Prof. Kopalyan: “Aliyev engeller çıkaracak, iş yine ABD’ye düşecek” Agos
Agos sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
8 Ağustos’ta Washington’da ABD Başkanı Trump, Ermenistan Başbakanı Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in hararetli el sıkışmaları, gülen yüzleri ve memnun suratlarının ardında aslında yeni bir Kafkasya dizaynı vardı. Ermenistan, Azerbaycan, ABD, Rusya, İran ve Türkiye’nin kazanımı ve kaybı farklı farklıydı. Gelinen noktayı görüşmelere Ermenistan tarafından katılan Las Vegas Nevada Üniversitesi’nde ders veren, uluslararası güvenlik, jeopolitik konularında uzman siyaset bilimi profesörü Nerses Kopalyan, Agos’a değerlendirdi.
Washington’daki görüşmelere katılanlardan biriydiniz. Esas olarak ne oldu, kim ne kazandı?
Şu an elimizde 8 Ağustos’ta Washington’da başlayan bir normalleşme süreci var. Buna “Washington Anlaşması” diyoruz. Bu bir barış anlaşması değil, barış anlaşmasını da içeren bir normalleşme süreci. Yani bu, tüm sorunları çözmek için yapılan tek seferlik bir toplantı ve paket bir anlaşma değildi, bir süreç bu. Trump yönetimi, çatışmayı savaş alanından alıp normalleşme alanına taşıdı. Bu ilk adımdı. Ardından, barış anlaşmasını nihai hale getirmek ve Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sorunları çözmek için yaklaşık 3-3,5 yıl sürecek bir çalışma öngörüyorlardı. 17 maddelik barış taslağı, Trump yönetimi daha resme girmeden önce Azerbaycan ve Ermenistan arasında paraf edilmişti. Washington onun devamıydı. Şimdi devam eden bir normalleşme süreci var ve umulan, bu sürecin bir barış anlaşmasıyla sonuçlanması.
Washington’da, her iki taraf da barış anlaşması taslağına onay verdi ve şimdi nihai barış anlaşmasını imzalamak için çalışacaklar. Bunlar, iki ayrı süreç. Washington’da imzalanan ortak deklarasyon ise ilişkileri normalleştirmek ve transit yol sorununun çözümünü sağlamak amacıyla yapıldı.
Başta durum şuydu: ABD gelip ilk genel duruma baktığında, “yol’ meselesini çözmezse Azerbaycan’ın bunu bahane ederek güç kullanarak istikrarsızlık yaratacağını ve ilişkileri normalleştirmeyeceğini anlamıştı. Bu nedenle, bu toplantının en önemli sonucu TRIPP ya da “Trump Yolu” olarak adlandırılan ticari yol oldu. Böylece normalleşme süreci önünde en büyük engel olarak görülen sorun çözüldü. Ayrıca ABD, Azerbaycan’ı şartları kabul etmeye ikna edebildi ve Azerbaycan’a Aliyev’in aşırı talepkar pozisyonundan geri adım attırmayı başardı. Başlangıçta, Aliyev “kesintisiz erişim” dediğinde, temelde şunu söylüyordu: “İstediğim her şeyi Ermenistan üzerinden Nahcivan’a geçirebilmeliyim. Askeri teçhizat da olabilir, başka bir şey de ama kontrol olmayacak.”
Süreç böyle sonuçlanmadı. Anlaşmaya göre Ermenistan sınırında denetim olacak, Azerbaycan sadece ticari mal taşıyabilecek ve izin verilen ürünler taşınabilecek. Aliyev’in kabul ettiği bu uzlaşma, ABD ve Ermenistan ile yapılan üç aylık müzakereler sonucunda gerçekleşti. “Yol”un normalleşme sürecinin temeli olarak görülmesi ve ayrı bir barış anlaşmasının nihai hale gelmesi için yaklaşık üç yıllık bir süreç var. Yani bu süreçlerden biri diğerinin yerine geçmiyor.
