SonTurkHaber.com
close
up
Menu

Sivas ta katliam gibi kaza! Otobüs dağ yamacına çarptı: Çok sayıda ölü ve yaralı var... Sözcü Gazetesi

Beyaz Saray dan Netanyahu yorumu: Deli gibi davranıyor

Türk kim? Kürt ve Alevi temsili zararlı deyip Bahçeli’ye çemkirenler kim? Mehmet Metiner

Barrack tan Suriye deki taraflara silah bırakma çağrısı

Ankara’da bir şeyler oluyor

Giresun’da bir iş yeri çıkan yangında kullanılmaz hale geldi

Psikolojik savrulmaya karşı çıkmak Ömer Lekesiz

Yasemin Minguzzi: Bu aileye bir can borcu var, adalet borcu var...

Asgari ücret net 44 bin 546 TL oldu: Çalışma Bakanı açıkladı

Kurultay krizi AYM’ye taşındı Yerel Gündem Haberleri

Leavitt: Trump Orta Doğu da daha fazla ölüm görmek istemiyor Dış Haberler

Meteoroloji den çöl sıcakları uyarısı! 22 Temmuz Salı bugün hava nasıl? İzmir, Ankara, İstanbul hava durumu ile il il hava tahmini

Cinayet gibi kaza! Ters yöne girip kafa kafaya çarpıştı

Genç sporcu Yılmazoğlu, 2025 yılı Özel Sporcular Atletizm’de 4 altın, 1 gümüş madalya kazandı

Mattia Ahmet Minguzzi nin annesi Yasemin Minguzzi Bakırköy de oturma eylemi yaptı! Ünlü şarkıcı da katıldı: Nasıl duymazsınız?

Kadın spikerin ölümünde borç şüphesi

Milli atlet Mazlum Demir, 23 yaş altında Avrupa şampiyonu oldu

“Kayıp Elçi” Belçika billboardlarında Kültür Sanat Haberleri

İsrail yardım için bekleyen sivilleri hedef aldı! Gazeteci canlı yayında gözyaşlarına boğuldu

Gazzeli çocuklar açlıktan eriyor; aileler yemeğe ulaşamadan ölüyor

Meslek liseleri neden yıllardır ikinci planda?

Meslek liseleri neden yıllardır ikinci planda?

Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.

Meslek Liseleri: Umudu Üreten Okullar

“Tornavida tutan eller, bu ülkenin geleceğini inşa eden ellerdir. Biz ya o elleri destekleyeceğiz… ya da geleceği elimizden kaçıracağız.”

Eğitimci Eser Atakan ile meslek liselerini konuştuk.

Meslek liseleri neden yıllardır ikinci planda?

Bugün burada sadece bir eğitim yöneticisi ya da öğretmen olarak değil; bir meslek lisesi mezunu, bir katsayı mağduru ve bir mücadele tanığı olarak bulunuyorum. Ben o yıllarda üniversiteye yalnızca bir tek lisans tercihi hakkı ile başvuran gençlerden biriyim. Birçok arkadaşım o şansı bile kullanamadı. O dönem bize, “Sen yeterince zeki değilsin” denmedi belki ama “Sen buraya ait değilsin” dendi. Bu sadece bir eğitim politikası yanlışı değildi; bu, binlerce çocuğun hayat rotasının sessizce gasp edilmesiydi. Ve en acısı neydi biliyor musunuz? Biz bunun normal olduğunu düşünmüştük. Çünkü sistem öyle kurulmuştu. Test çözmeyi zekâ, sınav kazanmayı başarı; meslek liselerini ise bir ara durak, bir zorunluluk, bir mecburiyet gibi gösteren bir anlayışla büyüdük. Bugün meslek liseleri hâlâ bu sistemin kıyısında. O yüzden bugün burada yalnızca okulları konuşmayacağız. Hayatları, umutları, emeği ve geleceği konuşacağız. Ve evet, bugün yıl 2025… Birçok olumlu adım atıldı. Mesleki eğitim için yeni projeler hayata geçirildi. Ama hâlâ yolun başındayız. Her şeyden önce, meslek liselerine karşı yıllardır biriken önyargıyı kırmamız gerekiyor. Çünkü mesele sadece bir okul türü değil, bir zihniyet değişimidir. Ve bu değişim olmadan hiçbir reform, hiçbir sistem kökten başarıya ulaşamaz.

