Okullarımızı yapay zeka destekli olarak nasıl geliştirebiliriz?
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
“Yapay zeka, eğitimi daha etkili ve kapsayıcı kılabilir, ancak insan merkezli bir yaklaşım şart. Teknolojiyi bilinçli ve etik bir şekilde kullanarak, her öğrenciye en iyi öğrenme deneyimini sunabiliriz.”
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruhi Sarpkaya ile yapay zeka destekli okul geliştirmeyi konuştuk.
Yapay zeka destekli okul geliştirmesi derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Yapay zeka destekli okul geliştirme, eğitim süreçlerini daha verimli, kişiselleştirilmiş ve kapsayıcı hale getirmek için yapay zeka teknolojilerinin okullara entegre edilmesi anlamına geliyor. Bu, sadece teknolojik bir yenilik değil, öğretmenlere, öğrencilere ve yöneticilere somut faydalar sağlayan bir dönüşüm.
Örneğin, DreamBox ve Smart Sparrow gibi platformlar, öğrencilerin yanıtlarını gerçek zamanlı analiz ederek dersleri onların öğrenme hızına ve stiline uyarlıyor. Bu sayede her öğrenci, kendi ihtiyaçlarına uygun bir öğrenme deneyimi yaşıyor. İşitme engelli öğrenciler için Notta gibi konuşma tanıma yazılımları, konuşmayı metne çevirerek sınıf katılımını artırıyor.
Yönetim tarafında ise, örneğin Colorado Springs’te bir okul bölgesi, yapay zeka ile otobüs güzergahlarını optimize ederek 10 yılda 8 milyon dolar tasarruf sağlayabilecek. Özetle, yapay zeka, eğitimi daha akıllı ve etkili hale getirerek hem öğrenme süreçlerini hem de okul yönetimini güçlendiriyor.
Şimdi Türkiye’ye odaklanalım. Günümüzde Türkiye’de eğitim sisteminin karşılaştığı temel sorunlar nelerdir ve yapay zeka bu sorunlara nasıl çözüm olabilir?
Türkiye’de eğitim sistemi, kişiselleştirilmiş eğitimin eksikliği, öğretmenlerin yoğun iş yükü, veri analizi zorlukları ve özel gereksinimli öğrencilere yeterli destek sağlanamaması gibi sorunlarla karşı karşıya. Yapay zeka, bu alanlarda yenilikçi çözümler sunabilir.
Örneğin, adaptif öğrenme sistemleri, her öğrencinin öğrenme stiline uygun içerik üreterek kişiselleştirilmiş eğitimi mümkün kılıyor.
Knewton Alta gibi araçlar, öğrencilerin zayıf noktalarını tespit ederek öğretmenlere rehberlik ediyor. Öğretmenlerin iş yükünü hafifletmek içinse, örneğin
Magic School AI, ödev değerlendirme veya ders planlama gibi görevleri otomatikleştiriyor ve öğretmenlere haftada 5-6 saat kazandırabiliyor. Veri analizi tarafında, yapay zeka, öğrenci performans verilerini analiz ederek risk altındaki öğrencileri erken tespit ediyor ve hedefe yönelik müdahaleler öneriyor.
Özel gereksinimli öğrenciler için de Dysolve gibi araçlar, disleksi gibi öğrenme güçlüklerini erken teşhis ederek kişiselleştirilmiş destek sunuyor. Bu çözümler, eğitimi daha kapsayıcı ve verimli hale getirebilir.
Toplumda yapay zeka konusunda bazı çekinceler var. Yapay zekanın eğitimdeki rolü hakkında toplumda hangi önyargılar var?
Toplumda yapay zeka konusunda birkaç yaygın önyargı mevcut.
En sık karşılaşılanı, yapay zekanın öğretmenlerin yerini alacağı korkusu. Ancak, yapay zeka öğretmenlerin yerine geçmek yerine onları destekliyor; örneğin, idari görevleri otomatikleştirerek öğretmenlere daha fazla öğretim zamanı sağlıyor.
Bir diğer önyargı, veri gizliliğiyle ilgili. Veliler, öğrenci verilerinin nasıl kullanıldığından endişe duyuyor ve bu haklı bir kaygı. Bu nedenle, okulların veri koruma mevzuatına uygun şeffaf politikalar benimsemesi şart.
