Köy enstitülerini anlamayan Mansur Yavaş’ı anlayamaz
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Mansur Yavaş’ın eğitim odaklı vizyonunu anlamak isteyenler, önce Köy Enstitülerinin tarihsel misyonunu kavramalıdır. Çünkü geçmişten bugüne uzanan bu yol, köyden kente taşınmış bir aydınlanma hikâyesidir. Her ne kadar yarasalar karanlıktan beslense de, Mansur Başkan gençlerin yolunu her şeye ve herkese rağmen aydınlatmaya kararlıdır.”
Bugün öğretmenler için yeni eğitim öğretim yılı başlıyor. Daha önceden Sayın Mansur Yavaş’ın eğitime katkılarını ele aldığım yazılar yazmıştım. Bugüne de milyonlarca öğretmenin kalbine dokunabilmek ve onlara da umut olabilmek için bu yazı ile başlıyorum…
Bir zamanlar Türkiye’nin kırsalında bir kardelen gibi filizlenen Köy Enstitüleri yalnızca öğretmen yetiştirmek için değil; köy çocuklarını bilgiyle, sanatla, tarımla ve toplumsal sorumlulukla donatmak için kurulmuştu. Köy Enstitüleri için okul yalnızca bir bina değil, aynı zamanda köyün kendini dönüştürdüğü bir alan, öğrenmenin üretimle buluştuğu bir sahneydi. Öğrenci hem toprağı sürecek, hem kitabı okuyacak, hem de tiyatro sahnesinde rol alacaktı.
Köy Enstitülerinde köylü hem üretecek hem tüketecek, hem de kimseye muhtaç olmadan yaşayacaktı. Tıpkı Nazım Hikmet’in “Davet” şiirinde söylediği gibi:
“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın.
Yok edin insanın insana kulluğunu.”
Bu sistem, insanın insana kulluğunu ortadan kaldıran; köylünün kimseye el açmadan kendi ayaklarının üstünde yükseldiği, maraba değil yurttaş olduğu bir sistemdi.
Ne yazık ki bu hayal kısa sürede siyasetin, bürokrasinin ve çıkar odaklarının öğütücü dişlileri arasında sıkıştı. Çark o kadar büyük ve güçlüydü ki bu muhteşem Anadolu kalkınma fikri daha fazla dayanamadı ve 1950’li yıllarda Köy Enstitüleri kapatıldı. Bunun hem görünen hem de gizli nedenleri vardı. Aslında bu enstitüler ironik bir şekilde “çok başarılı, çok aydın, biraz da fazla bağımsız” oldukları için çıkar çevrelerinin baskısıyla kapatıldılar. Toplumun kendi aydınlık yolunu seçme şansı, siyasi kaygılar uğruna geri çekildi.
Aradan geçen yetmiş küsur yılın ardından bugün Ankara’da, insanın insana kulluğunu yok eden; eşit yurttaşlığı, kalkınmayı ve gelişimi merkeze alan bir yönetim anlayışı başladı. O yıllarda köylerde parlayan ışık, şimdi Mansur Yavaş’ın üstün gayretleri ve yurtseverliği sayesinde Ankara’da yeniden doğuyor. Çocuk etkinlik merkezleri, mahalle kütüphaneleri, ücretsiz internet ve kültür-sanat projeleri ile Köy Enstitülerinin ruhu kent ölçeğinde canlandırılıyor.
Köy Enstitülerinin simgesel figürleri “toplumu dönüştürmek isteyen, çok yönlü düşünen ve halkın gelişimine adanmış öğretmenler” di. Mansur Yavaş da benzer bir rolü kent ölçeğinde bu görevi ‘’yönetici’’ olarak üstleniyor. Eğitim, kültür, spor ve teknoloji alanlarında çok yönlü projeler üretmesi; halkın katılımını önemseyen şeffaf yönetim anlayışı; mahalleleri ve çocukları merkeze alan vizyonuyla Mansur Başkan, Köy Enstitüsü öğretmenlerinin şehirdeki çağdaş karşılığı olarak değerlendirilebilir.
Toplumsal Dönüşümün Öncüsü
Köy Enstitüleri köyde toplumsal dönüşümü başlatan bir modeldi. Mansur Yavaş da benzer şekilde, kentin geri kalmış semtlerinde eğitim ve kültür yoluyla toplumsal dönüşüm yaratmaya çalışıyor. Bu nedenle “Köy Enstitüleri ruhunun kentteki temsilcisi”dir demek abartılı sayılmaz.
Kooperatif ve Katılımcı Yaklaşım
Köy Enstitülerinde öğrenciler ve köylüler, eğitim sürecinin aktif bir parçasıydı (imece, uygulamalı öğrenme). Mansur Yavaş’ın BEKAP (Başkent Eğitim Kooperatifi) ve diğer kent projeleri de kooperatif ve katılımcı yöntemlerle benzer bir kolektif öğrenme ve katkı mekanizması oluşturuyor.
BEKAP; öğrencilere burs sağlamak, aileleri sürece dahil etmek ve mahalleyi eğitimin bir parçası hâline getirmek gibi uygulamalarıyla Köy Enstitülerinin imeceyle okul inşa etme ruhunu modern bir şekilde hatırlatıyor. Elbette bu göz kamaştırıcı ışıktan bazı çevreler rahatsız olabilir.
Mansur Yavaş, Köy Enstitülerindeki “toplumla birlikte öğrenen ve üreten öğretmen” rolünün modern bir yansıması olarak görülebilir. Sanat atölyeleri, spor alanları ve bilim laboratuvarları; çocukların yalnızca akademik değil, kültürel ve sosyal açıdan da gelişmesini sağlıyor. Bu alanlar, gençleri çıkar odaklarının ideolojik veya başka amaçlarla yönlendirmesinin de önüne geçiyor. Gençler, ailelerinin güvenle gönderdiği güvenilir mekânlarda vakit geçiriyor. Tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi bu durum, bazı çıkar gruplarının hoşuna gitmiyor.
Tıpkı geçmişte olduğu gibi ilerleyen işler bazı çevrelerde tedirginlik yaratıyor. Çünkü bilgi ve kültür üretmek, hâlâ bazı odaklar için ürkütücü olmaya devam ediyor.
Köy Enstitüleri köylerde toplumsal dönüşümü hedeflemişti; Mansur Yavaş’ın projeleri ise şehirde eşitliği ve kültürel gelişimi destekliyor. Temel amaç aynı: Her çocuğun bilgiye, kültüre ve gelişim fırsatına eşit erişimi. Bu dikkat çekici başarılar, her zaman kıskanç bakışlar ve karalama çabalarıyla karşılanabilir.
Mansur Yavaş’ın eğitim odaklı vizyonunu anlamak isteyenler, önce Köy Enstitülerinin tarihsel misyonunu kavramalıdır. Çünkü geçmişten bugüne uzanan bu yol, köyden kente taşınmış bir aydınlanma hikâyesidir. Her ne kadar yarasalar karanlıktan beslense de, Mansur Başkan gençlerin yolunu her şeye ve herkese rağmen aydınlatmaya kararlıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


