Kızı Ceren den Sırrı Süreyya Önder’in hayatını değiştiren kararını anlattı
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
3 Mayıs'ta tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ardından kızı Ceren Önder Kandemir, T24'te babası için duygu dolu bir yazı kaleme aldı. Kandemir, yazısında babasıyla olan özel anılarını, onun sanata ve hayata bakışını ve aralarındaki baba-kız ilişkisinin bilinmeyen yönlerini paylaştı.

Can yatur gâfil binâsı oldu virân bî-haber.
Dil bekâsın, dost fenâsın istedi mülk-i tenin,
Bir devâsız derde düştüm ah ki Lokmân bî-haber.
Bir ticaret kılmadım ben nakd-i ömr oldu hebâ,
Yola geldim lîk göçmüş cümle karbân bî-haber.
Çün “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ gârib,
Dîde giryân sine büryân akıl hayrân bî-haber.”
Babasının ölümle sık sık yüzleştiğini ve bu konuyu düşündüğünü anlatan Ceren Önder Kandemir, yazısının girişinde kullandığı Niyâzî-i Mısrî dizelerinin ardındaki hikâyeyi de paylaştı.
Kandemir, babasının ölümü bir sitem konusu olarak gördüğünü belirterek, “Yazının girişindeki Niyâzî-i Mısrî dizeleri ‘Ölürsem mezar taşıma yazdırın’ mesajı ile üç-beş yakın arkadaşına gönderdiği bir şiirdendir mesela. Bana göndermemişti, ben hasta olduğunu söylemesinden hoşlanmazdım. Ölümden bahsetmesinden de” ifadelerini kullandı.
"İNSANİ ÖLÜMDEN KORUYAN TEK ŞEY ECELİ"Babasının ölüm düşüncesiyle zaman zaman "cilveleştiğini" aktaran Kandemir, “Ölüm, onun düşünmediği bir konu değildi. Zaman zaman içini sıkıntıya boğan, zaman zaman cilveleştiği bir soru işaretiydi. Bazen gecenin bir yarısı bana telefon açtırıyor, bazen de hiç sevmediği kan tahlillerinden, tetkiklerden kurtulmasını sağlıyordu ölüm düşüncesi. Neticede kendisinin de dediği gibi, insanı ölümünden koruyan tek şey eceliydi.” cümlesiyle onun hayata bakışını özetledi.
Kandemir, babasının T24'te sinema yazıları yazmaya başlamasının ardında yatan nedenlerden birinin, siyasete olan mesafesi ve yazarlığa duyduğu özlem olduğunu belirtti.
Bu yazıların, aralarında özel bir ritüele dönüştüğünü şu sözlerle anlattı:
“Yazıyı yazıyor, daha bitirmeden bir telefon geliyor bize: ‘Evde misiniz, uyudunuz mu? Beş dakikaya sizdeyim.’ Beş dakika sonra bir mesaj daha: ‘Kapııııı.’ Hiç sohbete muhabbete girmeden koltuğuna oturup yeni yazıyı bize sesli okuma ritüeli.”ÖNDER'İN HAYATINI DEĞİŞTİREN KARARYazısında, babasının sinemaya adım attığı "Beynelmilel" filminin hazırlık sürecine dair çarpıcı bir anıyı da paylaşan Kandemir, o dönem 42 yaşında deterjan ticaretiyle uğraşan babasının her şeyi bırakma kararını anlattı:
"BURNUN KANASA İSTANBUL'A DÖNERİM"Aylar geçiyor, geceleri tıkır tıkır devam ediyor bizimki. Sonra bir gün “Konuşmamız lazım” diyor bana. “Ben işi bırakıp kitap yazacağım.”
“İyi” diyorum, yaz?
“Ama seni okuldan almam gerekecek, bir süre para kazanamayacağım.”
İyi diyorum, al?Okul da çok umrumdaydı. Beni iki sene gidebildiğim özel mi özel okuldan alıyoruz. Mahalledeki okula yazılıyorum. Mis. Zaten çok okul değiştirmişim, çok ev değiştirmişim, ruhum bile duymuyor.
Kitap ihtimali için heyecanlıyım.Baba diyorum, kaç satarsa bir daha başka iş yapman gerekmez? “Çooook” diyor. “Kitap satmakla olmaz o işler.”
Peki, olsun.
Filmin çekim sürecinde babasının ne kadar hassas ve kararlı olduğunu vurgulayan Kandemir, Tarsus'taki sete giderken babasının kendisine yaptığı "ciddi" konuşmayı aktardı:
“Bak kızi, bu film benim için çok önemli. Dünya yansa seti bırakamam ama burnun kanasa İstanbul’a dönmek zorunda kalırım. O yüzden sen de benimle sete geleceksin.”
Ceren Önder Kandemir, yazısını babasının aşka bakışını özetlediğini söylediği "Beynelmilel" filminden bir replikle noktaladı:
“Nasıl desem; desem sana dert, demesem bana dert. Keşke biz seninle aynı evde olsaydık, o zaman ben sana sabahlara kadar kayıt yapardım. İşte sen de bana kitap okurdun. Öyle bilinçlenirdik.”


