Osimhen gerçeğini açıkladı
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
SEDAT KAYA / Halktv
Victor Osimhen, Galatasaray formasıyla muazzam bir sezon geçirdi. Ligin gol kralı oldu, büyük maçların adamıydı, derbilerde sahne aldı, Avrupa kupalarında vitrine çıktı. Ancak yaz transfer döneminde Avrupa devlerinden hala bir teklif yok.
Neden?
Çünkü mesele yalnızca Osimhen’in kim olduğu, bonservis ücretinin yüksekliği değil, nerede parladığı.
Burada karşımıza çıkan çıplak bir gerçek var:
Süper Lig, Avrupa futbolunun gözünde bir ölçü değil.
Türkiye Ligi: Vitrin mi, Yedek Saha mı?
Avrupa’nın elit futbol aklı, başarıyı yalnızca beş büyük ligde (Premier Lig, Serie A, Bundesliga, La Liga, Ligue 1) sınar. Bu ligler, yalnızca oyuncu kalitesiyle değil, veri güvenliği, taktik disiplini, antrenman yoğunluğu, medya baskısı, hakem standardı, altyapı düzeni ve seyirci profiliyle de birer “ölçüm laboratuvarı” olarak görülür.
Türkiye Süper Ligi ise hala bu tanımın dışında.
Bu yüzden bir oyuncu Süper Lig’de 30 gol atsa da, Avrupa'da hala yalnızca "potansiyel" sayılıyor.
Bunu yaşayan sadece Osimhen değil.
Wilfried Zaha, Crystal Palace formasıyla Premier Lig’in en değerli kanat oyuncularından biriydi. Galatasaray’a geldi, iyi başladı, sonra form düştü. Şimdi İngiltere'ye dönmek istese bile, eski ilgiyi görmüyor. Çünkü “Türkiye’de ortalama bir sezon geçirmiş” bir profile düştü.
Dusan Tadic, Ajax’ın kaptanıydı. Şampiyonlar Ligi yarı finalinde harikalar yarattı. Fakat Fenerbahçe formasıyla gösterdiği klas, Avrupa’da yalnızca nostaljik bir tebessüm yarattı.
Mauro Icardi, PSG’nin ilk 11 santrforuydu. Galatasaray’da yeniden doğdu. Ama hala Avrupa’dan ciddi bir teklif almadı. Çünkü “Türkiye Ligi'nde parlamak, PSG'de kulübede kalmaktan daha düşük profilli” sayılıyor.
Bunlar gibi çok örnek verilebilir.
Süper Lig yüksek tempolu, dramatik ve seyir keyfi yüksek bir lig değil. Dışarıdan bakıldığında bu tempo, “planlı kaos” değil, “düzensiz karmaşa” gibi algılanıyor.
Hakem hataları, Taktik istikrarsızlık, Sertliğe göz yuman bir oyun anlayışı, Oyuncu gelişimine değil, yıldız tüketimine dayalı kulüp yapısı...
Bu unsurlar, Avrupa’daki scoutların ve yöneticilerin Süper Lig'e karşı mesafeli durmasına neden oluyor. “Osimhen burada parladı ama bu seviye ne kadar anlamlı?” diye soruyorlar.
Garip ama gerçek. Türkiye'de parlayan bir oyuncu, bazen Avrupa’ya adım atmadan önce performansını yeniden kanıtlamak zorunda kalıyor.
Yani bizim ligimizde yıldız olmak, Avrupa için bir başlangıç değil, bir "ön eleme turu".
Bu noktada Osimhen’in Galatasaray'daki başarısı bile, büyük kulüplerin gözünde sadece bir “form düzeltme dönemi” olarak görülüyor.
Oysa başka bir ligde aynı sayıları yapsa, örneğin Almanya ya da İngiltere’de, kapılar çoktan sonuna kadar açılmış, bonservisi kaç milyon euro olursa olsun alınmıştı.
Osimhen’in yaşadığı çelişki, Türk futbolunun yapısal realitesini gözler önüne seriyor.
Süper Lig, taraftar için heyecan ama Avrupa için belirsizlik.
Bizim gözümüzde yıldız olanlar, onların gözünde hala “acaba?”dır.
Ve bu yüzden Osimhen, 26 golle taçlandığı sezondan sonra bile, transfer pazarında hala belirsiz.