Ayrıca, yapay zekanın yanlış bilgi üretebileceği (halüsinasyon) veya erişim eşitsizliklerini artırabileceği endişeleri var. Örneğin, algoritmik önyargılar, anadili farklı olan öğrencilere karşı haksız sonuçlar doğurabilir. Bu önyargıları aşmak için etik kurallar, şeffaflık ve sürekli eğitim kritik.
Öğretmenlerin rolü bu süreçte nasıl değişiyor? Öğretmenlerin rolü bu süreçte nasıl dönüşüyor? Yapay zeka öğretmenlerin yerini mi alıyor, yoksa onları nasıl destekliyor?
Yapay zeka, öğretmenlerin yerini almıyor, aksine onların işini kolaylaştırarak güçlendiriyor.
Örneğin, Eduaide.AI gibi araçlar, ders planlamayı veya ödev değerlendirmeyi otomatikleştirerek öğretmenlerin haftalık hazırlık süresini 11 saatten 6 saate düşürebiliyor. Bu, öğretmenlerin öğrencilerle daha derinlemesine etkileşim kurmasına olanak tanıyor.
Ayrıca, Carnegie Learning gibi platformlar, gerçek zamanlı veri analiziyle öğrencilerin öğrenme boşluklarını tespit ederek öğretmenlere rehberlik ediyor. Ancak, “insan döngüde” yaklaşımı çok önemli; öğretmenler, yapay zeka çıktılarını eleştirel bir şekilde değerlendirip sosyo-duygusal becerileri ön planda tutmalı. Yapay zeka, öğretmenlerin rehberlik ve insan odaklı rollerini tamamlıyor, onların yerine geçmiyor.
Kişiselleştirilmiş eğitim çok konuşuluyor. Kişiselleştirilmiş eğitim nasıl çalışıyor? Öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarına yapay zeka nasıl yanıt veriyor?
Kişiselleştirilmiş eğitim, yapay zekanın en güçlü yönlerinden biri. Akıllı ders sistemleri, öğrencilerin yanıtlarını analiz ederek içeriği onların hızına ve stiline göre uyarlıyor.
Örneğin, DreamBox, bir öğrencinin matematik problemindeki adımlarını izleyerek anında geri bildirim sağlıyor.
İşitme engelli öğrenciler için Notta gibi yazılımlar, konuşmayı metne çevirerek erişilebilirliği artırıyor.
Dysolve, disleksi gibi öğrenme güçlüklerini tespit ederek özel destek sunuyor. Ancak, aşırı kişiselleştirme, öğrencilerin yeni konulara maruz kalmasını sınırlayabilir. Bu yüzden öğretmenler, yapay zekayı dengeli bir şekilde kullanarak öğrencilerin hem güçlü yönlerini desteklemeli hem de yeni öğrenme fırsatları sunmalı.
Gerçek hayattan örnekler duymak isteriz. Türkiye’den veya dünyadan yapay zeka destekli okul geliştirme projelerine örnek verebilir misiniz?
Dünya genelinde birçok ilham verici örnek var.
DreamBox ve Smart Sparrow, öğrencilerin yanıtlarına göre dersleri dinamik olarak uyarlıyor.
Carnegie Learning, kişiselleştirilmiş geri bildirimle karmaşık kavramları öğretiyor.
Duolingo, dil öğrenimini adaptif algoritmalarla destekliyor.
Hong Kong’da DMP_AI sistemi, öğrenci performansını analiz ederek erken uyarı sistemleri ve bireyselleştirilmiş eğitim planları sunuyor.
Çin’de bazı okullarda, öğrencilerin dikkat seviyelerini izlemek için EEG (elektroensefalografi) bantları gibi yapay zeka destekli teknolojiler kullanılıyor. Bu bantlar, öğrencilerin beyin dalgalarını ölçerek konsantrasyon seviyelerini gerçek zamanlı olarak öğretmenlerin bilgisayarlarına ve bazen velilere gönderiyor. Örneğin, BrainCo’nun Focus 1 bantları, sınıfta öğrencilerin odaklanma durumunu analiz ederek öğretmenlerin ders içeriklerini bireysel ihtiyaçlara göre uyarlamasına olanak tanıyor. Ancak, bu teknolojiler gizlilik endişeleri, veri güvenliği ve öğrencilerin üzerindeki baskıyı artırma gibi etik sorunlar nedeniyle tartışma yaratıyor; örneğin, Zhejiang’daki bir okulda bu bantların kullanımı kamuoyu tepkisi üzerine askıya alındı.
