Murat Emir: Talimatlandırılmış yargı üzerinden siyaset dizayn edilmeye ve majestelerinin muhalefeti yaratılmaya çalışılmaktadır
T24 kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "19 Mart yargı darbesiyle ortaya çıkmıştır ki bugün de cübbeyle yapılan, yargı görünümü altında yapılan bir darbeyle karşı karşıyayız. 12 Eylül’le çok benzerlikleri olan bir darbe girişimidir bu. Aynı şekilde cübbelerle talimatlandırılmış yargı üzerinden siyaset dizayn edilmeye ve majestelerinin muhalefeti yaratılmaya çalışılmaktadır" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Eski CHP İstanbul İl Başkanlığı binasına uygulanan polis ablukası, CHP İstanbul İl Yönetimi'nin geçici olarak görevden uzaklaştırılması, Ekrem İmamoğlu'nun iptal edilen diplomasına ilişkin bugün görülen dava ve iktidarın yargı ve medya üzerindeki baskısı hakkında açıklamalarda bulunan Emir'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"12 Eylül generalleri tankla postalla demokrasi el koydular, Meclis'i kapattılar ve Türkiye’deki bütün demokratik birikimi yok ettiler. Son derece kötü, antidemokratik, çoğulculuk içermeyen bir anayasayı bu topluma dayattılar. Aynı zamanda siyaseti dizayn etmek istediler ama ne oldu, Türk halkı önüne gelen ilk sandıkta darbeciler tokadı vurdu. İşte 19 Mart yargı darbesiyle ortaya çıkmıştır ki bugün de cübbeyle yapılan, yargı görünümü altında yapılan bir darbeyle karşı karşıyayız. 12 Eylül’le çok benzerlikleri olan bir darbe girişimidir bu. Bu darbeyle yine siyaset dizayn edilmek istenmektedir, siyasi partiler dizayn edilmek istenmektedir. Cumhurbaşkanı adayımız cezaevine konmuştur, seçilmişler cezaevindeler ve bürokratlar cezaevindeler. Tutuksuz yargılanması gereken kişiler tutuklanarak Türkiye’de siyaset dizayn edilmekte ve rakipler cezaevinde tutulmaktadır. İşte bu tam bir darbe girişimidir ve aynı şekilde cübbelerle talimatlandırılmış yargı üzerinden siyaset dizayn edilmeye ve majestelerinin muhalefeti yaratılmaya çalışılmaktadır. CHP’ye şu mesaj verilmektedir: Ankara’da oturun, direnç göstermeyin, günübirlik işler yapın, Ekrem İmamoğlu‘nu unutun ve partimizin bütünlüğünü koruyun, koltuğunuza sahip çıkın. Ama bizim için koltuğunu korumak öncelikli bir durum değildir, asıl korumak gereken Cumhuriyet Halk Partisi'dir, demokrasimizdir, cumhuriyetimizdir. Tam bu nedenle bu darbeye karşı çıkmak aynı 12 Eylül darbesine karşı çıktığımız gibi buna karşı direnmekle, CHP’ye demokrasimiz ve cumhuriyet imize sahip çıkmakla eşdeğerdir.
