KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Gazze de yaşananlar Türk Askeri’nin adadaki varlığının önemini gösteriyor
Haberturk sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu'nda önemli bir çağrı yaptı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması gerektiğini söyledi, iki devletli çözüm formlüne bir kez daha işaret etti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da ABD'ye bir ziyaret gerçekleştirecek. 27 Eylül'de BM Genel Sekreteri Antonia Guterres ve Rum Lider Nikos Hristodulidis ile New York'taki üçlü Kıbrıs Zirvesi'ne katılacak. Bir yandan İsrail'in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne hava savunma sistemi konuşlandırma kararının yansımaları gündemde yerini koruyor. Tüm bu dış politika başlıklı gelişmelerin yanında adada da gözler 19 Ekim'de gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimine çevrildi. Tüm bu başlıkları Lefkoşa'daki Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi'nde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Habertürk'e değerlendirdi.
“KENDİ EGEMEN DEVLETİMİZİN ÇATISI ALTINDA OLMAK ZORUNDAYIZ”Emre Karaca: Son dönemdeki gelişmeler ışığında KKTC ile Rum Yönetimi arasındaki diyaloğu nasıl değerlendiriyorsunuz? İki devletli çözüm ihtimali ne aşamadır?
Ersin Tatar: Sürekli olarak Güney Kıbrıs ve yandaşları bizleri federasyon çerçevesinde bir anlaşma için müzakere masasına çekmeye çalışıyorlar. Çok baskı yapıyorlar. Bizim masadan kaçtığımız yok ama 1968’den 2017 Crans Montana dönemine kadar 50 küsür yıldan fazla dönem sayın rahmetli kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş dahil olmak üzere hep federasyon görüşmeleri yapıldı. Hiçbiri netice anlamadı. 2004'teki Annan Planı'ndan sonra Kıbrıslıların evet demesine rağmen Rumlar Avrupa Birliği’ne alındılar. Kıbrıs Türk halkına "evet deyiniz, dünyaya bağlayacağız, izolasyonlar kalkacak" demelerine rağmen verdikleri sözlerin yerine getirmediler. Dolayısıyla bambaşka bir durum söz konusu oldu. 20 yıldır artarak bizlere yönelik büyük bir haksızlık yapılıyor. Haksızlığın boyutları artarak devam ediyor. İzolasyon her gün arttırıyorlar. Mal- mülkte, direkt uçuş kısıtlamasıyla, ticaretle bize mağduriyetler yaşatıyorlar. Çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güçlenmesini istemiyorlar. Bizlere diz çökertmek istiyorlar. Çözüme zorlamak istiyorlar ancak onların koşullarında. Federasyon vasıtasıyla Türkiye’nin garantörlük haklarının ortadan kalkmasını, Türk askerinin adadan çekilmesini istiyorlar. Biz de bu yalnızlık içerisinde çok büyük tehlikelerle karşı karşıya kalırız. Son 20 yılda Bosna-Hersek’te, Suriye’de, Irak’ta, Ukrayna’da şimdi Gazze görüyoruz. 100 km ötedeki Gazze'yi her gün bombalıyorlar. Bu örnekler, Türk askerinin buradaki varlığının ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Bütün bunları halkımız görüyor. Kendi egemen devletimizin çatısı altında olmak zorundayız. (Rum tarafı) Buyursunlar gelsinler iki devletli bir çözüme çare bulalım anlaşma yapalım. Enerjidir, sudur, deniz etki alanlarıdır, hava sahasıdır her türlüsüne müzakere edebiliriz. Mesela bir örnek vereyim Türkiye cumhuriyeti Güney Kıbrıs’ı tanımıyor. Hava sahası ve limanları Güney Kıbrıs’a kapalıdır bu durum onlar için de büyük maliyettir. Gün gelir sağduyulu bir şekilde sorunlar çözülebilir. Gazze ve Filistin için iki devletli çözüm konuşuluyor. Bu kadar zulümden sonra dünya iki devleti gündeme getiriyor ve ülkeler birer birer tanıyor. Biz şimdi bu kadar zulümden sonra üniter devlete evrilecek bir federasyon anlayışını reddediyoruz.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Habertürk'ten Emre Karaca'ya konuştu. Fotoğrafta Emre Karaca (solda) Ersin Tatar ve Habertürk kameramanı Caner Dalgıç görülüyor
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sonrasında New York’a bir seyahatiniz olacak. Buradaki görüşmelerinizde bir ilerleme bekliyor musunuz?
