Nietzsche aforizması: Beşiktaş taki krizleri tek tek açıkladı
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Beşiktaş bu sezon, varlık ile yokluk arasındaki o ince çizgide yürüdü. Sanki bir Nietzsche aforizmasının sahaya yansıması gibiydi. Süper Kupa’da Galatasaray’a karşı alınan o tarihi 5-0’lık zafer, birdenbire doğan bir güneş gibi parladı. Ama o ışığın altında maratona girildiğinde, gölgeler uzundu. Yönetim krizleri, teknik direktör sirkülasyonları, sakatlıklar ve tükenmiş bedenler... Her şey, bir futbol takımından çok, içsel bir buhran yaşayan kalabalığı andırıyordu.
Beşiktaş, sezonun şampiyonu Galatasaray’a çelme takan tek takım oldu. Kadıköy’de Fenerbahçe’ye diz çöktürdü. Ama sonra, bir varmış bir yokmuş masallarına yaraşır biçimde, en umulmadık yerde tökezledi. Sanki kader, tutarsız bir yazarın kaleminden çıkmıştı.
Ole Gunnar Solskjaer’ın gelişi, sadece sistemin değil, belki de varoluşun değişimiydi. Taktik tahtasına çizilen her ok, soyunma odasındaki sessizliğe ses, sahadaki dağınıklığa ritim, kimliğini yitirmiş bir takıma "kendilik" katıyordu. Fakat bu dönüşüm, doğum sancısı gibiydi: Acılı, sancılı ve bazen beyhude…
Zira Beşiktaş’ın sezona yayılan hali, Herakleitos’un ırmağına benziyordu. Aynı suya iki kez giremediler. Kazandıklarında bile başka bir Beşiktaş vardı. Kaybettiklerinde ise hiç olmayan biri. Süper Lig'de beklenen istikrar bir türlü sağlanamadı. 17 galibiyet, 11 beraberlik, 8 mağlubiyetle sezon 4. sırada tamamlandı. Üçüncülük son maçın son saniyesinde kaçtı.
Türkiye Kupası'nda da çeyrek finalde havlu attı. Ne tam bir çöküş, ne tam bir zafer... Yalpalayan bir geminin not defteri gibi.
Sezonun en parlak hamlelerinden biri, tartışmasız Rafa Silva oldu. Zekâsı, pas aralarına gizlenen oyun görüşü ve soğukkanlı bitiriciliğiyle takıma seviye atlattı. Solskjaer ile performansı adeta evrildi. Rakibin değil, fikirlerin peşinden koşan bir oyuncu olarak dikkat çekti. Beşiktaş, uzun zaman sonra topu ayağında değil, kafasında gezdiren bir yıldız izledi. 35 maçta 12 gol, 6 asistlik performansıyla parladı. Galatasaray’a attığı gol uzun süre hafızalardan silinmedi.
PARLAYAN YÜZLER, SÖNEN YILDIZLARCiro Immobile (30 maç / 15 gol): Skor yükünü taşıdı, kritik maçların adamıydı.
Gedson Fernandes (24 maç / 7 gol / 1 asist): Orta sahada dinamizmiyle öne çıktı, takımın motoruydu.
Mert Günok (34 maç / 11 maçta gol yemedi): Kritik anlarda güven veren kaleci.
Arthur Masuaku (33 maç / 8 asist): Savunmadan hücuma katkısıyla sezonun sürprizlerinden.
Milot Rashica (28 maç / 3 gol / 8 asist): Dalgalı ama etkili bir sezon, özellikle asistleriyle katkı verdi.
Alex Oxlade-Chamberlain (18 maç / 1 gol): Sakatlıklar ve form düşüklüğüyle beklentilerin gerisinde kaldı.
Semih Kılıçsoy (32 maç, 3 gol, 4 asist): Gelecek adına bir umut. Ancak saman alevi gibi parlayıp sönen bir ışık. Henüz bekleneni veremedi.
NE ZAFER, NE HEZİMET2024/25 sezonu, Beşiktaş için bir iç yolculuktu. Ne tam bir trajedi, ne de eksiksiz bir zafer. Ama ardında sorular bıraktı.
Solskjaer aşısı tutacak mı?
Kadro derinliği yeterli mi?
Yeni sezonda Beşiktaş, kendi ırmağını bulabilecek mi?
Yanıtı önümüzdeki sezonda…


