemiyete katılıp katılamayacağı sorulurdu, cevap olumlu olursa yine şahıs gözleri bağlı bir şekilde yemin edilecek odaya getirilirdi. Sonrasında kırmızı kumaştan bir elbise giymiş ve siyah peçelerle yüzünü kapatan üç kişilik tahlif heyeti yemin metnini okur ve üye olacak kişi bu sözleri tekrarlardı. Yeni üyenin, sağ eli Kur’an-ı Kerim’e sol eli ise bir kama ya da revolvere konularak yemin ettirildikten sonra gözleri açılarak bu sinematografik manzarayı seyretmesi sağlanırdı. Bu işlemler temsili ögeler olmaktan ileri gitmedi."

"MASON LOCALARI GİZLİLİK İÇİN"

"Jön Türkler, II. Abdülhamid karşısında gizli kalmak için Mason Localarını kullandılar, Jön Türkler ve Masonlar arasında bağlantı kuranlardan biri örneğin Ali Şefkati Bey’dir. Fakat 1902 sonrasında bu izler pek görülmez. İttihatçıların içerisinde Mason olan kişiler olabileceği gibi bu İttihat ve Terakki’nin Masonlarla ortak hareket ettiğini ya da Masonlar tarafından kurulan bir teşkilat olduğunu göstermez.1908 senesinin Haziran ve Temmuz aylarında Kanun-ı Esasi’nin yeniden yürürlüğe sokulması ve Meclis-i Mebusan’ın yeniden açılması talepleriyle Makedonya dağlarına çıkan Enver, Resneli Ahmed Niyazi ve Ohrili Eyüp Sabri Beyler [Akgöl] gibi İttihatçılar, gittikleri köylerde halka toplu yeminler yaptırarak onları Cemiyet’e katmışlardır."

"JÖN TÜRKLER VE İTTİHATÇILAR KARIŞTIRILIYOR"

3-) Tevfik Çavdar Talat Paşa kitabında Ahmet Rıza'nın 1908 sonrası Sultan Abdülhamit'e yakınlaşmasının cemiyette rahatsızlık yarattığını yazmaktadır. Size göre Cemiyetin Paris ekibi ile Selanik ekibi arasında, hareket tarzı ve Abdülhamit'e bakıştaki sertlik anlamında farklılıklar var mıydı?

"- Müsaadenizle bu soruya cevap vermeden evvel birkaç kavramın ayrımını yapmak istiyorum. “Genç/Yeni Osmanlılar”, “Jön Türkler” ve “İttihatçılar” birbirlerine karıştırılıyor. Genç/Yeni Osmanlılar denilince anayasal düzeni parlamenter sistemi savunan Namık Kemal, Ali Suavi ve Ziya Paşa gibi isimler akla gelmelidir. Jön Türkler ise 1889’dan sonra Paris, Cenevre gibi Avrupa şehirlerinde faaliyet gösteren topluluktu. 1907’de Avrupa’daki yapı ve Selanik’te kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleşti. Bu oluşum da İttihatçılar olarak isimlendirilebilir. Mekteb-i Tıbbiyelilerin kurduğu İttihad-ı Osmani Cemiyeti, her ne kadar İttihat ve Terakki’nin kökeni olarak görülse de amaçları, teşkilat yapısı, yöntemleri İTC’den farklıydı. Ahmed Rıza’nın önderlik ettiği Jön Türklerin Paris şubesi ya da Mizancı Murad’ın önderlik ettiği Cenevre Şubesi II. Abdülhamid idaresine karşı bazı bildiriler ya da gazete yazılarıyla muhalefet etmeye çalıştı ve bu muhalefet oldukça pasif kaldı. Sultan II. Abdülhamid’in Avrupa’daki Jön Türkleri ikna çabaları neticesinde Mizancı Murad’ın yurda dönmesi Jön Türklerde büyük şok yarattı. Ahmed Rıza’nın tüm eleştirilere rağmen ne kadar tutucu olduğu ve Jön Türkler için gerçek bir lider olduğu o zaman anlaşıldı. 1902 Kongresinde Prens Sabahatdin ise adem-i merkeziyetçi ve teşebbüs-i şahsi fikirleriyle Jön Türklerin tamamında kabul görmedi. Sabahaddin Bey, II. Abdülhamid’in yabancı devletlerin desteğiyle tahttan indirilmesini ve devrimin kanlı olmasını savunuyordu. Ahmed Rıza, daha tutucu ve iç dinamiklerle muhalefetin başarıya ulaşmasını istedi ve Jön Türkler içinde bir ayrışma daha yaşandı. Jön Türkler perişan haldeyken onları ayağa kaldıracak, onları II. Abdülhamid’e karşı müzakere döneminden mücadele dönemine geçirecek kişi 1905’te önce Mısır’a ardından Paris’e geçen Bahaeddin Şakir Bey olacaktı."

