Okul kantinleri fiyatlandırma konusunda deniz manzaralı mekanlarla yarışıyor
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Bir eğitimci olarak sahayı, okulları, dolaştığımda; velilerle ve öğrencilerle konuştuğumda bugünlerde herkesin dilinde aynı şikayet var: Okul kantinlerindeki fahiş fiyatlar. Çocukların en basit ihtiyacı olan bir tost, bir ayran hatta su bile artık ailelerin bütçesini zorluyor.
Ben ,1980’lerin Türkiye’sinde devlet parasız yatılıda okumuş bir öğrenciydim. Yıllarca her gün üç öğün ücretsiz yemek yedim. Kahvaltım, öğle yemeğim, akşam yemeğim devlet tarafından karşılanıyordu. Bakanlık yetkilileri “kaynak yok” demedi, “yüksek maliyet” bahanesine sığınmadı. Milyonlarca öğün yemek verdi. Çünkü devlet, öğrencisini ,çocuğunu aç bırakmamayı görev bildi. Çünkü devlet BABAYDI.
Bugün ise aynı ülkede, 2020’lerin Türkiye’sinde, bırakın üç öğünü, gündüzlü okullarda bir öğün bile çok görülüyor. Devlet okullarındaki milyonlarca öğrenci öğle arasında fahiş kantin fiyatlarıyla baş başa bırakılıyor. Varlıklı öğrenciler okul merdivenlerinden coşkuyla istediklerini alıp yerken yoksul çocuklar belki de içleri eriyerek onları izlemek zorunda kalıyor. Çünkü DEVLET BABA'ları onları kendi kaderlerine terk ediyor.
KANTİNLERDE ERİŞİLMEZ FİYATLARTürkiye’de artan gıda fiyatları doğal olarak kantinlere de yansıdı. Ancak mesele yalnızca enflasyon değil; yüksek kantin kiraları ve açgözlü fiyat politikalarıyla öğrencilerin yaşamsal önem arz eden öğle yemeği neredeyse lüks hâline geldi. Kantin fiyatları korkunç şekilde yükseldi. Kantinden kantine fark olduğu gibi şehirler arası ciddi farklar da var:
• İstanbul’da bir tost 70-80 TL’ye, bir ayran 20 TL’ye satılıyor.
• Ankara’da döner ekmek 90-100 TL’ye, su 12 TL’ye çıkmış durumda.
• Anadolu’nun küçük şehirlerinde aynı ürünler biraz daha ucuz olsa da, yine de öğrencinin harçlığıyla ulaşamayacağı seviyede.
Ortalama fiyatlar:
• Tost: 60TL (İstanbul’da 80 TL’ye kadar çıkıyor)
• Ayran: 15 TL (Büyük şehirlerde 20/25TL)
• Tavuk döner: 80TL (Büyük şehirlerde 100 TL)
Bir öğrencinin kantinden bir öğününü karşılaması için 90-100 TL harcaması gerekiyor. Bu, orta gelirli bir ailenin bile gücünü aşan bir yük. Ülkenin büyük bir kısmının asgari ücretle çalıştığını hesaba katınca durum çok daha vahim.
HARÇLIK ALMADAN OKULA GİDEN ÇOCUKLAR VARÇocuklar aç kalıyor, kantinlerin önünden varlıklı arkadaşları dilediğince alışveriş yaparken yoksul çocuklar, Orhan Veli’nin Bedava şiirinde:
“Bedava yaşıyoruz bedava
Peynir ekmek değilse bile camekanlar bedava..”
dediği gibi bedava olan kantin camekanına bakıp mis kokuları en bedavasından içine çekerek ve iç çekerek ,içinden de sabır çekerek geçip gidiyorlar.
Tabi ki koku karın doyurmuyor tüm gün okulda ders dinleyip yorulan ve acıkan çocuklar derste fizyolojik ihtiyaçları giderilmediği için açlıktan fenalaşıyor, bayılıyor. Açlıktan bayılan çocuklar nedeniyle okul idareleri çoğu zaman sorunun kaynağını anlayamadığı için çocuğu hasta sanıp ambulans bile çağırıyorlar; bu da kamu zararına yol açıyor. Oysa bir öğün yemek bu sorunu kökten çözebilir.
