Paşinyan dan iç ve dış politikaya dair mesajlar: İddialı hedefler ve riskler yanyana Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan 16 Temmuz'da düzenlediği basın toplantısında iç ve dış politikaya dair önemli mesajlar verdi. Ari Demircioğlu mesajları arka plandaki gelişmelerle birlikte derledi, yorumladı
Başbakan Paşinyan, Ermenistan’ın hâlihazırda gözlemci statüsüne sahip olduğu, Rusya, Hindistan, Pakistan ve İran gibi üyeleri içeren Şangay İş birliği Örgütü’ne (ŞİÖ) resmi üyelik başvurusunu 16 Temmuz tarihli basın toplantısında duyurdu.
Paşinyan, bu adımı “dengeli ve dengeleyici dış politika” yaklaşımı kapsamında değerlendirdi. Kuzey, güney, doğu ve batı yönlerinde çoklu iş birlikleri kurma stratejisiyle tek bir güce aşırı bağımlılığın azaltılması hedeflendiğini belirtti. Öte yandan, ŞİÖ içindeki yapısal dönüşümler—örneğin gözlemci ya da ortak üyelik statülerinin kaldırılma olasılığı—tam üyeliği daha cazip ya da kaçınılmaz kılmış olabilir.
Paşinyan, basın toplantısında ayrıca Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) büyük olasılıkla tamamen çekileceğini duyurdu. Başbakan daha önce KGAÖ üyesi Belarus’un 2018–2022 arasında Azerbaycan’a silah satışı da Ermenistan tarafından "ihanet" olarak değerlendirmiş ve KGAÖ’yü "balon bir ittifak" olarak nitelemişti.
Ermenistan’ın 2022’de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıma kararını yineleyen Paşinyan, bu kararın “çok daha önce verilmesi gerektiğini” söyledi. 1991 Alma-Ata Deklarasyonu'na dayalı sınır belirleme sürecinin Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanmasının da bu yaklaşımı desteklediğini belirtti. Paşinyan, Azerbaycan ile barış anlaşması metninin “tamamlandığını” ve görüşmelerin “sona erdiğini” açıkladı.
Azerbaycan ile ilişkiler
Bu gelişme, son yıllardaki en büyük ilerlemeyi temsil ederken Azerbaycan, barış anlaşmasının imzasını AGİT Minsk Grubu’nun feshedilmesi koşuluna bağlıyor. Paşinyan buna prensipte sıcak baktığını söylerken 10 Temmuz 2025’te Abu Dhabi’de gerçekleşen ikili görüşmeyi “yapıcı ve olumlu” olarak tanımladı. Ancak Azerbaycan’ın, Ermenistan anayasasından toprak iddialarının tamamen kaldırılması yönündeki talebi hâlâ bir engel oluşturuyor. Paşinyan, gerekirse anayasa değişikliği sürecini başlatmaya hazır olduğunu ifade etti. Bunun da Ermenistan’ın barış sürecini ne denli ciddiye aldığını gösterdiğini belirtti.
Erdoğan ile görüşme
Başbakan, Türkiye ile görüşmeleri açık ve samimi olarak nitelendirdi, “Türkiye’ye Ermeni-Türk gündemiyle değil, Ermenistan Cumhuriyeti–Türkiye Cumhuriyeti ilişkileri gündemiyle gittim. Bu önemli bir nüanstır.” dedi.
Paşinyan, “Türk Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşmeden edindiğim izlenimler olumluydu. İletişim hatlarının açılmasından, tarihi Ani Köprüsü’nün restorasyonuna kadar tüm konular ele alındı,” dedi. Ayrıca görüşmenin somut sonuçlar doğurmadığını —örneğin sınırın açılması gibi— belirtti ancak sürecin uzun vadeli bir perspektiften değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı: “Bu kadar karmaşık ve derin meseleler tek bir adımla çözülemez. Güven inşa etmeli ve kamuoyunu hazırlamalıyız. Ama şüphem yok ki o noktaya ulaşacağız: diplomatik ilişkiler kurulacak ve sınır açılacak,” dedi.
Başbakan, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesinin, Ermenistan’ın bağımsızlığını, egemenliğini ve devlet yapısını korumayı amaçlayan daha geniş bir stratejinin parçası olduğunu vurguladı.
Paşinyan, dış politikada "denge" ilkesini vurgulayarak hem ŞİÖ’ye üyelik hem de AB’ye entegrasyon hedeflerini aynı anda yürüttüklerini belirtti. 16 Temmuz’da Brüksel’de yaptığı açıklamada, Ermenistan’ın AB’ye katılmak istediğini duyurdu. Ayrıca Fransa ile stratejik ortaklık çalışmalarını sürdürürken, diğer yandan ABD-Ermenistan Stratejik Ortaklık belgesinin, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ermenistan ile iş birliğini genişletme konusundaki ilgisini artıran faktörlerden biri olduğunu söyledi. “Bu ilgi oldukça aktif. Bunu memnuniyetle karşılıyoruz. Sadece bu iş birliğinin, Amerika Birleşik Devletleri ile paylaştığımız mantıkla tamamen ve karşılıklı olarak uyumlu bir şekilde geliştirilmesini ve şekillendirilmesini istiyoruz,” dedi.