(İttihatçı Bahaeddin Şakir)

"1907 SONRASI SİLAHLI MÜCADELE KARARI ALINDI"

"- 1907 Jön Türk Kongresinde Selanik’teki OHC ve Paris’teki Jön Türklerin birleşmesiyle yeni cemiyetin adı Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti olacaktı, bu noktada İttihatçıların yöntemi değişti, silahlı mücadele kararı alındı. Cemiyetin itici gücü bir başka deyişle dinamosu ordu idi. Özellikle Makedonya’daki 3. Ordu’yu arkasına alan cemiyet, subayları sayesinde başarıya ulaşacaktı. II. Meşrutiyet, büyük ölçüde Makedonya kadrosunun yani subayların bir başarısıydı. Ahmed Rıza’nın II. Meşrutiyet’in ilanı sonrası Sultan II. Abdülhamid ile yakınlaşması monarşi taraftarı olduğu anlamına gelmiyordu. II. Abdülhamid, ikna edemediği ve muhalefetten vazgeçmeyen kişilerin başını çeken Ahmed Rıza Bey’i bu dönemde kendisine yanlış tanıttıklarını söylemeye başlamış, Ahmed Rıza Bey’e övgü dolu sözler söylemişti. Hatta Ahmed Rıza Bey, padişahın halkın arasına karışması için ikna etmeye bile çalışmıştı, tüm bu gelişmeler Ahmed Rıza Bey’in II. Abdülhamid ile yakınlaştığı yönünde yorumlandı, bu süreçten sonra Ahmed Rıza Bey’den hazzedilmemeye başlandı ve Babıali Baskınından sonra İTC ile arası tamamen açıldı.

"İTTİHATÇILAR SİYONİST AMAÇLARI HOŞ KARŞILAMAYINCA İLİŞKİ BOZULDU"

4-) İttihatçılarla ilgili yapılmış tartışmalarda ve yazılmış bazı eserlerde Selanik'in kozmopolit yapısının etkilerini de görüyoruz. O dönem özellikle Rum ve Ermeni çetelerle mücadele edilirken Yahudilerle bir ittifak da göze çarpmaktadır. İttihatçılar ve Osmanlı Yahudileri arasındaki ilişki nasıldı?

"- Yahudi Cemaati, İttihatçıların muhalefetinin ilk dönemlerinden itibaren hareketi desteklemişti. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik merkezli bir hareket olmasının da bu durumda etkili olduğunu söyleyebilirim. Emanuel Karasu gibi isimler İttihatçılarla yakın dostluklar kurmuştu, Selanik’teki bazı localar kendisine bağlıydı ve bunları muhalefetin kullanımına açtı. Kendisi sonradan mebus da olacaktı. Sizin de söylediğiniz gibi Rum ve Ermenilerle olan ittifak kesilse de Yahudilerle olan ilişki olumlu anlamda gelişecektir. Yahudiler ve İttihatçılar arasındaki yakınlaşma II. Meşrutiyet’in ilanından sonra artacaktır; Filistin’de Yahudilere konulan bazı yasaklar bu dönemde kalkar. Fakat Yahudilerin bağımsız bir İsrail kurma amaçları anlaşılınca İttihatçılar bunu hoş karşılamayacak ve ilişkiler tam tersi yönünde bir ivme kazanacaktı. Nitekim sonradan Siyonistler, Birinci Cihan Harbi’ni Filistin’i İngiliz işgaline açmak için bir fırsat olarak gördü ve bu amaç için çalıştı.

"ABDÜLHAMİT İTTİHATÇILARA KARŞI, AVRUPA İLE İLİŞKİSİNİ KULLANDI"

5-) Paris döneminde Meşveret gazetesinin çıkartılmasının engellenmesi için Abdülhamit ve Fransa ve daha sonra da Avrupa ülkeleri arasında bir işbirliği ortaya çıkıyor. Fakat bazı tarihçilere göre durum tam tersidir. İttihatçılar için "Avrupa ve Siyonizm işbirlikçisi" diyenler de var. Size göre Avrupa ve Abdülhamit ilişkisi nasıldı?

