Kardeşimi oynamaya geldi görür görmez aşık oldum Giray Altınok ve eşi Cansu Diktaş’tan samimi açıklamalar
Hurriyet sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
◊ Sizin evde bayramlar nasıl geçer?
- Giray Altınok: İkimizin ailesinde de büyüklerle bayramlaşma ritüeli vardır. İzmir’e benim aileme de gitsek, Çorlu’ya Cansu’nun ailesine de gitsek, böyle bir sıraya dizilip büyüklerin elini öperiz.
- Cansu Diktaş Altınok: Ben küçükken bayramlarımız hep kalabalıktı. Onu yaşatıyoruz.
- Giray Altınok: Mutlaka ya onlarda, ya bizim ailede oluruz.
◊ Hangi aileye önce gidilir?
- Giray Altınok: Kurbanlar bizde, Ramazanlar onlarda!
◊ Unutamadığınız bir bayram anınız var mı?
- Giray Altınok: Anne tarafım Karşıyaka’daydı, baba tarafım Seferihisar’da. Eğer Karşıyaka’daysam, kuzenlerle bayram paralarını lunaparkta yerdik. Seferihisar’da da bir tostçu vardı, neredeyse bütün bayram paramızla tost yerdik. Bayram demek, kuzenlerle buluşmak ve özgür bırakılmak demekti bizim için.
- Cansu Diktaş Altınok: Ben küçükken hep ev ziyaretine giderdik. Herkes de el açması baklava yapardı. Şeker komasına girerdim!
◊ “Bayram harçlığı” dediğimde aklınıza ne geliyor?
- Giray Altınok: Cansu hâlâ alır. Babası 3-5 bir şey ateşlediğinde hiç itiraz etmiyor.
- Cansu Diktaş Altınok: Şimdi Emir’e verirler, onu alırım.
- Giray Altınok: Bayram harçlığı mükemmel bir şeydir. Çocuğun bir şey yapmadan para alması rüyasıdır ve bayram onu simgeler.
◊ Özlüyor musunuz eski bayramları?
- Cansu Diktaş Altınok: Ben çok özlüyorum.
- Giray Altınok: Duygusunu özlüyoruz herhalde.
Daha dertsiz, tasasız olduğumuz, ülkenin de daha mutlu olduğu günlerdi bence.
Şimdi bayram, tatile döndü.
- Cansu Diktaş Altınok: Şimdi herkes “Tatile nereye gitsek?” diye telaşa düşüyor.
EMİR HAYATIMIZI DEĞİŞTİRDİ
◊ Emir hayatınızda neleri değiştirdi?
- Giray Altınok: Bir şey değiştirmedi, hayatımızı değiştirdi!
- Cansu Diktaş Altınok: Ben daha sakinleştim gibi hissediyorum. Eskiden paniktim ve her şeyi çok kafaya takardım. Artık önemli olanın evladımın sağlığı ve huzuru olduğunu hissediyorum.
- Giray Altınok: Beni daha kaygılı biri yaptı. Çocuğundan bahseden, fotoğraflarına bakan insanların abarttığını düşünürdüm. Ama şimdi setteyken bile videolarını açıp izliyorum Emir’in. Çok özleniyormuş evlat hakikaten. Ama çok da deliren anne-babalardan olmamaya çalışıyoruz. Her şeyi biraz daha normal, akışında devam ettirmeye çabalıyoruz.
◊ Nasıl bir anne-baba oldunuz?
- Cansu Diktaş Altınok: Ben zaten Giray’la ilk tanıştığımda iyi bir baba olabileceğini hissediyordum ama bu kadar iyi olacağını düşünmemiştim. Normal hayatta da çok örnek aldığım bir insan. Genel kültürüyle, neşesiyle... Şimdi bunu çocuğa da yansıttığını görmek gurur verici.
◊ Size yardım ediyor mu?
- Cansu Diktaş Altınok: Geceleri bazen ben uyanamıyorum, o bakıyor. Her şeyi yapıyor. Altını da değiştiriyor, mamasını da veriyor.
- Giray Altınok: Keşke ben de aynı şeyleri söyleyebilsem! (Gülüyor) Şaka bir yana biz her şeyi Cansu’yla öğreniyoruz. Ama Cansu daha soğukkanlı. Bir şey olduğu zaman hem çocuğu hem beni sakinleştirebilen birine dönüşüyor. Çok özverili bir anne. Emir için de, benim için de çok büyük bir şans Cansu.