Şimdi sorunuza yanıt vereyim.

Çünkü sistem uzun yıllar boyunca başarıyı sadece akademik test sonuçlarına göre ölçtü. Zeki olmak; hızlı okumak, çok soru çözmek, sınav kazanmak gibi dar kalıplarla tanımlandı. Oysa zeka; bir motorun sesinden arızayı anlamaktır, bir dikiş makinesini 30 saniyede söküp takabilmektir, bir kablo hattını okuyabilmek, bir yazılım hatasını sezgiyle fark edebilmektir. Ama bu beceriler, bu yetenekler sistemin gözünde “değer” sayılmadı.

Bu yaklaşımın ilk somut ifadesi 1998 yılında geldi: Katsayı uygulaması… Meslek lisesi öğrencilerine açıkça denildi ki: “Senin yerin üniversite değil. En fazla kendi alanında önlisans.” Bu sadece bir sınav sistemi tercihi değil, bir eşitsizlik ilanıydı. 2009’a kadar süren bu uygulama, meslek liselerinin imajını da, gelecek kapasitesini de sarstı. O dönemde kendi alanlarında tercih yaparlarsa bir miktar ek puan alabiliyorlardı, evet — ama bu hem sınırlıydı hem de adaleti tesis etmeye yetmiyordu. Bu adaletsizliğe karşı ilk ciddi iyileştirme 2011 yılında geldi. MTOK (Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları kontenjanı) sistemi, meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarında lisans programlarına giriş hakkı tanımaya başladı. Ancak bu sistem de yeterince anlatılamadı, sınırlı kontenjanlarla etkisi dar kaldı. Ve 2012 yılında ise son büyük kırılma yaşandı: Ek puan sistemi tamamen kaldırıldı. Artık bir meslek lisesi öğrencisi, kendi alanında dahi olsa lisans programına yerleşirken ek puan avantaj taşımıyordu. Sadece MTOK, o da sınırlı sayıda.

Bu süreç sadece puan eşitsizliği yaratmadı; aynı zamanda ailelerin meslek liselerine olan güvenini sarstı, öğrencilerin umutlarını gölgeledi ve mesleki eğitimi tercih değil mecburiyet gibi gösteren bir algıyı kalıcılaştırdı. Bugün hâlâ bunun yankıları sürüyor. Ve bu algı değişmedikçe ne sistem adil olur, ne de başarı gerçek anlamda çeşitlenir.

Bugün meslek liseleri güçlü mü? Ne üretiyorlar?

Meslek liseleri yıllardır sistemin gölgesinde bırakıldı, ama hiçbir zaman üretimden vazgeçmediler. Pandemi dönemini hatırlayın… Tüm dünya tıbbi malzeme bulamazken bu ülkenin meslek liseleri; dezenfektan, maske, siperlik, tek kullanımlık önlükler, temassız termometreler üretti. Sadece üretmediler; gece gündüz çalıştılar, öğretmenler ve öğrenciler birlikte… Ve o dönem yalnızca kendi ülkesine değil, yurt dışına da solunum cihazı gönderebilecek kapasitede üretim yapan okullarımız oldu. Evet, yanlış duymadınız… Bir meslek lisesi, prototip solunum cihazı yaptı. Yurt dışından dahi talepler geldi. Ve biz bunu hâlâ yeterince konuşmadık.

