Milli İstihbarat Akademisi nden Türkiye ye kritik uyarı ve öneriler!
SonTurkHaber.com, Haber7 kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.

GİRİŞ 01.08.2025 13:23 GÜNCELLEME 01.08.2025 14:46
İlk Yorum Yapan Sen Ol
Facebook'ta Paylaş X'te Paylaşİsrail'i 13 Haziran'da sürpriz bir harekat ile İran'a saldırmasıyla başlayan ve 24 Haziran'da ABD'nin İran nükleer tesislerinin ağır bombardırman uçaklarıyla bombalamasının ardından sona eren "12 gün savaşı" Milli İstihbarat Akademisi tarafından incelemeye alındı. MİA'nın hazırladığı "12 gün savaşı ve Türkiye için dersler" başlıklı Ağustos ayı raporunda İsrail ile İran arasında yaşanan savaş, kullanılan teknik ve teknolojiler ile Türkiye için çıkarılması gereken derslere yer verildi.
İSRAİL'İN HAVA TAARUZ GÜCÜRaporun birinci bölümünde savaşın askerî ve istihbari açılardan teknik değerlendirmesini yaparak tarafların sahip olduğu ve çatışma boyunca kullandığı silah sistemleri ve savunma teknolojilerini analiz edildi. İsrail'in İran'a yönelik saldırısında kara sınırı bulunmaması nedeniyle etkin olarak kullandığı hava gücü incelenirken, İsrail'in Orta Doğu’nun en gelişmiş hava güçlerinden biri olarak 34 bin personel ve çok yönlü hava platformlarından oluşan bir kuvvet yapısına sahip olduğu vurgulandı.
İsrail'in mevcut envanterinde F-16C/D, F-16I, F-15C/D ve F-35I olmak üzere yaklaşık 340 muharip uçak bulunduğu ve uçakların tamamının ABD yapımı olduğunun altı çizildi. Ancak İsrail'in mevcut ABD üretimi uçaklara kendi teknolojileriyle elektronik harp sistemleri ve güdümlü silahlarıyla donattığı belirtildi.
İSRAİL İRAN'A İLK GÜN TÜM GÜCÜYLE SALDIRDI
MİA'nın incelemelerinde İsrail'in 13 Haziran'da düzenlediği ilk saldırıda neredeyse tüm muharip hava gücünü kullandığı belirtildi. Harekatın ilk gününde bazı kaynaklara göre 200, bazı kaynaklara göre ise 300 uçakla bombardıman gerçekleştirdiğin ifade edildi.
İsrail'in ilk saldırı gününde hedef aldığı noktaları da inceleyen Milli İstihbarat Akademisi ilk gün; İran’ın nükleer programına ilişkin tesisler, hava savunma şemsiyesi ile balistik füze fırlatma araçları ve bunlara ilişkin üretim, ikmal tesisleri üzerinde yoğunlaştığına dikkat çekti.
Muharip uçaklarla gerçekleştirilen bu bombardımanla eş zamanlı olarak İranlı üst düzey askerî, istihbari yetkililer ile nükleer programın önde gelen lider kadrosunun hedef alındığı, bu isimler arasında İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı Hüseyin Selami, Genelkurmay Ortak Harekât Odası Başkanı Tümgeneral Gulam Ali Raşid ve yardımcısı Mehdi Rabbani ile DMO Hava Gücü Komutanı Emir Ali Hacızade nükleer programın yönetici kadrosunda yer alan Feridun Abbasi ve Muhammed Mehdi Tehrançi’nin de aralarında olduğu en az 14 mühendisin de öldürüldüğü belirtildi.
İSRAİL'İN BİRİM 8200 BİRLİĞİ
İsrail'in İran'a yönelik saldırılarında siber ve elektronik harbin de yoğun olarak kullanıldığını vurgulayan MİA, saldırı süresi boyunca özellikle Birim 8200 adlı birlik ile hava kuvvetlerinin elektronik harp sistemlerinin öne çıktığını ifade etti. Ayrıca İran’dan gerçekleştirilen füze ve dron saldırılarına karşı, varlığı kısa süre önce açıklanan 5114’üncü Tabur tarafından elektronik karşı harp yürütüldüğü vurgulandı.