"Bu nasıl bir kişiliktir ki üniversiteye dört yıl gitmiş gelmişte bir tane arkadaş bulamamış"Sayın Ekrem İmamoğlu‘nun 31 yıl önce aldığı diploma bir dava konusu. Öyle bir mahkeme ki beş ay önce üniversite yönetim kuruluna yazıyor, 'bu kararı aldınız, o halde bize ayrıntılı bir izahat ve 36 tane belgeyi gönderin. Biz buna göre yargılama yapacağız' diyor. Gönderiyorlar mı, hayır aylarca bekletiyorlar. Çünkü hepimiz biliyoruz ki o dosyanın içi bomboş. Üniversite yönetim kurulu diplomayla ilgili dosyayı göndermezken ne yapılıyor, idare mahkemesinin hakimleri ilk kararname ile gönderiliyor. Yine hayal ettikleri kararı çıkartacak bir mahkeme dizayn ediyorlar. Aynı İBB ile ilgili soruşturma başlamadan İstanbul’a özel yetkili Türkiye başsavcısı gönderdikleri gibi. Sanıyorlar ki İmamoğlu duruşmasına saatini yerini değiştirirlerse katılım olmayacak. Salon doluydu, Türkiye’nin kalbi orada. Mahkemeden bir görüntü elimizde, sayın İmamoğlu‘nun üniversite arkadaşları da mahkemeyi takip ediyorlar. Peki Cumhurbaşkanının bir tane üniversite arkadaşı var mı? Bu nasıl bir kişiliktir ki üniversiteye dört yıl gitmiş gelmişte bir tane arkadaş bulamamış?
Cem küçük, bütün bu operasyonların medya ayağı, psikolojik harekat ayağı olan gazetecilerden birisi ne diyor? 'Diploma ile ilgili algı operasyonu yapma görevini benimle Fuat Uğur'a verdiler' diyor. Bir yanda bir bağımlı yargı ama onun bir de medya ayağı olması lazım. O da Cem Küçük, Fuat Uğur, Nedim Şener. Bunlar üzerinden kirli bir oyun tezgahlanıyor.
"Genel başkanlık çalışma ofisimiz üzerindeki abluka kaldırılmalı"Türkiye’yi öyle bir hukuksuzluğun içine attılar ki bir asliye hukuk mahkemesinin bir tedbir kararı ile hem İstanbul il başkanlığımızın hem de gerektiğinde genel merkezimizin kayyumlar eliyle yönetilmesinin önünü açıyorlar. Buna da hukuk diyorlar, buna da demokrasi diyorlar. Biz bunların içerisinde asla hukuk ve yargılama olmadığını biliyoruz ama net bir çelişkiyi gündemimize getirmek isterim. 45. Asliye Hukuk hakimi, duruşması başlamadan almış dosyayı eline dokuz sayfalık bir iddianame, iddianamede ceza yargısının yerine geçmiş, bu hakim ikna olmuş ve tedbir koymuş. Bir suç uydurmak için takla atmış da atmış sayın savcı. Gerekçe yazacak, Siyasi Partiler Kanunu'na atıf yapıyor. Siyasi Partiler Kanunu'nun birinci maddesinde diyor ki, 'Bu kanun, genel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yerel seçimler için geçerlidir' diyor. Siyasi Partiler Kanunu'nun bir kurultay için uygulanma imkanı yok. Böyle bir hukuk garabeti, böyle bir tutarsızlıkla karşı karşıyayız. Tedbir kararı sonucu garanti etmek için ve olumsuz sonuçlar olmasın diye konur ama sen direkt hüküm niteliğinde arzu edenlerin talepleri niteliğinde bir tedbir koyuyorsun.
İstanbul’daki hakim kaçıyor. Verdiği tedbir kararını, İstanbul’u ateşe attı, gazla, copla polisle il binamız girdi, saraydan koltuk dilenen bir kayyum buldular, eski CHP’li birini buldular ve bunun üzerinden İstanbul’da bir kaos yaşatılıyor. Amaç CHP’ye kavgalı bir parti görüntüsü vermek. CHP’de bir kavga yok, CHP’de tam bir bütünlük var ama CHP’ye saldıran bir saray, aparat olarak kullandığı bir yargı ve CHP içerisinde bulabildiği birkaç koltuk dilenen, kendini kaybetmiş kişi var. Bu kişiler saray ağzıyla konuşuyorlar. Bu kayyum peşinen kimin suçlu olduğuna karar vermiş. Aziz İhsan Aktaş’ın arkadaşı değilmiş, biz senin kimin arkadaşı olduğunu biliyoruz. Eski il başkanlığımız, bugünkü genel başkanlık çalışma ofisimiz üzerindeki abluka kaldırılmalı. Bu olaylar sırasında üç arkadaşımız gözaltına alındı. Suçları il başkanlığına girmeye çalışmak. Bu arkadaşlarımızın alanlarından öpüyorum ve gözaltı işleminin bir an önce son bulmasını talep ediyorum.
