Onur Yaser Can davasına dayanışma çağrı Agos
Agos sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
15 yıl önce gözaltında uğradığı işkence nedeniyle intihara sürüklenen Onur Yaser Can'ın davasında dosya yeniden Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Sanıklar hakkında resmi belgeyi bozma yönünden tekrar yargılanacak. Ailesi 20 Haziran 10.35'teki dava için dayanışma çağrısı yaptı.
2010'da gözaltına alınan, gözaltı sürecinde ve sonrasında polisten gördüğü fiziki, psikolojik işkence ve cinsel saldırı nedeniyle intihara sürüklenen ve 28 yaşında hayatına son veren Onur Yaser Can'ın failleri, 20 Haziran 10.35'te tekrar hakim karşısına çıkacak. Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can ve avukatları, kamuoyuna duruşma için dayanışma çağrısı yaptı.
Yıllardır süren ve en son İstinaf'a gelen Onur Yaser Can davasında, davacılar İstinafın kararına itiraz etti, itirazları kabul edildi ve dava dosyası tekrar 41. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi ve sanıklar hakkında 'resmi belgeyi bozma' yönünden yeniden yargılama yapılmasına karar verildi.
Kız kardeşi ve avukatları tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi: "Onur Yaser Can'ın intihara sürükleyen sanıklar, 2023 yılında yapılan yargılamada Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme ve Gizleme suçlarından 6'şar yıl ceza almışlardı. Değiştirildiği, yok edildiği, gizlendiği bilirkişi raporlarıyla sabit olan bu resmi belgeler, Onur Yaser Can'ın intihara sürüklenmesine neden olan psikolojik ve fiziksel işkence ile doğrudan bağlantılı kanıtlardı. Kanıtların tahrif edildiği mahkeme kararıyla tescil edildi. Ancak, bunun neden yapıldığını ne mahkeme etkin bir şekilde araştırdı ne de duruşmaya bir defa bile getirilmeyen sanıklar açıkladı. Mahkeme, işkence, intihara sürükleme ve cinsel saldırı suçları yönünden ise hüküm kurmadı ancak bu yöndeki ısrarlı taleplerimiz neticesinde dosyayı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na havale etti. Çünkü mahkeme, hem işkence hem de resmi evrakta sahtecilik suçları ile ilgili kanıtların sanıklar tarafından gizlenmesine rağmen, Onur Yaser Can'ın artık hayatta olmayan annesi Hatice Can ve babası Mevlüt Can tarafından ortaya çıkarılan onca fotoğraf delilinin, Onur Yaser Can'ın adım adım ölüme sürüklenmesine tanık olan onca tanık beyanının etkin bir şekilde araştırılması gerektiğini biliyordu.
İstinafın hukuksuz kararıİşkence, intihara sürükleme ve cinsel saldırı suçlarının etkin bir biçimde incelenmemesinin nedenlerinden biri, sanık polisler hakkında daha önce valilik tarafından verilmeyen soruşturma izni ve savcılık tarafından verilen takipsizlik kararıydı. Bu hukuksuz iki karar da idare mahkemesi ve hakimlik tarafından iptal edilmiş, hukuka aykırı bulunmuş ve geçersiz kılınmıştır. Sanıkların bu suçlar yönünden etkin bir şekilde soruşturulmasının, yargılanmasının önünde hiçbir engel yoktur.
Bütün bunlar ortadayken bölge adliye mahkemesi, sanıkların aldıkları cezaları hukuki içerikten yoksun bir kararla bozmuştur. Üstelik bunu Onur Yaser Can'ın hayatına mal olan resmi evrak tahrifatını yapanlara, neden üst sınırdan ceza verildiğinin yeteri kadar açıklanmadığı ve neden iyi hal indirimi uygulanmadığından bahisle yapmıştır. Açıkça söylemek gerekir ki istinaf mahkemesinin bu kararı, sanık polis ve amirlerini koruma, süreci zaman aşımına uğratarak 15 yıldır verdiğimiz hukuk mücadelemizi zayıflatma ve yıpratma amacı gütmektedir. Bu karar hukuka da daha önce alınmış olan mahkeme kararlarına da alenen aykırıdır.
İstinaf'ın bu hukuksuz kararı sonucu dava dosyası tekrar İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir ve sanıklar hakkında resmi belgeyi bozma yönünden tekrar yargılama yapılacaktır. Davamızı yıpratmaya çalışan bu sürece karşı yetkilileri hukukun gereğini yapmaya, davamızı takip eden binlerce insanı, kamuoyunu da mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz."