İç Politika ve Yönetim
İç politikada ise, Parlamento, hükümete Rus oligark Samvel Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekelerini (ENA) kamulaştırma yetkisi veren bir yasa paketini onayladı. Bu yasa, ülkenin tek elektrik dağıtıcısı olan ENA’nın geçmişteki hizmet ihlalleri bahanesiyle devlet kontrolüne alınmasını mümkün kılıyor.
Paşinyan’ın “Ya ENA halka zararını tazmin eder ya da kamulaştırılır” açıklaması, bu kararın sadece ekonomik değil siyasi bir yönü olduğunu da gösteriyor. Zira bu adım, Karapetyan’ın Ermeni Apostolik Kilisesi’ne destek verdiği bir dönemde geldi.
Samvel Karapetyan, 18 Haziran'da “halkı kamu gücünü ele geçirmeye teşvik etmek” suçlamasıyla iki ay süreyle tutuklu yargılanmak üzere gözaltına alındı. Hukuk ekibi bu suçlamaları “tamamen asılsız” ve “siyasi güdümlü” olarak reddederken yakın zamanda Karapetyan’a kara para aklama suçlaması da yöneltildi. Savunma ekibi bu yeni suçlamayı da asılsız ve “Ermenistan’da sıkça rastlanan, siyasi amaçla yöneltilen sıradan bir suçlama” olarak nitelendirdi.
Başbakan Nikol Paşinyan’ın basın toplantısında Karapetyan’ın eylemlerine ve olası siyasi emellerine verdiği tepki ise son derece sert ve doğrudan oldu.
Paşinyan, “Arkadaşlar, birincil vatandaşlığınızın olduğu ülkedeymiş gibi davranın—Ermenistan’daysanız dikkatli olun, anladınız mı? Burası oyun alanı değil; burası bir devlet. Söyledim: devletin tadı dudaklarınızda kalacak.”
Paşinyan ayrıca, Ermenistan’ın bağımsızlığına, egemenliğine veya devletine tehdit teşkil eden herkese karşı hazırda bekleyen bir “çekiç” olduğunu, bu çekicin “yağlanıp masasına konduğunu” ifade eden güçlü bir metafor kullandı. Karapetyan’ın siyasete girmesi ihtimaline de şaşkınlıkla yaklaştığını belirten Paşinyan, “altı pasaportu olanların gelip ‘Ermenistan’ı kurtaracağım’ demelerine” alayla yaklaştı.
Karapetyan’ın tutuklanması ve ardından gelen suçlamalar, özellikle Ermeni Apostolik Kilisesi’ne verdiği kamuoyu desteğinden sonra gerçekleşmiş olması, Ermenistan içinde derinleşen siyasi kutuplaşmaya işaret ediyor. Hükümet, otoritesini veya istikrarını baltaladığı düşünülen güçlü devlet dışı aktörlerle—bunlar arasında önde gelen iş insanları ve muhtemelen Kilise de var—açıkça yüzleşiyor gibi görünüyor. Bu dinamik, iç gerilimlerin artmasına yol açabilir ve eğer adil yargılanma sürecine ilişkin kaygılar devam ederse, demokratik normlara ne derece bağlı kalındığı konusunda soru işaretleri doğurabilir.
Karapetyan, 17 Haziran’da yaptığı açıklamada, Ermeni Apostolik Kilisesi’ni açıkça desteklemiş ve hükümeti “kilise karşıtı kampanya” yürütmekle suçlamış, bunu durdurmak için müdahalede bulunacağını belirtmişti. Buna karşılık Başbakan Paşinyan basın toplantısında sert bir yanıt vererek, “Şu uğursuz ‘ruhbanlar’ ve onların uğursuz ‘hayırseverleri’ neden yeniden aktifleşti?” diye sordu ve “Merak etmeyin, onları tekrar susturacağız. Hem de temelli,” dedi.
Barış Kavşağı Projesi
Barış Kavşağı projesi, Ermenistan’ın bölgesel ulaştırma hatlarının açılması konusundaki kapsamlı vizyonunu temsil ediyor. Başbakan Nikol Paşinyan, basın toplantısında bu girişimi “muazzam bir yatırım potansiyeline sahip” olarak tanımladı. Proje, Ermenistan ile Azerbaycan arasında ulaşım güzergâhlarını ve ikili ticareti kolaylaştırmayı, ayrıca her iki ülkenin toprakları üzerinden üçüncü ülkelere yönelik uluslararası transit geçişi sağlamayı amaçlıyor. Proje sadece kara ve demiryollarını değil, aynı zamanda petrol ve doğalgaz boru hatları, enerji iletim hatları ve fiber optik kabloların kurulmasını da öngörüyor. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde geniş kapsamlı bir “ekonomik ağ” oluşturulması hedefleniyor.
