Pera da yeni sergi: Meşrutiyet 76
SonTurkHaber.com, Haberturk kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Bağımsız sanatçılara alan açmayı amaçlayan sanat platformu ArtRedCo, İstanbul’un Eylül ayında 18. İstanbul Bienali ile canlanan çağdaş sanat sahnesine “Meşrutiyet 76” sergisiyle eşlik ediyor. Adını Pera’daki tarihi bir binanın Meşrutiyet Caddesi üzerindeki adresinden alan sergi, yedi katlı yapının her katını, yedi sanatçının özgün dünyalarına dönüştürüyor. Ortak bir tema yerine, birbirinden bağımsız projelerle zenginleşen bu çok katmanlı anlatılar, izleyiciyi farklı ritimler ve atmosferler arasında yolculuğa çıkarıyor. Sergi, “birlik” arayışından çok, “yan yana gelebilirlik” fikrinden besleniyor; farklı ifadelerin, bir yapı içinde geçici bir ortak zeminde nasıl var olabileceğini araştırıyor.
Sergide yer alan Fatih Alkan, Vahap Avşar, Alper Aydın, Aytuğ Aykut, Serkan Özkaya, Vahit Tuna ve Yuşa; çağdaş sanatın son dönemine yön veren, ulusal ve uluslararası ölçekte güçlü üretimler gerçekleştirmiş isimler. Her sanatçının kendi küratöryal yaklaşımıyla şekillendirdiği bu sergi, izleyiciye yalnızca katlar arasında fiziksel bir dolaşım değil, aynı zamanda düşünsel bir geçiş alanı sunuyor. Mikroplardan yaban domuzlarına, simyevi dağlardan aynalı odalara ve ekolojik döngülere uzanan işler, çok katmanlı ve özgün anlatılar kurarken; izleyiciyi sabit bir bakışa değil, katlar arası geçişlerle yön değiştirmeye davet ediyor. Ortak bir tema etrafında birleşmek yerine, farklı düşünsel ve estetik arayışların yan yana gelebilme ihtimaline odaklanan sergi, bir bütünlük iddiasından çok, çoksesliliğin geçici ve verimli bir zeminde nasıl var olabileceğini sorguluyor.
Fatih Alkan
“Meşrutiyet 76”da yer alan her sanatçı, yalnızca kendi pratiğini değil, aynı zamanda kişisel kavramsal evrenini de mekâna taşıyor. Fatih Alkan, üretim, paylaşım ve diğerkâmlık gibi kavramları merkeze alarak resim, heykel ve enstalasyonlarında otoriteye karşı alternatif yaşam biçimleri arıyor. Vahap Avşar, aynayla kaplı bir odada “Uyuyan Dev” serisiyle, asfaltla boyanmış gazetelerle kaplı diğer bir mekânda ise yıkıntılardan dönüştürdüğü “Infestation” adlı domuz heykelleriyle, kırılganlık ve direnç arasında salınan bir karşılaşma öneriyor. Sanatçının Malatya’da depremde yıkılan evlerden toplanan buluntu demir ve aletlerle üretilen bu heykelleri, içlerine yerleştirilen renkli cam nesneler ve ışıkla birleşerek hem enkazın hem de yaşanmışlıkların izlerini görünür kılıyor.

Alper Aydın’ın “The Greatest Microbes” serisi, mikrobik yaşamın görmezden gelinen ama vazgeçilmez doğasını vurgularken; insan merkezli anlatılara eleştirel bir mesafeyle yaklaşıyor. Seri, mikropların insanlık var olmadan önce var olduğunu, dünya yok olsa bile yaşamın temelini oluşturmaya devam edeceğini hatırlatıyor. Her şeyin özünün mikroskobik canlılara dayandığını düşündüren sanatçı böylece doğa-insan ilişkisini sorgularken, insan egosunun büyüttüğü önem duygusuna eleştirel bir perspektif de getiriyor. Aytuğ Aykut, ekolojik sistemin karmaşıklığını ve hayvanların birbirine bağlı varoluşunu simgeleyen çok katmanlı bir görsel dil kurarken, sürdürülebilir malzemelerle insan-doğa ilişkisine odaklanıyor. Bu süreçte sanatçı, kollektif hafızada imgenin izlerini ve köklerini araştırıyor. Serkan Özkaya’nın işi, izleyicinin bakışıyla tamamlanan bir imgeyi merkeze alarak algının kırılganlığına ve arzunun görsel düzlemdeki izlerine işaret ediyor.
Vahit Tuna
Vahit Tuna ise şizofrenik tahayyül ile toplumsal gerçeklik arasındaki çatlaklara bakarak, dili, simgeleri ve “görünür olan”ı ironik bir biçimde sorguluyor. Yuşa ise, Türk minyatürlerindeki simyevi dağ temasından yola çıkarak, içsel özgürlük ve umut arayışını düşsel bir anlatımla işliyor. Umut kavramını, imgesel çocuk oyunları ve savaş sonrası çocuk kitaplarının estetik diliyle kurgularken, çizimlerinde absürt ve naif öğelerle kırılgan ama dirençli bir duygulanım alanı yaratıyor.

Dijital bir sanat platformu olarak yola çıkan ArtRedCo, yılda iki kez düzenlediği fiziksel sergilerle güncel sanata yalnızca çevrimiçinde değil, mekânsal düzeyde de alan açıyor. Mart 2025’te Beral Madra küratörlüğünde, gerçekleşen ilk serginin ardından “Meşrutiyet 76”, bu yolculuğun ikinci durağı.