41. Ağır Ceza Mahkemesi, Resmi Belgede Sahtecilik, Resmi Belgeyi Bozma yok etme ve gizleme suçlarından yapılan yargılama sonucu, 5 Haziran 2023'te, sanık polisler ve amirleri hakkında Resmi Belgeyi Bozma Yok Etme ve Gizleme suçlarından, "suçun işleniş şekli suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen neticenin ağırlığı, sanıkların kastı, kastlarının yoğunluğu ve suçun kamu görevli sıfatıyla işlenmesi" sebebiyle alt sınırdan uzaklaşarak toplam 6 sar yıl ceza almalarına hükmetti.
Resmi Belgede Sahtecilik suçundan ise daha önceki takipsizlik kararlarını dayanak göstererek sanıklar hakkında "hüküm kurulmasına yer olmadığına" karar verdi.
Ayrıca mahkeme sanıkların işkence, intihara sürükleme ve cinsel saldırı suçlarından da yargılanmaları yönünden ısrarlı taleplerimizi dikkate alarak dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Kararın ardından davacının verdiği istinaf dilekçesinde, Onur Yaser Can’a uygulanan fiziki ve psikolojik işkence suçlarının devamı ve intihara sürükleme suçunun öncülü niteliğinde olan, Resmi Belgeyi Bozmak ve Gizleme suçlarından verilen cezanın, neticesi itibariyle yaşam hakkı ihlali kapsamında değerlendirilip üst sınırdan verilmesi gerektiği, öte yandan sanık polisler ve amirleri hakkında Resmi Evrakta sahtecilik suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına dair yapılan değerlendirmenin dayanak gösterildiği takipsizlik kararlarının, hiçbir delil tartışması yapılmadan, dosyadaki şüpheli polislerin ifadesine dahi başvurmadan yapılan eksik ve yetersiz soruşturmalar sonucu alınan yanlı kararlar olduğunu belirtildi.
İşkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarıyla ilgili ise Onur Yaser Can’ın ölümüne neden olan olaylara ilişkin, mahkemenin Anayasanın yaşam hakkını korumaya alan 17. maddesi gereğince dosyayı savcılığa göndermekle yetinmeyip resen harekete geçerek sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunma yükümlülüğü hatırlatıldı.
Onur Yaser Can'ın avukatlarını gelişmeleri şöyle aktardı:
"Bu süreçte, basın ve kamuoyuyla da paylaştığımız önemli bir gelişme olmuş ve İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği 22/07/2024 tarihinde verdiği kararla, 41. Ağır Ceza Mahkemesinin ara kararını ve soruşturmanın işkence yönüyle genişletilmesi ile ilgili talebimizi de dikkate alarak kapatılan Fatih CBS tarafından 2011 yılında tanzim edilen ve sanık polislerin işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarından yargılanmasının önüne geçen “Takipsizlik Kararı”nı kaldırmıştır ve bu sayede sanık polis ve amirlerin bu suçlardan da haklarında soruşturma yapılmasını önü açılmıştır.
Ancak hem 8. Sulh Ceza Mahkemesini bu önemli kararını, hem de istinaf dilekçemizdeki taleplerimizi yok sayan 18. Bölge Adliye Mahkemesi, 17 Kasım 2024 tarihinde verdiği istinaf kararında;
Dava konusu resmi belgeyi bozma ve yok etme suçlarıyla direk illiyet bağı olan İşkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçları hakkında hiçbir değerlendirme yapmamış,
41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama boyunca dosyaya eklenen kuvvetli delil niteliğindeki tanıklıkları ve kaldırılan takipsizlik kararını da görmezden gelerek, sanıklar hakkında evrakta sahtecilik suçu yönünden "kamu davasının düşmesine" karar vermiş,
Resmi belgeyi yok etmek ve gizlemek suçlarından verilen karar hakkında ise üst sınırla ilgili taleplerimizi görmezden gelmiş ve mahkemenin, kararında alt sınırdan uzaklaşmasının ve sanıklar hakkında neden iyi hal indirimi uygulanmadığının yeniden tartışılması gerektiğinden bahisle kararı bozmuştur. Bu kararla ile mahkeme, açıkça cezaların sanıklar lehine indirilmesine ve cezasızlığa yol açmayı hedeflemiştir.
İstinaf Mahkemesi’nin bu kararı, sanık polis ve amirlerini koruma, süreci zamanaşımına uğratarak 15 yıldır verdiğimiz hukuk mücadelemizi zayıflatma ve yıpratma amacı güden pek çok hukuksuz adımdan biridir.
Şu an gelinen noktada, İstinafın kararı sonucu dava dosyası tekrar 41. Ağır Ceza Mahkeme’sine gönderildi ve sanıklar hakkında resmi belgeyi bozma yönünden yeniden yargılama yapılacak.
Duruşma 20 Haziran 2025 saat 10.35'te Çağlayan Adliyesi 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.


