Öğrencileri darbeye alet ettiler Gündem Haberleri
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluktan tutuklanmasını gerekçe göstererek üniversiteleri hareketlendiren CHP, 27 Mayıs darbesi öncesinde de öğrencileri sahneye sürdü. Devrik Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın “CHP’nin kol gücü” olarak nitelediği üniversiteler 1950’nin başından itibaren kaynamaya başlasa da gerilimin fitili Demokrat Parti tarafından kurulan Tahkikat Komisyonu bahane edilerek ateşlendi.
MECLİS’TE DARBE SİNYALİ
Demokrat Parti, Uşak ve Kayseri Yeşilhisar’da yaşanan provokatif olayların araştırılması için 15 kişilik bir Tahkikat Komisyonu’nun kurulmasına ilişkin önergeyi Nisan 1960'ta TBMM’ye verdi. Önergede, “Kardeş kavgası çıkarılmaya çalışıldığı, ordunun siyasete çekilmek için gayret edildiği, bazı gazete ve dergilerin yalan haberlerle ülkenin geleceğini tehlike altına soktuğu” ifadelerine yer verildi. Önerge 27 Nisan 1960’ta TBMM’de görüşülerek kabul edildi. O oturumda söz alan İnönü şu sözleri kullanarak darbe hazırlığının ipuçlarını verdi: “Bu demokratik rejimi istikametinden ayırıp, baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir… Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam! Arkadaşlar, şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır.”

KARA CÜBBELİLER
İnönü’nün bu sözleri sarf etmesinden saatler sonra üniversitelerde hareketlilik başladı. Aslında 1950’den sonra DP iktidarına muhalefeti misyon edinen akademisyenler, çoktan öğrencilerin zihin dünyasını şekillendirmiş, Adnan Menderes’in ‘diktatör’ olduğuna ikna etmişti bile. Bu gerçeği bilen Menderes de zaten akademisyenler için ‘kara cübbeliler’ ifadesini kullanıyordu. Ve 28 Nisan’da İstanbul Üniversitesi’nde gösteriler başladı. Güvenlik güçlerinin müdahalesi üzerine olaylar Beyazıt Meydanı’na taşındı. Buradaki çatışmalarda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz aldığı kurşun yarası sonucu öldü.
“ORDU GENÇLİK EL ELE”
Askeri birliklerin olay yerine gelmesi üzerine öğ renciler “Ordu, gençlik el ele” sloganları atmaya başladı. Öğrenciler protestolarını 29 Nisan’da da sürdürdü. 30 Nisan’da Sultanahmet Meydanı’na taşan gösteriler sırasında da Nedim Özpolat adlı öğrenci hayatını kaybetti. İstanbul’daki öğrenci gösterileri Ankara’ya da sıçradı. 29 Nisan’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki gösterilerde öğrencilerle güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı ve bazı öğrenciler yaralandı. Olaylar nedeniyle İstanbul ve Ankara’da sıkıyönetim ilan edildi.
KIYMA MAKİNESİ YALANI
Sadece 2 öğrencinin kaza kurşunuyla hayatını kaybettiği olaylar, CHP basını tarafından katliama dönüştürüldü. Kendisi de bir albay olan dönemin Basın-Yayın Genel Müdürü Ertuğrul Alatlı, gençlerin öldürülüp cesetlerinin kıyma makinelerinden geçirildiğini iddia etti. Bu açıklamalar darbeden önce ve sonra “Cesetler yem makinelerinde kıyılıp toz haline getirilmiş” , “Şehit gençlerin sayısı henüz belli değil”, “Korkunç cinayetler aydınlanıyor: Çukura gömülen 3 ceset bulundu” gibi iddialarla gazetelere manşet oldu. Fakat ileriki yıllarda bu yalanından dolayı pişmanlık duyan Alatlı, “O günlerin heyecanlı akışı ve karmaşası içinde yaptığım bir açıklamaydı. Toplumu önüne katmış olan bu durum, demek herkes gibi beni de etkiledi” ifadelerini kullansa da Adnan Menderes ve arkadaşları çoktan idam edilmişti.