Deprem zamanı da öyle… Kimi soba yaptı, kimi portatif fırın üretti, kimi konteyner kaynakladı, kimi portatif duş sistemleri tasarladı. Bir okul, 72 saat içinde sahra mutfağı kurdu. Bu, bir eğitim kurumunun ötesinde bir şeydir. Bu, ülkenin kriz gücüdür. Ama meslek liseleri sadece kriz zamanlarında ortaya çıkmadı. Bugün de üretmeye devam ediyorlar. Sadece adı duyulmuyor. Atölyelerde sessizce çalışan o çocuklar; robotik kodlama yapıyor, mobil uygulama geliştiriyor, akıllı tarım sistemleri yazıyor, yapay zekâ ile kontrol edilen devre kartları tasarlıyor.

Üç boyutlu yazıcılarda medikal ekipman üretip, güneş enerjisiyle çalışan araçlar geliştiriyorlar. Ama onları reklamlarda göremezsiniz. Çünkü onlar vitrinde değil, atölyededir. Göz önünde değil, tezgâh başındadır. Bugün meslek liseleri, bu ülkenin gizli üretim üsleridir. Bir okul türü değil; teknoloji, emek ve azmin birleştiği sahalardır. Ve tüm bu potansiyeli görebilmek için sadece sisteme değil, bakış açımıza da yeniden ayar yapmamız gerekiyor.

Aileler neden meslek liselerine mesafeli?

Çünkü sistem onlara yıllarca şunu fısıldadı: “Başarılıysa Anadolu Lisesi, değilse Meslek Lisesi.” Bu düşünce öylesine değil, yıllar içinde sessizce yerleşti insanların zihnine. Ve ne yazık ki hâlâ silinmiş değil. Oysa bu, çok büyük bir yanılgı. Çünkü başarı yalnızca sınav sonucuyla ölçülmez. Başarı, çocuğun ne ürettiğiyle, neye merak duyduğu ve hangi alanda gelişmek istediğiyle ilgilidir. Ben sayamayacağım kadar çok öğrenci gördüm ki, sınıf ortamında sessiz, notları düşük... Ama o çocuk atölyeye girince, sanki bir usta elini omzuna koymuş gibi parlıyor. El becerisi, mekanik zekâsı, sezgisel okuma kabiliyetiyle bambaşka bir çocuğa dönüşüyor. Ama bu çocuklara yıllarca şans tanınmadı. Rehberlik sistemi yalnızca LGS puanına baktı. Aileler korktu, çocuklar da doğal olarak cesaret edemedi. Bir Anadolu Lisesi rehber öğretmeninin sosyal medyada yaptığı bir paylaşım çok dikkatimi çekti: “Rehber öğretmeni olduğum sınıfta 37 genci mezun ettik. Bunların yarısı üniversite düşünmüyor. Kalan yarısının da büyük kısmı, ‘İstediğim bölümü kazanamazsam gitmem’ diyor.” Burada bahsedilen çocuklar büyük ihtimalle ya ailelerinin zorlamasıyla ya da ortaokulda yüksek LGS puanı aldıkları için Anadolu Lisesine yönlendirildiler. Ve bu yönlendirmeyle aslında o çocukların hayatlarından 4 yıl çalındı. Oysa ki, ilgi, yetenek ve meraklarına uygun bir meslek lisesine devam etselerdi; hem okula daha istekle, keyifle gideceklerdi hem de belki mesleklerini daha ileriye taşımak için lisans düzeyinde bir eğitim hayalini daha güçlü kuracaklardı. Bu çocuklar okulu değil, sisteme dayatılan hedefi sevemediler. Bugün piyasada aranan profillerden biri de meslek lisesi mezunu mühendisler. Çünkü sektör biliyor: Sadece teoriyle üretim olmaz. Aileler artık şunu bilmeli: Meslek lisesi, bir başarısızlık hikâyesi değil; doğru yönlendirme ve inançla yazılacak bir gelecek senaryosudur.

Meslek liseleri nasıl dönüşmeli?

