Kaderimizin çağrısı: Gelecek bin yılın imparatorluk serüveni başlıyor İhsan Aktaş
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, emperyalist devletlerin işgal etmediği neredeyse hiçbir kara parçası kalmamıştı. Müslümanların yaşadığı topraklarda yaşananlar tam bir felaketti. Uzak Doğu ülkeleri İngiltere, Hollanda ve Fransa tarafından; Orta Doğu İngiltere ve Fransa tarafından, bugünkü İran doğrudan İngiltere tarafından; Afrika'nın tamamı ise Batılı emperyalist ülkeler tarafından paylaşılmıştı. Savaş sonrasında doğrudan sömürge olmayan iki ülke Türkiye ve Afganistan'dı.
Batı sömürge imparatorluğu, sadece işgal etmekle kalmadı, milletlerin asil evlatlarını köleleştirdi. Modernleşme, gelişme, kalkınma ve daha sonra eklenecek demokratikleşme ideallerini milletlerin önüne koydu. Bu milletlerin aydınları köleleştirildi; gelişen, zenginleşen ve demokratik bir ortamda refah toplumuna ulaşan sadece sömürgeciler oldu.
Afrikalı bir siyaset bilimci, "Eğer Afrika'nın zengin kaynakları olmasaydı, bugünkü Avrupa medeniyetinden bahsedemezdik" demişti bir Afrika ülkesini ziyaret ettiğimizde.
Sömürge imparatorluğunun en küçük bir Afrika ülkesindeki köleleştirme modeline bakın; sonra alıp bu modeli dünyada kurulan imparatorlukların %70'ini kuran bu milletin kaderine bakın. Uygulanan zihinsel işgal ve köleleştirme metodu aynıdır.
Gözlerine mil çekilmiş, ufku karartılmış, kalbi kendi milleti hilafına kömürleşmiş sömürge bekçileri çoğu ülkede İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar adına kendi Müslüman ve gadre uğramış ahalisini zapturapt altında tuttu; onlara zulmetti. Sömürgecilerden daha zalim, daha gaddar davranarak hem Batı emperyalizminin işini kolaylaştırdılar hem de "bizden ancak köle olur, bizden bir şey olmaz" anlayışını kader diye beyinlere kazıdılar.
Medeniyetlerin yükselişi ve düşüşü tahterevalli gibidir; bir medeniyet gerilemeye başlayınca diğeri ilerlemeye başlar. Biz buna sünnetullah diyoruz. Batılı aydınlarımız sünnetullah kelimesini duyunca ne anlam verirler merak ediyorum. Sünnetullah, "Allah'ın evrende ve insanlık tarihinde belirlediği ve değiştirmeyip devam ettirdiği, doğal ve toplumsal kanunlar, düzenler, yasalar" anlamına gelir.
Sömürge tarihini, İkinci Dünya Savaşı'nda İngiltere ve Fransa'nın zayıflamasını ve hegemonyanın ABD'ye geçtiğini Yeni Şafak okurları en ince detayına kadar bilirler; çünkü işgal, sömürü ve kültürel emperyalizmin tarihi, karşı duranlar açısından doğrudan bizlerin maruz kaldığı tarihtir.
Osmanlı'nın son döneminden başlayıp bugüne kadar devam eden iki ana akım ülkemizde hep çatışa gelmiştir. Birinci grup, renk tonları ne kadar farklı olursa olsun, milletin kurtuluşunun Batı medeniyetine teslim olmaktan geçtiğini savunan gruptur. İkinci grup ise milletin milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcılarıdır. Onlar: Sait Halim Paşa'dan Nureddin Topçu'dan Erol Güngör'den Ziya Gökalp'ten Erbakan Hoca'dan Erdoğan ve Bahçeli'ye kadar uzanan çizgide, "Bu milletin değer açısından bir sorunu yoktur; biz tarihte büyük imparatorluklar kurmuş bir milletiz." Tunuslu Hayreddin Paşa'nın özetlemesiyle: "Devlet kurumları daha çalışkan, daha disiplinli; insanlarımız daha prensipli ve iyi eğitimli olursa, bizlerin Batılı devletlerden daha başarılı olup gelişmemizi tamamlamak için hiçbir noksanımız yoktur."
Pandemi sürecinde Türkiye'nin süreci bütün Batılı ülkelerden daha başarılı yönetmesi ve sağlık altyapısı ve bütün süreçleri devlet desteğiyle başarılı bir şekilde yönettiği günlerde, Tunuslu Hayreddin Paşa'dan bir paragraf alıntı yaparak başarıyı örneklendirmiştim.
Erdoğan Türkiye’si bir imparatorluk altyapısı kurdu. Bizi kavramlarımızdan o kadar korkar hale getirdiler ki, İngiltere için "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" ifadesini kullanan Batı kölesi aydınlarımız nirvanaya ulaşmış moduna girerler. Fakat kendi imparatorluklarımızdan bahsederken utanır, sıkılırlar.
Türkiye'nin kabuğunu kırdığı gün, tarihsel misyonu, milletin taşıdığı kodlar, jeopolitik konum ve bugünkü firavun düzeninin zulümleri, bu milleti tekrar adalet ve merhametle mazlum milletlerin hamisi olacağına işaret ediyor. Emperyalistler, bizim kör baykuşlarımızdan katbekat daha iyi biliyorlar.
Sayın Erdoğan, Cumhuriyeti demokratikleştirdi; geri kalmışlık sorununu çözdü; ülkenin altyapı ve kalkınma eksikliğini tamamladı. Küresel güçler, Gladyo ve FETÖ eliyle kontrol edilen vesayet düzenini yıktı. Anadolu'nun gadre uğramış insanlarını iktidara taşıdı. Kürtleri bu milletin asli ve eşit vatandaşı olarak gördü. Savunma sanayi yatırımları ile güçlü Türkiye ordusunun gücüne güç kattı. Tam bağımsızlık yolunda, küresel güçlerin Türkiye üzerindeki etkisini sonlandıracak adımlar attı. Irak, Libya, Afrika, Azerbaycan, Katar, Sudan, Ukrayna-Rusya savaşı vb. konularda küresel etki ortaya koydu.
Bugün PKK'nın kendini feshedip Türklerin ve Kürtlerin geçmiş bin yılda olduğu gibi geleceğe dönük bin yıllık bir serüven başlatması, Türkiye'nin kuruluşundan sonra ikinci büyük devrimidir.
Bir adım sonrası, emperyalizmin elinde inim inim inleyen diğer Müslüman milletlerle dayanışmadır.
Bu, bizim kaderimizin çağrısıdır.