◊ Aynı evde, aynı mesleği yapan iki kişi... Evdeki sohbetler çoğunlukla ne üzerine olur?
- Giray Altınok: Sektörü çok konuşuyoruz. Sosyal medya üzerinden de birbirimize çok video atarız. Aynı mesleği yapmanın avantajları var. Mesela saatli bir çalışma takvimi olsaydı Cansu’nun, şunu anlatmak zor olurdu; “Ben saat 3’te, 4’te setteyim”. Allah’tan o konuda uyumluyuz. Dezavantajı ise şu; biri çalışıyorsa, diğeri çalışmıyorsa, işler çalışmayana kalır.
- Cansu Diktaş Altınok: Avantajları çok daha fazla. Birbirimizi anlayabiliyoruz.
‘PRENS’İN 3. SEZONUNDA ALTIN KELEBEK SÜRPRİZİ
◊ “Prens” dizisinin bir sahnesinde “Altın Kelebek’i bize vermezler” demiştiniz ama geçen yıl ‘en iyi komedi dizisi’ ödülünü kazandınız. O repliğiniz ve ödül aldığınız an sosyal medyada da çok konuşuldu. Şu an duygularınızı almak isterim...
- Giray Altınok: Valla tuzağımıza düştünüz mü diyeyim! İki taraf için de çok tatlı oldu. Aslında başta öyle bir replik yoktu. Sahnede kolyeler vardı, kolye üzerinden bir şaka çıktı. “Koyalım mı acaba?” diye Kerem’e sordum. İstiyormuş gibi olmasın diye de tereddüt ettim. Sonra “Neden istemeyelim ki ya?” dedim. Çünkü ben biraz hissediyordum. Sezon çok güzel geçiyordu. Ama hakkınızı verdik, üçüncü sezonu izlediğinizde görürsünüz. Onun bir devamı var bu sezon. Biz kimseyi teşekkürsüz bırakmayız!
KISKANMIYORUM GURUR DUYUYORUM
◊ Giray Bey şu sıralar çok göz önünde olan ve sevilen bir isim. Birçok mesaj geliyordur kendisine. Bu durum kıskançlığa sebep oluyor mu?
- Cansu Diktaş Altınok: Geliyordur muhakkak, bana göstermiyor.
- Giray Altınok: Benim telefonumun şifresini, her şeyini bilir, istediğine bakabilir.
- Cansu Diktaş Altınok: Benim kıskançlığım yok. Sadece gurur duyuyorum. İnsanların onunla fotoğraf çektirmesi, hayranlıkla bakıyor olmaları bana gurur veriyor. Benim beklediğim günler bunlardı zaten. O nedenle çok mutluyum.
- Giray Altınok: Biz bu konuları çok aştık Cansu’yla. 15 sene olmuş. Biz bütün yolu birlikte yürüdüğümüz için, yolun buralarına gelince böyle şaşıracak bir durumumuz yok bizim.
HERKES BANA ‘YENGE’ DİYOR
◊ Aldığınız en enteresan iltifat neydi?
- Cansu Diktaş Altınok: Bana DM’den biri şey yazmış; “Abla seneler önce nasıl bir kâğıt oynadıysan tutmuş. Sırrını bize de ver!”
- Giray Altınok: Markette bir gün biri enseme vurmuştu, “Vay benim prensim” diyerek. (Gülüyor)
- Cansu Diktaş Altınok: Ben Türkiye’nin yengesiyim zaten şu anda. Herkes bana “yenge” diyor.
DİZİ ÇEKMEK BİZİM İÇİN MANGAL YAPMAK GİBİ
◊ Beraber kamera karşısına da geçiyorsunuz. Çalışırken o profesyonelliği nasıl kuruyorsunuz?
- Giray Altınok: Kuramıyoruz ki! (Gülüyor)
- Cansu Diktaş Altınok: Bazen evde nasılsak sette de öyle oluyoruz. Sonra “Dur ya” deyip toparlanıyoruz.
- Giray Altınok: Mangal yapmak gibi bir şey dizi çekmek bizim için, çok eğleniyoruz.
TELEFONUMDA ‘CANSUYUM’ DİYE KAYITLI
◊ Evin romantiği hanginiz?
- Giray Altınok: Bizde romantik yok. Cansu hiç değil zaten. Ben arada romantiklik aşılamaya çalıştığım zaman da güldürür beni. Biz o romantiklikle eğlenen bir çiftiz.
- Cansu Diktaş Altınok: Mesela çiçek alır gelir, ben “Ne kadar para verdin buna” filan derim.