Öncelikle meslek liselerini dönüştürmek istiyorsak, onları klişelerin, önyargıların, yorgun ezberlerin dışına çıkarmalıyız. Bu okulları bir “ikincil” seçenek olmaktan çıkarıp, “öncelikli bir tercih” haline getirmek zorundayız. Ve bu dönüşüm sadece isim değişikliğiyle ya da bina yenilemekle olmaz. Eğitim planlamasının köküne inmek gerekir. Bugün her yere bir okul açmak değil, her yere doğru okul açmak gerekir. Bir bölgede turizm öndeyse otelcilik, tarım güçlüyse tarım teknolojileri, sanayi yoğunsa makine-metal… Yani mesleki eğitim, coğrafyanın ekonomik kimliğiyle birlikte düşünülmeli. Yerel kalkınma hedefleriyle uyumlu bir okul modeli inşa edilmeden, ne istihdam ne üretim beklenebilir.

Bu noktada son yıllarda organize sanayi bölgeleri içinde açılan meslek liseleri, atılması gereken doğru adımlardan biridir. Bu okullar, öğrencinin sektöre doğrudan temas kurmasını, işbaşı eğitimini yerinde almasını ve mezuniyet sonrası istihdama daha hızlı geçmesini sağlar. Teorik bilgiyi uygulamayla buluşturmak açısından OSB içindeki okullar, model okul yaklaşımının önemli bir örneğidir. Ancak bu modelin ülke genelinde yaygınlaştırılması ve yalnızca sanayi değil, tarım ve turizm bölgelerinde de benzer iş birliklerinin kurulması gerekir.

Bir diğer önemli başlık: okul-sektör işbirliği. Ne yazık ki hâlâ çoğu zaman bu işbirliği sadece protokol metinlerinde yaşıyor. Oysa gerçek dönüşüm, öğrencinin üretimle birebir temas kurmasıyla başlar. Atölyeden çıkan öğrenci, iş sahasına gittiğinde yabancılık çekmemeli. Bu ancak iş dünyasının, üniversitelerin, sanayi odalarının, yerel yönetimlerin eğitimin doğrudan paydaşı olmasıyla mümkündür.

Ve yönetici/öğretmen profili… Bu okullarda görev alacak yöneticilerin yalnızca bürokratik değil, saha deneyimi olan, mesleği bilen, üretimin tozunu yutmuş kişiler olması gerekir. Çünkü bir atölyeyi ancak o atölyede yetişmiş biri yönetebilir. Teorideki bilgiyle, torna tezgâhının başındaki gerçeklik bambaşkadır.

Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan “Mesleki Ortaokul” modeli bu anlamda umut verici bir adımdır. Eğer bu okullar doğru kurgulanırsa, çocuklar yeteneklerini daha erken yaşta keşfetme imkânı bulacaktır. Elbette bu model zorunlu değil, isteğe bağlı olmalı ve mutlaka güçlü rehberlik desteğiyle yürütülmelidir. Çocuğa hem akademik hem mesleki yol şeffaf biçimde anlatılmalı, yönlendirme sadece puana değil ilgi ve beceriye göre yapılmalıdır.

Son olarak… Bu okullar yalnızca mezun veren değil, mezunlarını hayata hazırlayan yapılar olmalı. Mezun olan bir genç, ya doğrudan istihdama geçebilmeli ya da kendi alanında üniversiteye devam edebilmelidir. Bu da ancak MTOK sisteminin yaygınlaştırılması, iş garantisi modellerinin geliştirilmesi ve meslek liselilere özel rehberlik sistemlerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Unutmayalım: Meslek lisesinden mezun olup üretime, inovasyona, gelişime katkı sunan her genç; bu ülkenin kalkınma stratejisinin temel taşıdır.

MTOK sistemi yeterli mi? Ne yapılmalı?

MTOK sistemi, yani Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları kontenjanı, meslek liseliler için geç de olsa açılmış bir kapıydı. Ama bugün o kapı ne yazık ki hâlâ çok dar. Evet, bu sistem ilk kez 2011 yılında uygulamaya kondu. Katsayı adaletsizliğinin en azından bir bölümünü telafi etmeyi amaçlıyordu. Ancak bir düzenlemenin hukuki olarak var olması, onun gerçek hayatta etkili olduğu anlamına gelmiyor. MTOK sistemi, kâğıt üzerinde doğru gibi görünebilir ama saha gerçekliği bambaşka.