"- Paris’te Ahmed Rıza Bey tarafından çıkarılan Meşveret, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organıydı; büyük maddi zorluklarla çıkarılmıştı. Ahmed Rıza Bey, az önce de söylediğim gibi II. Abdülhamid’in tüm ikna çabalarını sonuçsuz bırakan isimlerin başında gelmekteydi. II. Abdülhamid’in o dönem Fransa ile ilişkileri kötü değildi, kendi aleyhinde yayın yapan gazetelerin kapatılması için ilişkilerini kullandı. Paris’teki Polis Müdürlüğü, Ahmed Rıza Bey’in gazete ve bildiri yayınlamaya devam etmesi halinde 48 saat içinde Fransa’yı terk etmesini isteyecekti. Ahmed Rıza, Paris’te çalıştığı işten bile kovulacaktı. Ahmed Rıza Bey, Belçika-Brüksel’de bazı girişimlerde bulunsa da teşebbüsü burada da yasaklanacaktı. Ahmed Rıza Bey, hatıratında, bu günleri “Benim Paris’te bir senede yaşamam için harcadığım paranın miktarı Beyoğlu’nda bir hafiyenin bir gecede harcadığından azdı” sözleriyle anlatır. Ahmed Rıza Bey’e gazete çıkarması için para yardımını Mısırlı İzzet Paşa, Mısırlı Prenses Nazlı Hanım, Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa’nın oğlu Mehmet Ali Paşa gibi isimler yapmaktaydı."

"ABDÜLHAMİT'İN AVRUPA İLE ARASI İYİYDİ"

"İttihatçıların dış destek aldıkları aslında bir kara propagandadır. İttihat ve Terakki, Türkiye’nin bağrından koparak teşkil edilen millî bir cemiyettir. Her topluluğun içinde olduğu gibi farklı ideolojileri savunan kişiler hatta Prens Sabahaddin gibi uç örnekler vardır elbette. II. Abdülhamid’in bilinenin aksine Avrupa devletleri ile arası iyidir. Abdülhamid, idare-i maslahatçı, ileride problem oluşturabilecek meseleleri kendi yöntemiyle o gün için halleden bir yapıya sahipti."

RUS KONSOLOSA SELAM VERMEDİĞİ İÇİN İDAM EDİLEN ASKER

"Örneğin, Çarlık Rusya’nın Manastır’a atadığı Konsolos Rostkovski 8 Ağustos 1903 tarihinde şehirdeki Nüzhetiye Karakolu’nun önünde kendisine selam vermediği gerekçesiyle Jandarma Neferi Halim’i bazı kaynaklara göre tokatlar bazılarına göre ise Halim’e kamçıyla vurur. Halim de bunu gururuna yediremeyip konsolosu öldürür, Rus baskısı ve korkusuyla apar topar tertip edilen mahkeme sonucunda Halim ve olayı engellemediği gerekçesiyle Abbas adlı neferler idama mahkûm edilir. Az önce de söylediğim gibi sorunlar maalesef bu şekilde ötelenmiştir. Yabancı devletlerle ilişkiler konusunda bir padişahla Avrupa tarafından tanınmayan ve gücü test edilmeyen bir cemiyetin denk tutulması elbette yanlış, dolayısıyla İttihatçıların Avrupa destekli olduğu bir şehir efsanesinden ibaret, 1908’e kadar haklarında neredeyse bir şey bilinmiyor."

"İTTİHAT TERAKKİ DE ESAS ORDUDUR"

6-) Bazı tarih çalışmalarında Dr. Nazım ve Dr. Bahattin Şakir gibi ile İttihatçı önderler arasında ilk sıralarda yazılır. Fakat bu isimleri cemiyetin meşhur 3 lideri arasında göremiyoruz. Doktor Nazım ve Bahattin Şakir bu kadar hayati konumdayken neden Enver-Cemal-Talat üçlüsü öne çıkmaktadır?

"- İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir lideri yoktur fakat doğal olarak ön plana çıkan bazı “liderleri” vardır. Doktor Nazım ve Doktor Bahaeddin Şakir Beyler gibi isimler Jön Türkleri Paris’te ayağa kaldıran birer dinamik güç olmuşlardır. Doktor Nazım Bey, 1908 Devriminin arefesinde yaptıklarıyla devrimin başarıya ulaşmasında da önemli bir rol oynayacaktır. Fakat şu unutulmamalıdır ki İttihat ve Terakki’yi İttihat ve Terakki yapan ana unsur az önce de belirttiğim gibi ordudur. Doktorlar grubu bu yüzden İttihatçılar içinde biraz daha arka planda kalmışlardır. 1909’da zuhur eden 31 Mart İsyanının bastırılması için Rumeli’den gelen Hareket Ordusu, ordunun önemini bir kez daha ön plana çıkaracaktır. Kolağası Resneli Ahmed Niyazi, Kolağası Ohrili Eyüp Sabri [Akgöl], Mülâzım Atıf [Kamçıl] gibi isimler de II. Meşrutiyet’in ilanında yaptıklarıyla yıldızı parlayan ve “Hürriyet kahramanları” olarak anılan isimlerdir. Hatta suikast sonucu öldürülmese Resneli Niyazi Bey de Eyüp Sabri ve Atıf Beyler gibi belki de uzun yıllar İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne hizmet edecek, Merkez-i Umumi’de bulunacak ya da Teşkilat-ı Mahsusa’da faaliyet gösterecekti fakat olmadı."

"MERKEZ-İ UMUMİ 3 PAŞA'YA MUHALİF KARARLAR ALABİLİRDİ"

"Enver Bey az önce saydığım isimlerden biriydi fakat hem rütbesi gereği –ki Binbaşı- idi hem de sonraki gelişmelerle karizmatik bir lider duruma geldi.  Enver Paşa, “Hürriyet kahramanı” olmasının yanı sıra “Trablusgarp kahramanı” ve “Edirne fatihi” idi. İttihatçıların fedaileri şubesi çoğu zaman onun kararlarını destekledi. Cemal Paşa da hakeza asker kökenli İttihatçılardandır. Bağdat Valiliği ve Arap milliyetçiliğine karşı uyguladığı politika onu parlatır. Babıali Baskını sonrası İstanbul Muhafızlığına getirilen Cemal Paşa, 1914 Şubat’ında Bahriye Nazırı olacaktır. Talat Paşa, asker kökenli olmamasına rağmen Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan, Meşrutiyet’in yeniden ilanı için son derece faal olarak çalışan isimlerdendir. Babıali Baskınındaki rolü ve güven veren aklı sayesinde saygı duyulan bir devlet adamı haline gelecektir. Aslına bakıldığında bu üç isim her ne kadar İTC içinde ön plana çıkmışsa da Merkez-i Umumi’de onların aleyhine karar beyan edilebiliyor ve onlara karşı gelinebiliyordur. Enver, Cemal ve Talat Paşaların Cihan Harbi yıllarında karar verici mekanizmada bulunmaları, İttihatçıların bu yıllarda II. Meşrutiyet’in ilk yıllarındaki gibi bir denetleme değil, tam iktidar döneminde bulunmaları onları daha da sivriltecektir. Fakat yine de İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde en az Enver, Cemal, Talat Paşalar kadar önemli birçok isim bulunmaktadır. Onların ön plana çıkması sizin saydığınız Bahaeddin Şakir, Doktor Nazım ya da diğer İttihatçıların önemini azaltmaz. Ziya Gökalp, Kara Kemal, Cavit Bey, Ohrili Eyüp Sabri, Halil Kut, Ömer Naci, Ürgüplü Hayri Efendi ve daha niceleri, hepsi çok önemli isimlerdir."

"1907'NİN FARKI ORDUNUN KULLANILMASI KARARIYDI"

7-) 1907 yılında düzenlenen ikinci Jön Türk kongresinde Abdülhamid karşıtı bütün ayrılıkçı çeteler Ermeni örgütler de dahil edilerek bir ittifak kurulduğuna dair de tarih kitaplarında yazılan ifadeler var. Sizce bu kongre ve bu beraberlik nasıl oldu?

