Kamu hizmetini kamu vermelidir
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Kamu hizmeti toplumsal yaşamın ortaya çıkardığı genel ihtiyaçların giderilmesi için yapılan çalışmalardır.
Bu çalışmalar kamu kurumları tarafından gerçekleştirilir.
Ancak son yıllarda özellikle 1980’lerden sonra neoliberalizmin de etkisiyle birçok kamu hizmeti yine kamunun denetiminde özel sektöre ihale edildi.
Kamunun finanse ettiği özel sektör kamu hizmeti vermeye başladı.
Dünyada ve Türkiye’de özelleştirme politikasının yaygınlaşmasıyla kamu hizmetlerinin şirketler tarafından verilmesi doğallaştı.
Özel sektörce yerine getirilemeyecek “tam kamu hizmeti” olarak tanımlanan iki hizmet vardır ki bu hizmetlerin kamu denetiminde de olsa özel sektör tarafından yapılması hizmetin niteliğiyle bağdaşmaz.
Bu hizmetlerin başında yargı ve milli savunma gelir.
Özel sektör mahkeme kuramaz, yargılama yapamaz.
Yargı hizmeti tam kamu hizmetidir.
Ülkenin savunulması da tam kamu hizmetidir. Bu nedenle özel sektör ordu kuramaz.
Son dönemde savunmada ve güvenlikte bile az da özel sektöre de alan açıldığı gözleniyor. Paralı asker ve iç güvenlikte özel güvenlik şirketleri gibi uygulamalar savunma ve güvenlik hizmetlerinin de tam kamu hizmeti olmaktan çıkmaya başladığının işaretleri sayılabilir.
Kamu hizmetleri ülke düzeyinde merkezi kamu kurumları, yerel düzeyde ise belediyeler tarafından verilir.
Ülke düzeyindeki birçok kamu hizmetinin özel sektöre verilmesi gibi yerel düzeyde de belediyelerin aynı yolu izledikleri görülüyor.
Ülke düzeyinde yol, köprü, havaalanı, elektrik santrali, barajlar eskiden devlet tarafından yapılırdı.
Şimdi bu hizmetler özel sektöre ihale ediliyor.
Ulaşım, sağlık, temizlik, çöp toplama gibi kamu hizmetleri de yerel düzeyde belediyeler tarafından verilirdi. Bu hizmetlerin de belediyeler tarafından özel sektöre ihale edildiği ve bu uygulamanın giderek yaygınlaştığı görülüyor.
Eğer bir ülkede demokratik kurullar tam olarak işlemiyorsa, denetim kurumları iyi çalıştırılmıyorsa, yargı tam bağımsız değilse, liyakatın yerini biat almışsa, kamu kaynakları iktidara yakın şirketlere aktarılıyorsa, haksız zenginleşmeye göz yumuluyorsa, kamu yararı değil sermayenin, eşin, dostun çıkarı gözetiliyorsa o ülkede yolsuzlukların, hırsızlıkların sonu gelmez.
Kamu hizmetinin özel sektör eliyle yürütülmesi; kamu yararı, etkinlik ve verimlilik açısından denetlenmeden yapılıyorsa ülke genelinde de yerel düzeyde de kamu kaynaklarının torpille, rüşvetle dağıtılması riski büyüktür.
Bugün etkin pişmanlıktan yararlanarak cezaevinden çıkan iş insanı Aziz İhsan Aktaş’ın suçlamalarıyla CHP’li belediye başkanları ve belediye yöneticileri cezaevine gönderildi, gönderiliyor.
Aktaş’ın şirketinin 500 civarında belediyeden iş aldığı, bunların 400’nün AK Partili belediyelere ait olduğu bilgisi milletvekilleri tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Şimdi bu kişinin ifadelerinden, başka bir kanıt olmadan CHP’li belediye başkanlarının tutuklanması, görevden uzaklaştırılmaları ve bazılarının yerine kayyım atanması demokratik, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmıyor.
Hukuk sistemimizde tutuklu yargılama istisna, tutuksuz yargılama esas olmasına karşın, belediye başkanları ve yöneticilerin delile dayanmayan ifadelerle tutuklanması da yargının en azından bir kısmının siyalaştığının göstergesi.
İktidar gücü kullanılarak CHP’li belediye başkanları ve belediyeler cezalandırılıyor.
Türkiye’nin böyle bir süreci bir daha yaşamaması için atılması gereken ilk adım kamu hizmetlerinin kamu kurumları tarafından verilmesidir.
İkinci adım ise bakanlıkların ve belediyelerin iktidar partisi, muhalefet partisi ayırımı yapılmadan ihale işlemlerinin çok ciddi biçimde incelenmesi ve denetlenmesidir.
Tabii amaç gerçekten kamu kaynaklarının, kamu yaranının korunması, vatandaşa en kaliteli hizmetin en ucuz şekilde sağlanmasıysa.