Bugün binlerce meslek lisesi öğrencisi mezun oluyor ama MTOK kontenjanları son derece sınırlı. Üstelik sadece birkaç mühendislik alanı ile kısıtlı. Bilişim, gıda teknolojileri, sağlık hizmetleri, tarım, tekstil, yenilenebilir enerji, grafik-tasarım gibi alanlarda dört yıl boyunca eğitim alan bir gence, üniversitede yalnızca makine ya da elektrik mühendisliği kapısını açmak yeterli değildir. Bu alanlarda, öğrencilerin lisans düzeyinde devam edebilecekleri farklı bölümler açılmalı, üniversitelerde bölüm planlamaları buna göre yapılmalı.

Çünkü bir çocuk dört yıl boyunca bir alanda emek veriyorsa, o alanda ilerleyebilmesi hem pedagojik hem etik bir haktır. Bu çocuğa üniversite yolunda öncelik tanımak, bir torpil değil; emeğe, sürekliliğe ve istikrara duyulan saygıdır.

Ayrıca unutmamak gerekir: MTOK sistemi yalnızca öğrenciler için değil, üniversiteler için de bir kazançtır. Çünkü bu öğrenciler, doğrudan sahadan gelen gençlerdir. Atölyede yetişmiş, proje geliştirmiş, üretimi görmüş, yazılım yazmış, devre kurmuş gençlerden söz ediyoruz. Birçok akademisyen, MTOK’la gelen öğrencilerin uygulamalı derslerde çok daha hazırlıklı olduğunu, el becerileri ve teknik bilgileriyle öne çıktıklarını ifade ediyor. Yani bu sistem doğru işletilirse, yalnızca bireysel başarı değil, üniversite kalitesi de yükselir.

Peki sorun ne? Sorun tanıtımda, yönlendirmede, kontenjan darlığında ve alan çeşitliliğinin kısıtlılığında. Birçok öğrenci, MTOK hakkında ancak sınavdan sonra bilgi sahibi oluyor. Veliler bilmiyor. Rehber öğretmenler bile bazen bu konuda eksik kalıyor. Oysa bu sistem iyi anlatılsa, bir sürü genç için “ya iş ya okul” ikilemi ortadan kalkacak. Gençler hem iş dünyasıyla temasını koruyacak, hem de akademik olarak ilerleyebilecek.

Bu noktada Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) büyük bir görev düşüyor. MTOK kontenjanları genişletilmeli, alan çeşitliliği artırılmalı. Meslek liselilerin kendi alanlarında lisansa geçişi sadece birkaç bölümle sınırlandırılmamalı. Ayrıca rehberlik faaliyetleri artırılmalı, öğrenciler bu sistem hakkında erken dönemde bilgilendirilmeli. Ve belki de bu öğrenciler için üniversite sürecinde özel destek modülleri oluşturulmalı. Çünkü bu çocuklar başka bir yoldan geliyorlar; ellerinde teorik bilgiler değil, doğrudan hayat var.

Özetle: MTOK sistemi, ek puan uygulamasının da ötesinde, çok daha bütünlüklü bir model olabilir. Ama bunun için önce ciddiye alınmalı, sonra anlatılmalı, sonra da doğru planlanmalı. O zaman meslek liseleri ile üniversiteler birbirine rakip değil, birbirini tamamlayan iki aşama hâline gelir.

Sonuç olarak neler söylemek istersiniz?

Ben bir meslek liseliyim. Katsayı mağduruyum. Tek tercih hakkıyla üniversiteye gittim, öğretmen oldum, yönetici oldum. Ama tüm bunlara rağmen kendimi bir başarı hikâyesi olarak sunmuyorum. Çünkü ben istisnaydım. Oysa sistem, bizim gibi binlerce gencin önünü daha ilk adımda kapatmıştı. Bugün buradaysam, hâlâ o yolun başında bekleyen gençler için buradayım. Çünkü onlar çoğu zaman duyulmuyor. Oysa bu ülke yalnızca sınav kazananlarla değil, sahada çalışan, alın teri döken, üretim yapan insanlarla yükselecek.