Peki, bu teknolojilerin yaygınlaşmasının önündeki engeller neler? Yapay zeka uygulamalarının okullarda yaygınlaşmasının önündeki engeller nelerdir? Maliyet, altyapı, öğretmen eğitimi gibi konularda ne gibi zorluklar var?
Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşması için birkaç engel var. İlk olarak, maliyet ve altyapı eksiklikleri. Büyük dil modellerinin hesaplama maliyetleri yüksek; bu, okulları büyük firmalara bağımlı kılabilir.
Örneğin, San Diego’da bir okul bölgesinin yapay zeka sözleşmelerinde şeffaflık eksikliği, bu sorunu gözler önüne seriyor.
İkinci olarak, öğretmenlerin teknolojik yeterliliği sınırlı olabiliyor; bu yüzden kapsamlı ve sürekli eğitim şart.
Ayrıca, net yapay zeka politikalarının olmaması, stratejik uygulamayı zorlaştırıyor. Son olarak, veri gizliliği ve erişim eşitsizliği gibi endişeler, dikkatli planlama gerektiriyor.
Veri güvenliği önemli bir konu. Veri güvenliği ve öğrenci mahremiyeti konusundaki endişeler nasıl gideriliyor? Etik boyutları nelerdir?
Veri güvenliği, yapay zekanın büyük miktarda veri toplaması nedeniyle kritik bir mesele. Öğrenci bilgilerinin korunması için okullar, veri koruma mevzuatına sıkı sıkıya uymalı.
Örneğin, kişisel verilerin yapay zeka araçlarında kullanılmaması gerekiyor. Etik olarak, yapay zeka modellerindeki önyargılar, örneğin intihal tespit araçlarının anadili İngilizce olmayanlara karşı haksız sonuçlar üretmesi gibi sorunlar yaratabilir.
Şeffaflık ve “insan döngüde” yaklaşımı, bu endişeleri gidermede önemli. Öğretmenler, yapay zeka çıktılarını eleştirel bir şekilde değerlendirerek adil ve doğru kararlar almalı.
Eşitsizlik sorununa gelelim. Teknolojiye erişim eşitsizliği bu durumda nasıl çözülüyor? Yapay zeka eğitimde fırsat eşitliği sağlayabilir mi?
Teknolojiye erişim eşitsizliği, yani dijital bölünme, yapay zekayla derinleşebilir.
Örneğin, teknolojiye erişimi olmayan öğrenciler dezavantajlı kalabilir. Ancak yapay zeka, doğru uygulanırsa fırsat eşitliğini artırabilir.
DreamBox gibi platformlar, her öğrenciye özel içerik sunarak öğrenme farklılıklarını azaltıyor.
İşitme veya görme engelli öğrenciler için yardımcı teknolojiler, eğitimi daha erişilebilir kılıyor.
Öğretmenlerin iş yükünü azaltarak birebir etkileşimlere odaklanmaları da eşitliği destekliyor.
Ama eşitsizlikleri artırmamak için altyapı yatırımları ve dikkatli uygulama şart.
Pratikte nasıl başlanmalı? Bir okulda yapay zeka destekli uygulamaları başlatmak için öncelikle ne yapılması gerekiyor?
İlk adım, okulun ihtiyaçlarını belirlemek.
Örneğin, okuryazarlığı artırmak için akıllı ders sistemleri seçilebilir.
İkinci olarak, şeffaf bir yapay zeka vizyonu oluşturulmalı; bu, etik ve insan merkezli politikalar gerektirir.
Üçüncü olarak, öğretmenler ve yöneticiler için sürekli eğitim sağlanmalı. Örneğin, yapay zeka okuryazarlığı eğitimleri, teknolojinin etkili kullanımını destekler.
Son olarak, pilot uygulamalarla sistemler test edilmeli ve veri gizliliği önceliklendirilmeli. Bu adımlar, yapay zekanın başarılı entegrasyonunu sağlar.
Yönetim tarafında nasıl faydalar görüyoruz? Yapay zeka, okul yönetiminde nasıl bir fark yaratıyor? İdari süreçlerde nasıl kullanılıyor?
