MELİH ALTINOK Saddam’ın bulunmayan kimyasal silahı neyse İran’ın atom bombası da o
Sabah sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

"Saddam'ın atom bombası var" diyemedikleri için "Kimyasal silaha sahip" dediler.
Irak'ı işgal ettiler. Milyonlarca insanı öldürdüler, idam ettikleri Saddam'ın kimyasal silahlarına asla ulaşamadılar.
Dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, durumu gökbilimci Carl Sagan'dan yaptığı şu alıntıyla izah edip tarihin çöplüğüne adını altın harflerle yazdırdı:
"Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir."
13 Haziran'da İran'ın atom bombası üretebilecek kadar uranyum zenginleştirdiğini söyleyip bir anda savaş başlatan İsrail'in durumu da farklı değil.
Netanyahu da İran'ın nükleer bombalarıyla ilgili yalanı her bahar söylüyor:
1996- İran nükleer bombaya son derece yakın.
2002- İran nükleer yarışta Irak'ı geride bırakmak üzere
2012- İlk bombalarını elde etmelerine sadece birkaç ay kaldı.
2015- Nükleer silah cephaneliğine sahip olmalarına haftalar kaldı.
***

TRUMP YA EFSANE OLACAK YA GAZOZ
Tel Aviv'in ve Washington'un İran'ın nükleer kapasitesiyle ilgili istihbarat analizleri "bir süredir" örtüşmüyor.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Kongre'de "İran'ın 2003'te durdurduğu nükleer silah programını yeniden başlattığına dair bir kanıt bulunmadığını" söyledi. ABD istihbarat raporlarında, İran'ın henüz aktif olarak nükleer silah üretmeye çalışmadığının tespit edildiği ve bu hedefe ulaşmasının en az 3 yıl sürebileceği ifade ediliyor.
İşte Trump'ın ABD'nin İran savaşına girip girmeme kararını vermek için 2 haftalık mola istemesinin bir sebebi de çuvala sığmayan bu gerçek.
Yakın zaman kadar "Savaş emri vermemiş tek ABD başkanıyım" diye övünen Trump'ı yalpalatan diğer sebebi de biliyorsunuz.
Kimse Trump'ın direnmediğini söyleyemez ama İsrail'in şantajıyla yüzleşmeyi erteleyerek de muktedir olamaz. Önünde koca bir 4 yıl var. Ya "İnsan bir kere ölür" diyerek kendisinin ve ülkesinin sırtından bu yükü atacak, efsane olacak ya da diğerleri gibi gazoz...
***

'YERYÜZÜNÜN PİSLİĞİNİ' 1940'LARDA HAYAL EDEBİLİYOR MUSUNUZ?
İsrail Spor Bakanı Miki Zohar, "Sadece yeryüzünün pisliği, hastanelerdeki çocuklara ve hasta yataklarındaki yaşlılara füzeler atar" diyor.
Bakan haklı. Bu iş ancak ve ancak "yeryüzünün pisliğine" yakışır.
Ancak sorun şu ki, "yeryüzünün pisliği" tanımı attığı roketlerden biri hastanenin yanına düşen İran'a değil, Gazze'de bugüne kadar hedef alarak 36 hastaneyi bombalayan, 80'den fazla sağlık merkezine saldıran ve 140'tan fazla ambulansı imha eden İsrail'e cuk oturuyor.
Çağın son soykırımına soyunan yeryüzünün pisliği, vahşet, çeşitlenen medya sayesinde naklen yayınlanırken bile bu denli fütursuz olabiliyorsa, bütün iletişim araçlarının, kültür endüstrisinin mülkiyetlerinde olduğu 1940'larda kimbilir ne büyük yalanlar söylemiştir.
Ki hâlâ küresel medya ve Hollywood'da ortak olmadıkları mecra yok.
Ama Filistinlilerin evlerinden kovulup İsrail devletinin kurulması için uydurulan ve aksinin iddia edilmesi kanunen suç sayılan 80 yıllık masala artık kimse inanmıyor.
Katarsis kırıldı, Nazi filmlerinin tadı kaçtı.
Guardian'da bile İsrail'in mağduriyet hikâyesiyle "Ortadoğu'nun en büyük bölgesel istikrarsızlık ve terör kaynağı hâline geldiğini" anlatan yazılar çıkıyor.
***

BÖYLE FIRSAT BİR DAHA ZOR GELİR
Kim ne derse desin, bu kez İran, İsrail'in hukuk tanımazlığına dişe dokunur bir cevap verdi. Devam da ediyor.
Yanı başındaki Gazze'de yürüttüğü soykırıma rağmen Tel Aviv'de partilemeye devam edenlerin huzuru kaçtı. Binler Güney Kıbrıs başta olmak üzere İsrail dışındaki güvenli yerlere kaçıyor.
İran bu yoğunlukta bir savaşı yıllarca sürdürebilir.
Netanyahu ise çok değil, mesela 2 hafta ABD'den ve Avrupa'dan destek gelmese...
Mossad'ın, FETÖ gibi tüm kılcal damarlarına sirayet ettiği ABD'nin ve Avrupa'nın ayağına böyle pas bir daha kolay kolay gelmez.
Hiçbir şey yapmadan, kontrolsüz göçten teröre kadar Batı haklarının en büyük sorunlarının kaynağı olan Ortadoğu'nun göbeğindeki bu habis urdan kurtulabilirler.
Dünya derin bir soluk alır.

