MAHMUT ÖVÜR İşin sırrı Tel Aviv’de
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
İsrail Başbakanı siyonist Netanyahu, dünya kamuoyunda Gazze'de işlediği cinayetler, içeride ise yolsuzluklar ve son İran saldırısı nedeniyle öyle sıkıştı ki, egemen bir devlete adeta bir terör örgütü gibi suikastlar düzenledi.
Bu bir yanıyla da tıpkı Ukrayna'nın Zelenski'si gibi küreselcilerin vekâlet aparatı olarak önce bölgesel sonra da dünya savaşının fitilini ateşlemekti.
Sürecin nereye evrileceği şimdilik öngörülmese de şu bir gerçek: Küresel tuzaklara karşı bölge devletleriyle işbirliği yapmak ve kendisini değiştirmek yerine inatla karizmasını çizdirmeyi bekleyen İran, geç kalsa da son füze saldırısıyla Hamas'ın yolunu izleyerek en azından İsrail'in güvenlik şemsiyesi Demir Kubbe'yi delmeyi başardı. Dahası İran, saldırılar sürerse 1500 füzeyle Demir Kubbe'yi delmeye devam edeceklerini de açıkladı.
Bu korku, İsrail'in faşist kadrolarını sarsmaya yetti... Batılı kaynaklarda yer alan haberler de bunu doğruluyor.
İran'ın son saldırısında 3 kişinin öldüğü, 172 kişinin yaralandığı ve 150'den fazla hedefin vurulduğu açıklandı. O füze saldırılarında İsrail'in başkenti Tel Aviv'de Savunma Bakanlığı kompleksindeki bir bölüm de vuruldu. BBC bu haberi verirken korkunun nasıl bir sansüre yol açtığını anlattı:
"İran'ın İsrail'e düzenlediği saldırıda bir füzenin, başkent Tel Aviv'in Gush Dan bölgesine isabet ettiği bildirildi. ABD merkezli Fox Televizyonu, bölgeden canlı yayın yaparken Savunma Bakanlığı kompleksinin içinde bir binanın vurulduğunu söyledi. Canlı yayında, güvenlik güçlerinin televizyon ekibinin görüntü almasına izin vermediği, alandan uzaklaştırdığı görüldü."
İsrail'in bütün engellemelere ve sansüre rağmen ciddi bir korku yaşadığı çok açık.
Eğer Netanyahu, İran'a saldırmaya devam ederse, artık Gazze'de masum insanları bombalayıp Tel Aviv sokaklarında rahat dolaşamayacak. Bu da siyonist Netanyahu'nun ektiğini biçtiği anlamına geliyor.
Bu noktadan sonra İsrail halkı ya da aparatı olduğu "Küreselciler" özellikle de İngiltere onu affetse bile insanlık affetmeyecek.
İran'ı bahane etmesi bile onu "Gazze Kasabı" olmaktan ve eninde sonunda "savaş suçu"yla yargılanmaktan kurtaramayacak.
***
KILIÇDAROĞLU'NDAN İMAMOĞLU'NA: YARGILAN DA GEL
Dünya altüst olurken içeride CHP'nin durumu da farklı değil. CHP belki de ilk kez dünyaya paralel bir altüst oluşun eşiğinde. Neredeyse yarım asır sonra yakaladığı seçim başarısını kısa bir süre içinde hem kirli parasal ilişkiler iddiasıyla kirletti hem de kapanması zor bir iç savaşın tohumlarını attı.
Savaşın bir tarafında eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, diğer tarafında ise o parasal ilişkilere yol açan "sistem"in kurucu babası Ekrem İmamoğlu var. İmamoğlu aynı zamanda CHP'nin "yolsuzluk" iddiasıyla yargılanan ilk cumhurbaşkanı adayı...
Önceki gün bu ikili arasında siyaseten çok tartışılan bir görüşme gerçekleşti. Kılıçdaroğlu, kendisiyle görüşmek isteyen İmamoğlu'nu Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti. Taraflardan hiçbiri "şunu görüştük" diye bir açıklama yapmamasına rağmen bütün görüşme ortaya saçıldı. Hatta taraftarlar ötekini aşağılayan açıklamalar yaparak parti içi savaşın bitmediğini de gösterdi.
Özellikle "Ekremciler" kuyruğu dik tutmaya çalışsalar da işleri zor. Mevcut Genel Başkan Özgür Özel dururken İmamoğlu'nun hançerlenen Kılıçdaroğlu'na, "Genel başkan önderliğinde hep beraber olmamız gerekir" demesi çaresiz bir siyasi hamleden başka bir şey değil.
Asıl önemli olan Kılıçdaroğlu'nun, İmamoğlu'nun "Bize sahip çıkın" sözüne verdiği şu cevap: "Adaletin sağlanması için yargıyı takip edeceğim..."
Bu da "Yargılan da gel" demek...


