NEBİ MİŞ Geleceğe dair siyasi yükümlülükler ve yeni anayasa
Sabah sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Anayasa yapım süreci hızlanıyor. AK Parti uzun süredir bu konuda çalıştaylar yapıyordu. Dolayısıyla bir hazırlığının olduğunu varsaymak gerekir. Cumhur İttifakı'nın MHP kanadı zaten kendi taslağını hazırlamıştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni anayasa çalışmaları için partisinden 11 hukukçuyu görevlendirdiğini açıkladı. Komisyonda görev alacakların isimleri duyuruldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuyu her gündeme getirdiğinde muhalefete açıktan çağrı yapıyor. "Demokratik meşruiyeti güçlendirecek, hak ve özgürlükleri güvence altına alacak" yeni anayasa için muhalefetin ya doğrudan ya da dolayı olarak kendi önerilerini ortaya koyması gerektiğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda kararlılığını ortaya koydu. Onun siyaset tarzını geçmişten bugüne takip edenler iyi bilir ki, bir meseleyi toplumun gündemine taşıyıp bu konuda seferberlik başlattığında, genellikle halkın desteğini arkasına almayı başarmıştır.
Anayasa bir toplum sözleşmesi olduğuna göre en iyi anayasa yapım yöntemi geniş kesimlerin katılımıdır. Farklı siyasi kesimleri temsil eden partiler bu konuda topluma öncü olur. Onların talep ve isteklerini anayasa yapım süreçlerine yansıtır. Ancak siyasi partiler, tembellik edip toplumsal beklentileri kurumsal bir çerçevede toplayarak müzakere süreçlerine katmadığında kendisine oy vermiş toplum kesimlerini de ihmal etmiş olur.
"Toplumun şu anda birinci önceliği anayasa değildir" önermesi siyaset üretmek değildir. Evet doğrudur, bir kamuoyu anketi yapılsa toplumsal önceliklerde yeni anayasa talebi ilk sırada çıkmayabilir. Ancak siyasetin gündemi hiçbir zaman tek bir meseleye indirgenemez. Siyaset kurumu, özellikle kendi tabanı olmak üzere toplumun tüm kesimlerini, ülkenin geleceği adına atılması gereken adımlar konusunda ikna etmekle yükümlüdür. Gündeme taşıdığı konunun neden gerekli olduğunu açık ve etkili bir şekilde anlatmalıdır. Nitekim son 23 yılda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasa değişiklikleri başta olmak üzere birçok reform sürecini toplumla birlikte nasıl yürüttüğüne defalarca şahit olduk.
Dolayısıyla CHP başta olmak üzere muhalefet partilerinin, bu konuda reaksiyoner bir tepki yerine -eğer ortak komisyonlara katkı vermeyecekse- kendi önerilerini hazırlamaları lazım. CHP'nin bu konudaki siyasetine ve mevcut konumuna bakıldığında, somut bir hazırlık yapamayacağı anlaşılıyor. Çünkü anayasa gibi bir konuda bir metin ortaya koymak ekiplerin çalıştığı bir mutfağı gerektir. Ayrıca parti içinde bir uzlaşmanın olması lazım.
CHP'nin hem parti içi bütünlük açısından hem de gündem önceliği olarak yeni anayasaya vakit ayırabilecek bir motivasyonu şu anda pek görülmüyor. CHP, kendi öncelikleri doğrultusunda yeni anayasa konusunda somut bir çerçeve ortaya koyamayacağı için siyasetini iki temel odağa indirgeyecek. İlk olarak, "Erdoğan anayasayı kendi siyasi geleceği için değiştirmek istiyor" söylemini öne çıkaracak. İkinci olarak ise, terörsüz Türkiye süreci ile yeni anayasa çalışmalarını özdeşleştirerek toplumun hassasiyetlerini hedef alacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa konusunda muhalefetin "kurduğu tuzağın" farkında olduklarını, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere açıkladı. "Biz yeni anayasayı Tayyip Erdoğan için değil, 86 milyon için istiyoruz" dedi. Önümüzdeki aylarda yeni anayasa gündemi tartışılacak. Yeni yasama dönemine kadar, üzerinde müzakere edilecek bir çerçeve ortaya çıkar. Muhalefet bu konuda soyut tepki vermek yerine kendi önerilerini derli toplu bir metin olarak ortaya koymalıdır. Hem böylece toplum, partilerin taslakları arasında daha iyi karşılaştırma imkânı bulur. Muhalefet kurumsal olarak destek vermese de farklı örneklerde toplumsal destek sağlanabilmiştir.


