Medya kendini iktidarın parçası sayıyor
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Dün medya için önemli bir gündü diyecektim ama diyemiyorum… Çünkü 24 Temmuz artık bir anlam ifade etmiyor. Eskiler sansürün kaldırılışını kutlardı. 24 Temmuz Basın Bayramı’ydı…
1971 askeri muhtırasıyla basın özgürlüğünün dibine kibrit suyu döküldü. 12 Eylül darbesiyle sansürün daniskasını gördük, yaşadık.
Basın Bayramı rafa kaldırıldı.
Günümüze gelirsek durum çok farklı… İktidarı fikren destekleyen, iktidarın hoşuna giden yazılar kaleme alan, iktidarın çıkarını kollayan medya dönemi bile geride kaldı…
Bir adım ötesine geçtik. Medyanın kahir ekseriyeti kendini iktidarın parçası sayıyor…
İktidar gibi davranıyor…
İktidarla aynı refleksi gösteriyor…
Bu sebeple bizdeki sorun çok büyük… Tabii ki bazı gazeteler bazı televizyonlar iktidarı destekleyebilir. İktidardaki siyasetçilerle fikirdaş olabilir. Bu gayet normal. Demokratik ülkelerde iktidarı destekleyen yayın organları vardır ama iktidara karşı duran yayın organları da…
Demokratik ülkelerde iktidarı savunan yazarlar vardır ama iktidarı eleştiren yazarlar da…
Otokratik rejimlerde ise sadece iktidarın emrinde olan medya vardır. En küçük eleştiriye yer yoktur. Ülkeyi yönetenlerle gazeteciler (!) arasında tabiri caizse emir komuta ilişkisi kurulur…
Bizim gibi otokrasinin basamaklarını yeni çıkmaya başlayan (2017 referandumuyla demokrasiden otokrasiye geçtik) ülkelerde ise sesini çıkaran, halkı sorunlarını dile getiren, eleştiri yapmaktan çekinmeyen medya az sayıda da olsa varlığını güç bela korur…
Medyanın büyük bölümü ise muhalefete muhalefet etmeyi görev edinir. Muhalefeti itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaparlar… Çünkü iktidar partisi seçimde yenilirse kendilerinin de yenileceğini düşünürler…
İktidar partisi iktidarını kaybederse kendilerinin de iktidarlarını kaybedeceklerini bilirler….
Bu sebeple iktidardan çok iktidarcıdırlar… İktidarın iktidarda kalması için canhıraş çalışırlar. Bırakın eleştiriyi ülkedeki en küçük olumsuzluğu bile görmezden gelirler. Hatta iktidarın mutlak sahibinin olan kişinin sözlerini bile iktidar adına sansürlerler…
( Bi parantez açama izin verin, örnek vereyim. Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında sarf ettiği ‘AK Parti, MHP, DEM biz en azından üçlü olarak bu yolda beraber yürümeye karar verdik’ sözleri hem partisinin web sitelerinde hem kendi gazetelerinde sansürlendi)
Kısaca bizdeki mesele medyanın sansüre uğrayıp uğramadığı değil, medyanın iktidarın parçası olmasıdır…
Dün T24 sitesinde Mine Sögüt’ün Gazeteciliğin gazetecilikle mücadelesi başlıklı yazısından küçük bir alıntıyla yazıya noktayı koyayım:
“Düşünce özgürlüğü ile ifade özgürlüğü arasında çok kısa ve çok güçlü bir bağ vardır. Ve ifade özgürlüğü ile haber alma özgürlüğü arasında… Ve haber alma özgürlüğü ile seçme özgürlüğü arasında… Ve seçme özgürlüğü ile protesto etme özgürlüğü arasında…Ve protesto etme özgürlüğü ile hak arama özgürlüğü arasında…
Aslında akla gelebilecek tüm özgürlükler arasında çok ama çok kısa ve çok ama çok güçlü bir bağ vardır.
Bu bağlardan biri koptuğu anda diğerleri de teker teker kopmaya başlar.
Niyeti karanlık despot iktidarlar, bu bağları kopartmaya basın özgürlüğünü ortadan kaldırmakla başlar.”