Yargı darbesine, adaletsizliklere, hukuksuzluklara, açlığa, yoksulluğa karşı pazar günü, 14 Eylül’de saat 17.00’de Tandoğan Meydanı’nda olacağız. Yüz binlerle kucaklaşacağız. Demokrasi, adalet, tutuksuz yargılama diyeceğiz. Emekli maaşının hala açlıktan ön yarısı kadar olmasına isyan edeceğiz. Bu ülke sizin sıkıştırabileceğiniz, her yönüyle darbe yapabileceğiniz bir ülke değildir. Eninde sonunda halk kazanacaktır ve saray kaybedecektir.
"Bunlar iddia ettiğiniz gibi 86 milyar TL kara para aklaladılarsa siz neredeydiniz"Bir çok operasyon yapılıyor, bu sabah bir grup TMSF’ye devrediliyor. Bunların çoğu AKP ile yol yürümüş, onlarla işbirliği yapmış, birlikte kazanmış iş dünyasının parçaları ama postmodern bir müsadere var burada. Sarma tütünde ithal ürünler gelemiyor. çok pahalı ve yerli tekellerden birisi de bu Can Holding. Bu pazarın kime gideceğine bakın. Habertürk, Show TV, Bloomberg… Daha bunlar dört ay önce bu gruba satıldı, RTÜK bunlara nasıl izin verdi? Bunlar iddia ettiğiniz gibi 86 milyar TL kara para aklaladılarsa siz neredeydiniz? Bunlara Türkiye’deki en büyük ana akım medyayı devrederken siz nasıl uyudunuz? Yoksa siz, 'biz bunlara el koyacağız, hazır el koymuşken Habertürk‘e de el koyalım da A Haber'e döndürelim' diye mi yaptınız bu operasyonu? Hukuk görüntüsü altında mallara el konuluyor, müsadere ediliyor.
"Öcalan’ı neredeyse bir barış güvercini yapıyor beyefendi"Devlet Bahçeli’nin röportajını okuduğumda tüylerim ürperdi. Elinden gelse bütün sosyal medyayı yarım saatte kapatırmış. İyiki elinden gelmiyor çünkü hayallerinin tek sesli bir Türkiye olduğunu biliyoruz. 'Tek sesli bir Türkiye kurmak üzere muhalefeti dizayn edelim, medyayı dizayn edelim, gazetecileri hapse atalım, gazeteleri TMSF’ye alalım oradan bizimkilere satalım…' Türkiye’nin ihtiyacı olan çok sestir, demokrasi, özgürlüktür. Özgürlük iki kanatlı bir kuşmuş, Abdullah Öcalan tek kanadı uçurmuş, yani Öcalan’ı neredeyse bir barış güvercini yapıyor beyefendi ama diğerleri görevini yapmıyormuş gibi bir görüntü yaratıyor oysa barış için özgürlük lazım, özgürlük için çok sesli bir Türkiye lazım."
Murat Emir, ayrıca Meclis'te çalışmaları devam eden komisyonun seçilmiş üyelerinin İmralı'da terör ögrütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'la görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin gelen soruya, "Türkiye’deki tüm kesimleri dinleyip taleplerini, arzularını, beklentilerini alıp buna göre bir çalışma ortamı yaratılıp adımlar atılması gerektiğini düşünüyoruz. Terör sorunu bitirmek üzere yola çıkmış komisyonumuz terörü bitirmek üzere tüm kesimleri dinlemek, başta şehit yakınları ve gaziler olmak üzere onların rızalarını almak ve toplumsal talepleri Meclis'te gündeme getirmek durumundadır. Biz bunun çabası içindeyiz" yanıtını verdi. (ANKA)