"- Az önce bahsettiğim gibi 1902 Kongresi Jön Türkler için bir hüsran olmuştu ve bu dönemde Jön Türklerin arasında birçok kırılma ve ayrışma yaşandı. Uzun bir süre pasif kalan Jön Türkler, 1907 Kongresinde strateji değişimine gidecekti. Kongre, 27 Aralık 1907 tarihinde Ahmed Rıza, Prens Sabahaddin ve K. Malumyan’ın ortak başkanlığında açıldı. Prens Sabahaddinciler (Adem-i Merkeziyet ve Teşebbüs-i Şahsi Cemiyeti), Terakki ve İttihat mensupları ve Ermeni Taşnaksutyon Cemiyeti toplantıya katılan bazı oluşumlardı. Bulgar, Rum ve Arnavut Cemiyetleri kongreye katılmamıştı. 1907 Kongresini 1902 Kongresinden ayıran başlıca fark silahlı yani kanlı bir mücadelenin yapılma kararının alınmasıydı. Yani açıkça II. Abdülhamid idaresine karşı ordunun kullanılmasına karar verildi. 1902’de alınan dış müdahale olmaması kararı tekerrür etti. İttihatçılar, 2. Jön Türk Kongresinde oldukça temkinliydi, örneğin ihtilal yolunda dış müdahale olmasını istemiyorlardı ya da Terakki ve İttihat’ın onayı olmadan hiçbir örgütün inisiyatif alarak bir harekata girişmemesini istemişlerdi. Bu da anayasal düzen ve parlamenter sistem için ortak hareket edilse bile Türk olmayan cemiyetlere güven duymamalarının da bir kanıtıdır.

"1908 DEVRİMİ TAM OLARAK ZAFERLE SONUÇLANMADI"

8-) Özellikle liberal çevrelerde İttihatçılar ve hatta devamında Kemalizm için de dillendirilen "Topluma inemediler/tepeden inmeci kaldılar" eleştirileri var. Siz buna katılıyor musunuz? Sizce Devrim, Batıdaki gibi ezilen ve örgütlü yoksul halk kesiminin Osmanlı'da tam olmadığından mı halka inemedi yoksa Anayasa/Meclis kavramları ile tanışan kesimler Mektepli Harbiyeliler olduğu için mi halka inemedi?

"- İttihatçılar, 1908’de bir devrim yaptılar. Bu tartışmasız bir gerçektir. Bu konuda Sina Akşin’in aşağı yukarı şöyle bir sözü var: “Bir deveye saman çöpü yüklediğimizi düşünelim 1 çöp koyduk, 10, 500, 1000, 10.000… belki bunlar deveye zarar vermeyecek ama 40.001. çöp diyelim ki devenin belini kırdı.” Yani bir devrim olurken o zamana kadar gerçekleşen tüm olaylar o devrime katkı sağlamıştır fakat o devenin belini 43.001. çöp kırmıştır yani 1908’deki devrimi İttihatçılar yapmıştır.  Bu noktada devrimden ne beklediğimiz de önemlidir, İttihatçıların yaptığı devrim tam anlamıyla başarıya ulaştı demek elbette zordur fakat 1908 Devrimi Türk toplumu için birçok yenilik getirdi. Bir kere, çağdaş bir anayasal düzen ve parlamenter sistem geri getirilmiş oldu, malumunuz 1876’da mebuslar iyi iş çıkarsalar bile kısa süre içinde meclis 30 seneliğine tatil edilecekti. Eğitim alanında ciddi bir patlama oldu, Maarif bütçesinin bu dönemde altı katına çıktığını görüyoruz. Modern mekteplerden mezun olan “mektepli” sınıfı alaylıların yerine getirilmiş oldu. Orduda büyük bir dönüşüm yaşandı. II. Abdülhamid dönemindeki sıkı sansür kaldırıldı ve jurnalciliğin sonu getirildi."

"DEVRİM HALKA İNEMEDİ İNEMEZDİ DE"

"Fakat tabii ki sizin söylediğiniz gibi Osmanlı toplumsal anlamda bu devrime uyum sağlayabildi mi? Bence hayır. Okuma-yazma oranı zaten çok azdı, bu meselelerle ilgilenen kesim sınırlıydı, Osmanlı’daki modern dönüşüm İttihatçılardan önce de sınırlıydı İttihatçılardan sonra da toplumsal dönüşüm kolay olmadı. 31 Mart Vakası, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Birinci Cihan Harbi gibi talihsizliklerin ve zorlukların yaşandığı siyasal bir atmosferde tam anlamıyla, “Halkın tüm kesimlerine inebilen” bir devrim söz konusu olamazdı."