Her biri kendi evrenini mekâna taşıyan sanatçıların katkısıyla şekillenen sergi, çağdaş sanatın çoğulcu ve eleştirel seslerine alan açarak, 17 Eylül–10 Ekim 2025 tarihleri arasında, Meşrutiyet Caddesi No:76 Beyoğlu adresinde izleyiciyle buluşuyor.Fatih Alkan 1960 yılında, Ankara yakınlarındaki Erkeksu Çifliğinde doğan sanatçı, ODTÜ Endüstri mühendisliğinden mezun oldu ve 15 yıl bilgisayar teknolojileri konusunda çalıştıktan sonra marangozlukla başladığı üretim sürecinde çağdaş heykel ve tasarıma yönelerek özgün bir sanat pratiği geliştirdi. Malzeme ile kurduğu sezgisel ilişki, onu form, işlev ve anlam arayışında derinleştirdi. Eserlerinin İstanbul Design Week gibi etkinliklerde ilgi görmesi üzerine çalışmalarını daha sanat tarafında yoğunlaştırdı. Bilgi Üniversitesi’nde sanat ve kültür, felsefe kuramlarına dair dersler alarak kavramsal altyapısını güçlendirdi. Alkan’ın üretimi, paylaşım ve alternatif yaşam biçimlerini merkeze alan, modern insanı sorgulayan bir düşünsel zemin üzerine kuruludur.
Vahap Avşar (d. 1965, Malatya), İstanbul ve New York’ta yaşayan, kavramsal temellere dayalı disiplinlerarası bir sanatçıdır. Eğitimini İzmir Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1985’ten bu yana uluslararası müze ve galerilerde sergiler açmıştır. Çalışmalarında hafıza, görünmez tarih, propaganda ve kültürel kimlik temaları ön plandadır. Sanat pratiği çoğunlukla görsel arşiv, nesne ve yerleştirme üzerinden ilerler.
Alper Aydın (d. 1989, Ordu) doğa, beden ve mekân ilişkisine odaklanan yerleştirme, heykel ve performans işleriyle tanınır. Yüksek lisans ve doktorasını doğa ve yeryüzü sanatı üzerine tamamlamıştır. Üretiminde çevresel dönüşüm, zaman ve doğanın döngüselliği önemli yer tutar. Paris, Berlin, Perugia ve New York gibi kentlerde konuk sanatçı programlarına katılmış, birçok bienal ve müze sergisine dahil olmuştur. Sanatçının işleri aynı zamanda içsel bir çevre bilinci ve mekânsal deneyim yaratma amacı taşır.
Aytuğ Aykut (d. 1986, Eskişehir) resim, heykel, seramik ve baskı gibi çok disiplinli üretim yapan bir sanatçıdır. Ekolojik sistemler, doğa-insan ilişkisi ve kolektif hafıza gibi temaları sürdürülebilir malzemeler aracılığıyla işler. Anadolu Üniversitesi'nde lisans, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde doktora eğitimini tamamlamıştır. Sanatında sadeleşmiş formlar ve kendiliğindenlik, felsefi bir arayışla birleşir. Ulusal ve uluslararası birçok sergide yer almıştır.
Serkan Özkaya (d. 1973) heykel, enstalasyon, video ve dijital uygulamaları kapsayan kavramsal üretimleriyle tanınır. Mekân, algı, izleyici ilişkisi ve görsel yanılsama konularına odaklanan çalışmaları, uluslararası birçok koleksiyonda yer alır. Son dönemde “Dışbükey Bir Aynada Otoportre”, “gözegöz” ve “Miraj” gibi işler üzerinden optik algı ve yansımalarla oynar. Michelangelo’nun “David” heykelinin altın kaplama büyük ölçekli bir versiyonu gibi kamusal alanda ses getiren projeleriyle bilinir.
Vahit Tuna (d.1971, Edremit), lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde tamamladı. Kendini bir tasarımcı olarak tanımlayan Tuna, 1995 yılından bu yana görsel sanatlar alanında üretim yapmaktadır. Pek çok önemli sanat yayını ve sanatçı kitabının tasarımını üstlenmiştir. Tuna; performans, video, enstalasyon ve ses üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır.
Türkiye’deki kişisel sergilerinin yanı sıra yurt dışında birçok karma sergiye katılan sanatçının eserleri, pek çok müze ve kurumsal koleksiyonda yer almaktadır. Tuna, sanat üretimlerinde sesi belirleyici unsurlardan biri olarak kullanır. Sanatçı, eserlerinde sıklıkla geleneksel olanı sorgular ve yeniden kurgular. Küresel sanat tarihinin başyapıtlarından ve pop ikonlarından beslenir. Çalışmaları; statüko, toplumsal normlar, milliyetçi refleksler, iktidar ve medya gibi konuları ele alır.Top of FormBottom of Form
Yuşa (d. 1985, İstanbul), çizim temelli pratiğinde imgesel çocuk oyunları ve ritüelleri merkeze alarak kutsal metinler, savaş sonrası illüstrasyonlar ve kolektif hafıza arasında görsel bir bağ kurar. Marmara Üniversitesi Resim Bölümü mezunudur; Finlandiya'da baskı resim eğitimi almıştır. 2019’da Young Masters Art Prize’ı kazanarak uluslararası alanda öne çıkmıştır. İstanbul merkezli çalışan sanatçı, yurt içi ve dışında pek çok sergide yer almıştır. Çalışmaları, oyunlu diliyle bireysel ve toplumsal hafızayı iç içe geçirir.