PEKİ, KANTİN FİYATLARI NEDEN BU KADAR YÜKSEK?Araştırdığımda karşımıza birbirine bağlı üç parçalı bir suç zinciri tablosu ortaya çıkıyor :
1. Millî Eğitim Bakanlığı
Bakanlık, kantin kiralarına üst sınır koymuyor, ihaleleri denetlemiyor, öğrenci beslenmesini güvence altına almıyor. Çünkü okullara yeterince ödenek göndermediğini ve okulların ihtiyaçlarını biliyor bu ihtiyaçları da kantincilerin dolayısıyla öğrencilerin sırtına yüklüyor. Oysa Sosyal devletin en temel görevi, çocukların ihtiyaçlarını gidermektir.
2. Okul İdareleri
Okul idareleri kantinleri en yüksek kirayı verene ihale ediyor. Elde edilen kira gelirini okulun bakım, onarım ve personel giderlerine harcıyor. Yani okulun yükü, öğrencinin öğle yemeği üzerinden çıkarılıyor.
3. Kantin İşletmecileri
Kiraların yüksek olduğu bir gerçek. Ama bazı kantinciler bunu fırsata çevirip açgözlülük de yapıyorlar. Bir tost için 60-100 TL, bir ayran için 15-20 TL istemek sadece “kira” bahanesiyle açıklanamaz. Çocuğun açlığını fırsata çevirmek insafsızlıktır. Kantincilerin fırsatçılığı o kadar çirkinleşmiş ki çocukların evinden getirdiği yemekler için bile okul idarelerini zorbalıyor.
BİR ÖĞÜN HER ÇOCUĞUN HAKKIHer öğrenciye en az bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek sağlansa kantinci öğrenci açlığını fırsata çevirmeyecek.Geleceğimiz olan evlatlarımızı ve ülkemizi bu durumdan kurtarmak aslında çok basit:
• Kantin kiraları makul seviyeye indirilmeli.
• Devlet öğlen öğünü maliyetine katkıda bulunarak kantinciler ve devlet işbirliği içinde belirlenen standart menüyü öğrenciye ücretsiz sunmalı.
Böylece kantinci esnafı da ayakta kalır, okul ihtiyaçları giderilir ama en önemlisi çocuklar aç kalmaz.Biz Türkiye’yiz güçlü Türkiye…
Afrika Kıtası’ndaki gibi “çocuklarımız aç” demek bir eğitimci olarak ağırıma gitse de kafamı kuma gömmem de beklenemez.
AÇ ÇOCUK ÖĞRENEMEZ, EĞİTİLEMEZBen yıllar önce üç öğün ücretsiz yemekle okudum. Bu sebeple hala ülkeme ,çocuklarıma borçlu hissediyorum. Benim aidiyet duygumun böylesine yüksek olmasının sebebi devletimin de çocukken beni düşünmüş olması. Bugün ise milyonlarca çocuk, kantin kapılarının önünde aç gözlerle kantin camekanlarına bakıyor. Bazı öğrenciler parası yetmediği için sadece su içiyor, bazıları öğle aralarında açlığını saklamak için sınıftan çıkmıyor. Bu çocuklar büyüyecek ve yıllar sonra beni devletim aç bıraktı diyecekler.
Açlık Saklanamaz
Aç çocuğun gözü kitapta değil, yiyecektedir hele ki bu çocuklar büyüme ve gelişme dönemindeyse…
Sosyal bir devlet olmanın zorunluluğudur temel ihtiyaçların giderilmesi. Şayet bir ülke, kendi çocuklarını aç bırakıyorsa, geleceğini de aç bırakıyor demektir.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düsturunu yaşamaya ve yaşatmaya çalışan kadim bir medeniyetin
Bırakın komşuyu, şu an kendi çocukları aç. Bu durumda hangi vicdan rahat eder?
MEB GEREKENİ YAPMALIDIRDevletin görevi açıktır: Her öğrenciye en az bir öğün ücretsiz yemek sağlamak. Bu yapılmadıkça eğitimde fırsat eşitliği de, başarı da, ilerleme de yalnızca boş bir hayal olarak kalacaktır.
Bugün hayalini kurduğumuz Güçlü Türkiye, evlatlarını doyurabilen Türkiye’dir.
Maslow’un dediği gibi: Fizyolojik ihtiyaçlar karşılanmadan hiçbir üst basamağa çıkılamaz. Aç çocuğun eğitimi olmaz. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…


