Özgür Özel, Silivri de konuştu Son dakika haberleri
SonTurkHaber.com, Haberturk kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
CHP lideri Özgür Özel, CHP'nin Silivri'de düzenlediği 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' buluşmasında konuştu. Özgür Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Tarımın, turizmin ve sanayinin iç içe, kol kola olduğu; güzel insanlarının omuz omuza, yan yana yaşadığı; adı da kendi kadar güzel Silivri’deyiz.
Akrabalarımı ziyarete geldim buraya. Selanik doğumlu anneanneme, Üsküp doğumlu dedeme, Kırçova doğumlu babaanneme rahmet okumaya, onların akrabalarıyla, dostlarıyla kucaklaşmaya geldim.
SİLİVRİ'YE MÜZESize söz veriyoruz, Ekrem Başkan'ın Cumhurbaşkanlığında Silivri'yi 'Özgürlükler ve Demokrasi Müzesi' yapacağız. 2008’de, 2011’de Silivri’de bu ülkenin şerefli askerlerine, vatanseverlerine, aydınlarına, gazetecilerine FETÖ kumpasları kuruldu.
Dönemin başbakanı o zaman kendisini o davaların savcısı ilan etmişti. Askerler tutsak edildi, gazeteciler süründürüldü, tüm aydınlar susturulmaya çalışıldı.
Tüm bu hukuksuzluklar yaşanırken, dönemin başbakanının zırhlı araç tahsis ettiği, "arkasında ben varım" dediği, dönüp dolaşıp “Ben bu davaların savcısıyım” diyerek sahip çıktığı bir savcı vardı: Zekeriya Öz.
"İTİBAR SUİKASTLARI YAPILAN BU SÜREÇLER ASLA UNUTULMAZ"
O gün, o beyefendinin havasından yanına yaklaşılmıyordu. Kibirliydi. Kendince güçlüydü. Kimi isterse alıyor, en dokunulmazlara dokunuyor, onları sözle itibarsızlaştırıyor, Tayyip Erdoğan’ın siyaseten önünü açıyor, etrafında temizlik yapıyordu.
15 Temmuz darbesinde, o Tayyip Erdoğan’ın "ne istediyse verdikleri", "etle tırnak oldukları", "atlarına tank verilenlerin milletin üzerine sürdükleri", "uçaklarla meclisi bombaladıkları" günlerde… İşte o gün, Türkiye’yi ilk terk edenlerden biri o kudretli savcı Zekeriya Öz’dü.
Bugün de Tayyip Erdoğan’ın yetki verdiği, arkasında durduğu ve siyasi operasyonlar yaptırdığı kişilere buradan açıkça sesleniyorum: "Kanunu hiçe sayarak masumiyet karinesini çiğneyen, soruşturma gizliliğini ihlal eden, bazı internet sitelerine yalan ve iftiralarınızı sorgu gibi servis eden, bazı gazetelerle ve televizyonlarla insanlara itibar suikastları yapan bu süreçler asla unutulmaz."
Eğer Zekeriya Öz’ün sonunu yaşamak istemiyorsanız, akıllı olun. Hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın. O gün, Zekeriya Öz’ün arkasında duran Erdoğan, her şey ortaya çıktığında ne dedi? "Rabbim ve milletim beni affetsin" dedi.
"BUNUN HESABINI SENDEN SORACAK"
Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: "O günlerde Ergenekon’da, Balyoz’da, askeri casusluk davalarında kurulanlar ne kadar kumpassa, bugün Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza kurulanlar da en az o kadar kumpastır."
Yarın çıkıp da “Aldatıldım, kandırıldım, Rabbim ve milletim beni affetsin” deme. Bu sefer bu aziz millet seni affetmeyecek. Bunun hesabını senden soracak.
Geçtiğimiz sefer, “Ordunun içinde bir yapılanma var, bu yapılanma darbe yapacak. Biz darbeye karşı demokrasiyi savunuyoruz” diyorlardı. Şimdi ise darbe yapacaklara karşı demokrasiyi savunmayı bırakın; daha bir yıl önce Silivri Belediye Başkanını seçmişken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını seçmişken, millet kararını vermişken birileri bu karardan rahatsız oldu.
Ve yaptıkları işle hem geçmiş seçimin seçilmiş belediye başkanına hem de gelecek seçimin Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğlu’na darbe girişiminde bulundular. Şüphesiz her darbenin bir karargahı vardır. Bu darbenin karargahı Beştepe’dir. Her darbenin silahı vardır. Bu darbenin silahı ise yargıdır. Her silahın bir mühimmatı vardır. Bu silahın mühimmatı da yalan ve iftiradır.