Yapay zeka, okul yönetiminde verimliliği artırıyor.
Örneğin, Fetchy gibi araçlar, ders planlama ve ödev değerlendirmeyi otomatikleştirerek öğretmenlere zaman kazandırıyor.
DMP_AI gibi sistemler, öğrenci performansını analiz ederek öğrenme boşluklarını tespit ediyor ve erken müdahale öneriyor.
Colorado Springs örneğinde olduğu gibi, otobüs güzergahlarının optimizasyonuyla ciddi tasarruflar sağlanıyor.
Ayrıca, Mainstay gibi sohbet robotları, veli-öğretmen iletişimini güçlendirerek öğrenci takibini kolaylaştırıyor.
Yapay zeka, idari süreçleri daha şeffaf ve öğrenci odaklı hale getiriyor.
Geleceğe bakalım. 10 yıl sonra Türk eğitim sistemini nasıl öngörüyorsunuz? Okullar nasıl görünecek?
On yıl sonra, Türk eğitim sistemi daha bireyselleştirilmiş, etkileşimli ve kapsayıcı olacak. Yapay zeka, dersleri öğrencilerin hızına uyarlayarak öğrenme deneyimini kişiselleştirecek.
Sanal gerçeklik sınıfları, örneğin Labster gibi platformlarla, öğrenmeyi deneyimsel hale getirecek.
Yönetimde, ders programları ve bütçeleme gibi süreçler otomatikleşecek. Özel gereksinimli öğrenciler için yardımcı teknolojiler yaygınlaşacak.
Ancak, veri gizliliği ve önyargı riskleri dikkatle yönetilmeli. Öğretmenler, stratejik roller üstlenerek öğrencilerin kişisel gelişimine odaklanacak.
Eğitimcilere ne önerirsiniz? Eğitim yöneticilerine ve öğretmenlere yapay zeka kullanımına başlamaları için ne tavsiye edersiniz?
Eğitimcilere, öncelikle okulun ihtiyaçlarını belirlemelerini öneriyorum. Örneğin, öğrenci başarısını artırmak için Knewton Alta gibi araçlar kullanılabilir.
Yapay zekayı destekleyici bir araç olarak görün; insan muhakemesi her zaman merkezde olmalı.
Veri gizliliği ve önyargılara dikkat edin; yapay zeka çıktılarını eleştirel bir şekilde değerlendirin.
Sürekli eğitimle yapay zeka okuryazarlığını artırın ve pilot uygulamalarla test yapın.
Şeffaflık ve işbirliği, başarılı entegrasyonun anahtarı.
Veliler için ne önerirsiniz? Veliler çocuklarını bu geleceğe nasıl hazırlamalı? Çekinceleri olan ailelere ne söylersiniz?
Veliler, çocuklarını yapay zeka (YZ) destekli bir geleceğe hazırlamak için hem çocuklarına hem de kendilerine yatırım yapmalı. Veliler kendilerini geliştirmeli; temel YZ kavramlarını öğrenmek için çevrimiçi kurslara katılabilir veya okulların düzenlediği bilgilendirme oturumlarına dahil olabilirler.
Öncelikle, çocuklarına YZ okuryazarlığı kazandırmalılar; örneğin, teknolojinin nasıl çalıştığını, potansiyelini ve sınırlılıklarını (örneğin, yanlış bilgi üretme riski) öğretmeliler.
Eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek için çocuklarını sorgulamaya ve YZ çıktılarını değerlendirmeye teşvik etmeliler.
Çekincelere gelince, YZ öğretmenlerin yerini almıyor, onların işini kolaylaştırıyor; örneğin, DreamBox gibi araçlar, öğrencilerin öğrenme hızına uygun içerik sunarak öğretmenlere destek oluyor.
Veliler, okulların veri gizliliği politikalarını dikkatle incelemeli ve okul yönetimleriyle açık iletişim kurmalı.
Çok aydınlatıcı bir sohbet oldu.Son bir mesajınız var mı?
Yapay zeka, eğitimi daha etkili ve kapsayıcı kılabilir, ancak insan merkezli bir yaklaşım şart. Teknolojiyi bilinçli ve etik bir şekilde kullanarak, her öğrenciye en iyi öğrenme deneyimini sunabiliriz. Teşekkürler!
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


