Kanal İstanbul için hazırlanan bilirkişi raporu tartışma yarattı; “İnşaat depremi tetiklemez ama deprem Kanal İstanbul’u etkiler”
SonTurkHaber.com, T24 kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Mahsun Kılıç
Kanal İstanbul projesine verilen “ÇED olumlu” kararına karşı açılan dava kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu tamamlandı. 19'u profesör, 1'i doçent 21 uzman bilirkişi tarafından hazırlanan 400 sayfalık rapor, Danıştay 4. Daire’ye sunuldu. Raporda, projenin ciddi çevresel ve sismik riskler içerdiği, su kaynaklarının geri dönülemez biçimde zarar görebileceği ve kültürel varlıkların yok olabileceği ve yerel depremleri etkileyebileceği belirtildi. Deprem uzmanları ise hazırlanan bilirkişi raporunda ortaya konulan inşaat çalışmalarının “yerel depremlere” yol açacağı tespitinin doğru olmadığını ancak olası bir depremde Kanal İstanbul’un da yoğun biçimde etkileneceğini söyledi.
Kanal İstanbul Projesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen 17 Ocak 2020 tarih ve 5774 sayı “ÇED Olumlu” kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay 4. Daire'de açılan davada, bilirkişi raporu .
Prof. Dr. Görür: Deprem Kanal İstanbul’u etkiler ama kanal depremi etkilemezKanal İstanbul projesi için hazırlanan bilirkişi raporunda proje güzergâhı boyunca yapılacak hafriyat ve inşaat faaliyetlerinin yerel depremlere yol açabileceği tespitini değerlendiren deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, inşaat çalışmalarının depremi tetikleme yönünde etkisi olmayacağını belirtti. Görür, “Deprem, Kanal İstanbul’u tahrip eder. Deprem Kanal İstanbul’u etkiler. Kanal İstanbul’un yapım aşamasının depremleri etkileyebileceği ihtimali biraz zayıf çünkü su derinliği ve yayılımı fazla değil” dedi.
Bazı barajların deprem üretmede ve tetiklemede etkili olabileceğini belirten Görür, bu durumun derin ve yaygın su birikintisi nedeniyle olabileceğini belirtti. Barajların yer altı sularında basınç artışına neden olduğunu kaydeden Görür, “Bu basınç artışları ve azalmaları deniz suyu çekilmeleri veya artması depremlere neden olabilir ama Kanal İstanbul bu boyutta bir etki yaratacak yapı değil. Deprem kanalı etkiler ama kanalın yapılması depremi etkileme olasılığını arttırmaz” ifadelerini kullandı.
“O bölgeyi kaybederseniz tamamen su gider, kuraklık olur”Kanal İstanbul’un Karadenize açıldığı yerde Terkos Barajı olduğunu belirten Görür, kanal güzergâhındaki Sazlıdere Barajı’nın bulunduğu alanda, kuzeye kadar olan bölgelerde bazı fayların bulunduğunu ifade etti. Görür, “Doğrudan doğruya deniz kenarında, kıta yamacında çok aktif bir şekilde hemen Küçükçekmece’nin ağız tarafında, Kumburgaz fayı boşalırsa, hareket ederse bu faylar harekete geçebilir. Bu durum Kanal İstanbul’u etkileyebilir. Kanalın deniz tarafına yakın olan yerini nasıl yaparsanız yapın tahrip olur. Aynı zamanda bu bölge büyük ölçüde heyelan kayma ve kaya yuvarlanmasına neden olabilir. Çünkü bu faylar ile bu yapılar tetiklenmektedir. Birbirine etki etmektedir. O bölgeyi kaybedersiniz tamamen su gider kuraklık olur ve bölge aynı zamanda yaşanmaz hale gelir” diye konuştu.
Kanal İstanbul projesinin Küçükçekmece tarafında kıyı çizgisi ve kıta sahanlığı üzerinde aktif irili ufaklı fayların olduğunu belirten Görür, “Bu faylar Kanal İstanbul güzergâhı içerisine girmektedir. Küçükçekmece hatta Sazlıdere Barajı'na kadar gelmektedir. Bu faylar aynı zamanda o bölgedeki toprak kaymaları ve göçükleri de tetikler. Aktif faylar doğrultusu devam edince kendi içerisinde İstanbul’da deprem üretecek Kumburgaz fayı ile çatışmaktadır veya kesişmektedir” dedi.
“İstanbul’da deprem olursa Kanal İstanbul büyük ölçüde etkilenecektir”İstanbul’da deprem yaşanması halinde fayların harekete geçeceği ve Kanal İstanbul’un büyük ölçüde etkileneceğini kaydeden Görür, “İstanbul’da deprem olursa Güney kenarlarından Küçükçekmece’ye oradan Sazlıdere Barajına kadar olan yerler çok ciddi şekilde etkilenecektir. Buraların ve yeni yapılan yapıların ayakta kalması mümkün değildir” dedi.
“Terkos’u, Sazlıdere’yi ve Küçükçemeyi de kaybederisiniz”Görür, “Bütün İstanbul Kanalı boyunca olan yerlerde tuzlaşma meydana gelecektir. Çünkü deniz suyu bütün gözeneklerin içine girecek ve bu durum çökellerin içerisinde tuzlaşmaya neden olacak. Genelde yer altı yönüyle ve aynı zamanda yer bilimleri yönüyle pek yararı olmayan, zararı çok olabilecek bir proje olarak görülmektedir. Denizaltı suyunu, Terkos’u, Sazlıdere’yi ve Küçükçemeyi de kaybedersiniz. Aklınızı başınıza toplayın. Bence götürüsü getirisinden çok daha fazladır. Hiç yapılmazsa memleketin başı çok az derde girecektir ama bu barajı yapınca deniz yolunu yaparken daha fazla sorun meydana gelecektir” dedi.
Bilirkişi raporunda deprem ile ilgili ortaya konulan tespitleri sıralayan Yüksek Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, hazırlanan bilirkişi raporunun bu yönüyle bilimsel olmadığını kaydetti ve “Olası büyük bir depremde kanal yapısının hasar görme ihtimali değerlendirilmemiş. Kazı yapılıyorsa ve bunun üzerine inşaat yapılıyorsa depremi tetiklemez. Bu çok saçma, yok hükmünde bir tez. Dünya üzerinde böyle bir örnek yok” dedi.