Her yıl oraya gidilir ben yine o çerçevede seçim arifesi olmasına rağmen gidip devletimi ve halkımın haklarını koruyacağım, savunacağım. Her Eylül'de gider genel sekreterle görüşürüz, varlığımızı oralarda sürdürmeye devam ederiz. Yoğun bir dönemdeyim ama her yıl olduğu gibi orada olacağım.
“GÜNEY KIBRIS ADETA İKİNCİ İSRAİL OLMA DURUMUNA GELDİ”Güney’de İngiliz, Amerikan ve Fransız üsleri var. Şimdi de İsrail hava savunma sistemini getirdi. Bu yakınlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güney Kıbrıs ile İsrail yönetiminin vardığı bir anlaşmayla bu olabiliyor. Güney Kıbrıs kendisini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıtıyor ve onların haklarını hukukunu menfaatini halkına vermiş oluyor. Ama unutuyor ki Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs’ın garantörüdür. Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye’nin onayını almadan nasıl bu kadar Türkiye’ye yakın bir coğrafyada böyle bir sistemin konuşlanmasına müsaade eder? Bu da Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti fikrinden de uzaklaştığını tamamen Rum Yönetimine dönüştüğünün bir ifadesidir, kanıtıdır. Onlar da hareketleriyle iki devlete onay veriyorlar gibi bir pozisyona giriyor. İsrail'le anlaşma için Türkiye Cumhuriyeti’ne danışmaları gerekirdi, danışmadılar. Türkiye konuya ilişkin açıklama yaptı. Konuyu yakından takip ettiklerini söyledi. Böyle bir sistemin Güney tarafına kurulması bir tehdit de olabilir, güvenlik meselesi olarak değerlendirilebilir. Güney meydan okuyor ve adeta ikinci İsrail olma pozisyonuna gelmiş durumda. Ama Rum halkı da bu durumdan rahatsız. Güney’de turizm, hizmetler ve emlak sektörü çok önemlidir. Bu şekilde bunlara her türlü kucağını açtığında, sonuçları ağır olabilir. Ben herkesi sağduyuya davet ediyorum.
“TÜRKİYE’NİN İKİ DEVLETLİ SİYASETİ DEĞİŞMEZ”
19 Ekim'de KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben beş yıldır iki devletli siyaseti savunarak, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesini gerekliliğini savundum. Buradaki yatırımlara öncülük ettim. Diplomasi trafiğinde aktif oldum. Hem dünyadaki sesimizi arttırmaya çalıştım hem de Türkiye’nin güvenini kazanmayı amaçladım. Başarılı olduğumu düşünüyorum. Karşımızdakiler farklı bir senaryo ile adaylar çünkü onlar federasyonu savunuyor. Onlar Rumlarla ortaklığı savunuyor. Bir süre sonra Türkiye’nin burada garantörlüğü bırakıp askeri çekmesine razı olabilirler. Federasyon bu anlama geliyor artık. Dolayısıyla seçimlerde iki farklı siyaset anlayışı yarışacak.
Ha şimdi tabii diyecekler ki ‘bu müzakere edilir’ ama bunun müzakere edilecek bir yanı yok. Çünkü geçmişte yaşananlar var, Annan Planı vardır, Crans Montana süreci var. Hepsinde bu konular masaya o kadar üst perdeden gelmiştir ki hiç bir netice alınamamıştır. Rum tarafı da pozisyonunu giderek daha da katılaştırmıştır, özellikle 2017 Crans-Montana sürecinden bu yana. Bugün Christodulidis, ELAM gibi aşırı milliyetçi partilerin desteğiyle Cumhurbaşkanı oldu ve gelecekte de onların desteğiyle seçilmeyi ümit etmektedir. Dolayısıyla federasyon tezini savunacak birinin seçilmesiyle kendisi tabii Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayı ve aşırı sol ona her türlü destek vermekte, Türkiye’nin iki devletli siyaseti değişmez, bunu görüyorum, biliyorum, duyuyorum.