SAVAŞ VE DİPLOMASİ
MİA'nın analizinin ikinci bölümünde ise savaşın arka planında yatan siyasi, diplomatik ve ittifak ilişkilerini masaya yatırıldı. Uluslararası siyasi dengeler ve devletler arası ilişkilerde diplomasinin önemine dikkat çekilen bölümde İsrail'in 12 günlük savaş boyunca uluslararası alanda daha güçlü pozisyonda olduğunun altı çizildi.
İsrail'ie ABD'nin kayıtsız şartsız destek verdiği belirtilirken, ABD'nin bu desteğinin, İsrail’i küresel sistem içinde istisna bir yere yerleştirdiği belirtildi. Raporda ABD'nin açık desteği için "Bir yandan Gazze’deki soykırımda görüldüğü üzere İsrail’e her türlü hukuk dışı eylem için güvence sağlarken Batı ittifakı içindeki İsrail eleştirilerinin pratik adımlara dönüşmesini de engellemektedir. " denildi.
Öte yandan İran'ın İsrail'e yönelik füzelerle düzenlediği saldırılarda ABD, İngiltere, Fransa hatta Ürdün gibi ülkelerin İsrail’in hava savunmasına yardımcı olmalarının da bu siyasi ilişkilerden kaynaklandığı ifade edildi.
Raporda, uluslararası alanda ülkelerin kendi aralarında yaptığı geleneksel ittifakların kesin ve tam bir koruma sağlamadığı ancak İran örneğinde olduğu gibi tarafsız kalmaya çalışan ülkelerin bir anlamıyla “sahipsiz” kaldığını ve daha kolay hedef alındığı da vurgulandı.
MUHTEMEL SENARYOLAR
MİA, İran-ABD/İsrail gerginliğinin muhtemel 3 senaryo ile devam edebileceğini ve senaryoların şunlar olduğunu yazdı;
İran-ABD Arasındaki Müzakerelerin Yeniden Başlaması Diplomatik Müzakerelerin Sonuçsuz Kalması ve Gerginliğin Sürmesi Savaşın Yeniden BaşlamasıTÜRKİYE'NİN ATABİLECEĞİ ADIMLAR
Milli İstihbarat Akademisi analizinin üçüncü bölümünde ise yakın gelecekte çatışmanın muhtemel seyrini öngörülmeye çalışılırken belirsizlikler çağında ateş çemberiyle çevrili ülkemizin savunma yeteneklerini artırabilmesi ve benzer krizlere karşı daha dirençli olabilmesi için çıkarabileceği dersleri ve atabileceği adımlara değinildi.
Türkiye’nin, riskleri azaltacak tedbirleri alması zaruri olduğu ifade edilirken, "Irak ve İran'ın istikrarsızlaşması sonucu oluşan risklerin daha büyüğü, İran’ın istikrarsızlaşmasıyla gelebilir" denildi.
TÜRKİYE İÇİN EN İYİSİ MÜZAKERELERİN TEKRAR BAŞLASI
MİA, Türkiye için muhtemel senaryolardan en iyisinin birinci madde olan "İran-ABD Arasındaki Müzakerelerin Yeniden Başlaması" olduğunu bu durumun Türkiye için en az risk oluşturan senaryo olduğunun altını çizdi. Söz konusu senaryo için "İran’ın nükleer faaliyetlerinde Trump yönetimini tatmin edecek tavizler vermesi, yine bölgesel politikalarında İsrail’i tehdit edebilecek durumdan uzaklaşması; Türkiye için en az risk oluşturan senaryo olarak görülebilir. Türkiye bu aşamada İran’ın nükleer faaliyetlerinden, geniş füze ve SİHA envanterinden ve bölgesel milis şebekesinden en az İsrail ve ABD kadar tehdit hissetmektedir. Ancak Türkiye ve İran arasında olası bir gerginlik oluşması hâlinde, Tahran’ın yeteneklerini Ankara aleyhine seferber etmeyeceğinin garantisi yoktur. Nitekim geçmişte Irak eksenli krizlerde Türkiye’ye en büyük tepki İran destekli milis liderlerinden gelmiş, bu gruplar zaman zaman Irak’taki Türk üslerine yönelik taciz saldırılarında bulunmuştur. Dolayısıyla İran’ın bölgedeki devlet dışı silahlı aktörler üzerindeki etkisinin kısıtlanacağı ancak iç istikrarını koruyacağı ve son yıllarda iyice yıpranmış olan ekonomisini raya koyabileceği bir anlaşma; Ankara açısından en olumlu senaryo olarak değerlendirilebilir." ifadeleri kullanıldı.
