İzmir de feministler Alevi ve Dürziler için bir araya geldi
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Dürzi bir gencin kaçırılması ile Dürziler ve sünni Arap aşiretler arasında çatışmalar başladı. Şam yönetimi Suveyda'da müdahale etti. Özellikle Golani tarafından seçilen kırmızı bandajlı kuvvetler bölgeye intikal etti. Şehrin kontrolünü kaybeden Şam yönetimine karşı İsrail de çatışmalara müdahil oldu.
İzmir’de “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi” öncülüğünde bir araya gelen kadınlar, Suriye’de Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve ona bağlı grupların Alevi ve Dürzi halklara yönelik saldırılarına tepki gösterdi.
Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapılan açıklamada, 12 binden fazla Alevi kadının kaçırılarak tecavüze uğradığı, köleleştirildiği ve fidye karşılığı pazarlık konusu edildiği vurgulandı. Kadınlar, Türkiye’de bu şebekelerle bağlantılı olduğu öne sürülen hesaplar ve telefonlar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek, yetkililere “Bu suça ortak olmayın” çağrısı yaptı.
Basın açıklamasını okuyan Aysel Önen, Suriye’de Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) kontrolündeki bölgelerde Alevi ve Dürzi topluluklara yönelik gerçekleştirilen saldırılara dikkat çekerek, “Kadınlar olarak bu soykırıma sessiz kalmayacağız” dedi.
Önen, savaş ve çatışma ortamlarında kadınların bedensel bütünlüğünün sistematik şekilde ihlal edildiğini belirterek, “Her savaşta, kadınların bedenleri bir savaş alanına dönüyor. Cinsel şiddet, işgalin ve tahakkümün bir aracı haline getiriliyor” ifadelerini kullandı.
HTŞ’nin Suriye’deki hakimiyetine ve bu sürecin bölgesel aktörlerle olan ilişkisine dikkat çeken Önen, örgütün kadın haklarını sistemli biçimde ihlal ettiğini vurguladı. Örgütün kadınları çarşaf giymeye zorladığını, ortaokul sonrası eğitim haklarını kısıtladığını, kadın kurumlarını kapattığını ve çocuk yaşta evlilikleri teşvik ettiğini söyledi.
Ayrıca, 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Alevi, Dürzi, Kürt, Arap Hristiyan, Şii, Ermeni ve Süryani topluluklara yönelik saldırıların yoğunlaştığını belirten Önen, bu saldırılarda özellikle Lazkiye, Tartus, Ceble, Hama ve Humus bölgelerinde binlerce kişinin hayatını kaybettiğini, kadınların kaçırılarak cinsel şiddete maruz bırakıldığı aktardı.
"GAZZELİ, ROJAVALI, İRANLI, SURİYELİ, ALEVİ, DÜRZİ, ERMENİ, SÜRYANİ, KÜRT TÜM KADINLARLA DAYANIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ"Önen, şu iddialarda bulundu:
"12 bini aşkın Alevi kadın ve kız çocuğu kaçırıldı, toplu tecavüze ve cinsel işkenceye maruz bırakıldı, köleleştirildi, zorla evlendirildi, satıldı. Türkiye’nin de desteklediği HTŞ ve yönlendirdiği cihatçılar tarafından. Fidye ödenmesi karşılığında teslim edilecekleri, aksi takdirde satılacakları ya da öldürülecekleri iddiasıyla ailelerine şantaj yapıldı. 27 Haziran 2025 tarihinde Reuters Haber Ajansı’nda yayınlanan haberde, kadın ticareti yapan ve fidye isteyen bu cihatçıların Türkiye’de de şebekelerinin olduğu açıkça belgelendi. Buna seyirci kalınmasından güç bulan çeteler, bugün aynısını Dürzi kadınlara ve çocuklara yapmaya başlıyor. Kaçırılan Alevi kadınların yakınları, fidyelerin İzmir’de ve Mardin’de bulunan kişilere ve şirketlere ait banka hesaplarına gönderildiğini ve Türkiye’de kayıtlı telefon numaralarından kadınlar için 1.500 ila 100 bin dolar aralığında para istendiğini aktarıyor. Bu konuda bir suç duyurusu yapıldığını biliyoruz. Biz de buradan soruyoruz: Bu hesaplar, telefon numaraları kimlere ait? Bu ülkeyi yöneten AKP ve MHP, “Devlet Başkanı” statüsüyle, kırmızı halılarda karşıladıkları cihatçıların sürdürdükleri Alevi soykırımı hakkında bir şey yapacak mı? Yoksa bu suça ortak olmaya devam mı edecek? Kadınların ganimet gibi alınıp satılmasına onay mı verecek, fidye isteyenleri mi kollayacak.
Türkiye’nin de dahliyle bu suç ilk kez işlenmiyor. Bundan tam 11 yıl önce, 2014’te, IŞİD’in Ezidilere yönelik soykırımı başladığında da 6 binden fazla kadın ve kız çocuğu kaçırılmış, köle pazarlarında satılmıştı. Yine Türkiye’den hesaplar, şebekeler söz konusuydu. Satılan kadınlar Ankara’ya, Antep’e getirilmişti. Yani Türkiye, bu kadın ticareti ağının bir parçası olmuştu. Daha sonra, Afrin işgal edildiğinde, BM raporlarına göre sadece 2018-2021 arasında binin üzerinde kadın Türkiye’nin desteklediği SMO tarafından kaçırıldı, tecavüze uğradı.
Biz bunu normalleştirmeyeceğiz. İçinde yaşadığımız, haklarımız, hayatlarımız için mücadele ettiğimiz bu ülkenin, kadınların bir mal gibi alınıp satılmasında, köleleştirilmesinde, Alevilere yönelik suçlardaki payına karşı çıkacağız. Çünkü bizim için barış, bu coğrafyada eşit ve özgür bir yaşam kurabilmek demek. Emperyalistlerin ve siyonistlerin siyasi, askeri ve ticari çıkarları için körüklediği bölgesel savaşın, derinleşen sömürünün ve soykırımın karşısında hayatları için direnen Gazzeli, Rojavalı, İranlı, Suriyeli, Alevi, Dürzi, Ermeni, Süryani, Kürt tüm kadınlarla dayanışmaya devam edeceğiz. Tüm kadınları Alevilere yönelik soykırıma, bu kapsamda da kadınlara yönelik suçlara karşı mücadeleyi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz."