TEK BİR CESET BİLE BULUNAMADI
Darbe gerçekleştirildikten 1 hafta sonra Milli Birlik Komitesi tarafından yayınlanan tebliğde de “öğrenci olayları sonrasında cesetlerin canavarca yok edildiği, buzdolaplarında saklandığı, kuyulara atıldığı, kıyma makinelerinden geçirildiği” gibi iddialara yer verilerek şu çağrı yapıldı: “Cinayetlerin kısa zamanda meydana çıkarılması ve canilerin ele geçirilmesi için sayın talebe velilerinin ve sayın halkımızın resmi makamlara ve üniversite tahkik heyetlerine yardımcı olmalarını rica ederiz.” Ancak yayınlanan bu tebliğ ile kurulan araştırma komisyonlarına, aramalara ve kazılara rağmen tek bir ceset bile bulunamadı, tek bir aile bile ‘evladımız kayıp’ diye başvuru yapmadı.
İnönü vekilleri böyle azarladı: Olmaz, yoktur demeyeceksiniz
Darbeye zemin hazırlamak için kendine bağlı yayın organlarına üniversitelilerin katledildiği haberleri yaptıran CHP, kendi yalanını araştırmak için 3 kişilik de bir komisyon kurdu. Hazırlanan komisyon öğrencilerin kıyma yapıldığı mekan olarak gösterilen Et ve Balık Kurumu tesislerini gezdi. Öğrenci temsilci ve yakınları ile görüştü. Ancak iddiaya dair hiçbir bilgi ve belgeye ulaşılamadı. Ve heyet başkanı CHP Milletvekili Kamil Kırıkoğlu, hazırladığı raporu İnönü’ye sunarak iddia edildiği gibi olayların vaki olmadığını söyledi. Kırıkoğlu anılarında İnönü’den şu cevabı aldığını belirtiyor: “Olmaz. Yoktur demeyeceksiniz, vardır imajı vereceksiniz..."
Kızılay’daki olaylı gösteriyi CHP organize etti
Darbe gerçekleşip maksat hasıl olduktan, Menderes ve arkadaşları idam edildikten sonra CHP’lilerden birbiri ardına itiraflar geldi. 19 Nisan’da İsmet İnönü’nün de katıldığı ilk öğrenci gösterilerini organize eden CHP Gençlik Kolları Kurucusu Suphi Baykam (Ressam Bedri Baykam’ın babası), o güne ilişkin ilginç bilgiler aktırdı. İsmet İnönü’nün o gün Kızılay’daki İş Bankası şubesine gideceğini belirten Suphi Baykam, bu ziyareti üniversite gençlerine haber verdiğini ve “Gelsinler nümayiş yapsınlar” dediğini dile getiriyor. Binlerce üniversiteli İş Bankası önünde toplanınca İsmet İnönü’ye durumu bildirdiğini vurgulayan Baykam, İnönü İle birlikte Kızılay’ gittiklerini ifade ediyor. Eylemde yaşananlar ertesi gün CHP’nin yayın organı Ulus gazetesinde şöyle duyuruluyor: “Dün saat 17’den itibaren Atatürk Bulvarı’ndan yükselen sesler Yenişehir semalarını çınlatırken, ne şiddetin ne de copun İnönü sevgisini yenemeyeceği bir kere daha anlaşılmış oldu. Atatürk Bulvarı’ndan yükselen sesler, ‘Hürriyet’ sesleriydi, ‘Adalet’ sesleriydi ve ‘İsmet Paşa çok yaşa!’ sesleriydi. 10 binden fazla Ankaralı, CHP Genel Başkanı İnönü’nün etrafında eşsiz bir sevgi halesi meydana getirerek ilerliyordu. Yüzlerce polisin ne copu ne de gaz bombası bu bağlılığı önleyemedi. Ne yaka paça tartaklanarak polis arabalarına bindirilen ne de karakola atılan gençler ne de copların inip kalktığı başlar yılmadı. Bir kere daha anlaşıldı ki baskı İnönü sevgisini dindiremeyecektir.”
“EVET BEN ORGANİZE ETTİM”
Daha sonraki yıllarda akademisyen olan CHP’li Ayhan Toraman da anılarını yazdığı kitabında partisinin olaylardaki rolünü şöyle aktarıyordu: “(…)Çalışmaların bir kısmını CHP Beyoğlu ilçe binasından örgütledik. Bu ilçede zaman zaman teksirler yapar, beyannameler hazırlar, dağıtırdık.” İstanbul Üniversitesi’ndeki olayların arkasındaki provokatörlerden birisi olan dönemin CHP Beyazıt İlçe Başkanı ve gazeteci Orhan Birgit de bir dergiye röportajda “Ben eski bir öğrenci lideriydim. Geldi çocuklar, bana sordular, ben onlara ne yapmaları gerektiğini anlattım" ifadelerini kullanıyordu. “Öğrenci olaylarını siz mi organize ettiniz?” sorusuna “Evet, doğrudur.” cevabını veriyordu.

Bundan âlâ hürriyet mi olur
Ankara’da 5 Mayıs 1960’ta 555K (Adını 5. ayın 5. günü saat 5’te Kızılay’da) olarak sembolize eden gösteriler ilginç bir olaya sahne oldu. Başbakan Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere giderek, eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes’in boğazını sıktı. “Ne istiyorsun?” diye sorduğu gençten, “Hürriyet istiyorum” cevabını alan Menderes, “Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?” ifadesini kullandı. İlerleyen yıllarda Menderes’in yakasına yapışan öğrencinin Deniz Baykal olduğu iddia edildi. Ancak bu iddia Deniz Baykal tarafından yalanlandı.
İnönü’nün evinde gizli toplantı
Eski MBK Üyesi Dündar Taşer de öğrenci olaylarının arkasında CHP olduğunu vurguluyor. Yakın arkadaşlarına göre Taşer, 1957 seçimlerindeki yenilginin ardından İnönü’nün evinde toplantı yapıldığını ve bu toplantıda şu kararların alındığını aktarıyor: Üniversite öğrencileri ele alınıp bunlarla sohbetler, açık oturumlar tertip edilerek seçim sonuçlarının eleştirilmesi ve adı söylenmeksizin sonunun getirilip ihtilal mecburiyetine dayandırılması. Polisle çatışacak kitlenin zabıta ile mücadeleye alıştırılması. Hükümet aleyhinde mitingler tertip edilmesi.