Meslek liseleri yalnızca bir eğitim kurumu değildir. Onlar aynı zamanda bir yön bulma noktasıdır. Bir umudun, bir mesleğin, bir gelecek tasarımının başladığı yerdir. Bu çocuklara sahip çıkmak, sadece bir okul politikası değildir; bu, geleceğin fabrikasına, tarlasına, yazılım ofisine, tersanesine, mutfağına sahip çıkmaktır. Ve izin verirseniz son cümlemi şu şekilde kurmak isterim:

Tornavida tutan eller, bu ülkenin geleceğini inşa eden ellerdir. Biz ya o elleri destekleyeceğiz… ya da geleceği elimizden kaçıracağız.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

En son güncellemeleri ve haberleri takip etmek için SonTurkHaber.com'ı izlemeye devam edin, biz durumu takip ediyor ve en güncel bilgileri sunuyoruz.
seeGörüntülenme:52
embedKaynak:https://halktv.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 22 Temmuz 2025 05:02 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Sivas ta katliam gibi kaza! Otobüs dağ yamacına çarptı: Çok sayıda ölü ve yaralı var... Sözcü Gazetesi

20 Temmuz 2025 19:23see179

Beyaz Saray dan Netanyahu yorumu: Deli gibi davranıyor

20 Temmuz 2025 21:27see165

Türk kim? Kürt ve Alevi temsili zararlı deyip Bahçeli’ye çemkirenler kim? Mehmet Metiner

22 Temmuz 2025 04:06see160

Barrack tan Suriye deki taraflara silah bırakma çağrısı

20 Temmuz 2025 10:47see148

Ankara’da bir şeyler oluyor

22 Temmuz 2025 05:13see137

Giresun’da bir iş yeri çıkan yangında kullanılmaz hale geldi

22 Temmuz 2025 01:15see127

Psikolojik savrulmaya karşı çıkmak Ömer Lekesiz

22 Temmuz 2025 04:02see126

Yasemin Minguzzi: Bu aileye bir can borcu var, adalet borcu var...

22 Temmuz 2025 00:26see125

Asgari ücret net 44 bin 546 TL oldu: Çalışma Bakanı açıkladı

22 Temmuz 2025 00:07see125

Kurultay krizi AYM’ye taşındı Yerel Gündem Haberleri

22 Temmuz 2025 04:04see121

Leavitt: Trump Orta Doğu da daha fazla ölüm görmek istemiyor Dış Haberler

22 Temmuz 2025 03:05see120

Meteoroloji den çöl sıcakları uyarısı! 22 Temmuz Salı bugün hava nasıl? İzmir, Ankara, İstanbul hava durumu ile il il hava tahmini

22 Temmuz 2025 01:24see119

Cinayet gibi kaza! Ters yöne girip kafa kafaya çarpıştı

22 Temmuz 2025 04:24see119

Genç sporcu Yılmazoğlu, 2025 yılı Özel Sporcular Atletizm’de 4 altın, 1 gümüş madalya kazandı

21 Temmuz 2025 14:39see117

Mattia Ahmet Minguzzi nin annesi Yasemin Minguzzi Bakırköy de oturma eylemi yaptı! Ünlü şarkıcı da katıldı: Nasıl duymazsınız?

22 Temmuz 2025 01:06see116

Kadın spikerin ölümünde borç şüphesi

21 Temmuz 2025 07:45see116

Milli atlet Mazlum Demir, 23 yaş altında Avrupa şampiyonu oldu

20 Temmuz 2025 23:52see115

“Kayıp Elçi” Belçika billboardlarında Kültür Sanat Haberleri

21 Temmuz 2025 04:05see115

İsrail yardım için bekleyen sivilleri hedef aldı! Gazeteci canlı yayında gözyaşlarına boğuldu

20 Temmuz 2025 20:23see114

Gazzeli çocuklar açlıktan eriyor; aileler yemeğe ulaşamadan ölüyor

20 Temmuz 2025 23:18see114
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları