Kobani davasının gerekçeli kararı açıklandı! Demirtaş için dikkat çeken ifadeler Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Kobani davasında, HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın yanı sıra HDP MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 36 kişi hakkında verilen hükme ilişkin 32 bin 630 sayfalık gerekçeli karar, 13 ay sonra açıklandı.
Davaya bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, kararını 16 Mayıs 2024'te açıklamıştı. Sanıklardan 12'sinin beraatlarına hükmedilirken, eski HDP Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş’a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl 3 ay, diğer sanıklara ise çeşitli sürelerle hapis cezası verilmişti. Firari 72 sanığın dosyaları ise ayrılmıştı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, hükme ilişkin 32 bin 630 sayfalık gerekçeli kararını 13 ay sonra tamamladı.
Demirtaş’a verilen cezaların gerekçesi toplam 560 sayfada açıklandı. Buna göre gizli tanık, tape kayıtları konusunda Demirtaş hakkında, Kobani dönüşü 30 Eylül 2014 tarihinde ve 5 Ekim 2014 tarihinde örgüt talimatına uygun şekilde Suruç sınırında, ''PKK’nin Kobani’ye
sıkıştığı dönemde ve örgüt organizesinde yaptığı açıklamalarının örgüt talimatında olduğu'' değerlendirilmesi yapıldı.
Güneydoğu’da terör örgütü PKK'ya karşı 8 Ağustos 2015’te başlayan ve 9 Mart 2016’da sona eren ve kamuoyunda ''Hendek Operasyonu'' olarak bilinen operasyonlardaki elde edilen delillerin Demirtaş açısından ''silahlı terör örgütleri ile bağlantısını açık biçimde ortaya koymakta hatta güvenlik güçleriyle çatışmaya giren örgüt mensuplarının eylemlerine katkı sağlama, kolaylaştırma anlamında onların isteklerini yerine getirmeye hazır olduğu”, "PKK/KCK terör örgütünün silahlı mensuplarınca gerçekleştirildiği, güvenlik güçlerinin yaşamını yitirdiği, çatışma ve şiddetin üst seviyede yaşandığı ve Türkiye'yi bölmeye matuf eylemler olduğu ilk derece mahkemeleri, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına yansıyan hendek olaylarında sanığın güvenlik güçlerinin huzur ve güven ortamını tesis etmesini engelleyici bir takım demeç, basın açıklaması veya gösteri yürüyüşü gibi eylemlerinin delillerde geçen eylem talimatlarına uygun olduğu'' tespitine yer verildi.
DEMİRTAŞ'IN DTK GENEL KURULUNA KATILMASI "ÖRGÜTLE BAĞINI GÖSTEREN DELİL" OLARAK KABUL EDİLDİGerekçeli kararda, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) faaliyetlerine ve Hendek operasyonu bağlantısına da yer verildi. Buna göre, Demirtaş’ın 2015 yılının Aralık ayında Diyarbakır’da katıldığı faaliyetlerin ''şiddet eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik en önemli DTK faaliyetlerinden olduğu'', 26 Mart 2016’da yapılan DTK’nın Olağanüstü Kongresi’nde yaptığı konuşmanın ''yapı içinde etkin konumda bulunduğunu gösterdiğinin kabul edildiği'' savunularak, şöyle denildi:
''Özerklik ve yerinden yönetim modellerine ilişkin deklarasyon yayınlamak fikir hürriyeti ve yasama sorumsuzluğu gibi Anayasal teminatlar kapsamında değerlendirilebilir. Ancak olay bakımından sanığın konuşma içerikleri ya da sonuç metni tartışma konusu yapılmamaktadır.
Örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Kuzey Kürdistan Parça Yapılanması altında faaliyet yürütmek üzere kurulan, Kürtlerin sözde kurucu meclisi olarak nitelenen, amacı, felsefesi, işleyişi vs hususlar itibariyle terör örgütünün yasal seksiyonlarından olan, bu anlamda gerçek
irade sahibinin örgütün tepesinde bulunan yöneticiler olduğu, sözde meclis /kurul/kongre adı altındaki yapılanma bünyesindeki varlığı kriminal kabul edilmekte, varlığını ve etkinliğini göstermek adına yapı bakımından en önemli faaliyetler içerisinde yer alması delil olarak değerlendirilmektedir. Bu anlamda eylemi ifade hürriyeti ve yasama faaliyeti kapsamında bulunmadığı anlaşılan sanığın doğal delege olarak DTK genel kurulunda bulunması, örgütsel faaliyet olduğu anlaşılan hendek terör eylemlerine sahip çıkarak halkın talebi gibi göstermeye
dönük bildirge yayınlanması şeklinde etkin ve yoğun DTK faaliyetlerinin örgütle bağını gösteren deliller olduğu kabul edilmiştir.''
Demirtaş’ın bazı terör örgütü üyelerinin cenazelerine katılmasının ''örgüte motivasyon sağladığı, örgütsel maksatla hareket ettiği, şiddeti kınamak bir tarafa meşrulaştırma görüntüsü oluşturduğu'' ileri sürülerek, bu nedenle ''ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirelemeyeceği'' ifade edildi.
Demirtaş’ın 27 Kasım 2010’da Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bulunan Fis köyünde terör örgütü PKK'nın kuruluşu dolayısıyla yapılan şenliğe katılması ise şöyle değerlendirildi:
''Sanığın PKK/KCK terör örgütüne aidiyetini, örgüte olan bağlılığını gösteren bir başka delil sanığın kuruluş kutlamalarına katılması eylemidir. Şiddetin başlangıç noktası; sivil -asker demeden yapılacak katliamların ilk organize edildiği yerin ve zamanın kutsanmasının demokratik bir toplumda yeri yoktur. Eylemin örgüt güdümünde yayın yapan haber mecraları üzerinden çağrılara konu olduğu dolayısıyla örgütün isteği doğrultusunda tertip edildiği, sözde Kürdistan şehitleri anısına topluluğun bir dakikalık saygı duruşunda bulunduğu, terörist başı Abdullah Öcalan ve örgüt bağlantılı şahısların posterlerinin açıldığı, PKK'yı simgeleyen flamaların bulunduğu, örgütü övücü sloganlar atıldığı yine örgütü övücü Türkçe ve Kürtçe şarkılar seslendirildiği böylelikle örgüt propagandasına dönüştüğü anlaşılan etkinliğin içerisinde olmanın da örgüt bağını işaret ettiğinde kuşku yoktur. Bu bakımdan sanığın aidiyetini, örgütle bağını, talimat ve emirlere açık olduğunu gösteren eylemin örgütsel bir
faaliyet olduğu anlaşılmıştır.''
Demirtaş’ın da yer aldığı heyet ile Kandil’e gidilerek yapılan görüşmeler ve 6 Ekim 2014’te başlayan Kobani eylemlerine ilişkin Demirtaş’ın rolü hakkında ise şu değerlendirmelere yer verildi:
''PKK/KCK yönetiminde Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurmaya dönük Kobani konusunda ortak hareket etme faaliyeti olarak görülen sanığın bu görüşme eylemleri, örgüt ile olan organik bağını ortaya koyduğu gibi örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiğini de göstermektedir.
PKK/KCK terör örgütünün Kobani bahanesiyle gerçekleştirmeye çalıştığı serhildan eylemlerine giden süreçte sanığın 09 Eylül ve 12 Eylül tarihleri arasında KCK ve PYD yetkilileriyle görüşmeler yaptığı, 19 Eylül tarihinde Kobani’ye geçerek örgüt safında çatışmaya girilmesi yönünde çağrı yaptığı, 30 Eylül tarihinde Kobani’ye geçerek yine PYD yetkilileriyle görüşme yapıp dönüşünde Kobani–Suruç sınırında basın açıklaması yaptığı, bu tarihte örgüt tarafından yapılması planlanan serhildan eylemleri için örgütün Türkiye sözcüleri tarafından kendisinin de çağrı yapmasının istendiği, 5 Ekim’de yine Kobani’ye dönük sınır açıklamasına katıldığı, sanığın 30 Eylül'de kendisine iletilen çağrı talimatına uygun hareket ederek eş başkanı olduğu partinin MYK toplantısına örgütün Türkiye sözcülerinden birinin katılımı ile örgüt çağrılarıyla paralel biçimde MYK çağrısı yapılmasında etkin rol oynadığı sabit görülmüştür. Bir bütün olarak sanığın Kobani olayları sürecinde örgütün
talep ve talimatlarına uyduğu kendi iradesini örgütün iradesine teslim ettiği anlaşılmıştır.''
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a ''devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma'' suçuna ''yardım eden'' sıfatı nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet suçundan 20 yıl hapis cezası verildi. Demirtaş hakkındaki "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlamasının ise "devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma" suçu kapsamında kaldığı belirtildi ve bu suça ilişkin ceza verilmedi. Demirtaş'a ''suç işlemeye tahrik'' suçu yönünden 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Mahkeme ayrıca Demirtaş'a Diyarbakır’da yaptığı Nevruz konuşması nedeniyle ''terör örgütü propagandası'' suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası, Diyarbakır’da ''halkı kanunlara uymamaya tahrik'' suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Demirtaş'a pek çok basın açıklaması ve konuşması nedeniyle verilen diğer cezalarla birlikte toplam 42 yıl hapis cezası verildi.
FİGEN YÜKSEKDAĞ'LA İLGİLİ KARARKobani davasının 13 ay sonra tamamlanan gerekçeli kararında eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında ''Terör örgütünün talimatlarına uyma, örgüt direktiflerini yerine getirme, kendi iradesini örgütün iradesine terk etme eylemleri ve HDP MYK toplantısına sözcü katılması gibi spesifik örgüt içi konumunu gösteren tespitler itibariyle siyasal alan merkezi içinde faaliyet gösteren örgüt üyesi olduğu anlaşılmaktadır'' değerlendirmesi yapıldı.