"TARİHİN SİYASETE ALET EDİLMESİ KUTUPLAŞTIRIYOR"

9-) Ülkemizde tarih yazıcılığı her dönem siyasetin konusu oluyor. Belki de bu aslında tarihin ve tarihçiliğin siyasi amaçlarla kullanılması sebebiyle ortaya çıkmış bir durum ve özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti gibi tarihimizin ve bugünün hala tartışılan kurumları bu konudan nasibini alıyorlar. Sizce ülkemizde İttihat Terakki üzerine yapılan tartışmalar siyasetin baskısından kurtulabilmiş midir? Bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz? Mustafa Kemal'in dediği gibi dersek, Güneş gibi doğup gurub ihtişamıyla batan İttihat Terakki'yi tarihe bırakabildik mi?

"- İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin siyasete alet edilmesiyle ilgili görüşümü ilk soruda söylemiştim. Bu sorunuza şöyle bir cevap verebilirim, ben artık İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni rahat bırakmamız gerektiği düşüncesindeyim. Tarihi siyasete alet edilmesi siyasi partilerin kitlelerini de kutuplaştırıyor. Bir kitle günümüzün II. Abdülhamid’ini destekledikleri bir kesim de günümüzün İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni destekledikleri yanılgısına düşüyor. Ben herkesin fikrine saygı duymakla birlikte olaylarla olguları birbirine karıştırdığımız düşüncesindeyim, umarım bu hatalardan vazgeçilir. Bugün İttihat ve Terakki’yi lanetleyenler II. Abdülhamid döneminde yaşasalar belki de İttihatçı olacaklardı. İttihat ve Terakki hatasıyla savabıyla tarihe mâl olmuş bir teşkil idi. Ruhları şad olsun."

Talha Burak ÜNLÜ

(Tarihçi, Yazar)

X Hesabı: @Talhaburakunlu

Talha Burak Ünlü'nün yayınlanmış kitapları:

En son güncellemeleri ve haberleri takip etmek için SonTurkHaber.com'ı izlemeye devam edin, biz durumu takip ediyor ve en güncel bilgileri sunuyoruz.
seeGörüntülenme:32
embedKaynak:https://www.sozcu.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 17 Mayıs 2025 21:53 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Didim’deki tabut binaları SABAH gündeme getirmişti! CHP’li belediyeden kaçak itirafı

16 Mayıs 2025 23:33see178

Alkollü sürücü polisten kaçtı, kaza yapınca yakalandı

16 Mayıs 2025 07:49see168

Simge Sağın’dan yürek burkan veda

16 Mayıs 2025 15:25see167

İçişleri Bakanlığı ndan 19 il için sağanak ve fırtına uyarısı Son dakika haberleri

17 Mayıs 2025 00:45see120

Meksika, ünlü YouTuber MrBeast’e tazminat davası açtı

16 Mayıs 2025 06:54see119

Tüneller imha ediliyor

16 Mayıs 2025 07:18see118

Temizlik artık daha kolay: Adım adım etkili ev temizliği planı

17 Mayıs 2025 09:40see117

Saraya bütçe dayanmıyor!

17 Mayıs 2025 05:57see116

İstanbul elektrik kesintisi olan yerler: 17 Mayıs 2025 Cumartesi İstanbul AYEDAŞ BEDAŞ elektrik kesinti sorgulama ekranı

17 Mayıs 2025 02:08see116

MAHMUT ÖVÜR Merkez ülke, terör ve siyaset

16 Mayıs 2025 07:02see115

Bu fotoğraf 20 milyon ödüllü terörist dolu Sözcü Gazetesi

16 Mayıs 2025 05:41see114

Diplomasinin kalbi neden Türkiye’de atıyor ?

16 Mayıs 2025 09:41see112

Amatöre kadar düşen Süper Lig efsanesi namağlup şampiyon

17 Mayıs 2025 10:44see112

Batman haberleri Batman da 6 yaşındaki çocuk kafasını korkuluğa sıkıştırdı 16 Mayıs 2025

16 Mayıs 2025 09:58see111

Okan Buruk tan UEFA Kupası sözleri: Umarım tekrar nasip olur!

17 Mayıs 2025 18:32see110

Zülfü Livaneli konserden seslendi: İmamoğlu nu ziyaret ettim hepinize selamları var

16 Mayıs 2025 23:11see109

İran: Uranyum zenginleştirmenin durdurulması kabul edilmeyecektir

16 Mayıs 2025 17:22see109

İstanbul da yapılan barış müzakereleri sonrası Ukrayna dan ilk açıklama

16 Mayıs 2025 13:26see109

Hindistan da facia: Yıldırım isabet eden 15 kişi öldü

17 Mayıs 2025 19:04see108

Türkiye’nin yükselen gücü

16 Mayıs 2025 09:16see107
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları