Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer den kuraklık göçü uyarısı
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, aşırı sıcaklar ve yetersiz yağışların etkisiyle Türkiye genelinde 2023 yılı ile birlikte başlayan kuraklık sürecini değerlendirdi. Son olarak Birleşmiş Milletler tarafından paylaşılan '2023 ve 2025 Yılları Arasında Dünya Çapında Kuraklık Sıcak Noktaları' raporuna dikkat çeken Prof. Dr. Tecer, raporda Türkiye genelinde uzun dönemde yağışların yüzde 6 azaldığına yer verildiğini söyledi.
'PİRİNÇ EKİMİ YAPILAMADI'
Bu yıl yaşanan kuraklığın 2023 ve 2024 yıllarında azalan yağışlar ile başladığını dile getiren Tecer, "Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kapsamında bir rapor yayınladı. '2023 ve 2025 Yılları Arasında Dünya Çapında Kuraklık Sıcak Noktaları' diye. Orada bütün dünyada kuraklığın bu yıl önemli bir sorun olduğunun altı çiziliyor. Türkiye bölümünde ise zaten Türkiye'nin topraklarının tarım arazilerinin yüzde 88'inin kuraklık ve çölleşme riski altında olduğu söyleniyor. Bu yıl yaşanan kuraklığın da geçen yıllardaki yağışın azalması ile beraber dramatik hale geldiğini söylüyor. Bunun sonuçlarını görüyoruz; tarımsal ürünlerde azalma, özellikle bazı bölgelerde pirinç ekimi yapılamadı. Çeltik ekiminde alternatif ekim girişimlerinde başarısız sonuçlar alındı. Ayçiçeği tarlalarından ürün alınamadı. Aslında baktığımız zaman kuraklık dünyada bütün insanlığın karşılaştığı en dramatik ve en yıkıcı sonuçları olan bir olaydır" dedi.
TÜRKİYE'DE YAĞIŞLAR UZUN DÖNEMDE YÜZDE 6 AZALDI
Prof. Dr. Tecer, "2023 yılının Temmuz ayında dünya, en sıcak gününü yaşadı. Aynı zamanda Türkiye'de ortalama uzun dönemde yağışların yüzde 6 azaldığını kaydediyor rapor. Ama bu bölgeler arasında bir farklık oluşturuyor. Marmara Bölgesi'ne geldiğiniz zaman geçen sene yağışların yüzde 25 oranında azaldığı ifade ediliyor. Raporda; 'Trakya ve Edirne ili yüzde 40'larda yağış azalması yaşadı' diye geçiyor. Düşünün; bu bölgelerde yağışın azalması, sıcaklıkların artması doğal olarak bu sene ve bundan sonraki senelerde kuraklığın çok dramatik sonuçlar üreteceği anlamına geliyor. Bu; gözlemlerimizde de bölgedeki çiftçilerin yaşadığı durumla da aynı zamanda son yayınlanan Birleşmiş Milletler'in raporuyla da ortaya konulmuş durumda" diye konuştu.
'TÜM SEKTÖRLERDE ZİNCİR TEDBİRLER GEREKLİ'
Ülke genelinde suların yüzde 75'inin tarımsal sulamada kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tecer, "Tarım teknolojilerimizin yenilenmesi, daha verimli su kullanan, vahşi sulamadan vazgeçen, yağmurlama ve damlama sulamanın bir an önce hayata geçirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. İkinci olarak etkin su yönetiminin ortaya konulması lazım. Bu hem kamu kurum kuruluşları ile hem de suyla alakalı bütün sektörlerle alınması gereken büyük zincir tedbirleri gerektiriyor. Üçüncüsü de bireysel olarak da bu kuraklığın etkisini, sonuçlarını yaşayacağımız için bunu ortadan kaldırabilecek yöntemlere ve hayat biçimine dönüşmemiz lazım. Suyu yaşantımızın bütün alanında tasarruflu olarak kullanmamız gerekiyor. Aynı zamanda kuraklığın etkilerini, kuraklığa sebebiyet veren su kıtlığının sonuçlarını da biz ilkokuldan itibaren bütün eğitim kademelerimizde çocuklarımıza öğretmeliyiz. Herkesin bu anlamda bilinçlendirilmesi gerekiyor" dedi.
'KURAKLIĞIN ETKİLERİ SADECE TARIMSAL ÜRETİM ÜZERİNDE OLMAYACAK'
Prof. Dr. Tecer, "Etkin bir su yönetimi yapılmadığı sürece, su kaynakları üzerinde bu kadar baskı varken, bunu hoyratça kullanmaya devam ettiğimiz sürece, toprağın tarımsal kuraklıktan hidrolik kuraklığa doğru bir geçişi olacak. Hidrolik kuraklıktan da sosyal ve ekonomik olarak toplumsal yapımızı etkileyen kuraklık sonuçları ile karşı karşıya kalacağız. Kuraklık göçleri diye bir kavram var, bunu bu ülkede yaşayacağız belki bundan sonra. Sonra insanlar azalan su kaynakları karşısında kendi sularını kontrol altına alma mücadelesi vererek, toplumsal barışı zedelemiş olacağız. Sadece ve sadece kuraklığın etkileri tarımsal üretim üzerinde olmayacak. Bakın hidrolik kuraklık yaşanmaya başladığında yer altı ve yüzeysel sulardaki azalmalar baş gösterdiğinde, bu sefer endüstriyel üretim de etkilenecek. İstihdamı, ekonomik kayıpları bunun peşinden sıralayabilirsiniz. Dolayısıyla kuraklık bugünden yarına düzelebilecek bir konu değil. Tedbirlerimizin alınması ve kuraklıkla farkındalığın oluşturulduğu bir yaşam biçimine geçmemiz gerekiyor" diye konuştu.
'SANAYİCİNİN SUYU DEŞARJ ETME LÜKSÜ YOK'
Tekirdağ ve çevresinde bulunan sanayi bölgelerinde de su yönetiminin önemine dikkat çeken Tecer, "Özellikle sanayicilerin de bu bölgenin doğal kaynaklarını, sularını kullanarak üretim yapmaları tabii ki ekonomiye katkı veren, takdire şayan bir faaliyettir. Ancak su kaynaklarının üzerindeki bu kadar baskıların, su kaynaklarının kıt olmasının mutlaka göz önünde bulundurulması lazım. Sanayicinin de kullandığı suyu arıtarak ya da arıtmadan deşarj etme lüksü yok. Bu suların geri kazanılarak tekrar sistemde ve tekrar süreçte kullanılması lazım. Yağmur hasadı konusunda özel çalışmalara ihtiyaç var bu bölgede. Yağan yağmurların toplanıp, onların belirli arıtma kademelerinden geçtikten sonra sulama suyu olarak, proses suyu olarak tekrar kullanılması çok önem arz ediyor" ifadelerini kullandı.