Paralel süreçler söz konusu yani. Peki hangisi önce başlayacak?
Bu süreçte de “Yol” inşa edilecek. Amerika, Ermenistan ile ortak bir girişim kuracak; bu yatırımlara lojistik, altyapı desteği ve benzeri katkılar sağlayacak. Böylece yol, karşılıklı bağlantılar, ticaret, ekonomi ve Washington Anlaşması’nın öngördüğü tüm unsurlar hayata geçirilecek. Bu süreç devam ederken, ABD her iki tarafla da müzakere edecek ve Ermenistan ve Azerbaycan’ın parafladığı konuların nihai hale gelmesi için destek olacak. ABD, önümüzdeki üç yılın Aliyev’i barış anlaşması imzalamaya ikna etmek için yeterli olacağını düşünüyor, aksi de kabul edilebilir olmayacak. Washington Anlaşması bunları kapsıyordu. Washington Zirvesi’nde ABD ile Azerbaycan ve ABD ile Ermenistan arasında da anlaşmalar yapıldı. Yani “Yol” ve Barış Taslağı’ndan ayrı olarak, Ermenistan ABD ile üç mutabakat zaptı imzaladı. Ulaşım, enerji ve teknoloji ile ilgili. Bunların özeti şu: ABD Güney Kafkasya’da somut bir varlığa sahip olacak ve Ermenistan da bunun temeli olacak. Önemli bir nokta şu: Bu ABD’nin 1991 sonrası eski Sovyetler coğrafyasında üstlendiği en büyük altyapı projelerinden biri. Ve bunu Ermenistan ile ortak olarak gerçekleştiriyor.
Türkiye-Ermenistan sınırının açılması konusunda neler yaşanacak peki?
Washington’daki Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi ile görüşmeler sonrasında edindiğim fikre göre, Erdoğan’ın sınırları açmayı çok yakın bir zamanda kabul etmesini bekliyorlar. ABD baskı yapıyor diyebiliriz, “baskı” kelimesi olumsuz bir ifade olabilir ama Ankara’ya bölgesel bağlantının önemini anlatıyorlar. Artık ABD bölgede olduğuna göre, normalleşme sürecini hızlandırmaları gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı’nın beklentisi bu.
ABD, Türkiye’nin yapıcı rolünü önemli görüyor. Şimdi, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerindeki normalleşmeyle birlikte, Erdoğan’ın Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmeme gerekçesi kalmadı. Dağlık Karabağ sorunu büyük ölçüde çözülmüş durumda. Barış anlaşması paraflandı, normalleşme süreci başladı, dolayısıyla Ankara’nın, neden Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmeyi reddettiğini açıklaması zor olacak. Zaman çizelgesi ne olacak bilmiyorum.
Peki Amerika’nın komşusuna yatırım yaptığı İran’ın tutumu ne olacak?
İran’ın sürece dahil olması birçok kişi için kafa karıştırıcıydı ama sürece dahil olanlar için değildi. Çünkü İran’ın sürece uyacağını biliyorduk. ABD, Mart sonu ve Nisan başında, Azerbaycan’ın Ermenistan’a saldıracağına dair istihbaratla geldiğinde, bu, tüm bu süreci tetikleyen ara diplomasiyi başlattı. Ermenistan, Tahran ile sürekli ve şeffaf bir iletişim sürdürüyor. Ve Tahran’a doğrudan durumu bildirdi. ‘ABD’nin teklifi şöyle ve biz güvenliğimiz için bunu kabul edeceğiz’ dedi. İran’ın üç talebi vardı: Birincisi, Amerikan askerinin bölgeye gelmemesi, ki bu olmayacak. İkincisi, bunun İran’ı çevrelemeye yönelik jeopolitik bir plan olmadığını garanti etmekti, bu da olmadı. Üçüncüsü ise bunun ticari bir proje olarak kalması ve Ermenistan’ın tam kontrolü elinde bulundurmasıydı. Bu da Washington Mutabakatı’nın ortak deklarasyonunda çok net şekilde belirtildi. Ve son birkaç gün içinde İran Cumhurbaşkanı’nın Ermenistan’ı ziyaret etmesi de bu görüşmelerin bir parçasıydı ve birçok anlaşma imzalandı.
Bu, İran’ın durumu anladığını, desteklediğini ve ciddi bir endişesi olmadığını çok net gösteriyor; çünkü bu bir jeopolitik hamle değil, bu ticari bir hamle.
"Dürüst olmak gerekirse, Rusya Ermenistan ile mümkün olduğunca çok problem yaratmaya devam edecek fakat Washington Mutabakatı’nı tamamen bozacak kapasitesi olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca konuşulmayan bir yan daha var: Rusya, Bakü’den, Yerevan’dan olduğundan daha rahatsız."
Büyük sorun ise Rusya sanırım.
Rusya her şeyi yapacak, engellemeye çalışacak. Ama mesele şu ki, Rusya artık Güney Kafkasya’da hegemon değil. Rusya’nın Washington Mutabakatı’nı bozmak için gerekli manevra alanı ve kapasitesi yok. İşte bu yüzden Kremlin’in çok kafa karıştırıcı açıklamalar yaptığını görüyoruz. Başta, Zaharova çok olumsuz bir açıklama yaptı. Sonra Kremlin, ellerinde çok fazla kart olmadığını fark edince ve Ukrayna’daki durumla çok meşgul olduklarını görünce, ayrıca bu projeyi Trump’ın projesi olarak gördüklerinden Trump yönetimini kışkırtmak istemedikleri için, daha sessiz ve tarafsız bir pozisyon aldılar.
Ama dürüst olmak gerekirse, Rusya bizimle mümkün olduğunca çok problem yaratmaya devam edecek fakat Washington Mutabakatı’nı tamamen bozacak kapasitesi olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca konuşulmayan bir yan daha var: Rusya, Bakü’den, Yerevan’a kıyasla daha rahatsız. Çünkü Rusya, Ermenistan’a 2020’de, 2021’de ve 2022’deki savaşlarda ihanet ettiğini biliyor. Rusya, o dönemde ‘aptal’ı oynadı. 1997 anlaşması ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) anlaşmaları uyarınca en azından savaşı durdurma yükümlülüğü vardı. Ama yapmadılar ve Ermenistan’ın Batı’ya yönelmesine ve şimdiki anlaşmalara kadar geldi süreç. Dolayısıyla Rusya, Ermenistan’ın ne yaptığını anlayabiliyor ama Bakü’ye gelince, işte Rusya’nın hayal kırıklığı burada. Rusya, Azerbaycan’ın Syunik üzerinden “sözde bir koridor”u güvence altına almasını bekliyordu. Bu koridor, temelde Rus askeri varlığıyla kontrol altında olacaktı. Yani Azerbaycan sınırsız erişime sahip olacak ve Rus askerleri ve sınır muhafızları o yolu kontrol edecekti. Rusya ve Azerbaycan bunu görüşüyordu. Rusya için bu “koridor”, Güney Kafkasya’ya geri dönme yoluydu; çünkü sahip oldukları tüm etki alanlarından çıkarılmışlardı. Bu yüzden bu “koridor” Rusya için çok önemliydi. Rusya şu anda Aliyev’in Putin’i ve Rusya’yı kullanıp Dağlık Karabağ’a geri dönmesine, ama Rusya’ya Moskova’nın kontrol edeceği bir koridor sunmamasına öfkeli.
Daha kötüsü Aliyev, Ermeniler ve Amerikalılar ile anlaşınca, Rusya tamamen dışarıda kaldı. Bu yüzden Kremlin, Bakü tarafından ihanete uğradığını düşünüyor. Putin, iki önemli röportajında, doğrudan “Bakü bizi aldattı” diye konuştu. Yani, Ermenistan tamamen Rusya’nın etki alanından çıktı. Azerbaycan da. Azerbaycan ile bir gerilimleri var, Ermenistan ise temelde “Moskova, beni rahat bırak” diyor. Moskova’nın Washington Mutabakatı’nı veya yol sürecini bozacak bir manevra alanı da yok.
“Aliyev normalleşmeyi kabul ediyor ama henüz bir barış anlaşması imzalamayı kabul etmedi. Ancak Aliyev'in de bölgesel dinamiklerin tamamen değiştiğini anladığını düşünüyorum. Rusya'nın hakim olduğu bir bölgeden ABD'nin hakim olacağı bir bölgeye geçtik. Dolayısıyla geçmişte sahip olduğu oyun kitabı, yeni gelişmeler karşısında işe yaramayacak.”
Öyle duracak mı Rusya sizce?
Sessiz kalacaklar ama her fırsatta bunu gündeme getirecekler. Sessiz kalmalarının bir diğer nedeni de yeni durumun Ermenistan’da son derece popüler olması. Rusya ne kadar karşı çıkarsa, Ermenistan’daki az olan siyasi desteğini de o kadar kaybedecek. Dürüst olmak gerekirse, Ermenistan’da Amerikan yumuşak gücü çok çok popüler. Amerika’nın gelmesi ve yol inşa etmesi, altyapıya, teknolojiye, enerjiye milyarlarca dolar yatırım yapması ve Amerikan varlığıyla birlikte Azerbaycan’ın saldırma olasılığı da ortadan kalkıyor. Ermeniler bunu istikrar ve ekonomik büyüme süreci olarak görüyor. Bu yüzden Rusya, karşıt ya da düşman olmanın Ermenistan’da işe yaramayacağını fark etti. Daha fazla destek ve sermaye kaybedecekler. Bu yüzden sessiz kalmayı seçtiler. Ama sessizliklerinin eylemsizlik anlamına geldiğini sanmam. Tahmin ediyorum ki, sessiz kaldıkları sürece, en azından 2026 seçimlerine kadar, Ermenistan’a yönelik her türlü saldırıyı artıracaklar.
Ermenistan halkı arasında popüler dediniz. Şimdiye kadar sesi duyulmayan kesim onlar sanırım, gerçekten öyle mi?
Şu anda, Ermenistan toplumunun Washington Mutabakatı’nı ne derece onaylayıp onaylamadığını gösteren bir anket verimiz yok. Yaklaşık bir buçuk ay önce yayınlanan bir ankete göre Ermenistan toplumu için en önemli konu barış. Bu durumda Washington Mutabakatı bunu sağlıyorsa, bu Ermenistan toplumu arasında popüler olacaktır. Ayrıca, bir yıl önce, herhangi bir Ermeni’ye Amerika’nın yatırım yapacağını ve Azerbaycan’ın saldırısını engelleyeceğini söyleseydiniz, herkes bunun ideal bir durum olduğunu söylerdi. Şimdi bu gerçekleşiyor.
Ama Paşinyan’a eleştiri de çok.
Kesinlikle. Ama hükümetten memnun olmayan kesimler bile bu gelişme karşısında çok olumlu. Çünkü bunun Ermenistan’ı güçlendireceğini anlıyorlar. Bazı anket verilerine bakarsak, hükümete daha eleştirel olan kesim, üst orta sınıf, daha zengin, çoğunlukla IT sektörü vs. İmzalanan tüm bu mutabakatlar tam da bu kesimleri destekleyecek ve güçlendirecek. Dolayısıyla Paşinyan hükümetini sevmeyen gruplar bile Washington Anlaşması’na olumlu bakıyor. Ekonomik olarak olumlu bir şey olduğunda, hükümet fark etmeksizin, toplumda çarpan etkisi yaratır. Mesela şu an, çok sayıda Batı yatırımının geleceği üç milyonluk bir ülke Ermenistan. Amerika'nın varlığının normalleşmesiyle birlikte, istikrarlı bir ortam oluşacak. Yabancı yatırımcının Ermenistan'ı çok ama çok cazip bulacağı anlamına geliyor. Bu da Ermenistan'ın ekonomik kapasitesini arttıracaktır. Ermeniler için her şeyi daha olumlu hale getirecek.
Azerbaycan bu anlaşmalardan kazandı?
Aliyev'in rejimi, “sürekli çatışma” üzerine tasarlanmıştır. Çünkü “tek adam” olarak böyle yönetiyor. Bu yüzden Ermenistan'la çatışmasını sürdürmesi gerekiyor, çünkü 22 yıldır tüm rejim bu şekilde tasarlandı. Ayrıca, savaş makinesine milyarlarca dolar yatırım yaptı. Yani Aliyev'in barışı kabul etmesi rasyonel çıkarlarına aykırı. Neden kabul etsin ki?
Neden?
ABD devreye girdiğinde, çok net bir mesaj verdi. Dediler ki, işte teklif, işte geçiş yolu, işte önerdiğimiz şey. Kabul edebilir ya da etmeyebilirsiniz. Kabul ederseniz, ne güzel. Kabul etmezseniz, biz de sadece Ermenistan ile çalışacağız. Siz ise dışarıda kalacaksınız. Aliyev için marjinalleştirilmek bir kabus. Dışarıda bırakılmak onun için çok büyük bir jeopolitik başarısızlık olacaktı. Ayrıca Aliyev'in endişesi, ABD'nin sadece Ermenistan'la çalışması durumunda aradaki güç farkının yavaş yavaş kapanacak olmasıydı. Aliyev'in son yedi ayını harcadığı, Washington'da dört lobi şirketi tuttuğu ve Trump yönetimine erişmek için milyonlar harcadığı ve tüm bunların başarısız olduğu gerçeği göz önüne alırsak, sonuçta Bakü, bunu ABD ile ilişkileri yeniden düzenlemek, Trump ile bir ilişki kurmak ve jeopolitik gelişmelerin dışında kalmamak için önemli bir fırsat olarak gördü.
Ancak Aliyev hâlâ kendisine hareket alanı bırakmak istiyor. Bu yüzden normalleşmeyi kabul ediyor ama henüz bir barış anlaşması imzalamayı kabul etmedi. Ancak Aliyev'in de bölgesel dinamiklerin tamamen değiştiğini anladığını düşünüyorum. Rusya'nın hakim olduğu bir bölgeden ABD'nin hakim olacağı bir bölgeye geçtik. Dolayısıyla geçmişte sahip olduğu oyun kitabı, yeni gelişmeler karşısında işe yaramayacak.
Dolayısıyla Aliyev şimdi fiili barış, normalleşme ve ticaret yanlısı olduğunu göstermeye çalışacak. Ta ki bunu daha ne kadar yapabileceğini görene kadar. Ama eğer günün sonunda, bundan 3-3,5 yıl sonra, Trump yönetimi derse ki, ‘Artık barış anlaşmasını imzalamak zorundasın, yoksa benimle sorun yaşayacaksın’, işte ancak o zaman imzalayabilir. Baskı yoksa Aliyev açısından barış anlaşmasını kabul etmenin bir anlamı yok.
Bu yüzden mi sürekli Ermenistan’ın anayasasını değiştirmesi gerektiği kartını kullanıyor?
Evet. Yani Aliyev bu tür “yapay engeller” çıkaracaktır. Ama günün sonunda yine iş ABD'ye düşecek. Ve Trump yönetimi bana Aliyev'in anayasa değişikliği önkoşulunu ciddi bir mesele olarak görmediğini söyledi. Herkes bunun Aliyev'in yarattığı bir bahane olduğunu biliyor ama buna izin veriyorlar.