19 Mart darbesini planlayanlar, iki başlı bir iftirayla önce terör üzerinden, "terör örgütlerine destek" söylemleriyle milliyetçi seçmenin bizi bölmesini, aramıza girmesini sağlamaya çalıştılar.
Diğer yandan da mali konularla ilgili attıkları iftiralarla, özellikle Avrupa’nın şeffaf yönetim, hesap verilebilirlik, temiz siyaset beklentisini manipüle ederek Dünya’nın ve Türkiye’nin bu haksızlıklara ses çıkarmamasını sağlamaya çalıştılar.
19 Mart günü İstanbul’a gelip Saraçhane’ye gittik. Oradan sizlere, özellikle de gençlere çağrıda bulunduk. O gün Saraçhane’yi dolduran siz gençlere, üniversite gençliğine, her yaştan demokrasinin yanında duranlara yürekten teşekkür ediyorum.
"O DARBEYİ SİZ PÜSKÜRTTÜNÜZ"O darbeyi siz püskürttünüz. Şimdi bir hesaplaşma, bir hazımsızlık yaşıyoruz. O gün Beyazıt Meydanı’nda gençlerin önüne çekilen bariyerler yıkılıp geçildi. İstanbul Üniversitesi koşup geldi.
Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi koşup geldi. Darbeciler neye uğradıklarını şaşırdılar.
Şimdi o Boğaziçi’ni, o öğrencileri cezalandırmaya kalkıyorlar. Boğaziçi’ne kumpas kuruyorlar. Yaptıkları iş, Boğaziçi’ni tahrik etmek. Boğaziçi’nin haklı tepkilerini, sanki ortamı öğrenciler terörize ediyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar.
19 Mart’ta darbe yapılabilsin diye, bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek iki yıldır ülke ülke gezip para biriktiriyordu. Bu darbe başarılı olsun, bu darbeden sonra dolar fırlamasın diye tam 60 milyar dolar rezervi yaktılar. Kendisine sorulunca da dedi ki: “Böyle günler için biriktirmiştik.”
MEHMET ŞİMŞEK'E TEPKİBuradan, güya bu iktidarın itibarlı bakanı Mehmet Şimşek’e bir kez daha hatırlatıyorum ki; dünyanın neresine gidersen git, senin peşini bırakmayacağız. Senin bir darbeci olduğunu bütün dünyaya anlatacağız.
Türkiye’deki değil, Silivri’deki Türkiye’deki bütün çiftçilerin bankalara ve diğer kuruluşlara olan borçlarını kapatabilirdik. Faizlerini ödeyebilirdik. Bir o kadar daha paramız kalırdı. Onu da çiftçilere dağıtabilirdik.
O para millet için harcansaydı, bugün en düşük emekli maaşı olan 14 bin 500 lira yerine, emeklilere 30 bin lira maaş verebilirdik. Ve bunu 10 yıl boyunca sürdürebilirdik. O parayla atanmayan 1 milyon öğretmeni atayabilirdik ve üç yıllık maaşlarını peşin ödeyebilirdik. O parayla 12 milyon işsizimize her ay 15.000 lira işsizlik maaşı ödeyebilirdik.
Ama onlar bu parayı çiftçiye, işçiye, emekliye, gençlere, işsizlere vermek yerine, Ekrem İmamoğlu’na darbe yapmak için harcadılar. Bu memleketin varını yoğunu Ekrem Başkan’a darbe yapmak için harcayanlara şunu söylüyoruz: "Korkunun ecele faydası yoktur."
"O SANDIK GELECEK"Artık buradan Erdoğan’a sesleniyorum: "Silivri’nin duvarlarını bu millet yıkacak. Seçim sandığı gelince, bu millet Ekrem Başkan’ı Cumhurbaşkanı yapacak.
O sandık gelecek. Hele AKP ile MHP biri 2. parti biri 5. parti pençüdi ittifakı sizin hesabınızı millet bozacağız. Türkiye'nin 2. partisiyle 5. partisinin oyun kurma kabileyi yoktur. Türkiye'nin yarınlarında kurulduğu günden bu yana Cumhuriyet Halk Partisi vardır.
Bir büyük imza kampanyasını hep birlikte sürdürüyoruz. 15 milyonu geçtik. Atılan her imza içeride tutuklu bulunan olası cumhurbaşkanı adayları, başta İmamoğlu, Ümit Özdağ, Selahattin Demirtaş'ı özgürleştirecek imzalardır!
Sayın Devlet Bahçeli 100 milyon imza toplasanız ne olur diyor, bakın 100 milyon imza demek bütün Türklerin imzasını alsan ne olur demektir. Sayın Bahçeli tarih senin kötülüklerini de yazacak."
*Haberin görseli İHA tarafından servis edilmiştir.