İkinci senaryonun gerçekleşmesi ve diplomatik girişimlerin sonuçsuz kalması hâlinde ise İran'ın geleceğinin belirsiz bir rotaya girebileceği belirtildi. Bu durumda ise İran, uzun yıllar sürebilecek yeni bir türbülans ve benzersizlik dönemine girme riskiyle karşı karşıya kalabileceği ve bunun domino etkisi yaratabileceği belirtildi. Böyle bir senaryoda ise Türkiye’nin alması gereken tedbirler artacağına dikkat çekildi.
SAVAŞ TEKRAR BAŞLARSA...
Son senaryo olan savaşın yeniden başlaması durumunun ise Türkiye açısından gerçekleşebilecek en kötü seçenek olduğu vurgulanan raporda "12 Gün Savaşı’na benzer biçimde İsrail, hava üstünlüğünü ve İran içinde kurmuş olduğu şebekeleri kullanarak komuta kademesine ve stratejik hedeflere saldırılar düzenleyecektir. Geçmiş seferden farklı olarak bu defaki çatışmada İran’ın kritik sivil altyapılarının ve önde gelen siyasetçilerinin hedef alınması da mümkündür. Bu sefer, saldırılarda sürpriz baskın unsuru olmayacağından İran’ın daha etkili cevaplar verme olasılığı bulunmaktadır ve İsrail içindeki kritik hedefleri 12 günlük savaşta etkinliğini kanıtlamış olan hipersonik füzeleriyle hedef alabilir. İlk savaşta olduğu gibi burada da ABD’nin tavrı belirleyici bir rol oynayacak, İsrail’e verdiği desteğin ölçüsü ya da doğrudan savaşa girip girmemesi önemli olacaktır." denildi.
Rusya ve Çin'in alacağı pozisyonun da önemli olduğu ifade edilen seçenekte savaşın derinleşme riskinin bulunduğu belirtilirken Türkiye'nin bu durumda kendi millî çıkarlarının bu tür bir çatışmadan en az etkilenmesini sağlamaya yönelik adımlar atmasının gereği ifade edildi.
Kapsamlı bir savaş halinde İran’ın Türkiye sınırlarında güvenlik boşluğu oluşması oldukça muhtemel olduğu, Türkiye'nin bu hususta ilgili tüm tarafları bilgilendirerek gerekli adımları atması gerektiği belirtildi.

12 günlük İran-İsrail savaşının savunma sanayi açısında da önemli dersler içerdiğini belirten MİA, İran'ın yıllardır devam ettirdiği konvansiyonel silah gelişmelerinin İsrail'i durdurmaya yetmediği, İsrail'e darbelerin sadece son yıllarda geliştirilen hipersonik füzelerle vurulabildiği belirtildi.
Raporda, savaşın ardından Türk Hava Kuvvetleri’nin insanlı ve insansız sistem entegrasyonu sürecinin önemi tekrar teyit edildi. Seri üretim kapasitesi kadar sivil teknolojilerin askeri alanda kullanılmasına dair yerli çözümler geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu kapsamda, savunma sanayisinin uzun vadeli ve çok yönlü bir planlamaya ihtiyaç duyduğu ifade edildi.