Başbakan Paşinyan, toplantıda, önerilen bu altyapı projeleri üzerinde Ermenistan’ın egemenliği ve yargı yetkisine dair açık güvence verdi. Paşinyan, Ermenistan’ın bu sürecin tüm boyutlarını “toprak bütünlüğü, egemenliği ve yargı yetkisi” çerçevesinde değerlendirdiğini vurguladı. Yönetimin dış aktörlere devredilmesine dair kamuoyunda oluşabilecek endişeleri gidermek adına, Zvartnots Uluslararası Havalimanı, ulusal su tedarik sistemi ve Ermenistan demiryolları gibi hâlihazırda dış operatörler tarafından yönetilen, ancak mülkiyeti hâlâ Ermenistan Cumhuriyeti’ne ait olan örneklere işaret etti.
Hükümetin, “Barış Kavşağı Projesi” için gerekli yatırımları çekmek üzere özel bir şirket kurulmasını da aktif olarak değerlendirdiğini, Ermenistan yasalarına göre yabancı katılım veya arazi kiralamalarını içeren düzenlemelerin “geliştirme hakkı” çerçevesinde ele alındığını açıkladı. Bu hukuki çerçeveye göre, söz konusu altyapı projeleri bu tür anlaşmaların süresi sona erdiğinde “ya devlete ait olacak ya da devletin mülkiyetinde kalacak” .
Başbakan’ın “muazzam yatırım potansiyeli” ve “ulusal güvenlik açısından önemli bir unsur” vurguları, Ermenistan’ın bölgesel bağlantılar kurma çabalarını ekonomik bir zorunluluk temelinde şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, tarihsel olarak hassas bir konu olan transit hatları meselesini —örtük biçimde Zangezur Koridoru tartışmaları da dâhil olmak üzere— bir egemenlik tehdidi olmaktan çıkarıp somut bir ekonomik fırsata dönüştürüyor. Bu da Ermenistan dış politikasındaki daha pragmatik yönelimin bir parçası olarak okunabilir.
Paşinyan’ın “geliştirme hakları”na dair detaylı açıklamaları ve devlet mülkiyetinin korunmasına dair güvence vermesi, demiryollarının yeniden açılmasını bir “trajedi” olarak gören kesimlere doğrudan yanıt niteliğindeydi. Bu söylem, bir yandan egemenlik gibi kaygılara sahip olan muhalif kesimleri yatıştırmayı amaçlarken, diğer yandan ulusal güvenlik ve ekonomik refah açısından yaşamsal görülen bir politikanın ilerletilmesini hedefleyen bilinçli bir stratejik iletişim çabası olarak görülebilir.
Kritik mesajlar
Başbakan Nikol Paşinyan’ın 16 Temmuz 2025 tarihli basın toplantısı, Ermenistan’ın hem dış hem de iç politikada stratejik açıdan yeniden değerlendirme sürecini gösteren kritik bir dönüm noktasıydı. Şangay İş birliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üyelik hedefi ve Avrupa Birliği entegrasyonu arzusu, Azerbaycan’la barış görüşmelerinde gelinen aşama ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) muhtemel çekilme süreci, ABD-Ermenistan Stratejik Ortaklık belgesinin imzalanması çok yönlü bir dış politikaya yönelik bilinçli bir yön değişimini işaret etmekte. Bu yeni strateji Ermenistan’ın çok kutuplu dünyada köprü rolü oynamak istediğini gösteriyor, ancak aynı zamanda jeopolitik riskler de barındırıyor.
İçeride ise, Ermenistan Elektrik Şebekelerinin (ENA) kamulaştırılması ve Samvel Karapetyan’a yönelik hukuki adımlar, hükümetin güçlü bir kontrol iddiasını gözler önüne sermekte. Bu adımlar, hükümetin gündemine karşı duran yerleşik çıkar odaklarını hedef alan daha geniş bir güç pekiştirme çabasının parçası gibi görünmekte. Kamu yararı ve ulusal güvenlik gerekçeleriyle sunulsa da bu hamleler hukuk devleti, hukuki öngörülebilirlik ve yatırımcı güveni üzerindeki olası etkiler açısından meşru kaygılar doğurmakta.
Bununla birlikte Rusya’dan stratejik uzaklaşma, son dönemdeki başarısızlıklara dayalı mantıklı bir karar olarak görülse de beraberinde yeni güvenlik belirsizlikleri getirmekte. Azerbaycan ile barış arayışı, uzun vadeli istikrar ve ekonomik büyüme için hayati önemde olmakla birlikte, özellikle anayasal değişikliklere dair ihtimaller bakımından, ciddi iç siyasal engellerle karşı karşıya.
Hükümetin içerideki kararlı politikaları, kontrolü sağlama ve reform hedeflerine rağmen, iç bölünmeleri derinleştirme ve hayati önemdeki yabancı yatırımları caydırma riski taşıyor. Bu iddialı stratejinin başarısı, Başbakan Paşinyan’ın bu çok katmanlı iç ve dış baskıları etkin biçimde yönetme, farklı çıkar unsurları arasında denge kurma ve bu stratejiye şüpheyle yaklaşan bir halk kitlesine vizyonunu açık bir dille anlatma becerisine ve en önemlisi, hukuki ve demokratik ilkelerin istikrarlı biçimde korunmasına bağlı olacak.