◊ Birbirinize nasıl hitap edersiniz?
- Giray Altınok: “Cansuyum” derim. Telefonumda öyle kayıtlı. İlk 2 sene Cansu Diktaş’tı, sonra değiştirdim.
KARDEŞİMİ OYNAMAYA GELDİ GÖRÜR GÖRMEZ ÂŞIK OLDUM
◊ Sizin aşkınız nasıl başladı?
- Giray Altınok: O zamanlar İstanbul’da çok yeniydim ben. Bir internet dizisi yapıyorduk YouTube için. Cansu bir bölümde bize eşlik etmek için gelmişti, kardeşimi oynamaya. O zamanki kıvır kıvır, röfleli saçlarıyla. Kapıdan girdi, ben görür görmez dedim ki; tamam, ben kontağı kapatıyorum arkadaşlar!
- Cansu Diktaş Altınok: Bizimki ilk görüşte aşktı. Ben de öyle hissettim.
- Giray Altınok: O akşam eve gitmesin istedim. Set bitti, “Bir yerlere gidelim mi, ister misin?” dedim. Panikten onu Tophane’de okey oynamaya götürdüm. Okeyde eştik ama! İlk eş olduğumuz yer orasıydı. (Gülüyor)
◊ Kaç yıl oldu?
- Cansu Diktaş Altınok: 15’e giriyoruz.
◊ Komedi yapanlar normal yaşantılarında daha ciddi olabiliyor. Sizde öyle bir durum var mı?
- Giray Altınok: Biz hiç ciddi değiliz, çok komiğiz. Bazen böyle karnımız ağrıyana kadar gülüyoruz.
- Cansu Diktaş Altınok: Ciddi olmamız gereken yerlerde bile ciddi değiliz.
- Giray Altınok: Mesela gece tam uyuyacakken birimiz bir şey söyler, yarım saat ona gülüp öyle uyuruz. “Evime geldim, şaka modumu kapatıyorum” diye bir şey yok.
- Cansu Diktaş Altınok: Umarım çocuğumuz da espri düzeyi yüksek biri olur. Şakalara biz gülüyoruz, çocuk ciddi bakıyor.
- Giray Altınok: Çocuk Cansu’yu gördüğünde gülüyor. Beni gördüğü zaman morali bozuluyor!
ÇOK MUTLU BİR BAYRAM OLSUN
◊ Okurlara nasıl bir bayram mesajı vermek istersiniz?
- Cansu Diktaş Altınok: Bayram aile demek. Herkese ailesinin huzurunu, güvenini sağladığı, mutlu hissettiği bayramlar dilerim.
- Giray Altınok: Toplum olarak elimizde kalan nadir güzel zaman fırsatlarından biri bayram. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hayat bir devinim. Yenisini eskisi gibi yaşamak en büyük şansımız olur. Yeni bir bayram bilinci olsun gerekiyorsa ama iyilikten, barıştan yana bir bayram yaşatmak için herkes önce kapısının önünü süpürsün. Sonra etrafın ne kadar temiz olduğuna bakarız. Aileden başlayarak mutlu bir bayram olsun, bu mutluluk topluma yayılsın isterim.
GÜLMEYE GERÇEKTEN ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
◊ Türkiye’de mizahı en çok sevilen isimlerdensiniz. İnsanların yüzünde o tebessümü oluşturabilmek size ne hissettiriyor?
- Giray Altınok: “Gülmeye çok ihtiyacımız var” cümlesi, hakikaten bizde çok gerçek. Çok insanın mutsuz olduğu, gelecek kaygısı taşıdığı bir dönemde, tebessüm ettirecek işler yapabiliyorsak, bu bizim için yeterli. Alanımız genişledikçe “Oh biz ne kadar hayran kazandık” demekten ziyade, ne kadar insanı güldürüyoruz, ne kadar insanın hayatına bir anlık da olsa mutluluk aşılayabiliyoruz, ona bakıyoruz.
◊ Çok linç yediğinizi söylemişsiniz. En komiği hangisiydi?
- Giray Altınok: Ben imla hatasından linç yedim. Bir tweet atmışım, “Direk olarak şöyle” diye yazmışım. “Abi o direk değil, direkt” diyenler, “T yazamıyorsan senaryo da yazma” diyenler... Bir sürü yorum geldi. Ben bir programda “Linç yemiyorum” demiştim, bilet kesiyorum artık “Sıradaki lincim hoş geldin” diye!
