Onlarca şirket, milyonlarca dolar! A’dan Z’ye ‘altın vuruş’
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Son dönemin en önemli operasyonu, Türkiye’nin 5’inci büyük şirketi olan İstanbul Altın Rafinerisi AŞ’ye (İAR) yapıldı. İAR’ın sahipleri ve üst düzey yöneticileri dahil 20 kişi tutuklandı. İddiaya göre, onlarca şirketten oluşan paravan bir ağla teşvik vurgunu yapıldı.
Peki nasıl bir tezgah işliyor? Kimler, hangi şirketler suçlanıyor? Bürokratların, kamu kurumlarının rolü yok mu?
Hem elimizdeki İAR soruşturması hem başka dosyalar ve piyasada anlatılanlar üzerinden, şu ‘altın tezgahını’ A’dan Z’ye bir mercek altına alalım. İAR operasyonunun perde arkası ve aslında meselenin daha derin olduğu görülecektir.
***
İAR soruşturması üç iddiaya dayanıyor: İlki; paravan şirketlerle 543.6 milyon dolarlık ihracat gösterilip teşviklerle kamunun 12.5 milyon dolar zarara uğratılması.
İkincisi; ithal edilen takıların eritilip külçeye dönüştürülüp ihraç edilerek teşvik alınması.
Üçüncüsü; sıvı altın olarak da adlandırılan kolloidal altın adı altında ihracatı ile yine teşvik sağlanması.
Yani teşvik kilit mesele. Öyleyse sistem nasıl soyguna dönüştü?
Aslında her şey ‘kota’ ile başladı. Bakan Mehmet Şimşek’in “Cari açık altın ithalatı yüzünden artıyor” açıklamasının ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ağustos 2023’te bir karar aldı. İşlenmemiş altın ithalatına aylık 12 ton kota getirdi. Bazı kriterler çerçevesinde şirketlere dağıtıldı kotalar. Bunun en önemli sonucu, uluslararası fiyatlarla içerideki fiyatlar arasındaki makasın açılması oldu.
Ve muazzam karlı bir ‘illegal ticaret’ furyası başladı. Sık sık altın kaçakçılığı haberlerini okuyoruz. Gazeteci Timur Soykan’ın AKP ile MHP’li eski ve yeni vekillerin valizlerle VİP’den altın kaçırması, en çarpıcı olaylardandı.
DİR SİSTEMİNİN BEREKETİ!Ancak vurgun sadece kaçakçılıkla sınırlı değildi. Dümen, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) üzerinden de işliyordu. DİR sistemi, serbest dolaşımda olmayan, gümrük vergisine tabi malların üretilip ihraç edilmesi için gerekli malzemenin, hammaddenin vs. ithal edilmesine dayalı. Belli bir sürede üretim yapılıp ihracat gerçekleştirilmek zorunda.
DİR kapsamında işlenmemiş altın da ithal ediliyor ve 3 ay içinde işlenerek ihraç ediliyor. Şirketlerin bu haktan yararlanması için işleme kapasitesi, tesisi, makine ve ekipmanı, daha önce yaptığı ihracat tutarları gibi pek çok kriter aranıyor.
İşte teşvik soygunu burada devreye giriyor. Resmi uygulama özetle şöyle: İşlenmiş altın ihraç eden şirketlere, döviz kazancını TL’ye dönüştürmeleri halinde yüzde 3’ü oranında teşvik veriliyor. Merkez Bankası, dövizi kontrol altında tutma politikası çerçevesinde bunun için bir tebliğ yayımladı.
Lakin teşvikle beraber DİR kapsamında ithalat patladı. Bir sürü yeni şirket kuruldu. Başvurular doğru düzgün incelenmedi. Sunulan dosyalardaki bilgiler yerinde denetlenmedi. Mesela; piyasada anlatılan bir iddia oldukça çarpıcı. Batmanlı bir şirket tonlarca altın ithal etti. Oysa işleyecek bir tesisin olmadığı ortaya çıktı.
Onca altın ne yapıldı dersiniz?
Hemen teşvik sistemine ‘levha altın ihracatı’ da eklendi. Yani işlenmemiş altını dümdüz levhaya çevirip ihraç etmek, ‘işleme’ sayıldı. O levhalar Dubai’ye gitti. Sonra orada külçeye dönüştürülüp tekrar ithal edildi.
Hatta işin karı o kadar tatlı geldi ki, birileri “Niye pirinç levhayı da altınla kaplayıp ihraç etmiyoruz” dedi. Ve geçen yılın Temmuz ayında Dubai’ye gönderilmek üzere olan 755 milyon lira değerindeki levhalar İstanbul Havalimanı’nda ele geçirildi. Bir tanesi analiz için Darphane’ye gönderildi. Ancak zırhlı aracın önce bir kuyumcuya uğradığı, incelenecek levhanın gerçek altın levha ile değiştirildiği kamera kayıtlarıyla belgelendi. Soruşturma açıldı, bazı kamu görevlileri görevden alındı. Fakat soruşturma genişletilmedi ve davanın üzeri neredeyse örtüldü.
Gelelim takı ithalatı üzerinden yapılan vurguna…
2024’te İtalya’dan yapılan takı ithalatında da patlama yaşandı. Özellikle yeni kurulan onlarca şirket aniden İtalya’dan takı, daha doğrusu takı bile denilemeyecek kaba saba madalyonlar, zincirler, kimsenin takmak istemeyeceği kocaman bilezikler ithal etmeye girişti. Tonlarca getirildi.
Neden İtalya? Çünkü sadece KDV ödeniyor ve diğer ülkelere oranla epey düşük. Ne yapıldı o takılar peki?
İşin sırrı buradaydı. 22 ayar takılar ülkeye sokuldu ve yasak olmasına rağmen eritilip 24 ayar külçeye dönüştürüldü. Sonra geri ihraç edildi. Böylece içerideki fiyat farkından kazanç sağlanırken, ihraç edilenlerden de yüklü teşvikler alındı.
Son bir vurgun yönteminden daha bahsedelim. Bu da dosyada henüz yer almayan konulardan. O da gümüş barların içinde altın kaçakçılığı yapmak…
Türkiye’de şirketler Dubai’den gümüş külçe bar da ithal ediyor. Külçelerin içine yüzde 25-30’ları bulan oranlarda altın karıştırılıp getirildi. Ardından burada ayrıştırıldı. Böylece gümüş ithali kılıfı altında kaçak altın sokuldu. Bunlar da işlenip ihraç edildi ve yine teşvik sağlandı.
Şimdi bütün bunların üzerinden İAR dosyasındaki suçlamalara bakalım…
ALTIN RAFİNERİSİ NEYLE SUÇLANIYOR?İstanbul Altın Rafinerisi’nin (İAR) sahibi Özcan Halaç ve üst düzey yöneticileri, teşvik sistemini suistimal etmek için onlarca paravan şirketten oluşan bir ağ kurmakla suçlanıyorlar. Bu şirketlerin Halaç’ın eski ve yeni çalışanlarına, yakınlarına, onunla ilişkili isimlere kurdurulduğu ileri sürülüyor.
Çoğunluğu 2024’te açılan şirketler üzerinden yukarıda bahsettiğimiz yollarla ihracat yapılmış gibi gösterildiği, karşılığında da teşvik alındığı belirtiliyor.
Dosyada şimdilik yer alan şirketler ve 2024’te aldıkları teşvikler şöyle:

Tutuklananlar savcılığa verdikleri ifadelerinde teşvik sisteminin yasal olduğunu, herhangi bir sahte belge olmadığını, somut ticaret yaptıklarını savunuyorlar. Şirketlerinin ticari faaliyetlerinin kayıtlı olması sebebiyle de ‘paravan’ suçlamasını kabul etmiyorlar. Eğer uygulamadan kaynaklı bir kamu zararı varsa dahi bunun cezasının organize suç olamayacağını ileri sürüyorlar.
İAR ile bağlantılı olduğu iddia edilen şirketlerin büyük kısmının İtalya’dan takı ithal ettiği görülüyor. Aynı adreste, aynı kişiler tarafından kurulan şirketler, İtalya’da aynı şirketten, aynı miktarda ithalat yapmışlar. Savcılık tüm bunları şüpheli buluyor.
Altında kurulan bu illegal ticaretin ve teşvik vurgununun Gümrük Muhafaza, Gümrük Muayene, Darphane vb. içinden ilişkiler olmadan işlemesi mümkün mü?
Yasal sistemle iç içe geçmiş illegal ticaretin, resmi görevlilerin rol almadan işlemesi pek mümkün görünmüyor. Haliyle İAR soruşturmasının da genişletilmediği müddetçe sadece ‘kamu zararı’ düzeyinde kalması sürpriz olmaz.


