Marmara yı Avrupa da kirletiyor Gündem Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Marmara Denizi’ni adeta boğarak kıyıları işgal eden müsilaj sorununun en önemli nedenlerinden biri, Avrupa’nın 13 ülkesinin atıklarını boşalttığı Tuna Nehri’nden Karadeniz’e taşınan kirlilik. Uzmanlara göre Marmara Denizi’ne taşınan azot ve fosforun yüzde 50’den fazlası Karadeniz üzerinden geliyor. Bu yük, denizi kalitesi bozuk bir su yatağına dönüştürerek müsilaj oluşumuna zemin hazırlıyor.
13 ÜLKENİN ATIKLARI GELİYOR
Avrupa’nın göbeğinden doğup Karadeniz’e ulaşan Tuna Nehri, güzergahı boyunca Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan dahil olmak üzere 13 ülkenin atıklarını taşıyor. Bu atıklar arıtılmadan Karadeniz’e boşaltılıyor ve buradan da üst akıntılar yoluyla Marmara Denizi’ne ulaşıyor. Böylece Türkiye, Avrupa’nın çevre kirliliğinin en büyük mağdurlarından biri haline geliyor.
TÜRKİYE AKTİF ROL ÜSTLENMELİ
İTÜ emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cumali Kınacı, bu kirliliğin önüne geçilmesi için Türkiye'nin Avrupa Birliği nezdinde acil girişimlerde bulunması gerektiğine dikkat çekti. Kınacı’ya göre Türkiye, 1994 yılında imzalanıp 1998’de yürürlüğe giren Tuna Nehri’nin Sürdürülebilir Kullanımı ve Korunması için İşbirliği Sözleşmesi kapsamında aktif rol üstlenmeli. Söz konusu sözleşme, Birleşmiş Milletler’in 1992 Helsinki Sözleşmesi’ni referans alarak, Tuna Havzası’ndaki sınır aşan suların eşgüdüm içinde yönetilmesini öngörüyor.
KOMİSYONDA YER ALMASI GEREKİYOR
Bu noktada Kınacı, Türkiye’nin hem Avrupa Birliği’ne aday ülke hem de Tuna Nehri’nden dolaylı yoldan etkilenen bir ülke olarak Tuna Nehri’nin Korunması için kurulan Uluslararası Komisyon’da yer alması gerektiğini belirtti. Kınacı, Marmara Denizi’ni ve dolayısıyla milyonlarca vatandaşın yaşam alanını tehdit eden bu kirli akışa karşı Türkiye’nin kararlı ve etkin bir diplomatik duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı.
BÖLGESEL MÜSİLAJ KRİZİ
2021 yılında Marmara Denizi’ni teslim alan müsilaj krizi, yalnızca Türkiye’nin değil, Karadeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerin sorumluluğunda olan bölgesel bir çevre sorunu olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin, bu konuda üzerine düşen adımları atmakla birlikte, AB ülkelerinin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak için de siyasi ve diplomatik baskı mekanizmalarını çalıştırması gerektiği belirtiliyor.


