Katar Suriye’yi hatırlamış mıdır acaba? Doha’ya İsrail Saldırısı
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
İsrail nazi devletinin Hamas’ı bahane ederek Körfez’in küçük ülkesi Katar’a düzenlediği hava saldırısı kimileri için herhalde şaşırtıcı olmuştur. Kolay değil, önemli küresel aktörlerin desteğine sahip, güvenli bir finans merkezi olan, bölgesel sorunlarda arabulucuk yapacak kadar diplomatik yeterliliğe sahip bulunan, “tarafsız” olarak kabul edilen Katar gibi bir ülkeye saldırmak cesaret isterdi kimilerine göre. Hiçbir saldırısına engel olunmayan, hukuk tanımaz, yayılmacı, terör devleti İsrail bir zamanlar dolaylı işbirliği yaptığı ülkelere bile saldıracak kadar gözü dönmüş bir halde oysa. Son saldırıya şaşıranlar da şaşılacak haldeler bu yüzden.
Katar da biraz, ABD/İsrail eliyle gerçekleştirilen, kendisinin de desteğiyle parçalanan Suriye’nin yaşadıklarını yaşasın biraz. Egemen bir ülke olarak sınırlarının bir başka ülke tarafından ihlal edilmesinin ne demek olduğunu da bir anlasın. “Devlet terörizmi” yoluyla egemenliğinin “bariz biçimde ihlali” nasıl bir şeymiş, şöyle bir hissetsin derinden. Ayıp olmasa “oh olsun” diyeceğim, anladığınız gibi.
Nazi devletin saldırısının gerekçesi baş müzakereci Halil al-Hayya da dahil olmak üzere Hamas'ın siyasi liderliğinin 2012’den beri Doha’da bulunmasıydı. Tıpkı Esad yönetimindeki Suriye’ye sık sık yaptığı gibi 15 savaş uçağıyla gerçekleştirdi saldırıyı İsrail. Saldırıda bir benzin istasyonunun yakınındaki bir konut kompleksi vuruldu, Katarlı bir güvenlik görevlisi ile al-Hayya'nın oğlu da dahil olmak üzere altı kişi yaşamını yitirdi. Ancak Hamas üst düzey liderlerinin hayatta olduğunu ileri sürenler de var.
Öncelikle belirtelim; Katar boyundan büyük işlere kalkışan, küçük “uşak devlet” olmanın bedelini ödüyor. Mezhepçi olmakla suçlanan Esad, sünni olan Hamas’a kayıtsız şartsız destek vermişken Katar, Filistin davasını desteklediği için değil, ABD’nin talebiyle Hamas siyasi bürosuna ev sahipliği yapıyordu. Yıllardır da örgüt ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmeleri yürütüyordu. Saldırının gerçekleştirildiği 9 Eylül’de Hamas müzakerecileri ABD destekli ateşkes önerisini tartışıyorlardı.
Mısır ile birlikte Gazze görüşmelerinde arabuluculuk yapan diplomatik bir güç olmasına karşın Katar’ın İran’la olan -aslında zayıf- bağlantıları da İsrail karşısında onu hedef haline getirdi belli ki. Katar da artık ülkesinde kimi barındıracağına,hangi ülkeyle ilişki kuracağına müdahale eden bir İsrail’le karşı karşıyadır. Tıpkı Suriye’nin olduğu gibi. Yaşattığını yaşıyor bir anlamda Katar.
Katar’ın başına geleceklerle ilgili değilim, hatta mümkünse beter olsun. Ancak Doha saldırısı, zaten kötü haldeki bölgenin istikrarını daha da fazla tehlikeye atacak. Öncelikle Katar, arabuluculuk çabalarını dondurabileceğini açıkladı ki bu Hamas’ı her yerde hem vuran hem de müzakereler sürdüren İsrail’in de ihtiyaç duyduğu bir “aracı”dan yoksun olması anlamına gelecek. İsrail’in gözü gerçekten dönmüş olmalı çünkü Katar'ın rolü olmadan Gazze ateşkes görüşmeleri çökebilir.
Saldırı karşısında Türkiye dahil kimi ülkelerin gürlemelerine aldanmayın. Asla “yağmayacaklar”. Körfez İşbirliği Konseyi’nin saldırının “ciddi sonuçları” olabileceği yolundaki uyarısını da ciddiye alan var mıdır emin değilim. Konsey üyesi Suudi Arabistan da BAE de İsrail’le normalleşmeyi biraz geciktirirler,o kadar. ABD'nin güvenliğine bağımlı olan Körfez ülkeleri, retorik ötesine geçemezler. Suudi Arabistan ile BAE için İran daha büyük bir tehdittir her zaman. Bu nedenle İsrail'in İran karşıtı tutumuna uyum sağlarlar sonuçta.
Askeri askeri gücü, diplomatik nüfuzu, küresel güç dinamiklerinin desteği varken İsrail’e kimse hiçbir şey yapamaz. Yıllık 3,8 milyar dolarlık ABD yardımıyla desteklenen bir ordusu var. Bu ona bölgesel erişimde kolaylık sağlıyor sürekli. ABD'nin desteği İsrail'in kalkanıdır her zaman. ABD Başkanı Donald Trump'ın saldırıyı “tek taraflı” olarak nitelendirip Katar'a üzüntüsünü dile getirmesine rağmen, İsrail’e hoşgörü gösterdiği ortada. Trump, saldırıyı durdurmak için Katar'a çok geç haber verdi örneğin.
Uluslararası hukukun belirsizliği de İsrail'in işine yarıyor. BM Şartı egemen devletlere saldırmayı yasaklıyor, ancak İsrail, Hamas'ın Ekim 2023 saldırısını gerekçe göstererek saldırıları terörizme karşı meşru müdafaa olarak sözümona haklı çıkarıyor. Uluslararası Adalet Divanı'nın Temmuz 2025 kararı, devletlik ihlallerini doğrudan ele almadı, hukuki boşluklar bıraktı.
Yani İsrail’in yapıp etmelerinde önü açık, eli serbest. Türkiye’nin, Katar’ın, Suudi Arabistan’ın, BAE’nin İsrail’e verecek cevapları yoktur.
Suriye’yi İsrail’e “teslim” edenlerin ne cevabı olur ki? “Sarı Öküz”ü vermeyeceklerdi.
Ha bu arada.. Parayla değil sırayla...
Bakalım yarın kime saldıracak İsrail?


