PKK’nın silah bırakması bölgeyi nasıl etkiledi? Ortadoğu Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün gerçekleştirdiği ulusa sesleniş konuşmasında, Suriye’de 14 yıllık mücadelenin ardından devrimin zafer kazanmasının PKK’nın silah bırakması konusunda Türkiye’nin elini güçlendirdiğini söyledi. PKK’ya bağlı çok sayıda terörist, önceki gün Irak’ın Süleymaniye kentinin kuzeyindeki Dukan köyünde, silahlarını ateşe vererek 41 yıl süren terör eylemlerini sonlandırdıklarını ilan etti. Silah bırakma töreni PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çarşamba günü yayınlanan görüntülü silah bırakma çağrısının ardından geldi. PKK’nın bu kararının, Suriye’de terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele bahanesiyle ABD’nin sağladığı askeri ve mali desteklerle geniş alanları kontrol eden ve devrim sonrası Şam hükümetiyle müzakerelerde uzlaşıya varmaktan kaçınan SDG’ye nasıl etki edeceği merak konusu. ABD Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Suriye’de DEAŞ’a karşı operasyonlarda hedefe ulaşılmasıyla birlikte SDG ile olan ortaklığın sona erdiğine işaret ederek, örgütten Şam’ın taleplerini kabul etmesini istedi. Bu, Donald Trump liderliğindeki yeni ABD yönetiminin net olarak Şam ve Ankara’dan yana tavır koyduğu yorumlarını beraberinde getirdi. SDG’nin yanı sıra, PKK’nın Irak’taki faaliyetleri ve İran’daki uzantısı PJAK’ın nasıl bir tavır belirleyeceği de merak edilen sorular arasında.
SDG’NİN TAVRI
Süleymaniye’deki silah yakma töreninin ardından El-Cezire’ye konuşan isminin yayınlanmasını istemeyen üst düzey bir SDG yetkilisi, Öcalan’ın silah bırakma çağrısının yalnızca Türkiye içindeki PKK unsurlarına yönelik olduğunu iddia etti. Yetkili, SDG’nin hâlâ ABD ve Batılı ülkelerin desteğine haiz olduğunu belirttiği açıklamasında, başta federalizm (bölgesel özerklik) olmak üzere, “Kürtlerin bütün siyasi haklarını” elde etmeden silah bırakmayacaklarını vurguladı.
ŞAM’IN TALEPLERİ
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, 10 Mart’ta SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre, 2025 yılının sonuna kadar SDG’nin “Kandil dağından gelenler hariç tüm unsurlarının Suriye ordusuna katılması ya da silah bırakması” ön görülüyor. İki taraf arasındaki anlaşma ayrıca, bu süreçte SDG militanlarının şehir merkezlerinden çekilmesini, kontrol altında tuttukları bölgelerdeki resmi kurumların Şam hükümetine devredilmesini, terör örgütü DEAŞ’a bağlı militanlar ve ailelerinin tutulduğu Hol Kampı ve diğer kampların kontrolünün hükümete bırakılmasını ve sınır kapılarının idaresinin devredilmesini gerektiriyor. Mart ayından geçen 4 aylık süreçte SDG militanları Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiyye semtlerinden çekilse de geri kalan şartlarda ciddi bir ilerleme kaydedilmedi.
ABD’DEN ANLAŞIN BASKISI
10 Mart anlaşmasında beklenen ilerlemenin kaydedilmesinin ardından ABD ve Fransa’nın arabuluculuğuyla geçtiğimiz hafta içi Mazlum Abdi ve Suriye Demokratik Meclisi (SDG’nin siyasi kanadı) Başkanı İlham Ahmed’in de içinde bulunduğu üst düzey bir heyet Şam’ı ziyaret etti. Burada hükümet yetkilileriyle yapılan görüşmede 10 Mart anlaşmasının hızla uygulanması üzerinde duruldu ancak SDG heyeti, Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk yönetim kurma noktasında ısrarcı davranınca görüşmelerden sonuç çıkmadı. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, görüşme sonrası çeşitli medya kurumlarına yaptığı açıklamalarda, federal yönetimin Suriye için uygun bir yönetim olmadığını vurgulayarak, “Ne Kürtlere ne Dürzilere ne de Nusayrilere özerklik verilemez” ifadelerini kullandı. Suriye'deki yeni hükümetin SDG’ye karşı gerekli esnekliği gösterdiğini ve SDG’nin artık bu gerçeği kabul etmesi gerektiğini belirten Barrack, "Tek ülke, tek millet, tek ordu, o millet tarafından belirlenir, bunu artık kabul ediyoruz. Mesele bu” diye konuştu. Açıklamasında, ABD’nin sonsuza dek Suriye’de kalamayacağını belirten Barrack, DEAŞ'la ve terörle mücadele ederken, zamanla bu birliklerin sayısını azaltmaya karar vereceğiz. Tıpkı bağımsız bir yeni Suriye hükümeti kurulursa tüm birliklerin sayısının azaltılması gerektiği gibi” cümlelerini sarf etti.
İSTİKRARLI SURİYE VURGUSU
Barrack’ın bu tavrı, ABD’nin Suriye’de birleşik bir yönetim yapısı ve istikrar istediği yorumlarını doğruluyor. SDG ile yapılan görüşmeler sonrası bir açıklama yapan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara da Suriye’de herhangi bir tarafa özerklik verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Kürtler, Suriye halkının asli unsurudur. Kürtlerin yönetime katılmasına ve SDG’nin orduya entegre olmasına açığız” diye konuştu. ABD ve Şam’ın bu tavrı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki durumun nasıl çözüme kavuşturulacağına dair topun artık SDG tarafında olduğunu gösteren bir gelişme olarak değerlendirildi.
IRAK VE İRAN’DA DURUM NE?
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), terör örgütü DEAŞ’a karşı verilen mücadele sürecinde Irak-Suriye sınırındaki Sincar (Şengal) bölgesine yerleşen terör örgütü PKK’nın Irak kolu YBŞ’nin bölgeden çıkmasını defalarca talep etti. Suriye’deki devrim öncesi yer yer IKBY Peşmergeleri ile YBŞ militanları arasında bölgede çatışmalar da yaşandı. Ancak YBŞ militanlarının Sincar’dan çekilip çekilmeyeceğine dair henüz net bir uzlaşı sağlanmış değil. IKBY, bu süreçte örgütün Sincar’dan çekilmesini istemesinin yanı sıra Türkiye ile devam eden silah bırakma sürecine de sık sık desteğini açıkladı. Türkiye ile Irak arasında, Basra Körfezi’nden başlayarak Habur Sınırı’na kadar uzanan Kalkınma Yolu Projesi de Sincar’dan geçiyor. Irak’taki merkezi hükümet Sincar’da güvenliğin sağlanarak projenin güvenliğini güçlendirmek istiyor. Bu sebeple merkezi hükümet de PKK varlığının Sincar’da sona ermesini talep ediyor. İran’da ise PJAK’ın uzun süredir İran rejimine yönelik etkili bir askeri faaliyeti göze çarpmıyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), 2022 ve 2023 yılında, PJAK’ın faaliyetlerini bahane ederek birkaç kez IKBY başkenti Erbil’e füze saldırıları düzenledi. Suriye devriminin başarıya ulaşması, İsrail ve ABD’nin İran ve uzantılarına yönelik son bir yıldaki etkili saldırıları, İran’ın bölgedeki etkinliğini azaltıyor. Tahran rejiminin bu yüzden PJAK üzerinden süreci sabote etme ihtimali endişeye sebep olsa da Irak ve İran’daki PKK uzantıları, Öcalan’ın silah bırakma çağrısına henüz kayda değer bir tepki vermedi.