◊ Olumsuz yorumlar moralinizi bozuyor mu?
- Giray Altınok: Ülkemizde bazı şeylerin ayarı yoktur; övmenin de, yermenin de. Bir şey çok övüldüğü zaman da benim için çok şey ifade etmiyor, yerin dibine sokulduğu zaman da. Ben rölantide biriyim. Yaptığım işle ilgili yorum neyse ona bakıyorum. Sosyal medya bambaşka bir dünya. Dünyalar yıkılıyor, kuruluyor, bir şeyler oluyor, sokağa bir çıkıyorsun, oranın gerçekliği aslında sokakta yok.
UÇABİLECEĞİMİ GÖRMEK İÇİN YUVADAN ATLAMAM GEREKİYORDU
◊ Sizi “Güldür Güldür”le tanıdık, şimdi mizaha yön veren isimlerden biri oldunuz. Böyle bir noktada olmayı hayal ediyor muydunuz?
- Giray Altınok: Benim hep kendi yazdığımı oynamakla ilgili bir derdim vardı. Ama oraya geçiş için de adımın, yüzümün bilinmesi gerekiyordu. “Güldür Güldür” ve “Buyur Burdan Bak” bana bu kapıyı açtı. Kendi işlerimi çekmeye başlayınca zaman sıkıntısı başladı, müsaade istedim. Uçabileceğimi görmek için yuvadan aşağı atlamam gerekiyordu. O riski alan kuş olmak zordu. Bu noktada Cansu’nun desteği çok büyüktür. Yuvadan beni iten odur.
- Cansu Diktaş Altınok: Bir ekibin içindeyken kendini göstermesi zordu çünkü. Ben bir gün Türkiye’nin en iyi komedyenlerinden biri olacağına çok inanıyordum. Bunun için de artık doğru zaman olduğunu düşünüyordum.
◊ Komedide ilham kaynağınız var mıydı?
- Giray Altınok: Bence o çok da doğru bir şey değil. Şakayı yaparken, espriyi satarken benzer çünkü, önünü alamazsınız. Ama mesela “Seinfeld”, yazım tekniğimde ve mizahımda etkisi olan bir dizidir.
'PRENS' TUTMAZ DEDİLER KÖLE YAPIP İNTİKAM ALDIM
◊ Üç arkadaşınız “Prens”in senaryosunu okuyunca tutacağına inanmamış, siz yeni sezonda onları köle rolünde oynatmışsınız. Köle rolünden sonra ne yorum yaptılar?
- Giray Altınok: Evet ya canlarım! Biri zaten dizinin kurgusunu yapıyor; Oğuz, çok eski arkadaşım. Bir akşam evde toplandık. Eğlenmediler. Eğlenmeyebilirler ama insan en yakın arkadaşından “Aslanım benim” falan demesini bekler ya... O kadar iyi arkadaşız ki, yüzüme “Olmamış kankacığım” diyebiliyorlar. Moralim bozuldu ama “Prens” ikinci sezonda da sevildi. Bu sefer üçüncü sezonda bir hatıramız olmasın mı dedim. Bir geldiler sete, köle oldular! Bir de karlı bir güne denk geldi. 3 gün üst üste sete geldiler. Küçük bir intikam gibi oldu ama güzel bir hatıra oldu.
◊ Senaryo yazıyorsunuz, kamera önündesiniz, reklam yüzüsünüz... Çok yoğun bir dönemdesiniz. Peki hayatınızın en verimli dönemi diyebilir miyiz?
- Giray Altınok: En verimli mi bilmem ama en yoğun dönemi olduğu kesin. Benim de yorulduğum kesin. Çok göz önünde olmayı sevmem aslında. Ama işin tabii ki şöyle bir gerçeği var; bir şeyler iyi gidiyorsa teklif geldiğinde değerlendiriyorsunuz ve ailenizi de düşünerek yapıyorsunuz.
◊ “Prens” serisi devam edecek mi?
- Giray Altınok: 4’üncü sezonu yazabileceğimize inanırsak yazacağız. Ben Cansu’yla da çok konuşuyorum. O dönemlerde çok stresli, çok sinirli oluyorum. 1 hafta tek kelime yazmadan ofisten geldiğimizi hatırlıyorum. Çıkmıyor, bulamıyoruz hikâyeyi. O yüzden 4’üncü sezon için de iyi bir şey yakalarsak yazarız. Yakalayamazsak yeni bir şey yaparız, onun stresini yaşarız.


