İyilik ve vefanın 85 yıl sonra buluşması Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Başkent Üniversitesi yayınlarından Bütün Dünya dergisinin ocak ayı sayısında boz urbalı köy kahramanları, köy enstitüsünün iç ısıtan öyküsünü Cemal Türkmen yazmıştı. Hikaye şöyle başlıyor.
Musa Uysal memleketi Çorum’un Mecitözü ilçesine bağlı köyünde Kastamonu Gölköy köy enstitüsüne okumaya gönderilecekti. Diğer köylerden gelenlerle hükümet binası önünde toplandılar. Kamyonla yola çıkacaklardı. Milli Eğitim müdürlüğündeki işlemler sırasında Musa Uysal’ın nüfus cüzdanının bulunmadığı anlaşıldı. Derdini nüfus müdürlüğüne anlattı ama kendisine bu durumda nüfus cüzdanı verilemeyeceğini öğrendi. Çaresizdi... Merdivenlerden inerken ağlamaya başladı. Kaymakamlığın önündeki ilk basamakta oturup gözyaşlarını elinin tersiyle siliyordu. Karşıdan gelen kaymakam Sabri Demir onun gözyaşlarını sildi, niçin ağladığını öğrendi. Milli Eğitim’de işlemlerini tamamlattırıp kendisi nüfus müdürlüğüne götürdü ve işlemlerini yaptırıp nüfus cüzdanını aldı, harçlık da verip onu kamyona bindirdi. Aradan yıllar geçti Musa Uysal öğretmen oldu ama adını bile bilmediği Mecitözü’nün 1940 yılındaki kaymakamını hiç unutamadı.
KAYMAKAMI ARADILAR
Musa öğretmenin 4 çocuğu oldu. Onlardan biri Profesör , ikisi doktor biri öğretmendi. Hepsi de babalarının okumasını sağlayan kaymakamı bulmak ya da vefat ettiyse yakınlarıyla tanışıp teşekkür etmek istiyorlardı. İçişleri Bakanlığı’na gittiler. Kaymakamın adını öğrenmek mümkün olmadı. Çorum Mecitözü’nden olan emekli mülkiye baş müfettişi Mahmut Esen üşenmedi, yıllar öncesinin Resmi Gazetelerini buldu. Onları inceledi ve kaymakamın Sabri Demir olduğunu öğrendi. Bu bilgiyi Musa öğretmenin çocuklarıyla paylaştı. Mahmut Bey’in çabalarıyla rahmetli kaymakam Sabri Demir’in torunlarına ulaşıldı. Musa öğretmenin evlatlarıyla Sabri Bey’in torunlarını Ankara’da buluşturdu.
Bu az rastlanır yaklaşım, sevginin, dostluğun, dayanışmanın, vefanın yok olmaya başladığı günümüz Türkiye’sinde; yapılmış bir iyiliğin 85 yıl sonra bile unutulmadığına örneğiydi.
Mahmut Bey, Atatürk’ün kaymakamının yaptıkları karşısında gözyaşlarını tutamamış böyle bir vefa ve iyiliğe aracılık yapmaktan büyük mutluluk duymuştu. Mahmut Esen bize şunları anlattı: ”Bu tür güzellikleri yaygınlaşması, unutulmaması, tüm ülkemize duyurulması, sadece aileler arasında kalmaması gerektiğine ve bu tür güzelliklere toplum olarak çok ihtiyacımız olduğuna içtenlikle inanıyorum.”
Çöplerin arasında bulunan 5 kilo külçe altınŞimdi olduğu gibi 1990’lı yıllarda da Türkiye’deki ithal ve ihraç mallarının işlem gördüğü yer ağırlıklı olarak İstanbul’du. 1980 öncesi sıkı gümrük kurallarından dolayı gelen ve giden malların önemli bir kısmı ambarlara konuluyordu. Gümrüklerde el konulan eşyalar, İstanbul’un birçok yerinde bulunan ambarlara tıka basa doldurulmuştu.
İstanbul Gümrükleri Başmüdürü Nazım Bilican, depolardan birini denetlerken içinde 50 araç olması gereken depoda hiç araç olmadığını gördü. Olayı Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi. Adnan Kahveci Maliye ve Gümrük Bakanıydı. Gümrükler Genel Müdürü de Mustafa Görson’du. Ambarların durumu Adnan Kahveci’ye anlatıldı. Kahveci, sıkça yaptığı gibi tebdili kıyafetle Sirkeci, Zeytinburnu, Salı Pazarı, Satış Gümrük Müdürlüğü ve Otomobil ambarlarını denetledi. Denetledikten sonra ambarların hızlıca boşaltılmasını istedi. 50 yıldan beri ambarlarda biriken eşyayı kısa bir süre içinde boşaltmak mümkün değildi. Öyle ki açık depoya konan bir otomobilin içinden ağaç bile çıkmıştı.
Adnan Kahveci’nin ambarları dolaşınca, bu işin üstesinden nasıl gelineceği konusunda morali bozulmuştu. Adnan Kahveci ve daha sonra Maliye ve Gümrük Bakanı olan Sümer Oral’ın konuyu ciddiyetle takip etmeleri ambarların boşaltma sürecini başlattı. Bunun için büyük bir ekip kuruldu.
DARPHANEYE TESLİM ETTİLER
Ekibin başına Başmüfettiş Asım Usanmaz getirildi. Satış Gümrük Müdürlüğündeki ambarların boşaltılması için de Sevilay Kadıgil görevlendirildi. Kedi büyüklüğünde farelerin cirit attığı ortamda çalışmaya başlanıldı. Bodrum kattaki çöp yığınlarından belediye işçilerinin kenara ayırdığı çürümüş kasa yanında çadıra sarılı torba içinde 5 kilogram külçe altın olduğu görüldü. Sevilay Kadıgil ve bu olaya tanık olan Gümrük görevlileri hiç düşünmeden altını, düzenledikleri tutanakla Darphane’ye teslim etti.
Başmüfettiş Asım Usanmaz’ın başkanlığındaki ekip de yine altın, gümüş, sigara, içki, ilaç dahil olmak üzere binlerce ton eşyayı tasfiye etti. Sadece bin kamyon malzeme, çöp olarak Halkalı Çöplüğüne boşaltıldı. Yüzlerce ton eşya, ekonomiye kazandırıldı.
SERA HANIMIN ANNESİ
İstanbul’un dört bir tarafına dağılan Gümrük depoları, diğer Devlet Kurumlarının da katkısıyla 2.5 ayda boşaltıldı. İstanbul’un prestijli yerlerinden olan şimdiki İstanbul Ticaret Odası, Zeytinburnu’ndaki lüks oteller ve İstanbul’un gurur kaynağı olan İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne dönüştürüldü.
Sevilay Kadıgil, TİP Milletvekili Sera Kadıgil’in annesidir. Gümrük çalışanları kamuoyunda zaman zaman hak etmedikleri şekilde eleştiriliyor. Ancak bu teşkilat mensupları, ellerindeki büyük olanaklara karşın, çoğu memur ve insani haysiyetlerini hep koruyarak zor koşullarda görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalıştıklarını da unutmayalım.