Öte yandan Türkiye'nin savunma sanayisinin dış istihbarat servislerinin öncelikli hedeflerinden biri haline geldiği açıkça ifade edilirken, Türkiye’nin bu sektörde faaliyet gösteren aktörlerini koruyacak önleyici güvenlik politikaları geliştirmesi önerildi.
Raporun son bölümünde ise şu ifadelere yer verildi;
Son yıllarda niteliksel ve niceliksel gelişimi nedeniyle farklı ülkelerin dikkatini çekmeye başlayan savunma sanayisinin temel meydan okumalarından biri de kötü niyetli istihbarat operasyonlarıdır. Türkiye’nin güvenlik bürokrasisi ve savunma sanayisinin özel aktörleri, yabancı aktörlerce daha yakından takip edilip çeşitli saldırılarla karşılaşabilir. Bu nedenle kritik personele yönelik istihbarata karşı koyma eğitimlerinin yoğunlaştırılması, farkındalığın artırılması ve erken uyarı sistemlerinin oluşturulması zaruridir. Zira raporda da örnekleri zikredildiği üzere savunma sanayisi ya da güvenlik bürokrasisi gibi kritik noktalardaki en ufak bir istihbarat zafiyeti, çatışma ortamında son derece yıkıcı darbeler alınmasına neden olabilmektedir.

Milli İstihbarat Akademisi'nin raporuyla ilgili Milli İstihbarat Akademisi Başkanı Talha Köse sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda raporda bölge siyaseti dinamikleri ve Türkiye açısından önemli çıkarımlar olduğunu söyledi.
Milli İstihbarat Akademisi olarak İran ile İsrail arasında gerçekleşen ve “12 Gün Savaşı” olarak da ifade edilen savaşı ele alan bir rapor hazırladık.
— Talha Köse (@Talha_Kose1) August 1, 2025
Rapor savaşın askeri ve siyasi boyutlarını incelemekte. Özellikle savunma sanayii ve yeni savaş doktrinine dair ipuçları… https://t.co/7HPayAqPl7
Köse paylaşımında şu ifadeleri kullandı;
Milli İstihbarat Akademisi olarak İran ile İsrail arasında gerçekleşen ve “12 Gün Savaşı” olarak da ifade edilen savaşı ele alan bir rapor hazırladık.
Rapor savaşın askeri ve siyasi boyutlarını incelemekte. Özellikle savunma sanayii ve yeni savaş doktrinine dair ipuçları barındırmakta.
Bölge siyaseti dinamikleri ve Türkiye açısından da önemli çıkarımlar söz konusu.
“12 Gün Savaşı ve Türkiye İçin Dersler” başlıklı rapor, İsrail ile İran arasında 13-24 Haziran tarihleri arasında yaşanan kısa fakat etkili savaşın askeri, istihbari, teknolojik ve jeopolitik boyutlarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Raporda; hava üstünlüğü, siber saldırılar, kamuoyu manipülasyonu ve istihbarat operasyonları gibi yeni nesil çatışma dinamikleri değerlendirilirken, Türkiye için kritik uyarı ve önerilere de yer veriliyor.
Bölgesel istikrarsızlık karşısında Türkiye’nin atması gereken adımları stratejik bir çerçevede ele alan bu kapsamlı çalışma, karar alıcılar ve araştırmacılar için önemli bir kaynak niteliğinde.
Yalçın Taşbaşı Haber7.com - Özel Haber Editörü

Editör Hakkında Yalçın Taşbaşı 1991 yılında İstanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul'da, üniversite eğitimini ise Kayseri'de Erciyes Üniversitesi'nde tamamladı. 2014 yılında gazetecilik bölümünden mezun olmasının hemen ardından vatani görevini tamamlayarak iş hayatına giriş yaptı. 2015 yılında yeniakit.com.tr'de internet editörlüğü görevine başladı. Burada 7 yıl süren görevinin ardından 2022 yılında Haber7.com'da özel haber editörü olarak göreve başladı ve çalışmalarına devam ediyor.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
GÖNDER


